1. YAZARLAR

  2. Yasin Şafak

  3. Mısır’da, Filistinlilerle Dayanışma Etkinliği: Refah Yürüyüşü

Mısır’da, Filistinlilerle Dayanışma Etkinliği: Refah Yürüyüşü

Şubat 2005A+A-

10 Aralık Cuma günü Mısır'da bir yürüyüş tertip edildi. Yürüyüşün ismi Refah Yürüyüşü idi. Eylem, Filistin İntifadasıyla Dayanışma İçin Mısır Komitesi isimli bir organizasyon tarafından düzenlendi. Komite, Mısırlı yazarlar, sanatçılar ve akademisyenlerce oluşturulmuş. 'Refah Yürüyüşü'nde hedeflenen amaç Refah kampına gidip hem yardım malzemesi ulaştırmak hem de katılımcılarla birlikte Filistinlilerle dayanışma içinde olunduğu mesajı vermek idi.

Oraya gidince öğrendiğim bir şeydi Refah kampının ortadan ikiye bölünmüş olduğu. Dünyanın başka bazı ülkelerinin kara sınırlarındaki bölünmüş şehirler gibi bu şehrin (kampın) de bir kısmı işgal altındaki Gazze'de, diğer bir kısmı da Mısır kontrolündeki Sina'da imiş.

Yola çıkarken amaçlanan, ilk elde, Sina'daki Refah'a ulaşmaktı. Tabii ki ufak bir ihtimal olduğunu bilse de grup, belki birkaç saatliğine de olsa Gazze Refahı'na gidebilmeyi içinden geçiriyordu.

Yola sabah çıkıldı. Toplam 4 otobüs ve erzak taşıyan iki kamyon vardı. Katılımcıların yarısı Mısırlı, diğer yarısı ise dünyanın çeşitli ülkelerinden komitenin çağrısı üzerine gelen yabancılardan oluşuyordu.

Hem Mısırlılar hem de yabancılar siyasi aidiyet açısından bir çeşitlilik içindeydi. Ertesi günlerde el-Ahram Gazetesi'nde eylemle ilgili yayınlanan haberden de bunu okuduk. Mısırlı katılımcılar liberallerden solculara, milliyetçilerden İslamcılara kadar geniş bir yelpazeden oluşuyordu. Yabancı katılımcıların siyasal aidiyeti de çeşitliydi: Bayraklarıyla yürüyen Sosyalist İşçi Partililer (İngiltere), insan hakları söylemi öne çıkan, Filistin gündemli birkaç Fransız organizasyon ve İngiliz üyeleriyle eyleme gelmiş uluslararası dayanışma hareketi. Yabancılarda yoğunluk İngiliz ve Fransızlardaydı. Bunların dışında Yunanlı; İspanyol ve Tunuslu katılımcılar da vardı, fakat dayanışma amaçlı ve bu eylem üzerine bölgeye gelen kişilerdi. Oysa ki İngiliz ve Fransız grupların İşgal altındaki Filistin'de de etkinlikleri vardı. Bu konuda bir parantez açmak istiyorum. Bu organizasyonlarda bulunan İngilizlerden veya eylemle ilgili istişare anlarında görüş bildiren Mısır'da yerleşik Fransızlardan son derece akıcı Arapça konuşanları var. Sohbet esnasında Türkiyeli olduğum için Türkiye-İsrail askeri ortaklığı ile ilgili bana soru soranlar oldu. Gerçekten etkinlikleri ve kapasiteleri sağlam görünüyordu. Klasik bir açıklama olarak 'N'apalım onların hem taşıdıkları pasaportları güçlü, seyahat olanakları daha kolay hem de sivil toplum siyasetine maddi olanakların daha fazla sunulduğu ülkelerin insanları' diyebiliriz. Fakat bir konuda haklarını teslim etmek gerekir ki gerçekten verdikleri emek az değil ve bunun karşılığını alıyorlar. Her ne kadar bir Müslüman ülkeden gelmenin ayrıcalığını yaşıyor olsak da Mısır'da, Türkiyeli bir Müslüman olmanın itibarı, Ürdün, Cezayir ve Suriye'ye nazaran daha az. Bu noktada daha fazla eleştirilmesi gereken taraf Mısır mı, Türkiye mi? Tarihsel ve aktüel gelişmelerin eşliğinde ilginç bir tartışma konusu olabilir.

Yolu yarılamamız Port Said hizasını geçip Sina'ya varmamızla oldu. Sina Çölü girişinde yine daha önce bilmediğim bir şeyle karşılaştım. Sina bölgesi girişi gerçekten ülke içinde ayrı bir bölge gibi. Orada durduruldu otobüsler. Aynı iki ülke arasındaki kara sınırını andıran geçiş ve kontrol noktaları gibi ve bu noktaları çevreleyen sıra sıra sütunlar… Geçen ayki Taba bombalamaları ve ardından Mısır'ın bölgede pek çok insanı gözaltına alması, ardından İsrail ordusunun Mısır askerlerine yanlışlıkla olduğunu söylediği saldırı bölgenin tansiyonunu zaten yükseltmişti. Kontrolün sıkılığı anlaşılabilir bir durum olabilirdi. Fakat Sina girişinin fiziki durumu (uzun barikatlar ve yüksek kemerli sıra sıra sütunlar) bölgenin aktüel gelişmeler haricinde de farklı bir yapısı olduğu intibaını veriyordu. Kafilenin, Sina'daki kontrol noktasından ileriye gitmesine izin verilmedi. Otobüslerden inen katılımcılar önce şarkılar ve sloganlar eşliğinde toplanıp yürümeye başladılar. Ancak Mısır askerleri barikat oluşturdu ve oradan ileriye geçmemizin mümkün olamayacağını söylediler. Ardından grup orada önce oturma eylemi yaptı, ardından organizasyonları adına orada bulunan Mısırlılardan ve yabancılardan bazıları konuşma yaptılar. Bir-iki saat süren eylemden sonra Kahire'ye geri dönüldü.

Ertesi gün eylemin değerlendirildiği bir istişare toplantısı yapıldı. Sonra da geniş katılımlı bir konferans düzenlendi. Bu konferansta ana gündem Gazze'de sür-git devam eden İsrail ablukası ve Siyonist devletin, kamplara yönelik işgal ve suikast politikalarıydı.

Bir gün sonra, Kahire'de uzun yıllardan beri görülmeyen bir eylem yapıldı. Filistin ve Irak ile ilgili yürüyüşler tertip edilse de, hükümete ve iç siyasete yönelik eylemliliklerin yıllar yılı olmadığı/olamadığı bir yerdi Mısır. O günkü mitingin merkezi gündemi ise Hüsnü Mübarek'in kendi yerine oğlunu hazırlamasına dair tepki vermekti. Bu durum, çok da şaşırtıcı değildi. Ortadoğu'nun bazı cumhuriyetlerinin hanedanlıktan farksız olduğu zaten aşikar değil mi?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR