1. YAZARLAR

  2. Mustafa Eğilli

  3. İşgal Altında Demokratik Seçimler!

İşgal Altında Demokratik Seçimler!

Şubat 2005A+A-

Başkanlık, parlamento ve belediye olmak üzere üç ayrı kurum için yapılan Filistin seçimleri, beş ay içinde dört aşamada gerçekleştiriliyor. 1967 yılından beri düzenlenen ilk yerel seçimlerin birinci aşaması, 25 Aralık 2004 tarihinde Batı Şeria'da 26 merkezde yapıldı. Yerel seçimlerin ikinci aşaması 27 Ocak'ta yapılacak ve Gazze Şeridi'ndeki on belediyenin üyeleri belirlenecek. 30 Mayıs'ta da parlamento seçimlerinin yapılması öngörülüyor. Bilindiği üzere 9 Ocak'ta Mahmud Abbas'ın zaferiyle sonuçlanan başkanlık seçimleri yapıldı.

Seçimlere Katılan Taraflar

Seçimlere başta Fetih olmak üzere çeşitli partilerin yanı sıra birçok bağımsız aday ve belli başlı kabilelerin temsilcileri katılıyor. Seçimlere katılan partiler: Ulusal Kurtuluş Hareketi Fetih, ismini Filistin Halk Partisi olarak değiştiren Komünist Partisi, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi (FDKC) ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC). Hamas ve İslami Cihad ise, seçimleri boykot ettiklerini açıkladılar. Ancak Hamas, parlamento ve başkanlık seçimlerini boykot etmekle birlikte yerel seçimlere katılıyor.

Batı Şeria'da yapılan belediye seçimlerinde hemen hemen tüm bölgelerde seçim ittifakları kuruldu. Hamas, bir çok bölgede seçimlere Değişim ve Reform Kitlesi adıyla katılırken, Fetih Hareketi de Şehid Yaser Arafat Kitlesi adı altında mücadele verdi.

Başkanlık seçimlerinde ise, Ulusal Kurtuluş Hareketi Fetih, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi, Filistin Halk Partisi ve başta Mustafa Barguti olmak üzere bağımsız adaylar yarıştı. Toplam yedi başkan adayının mücadele ettiği seçimlerde iki de İslamcı bağımsız aday vardı. 

Hamas ve İslami Cihad'ın Tavrı

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas'ın, belediye seçimlerine katıldığı halde parlamento ve başkanlık seçimlerini boykot etmesindeki temel mantık, belediyeleri yerel hizmetlerin verildiği sivil kurumlar olarak görmesi ve onlara siyasi bir anlam yüklememesidir. Parlamento ve başkanlık seçimleri ise, Siyonist İsrail'in meşruiyetini aldığı Oslo Anlaşması'nı kabul etmek anlamına geleceğinden Hamas, bu iki seçimi boykot ederek hiçbir adayı desteklemediğini deklare etti. Bilindiği gibi Filistin Özerk Yönetimi'nin oluşturulması bu anlaşmanın bir gereğidir. Bununla birlikte Hamas, hiçbir adayın veya tarafın katılımının engellenmemesi koşuluyla bu üç seçimin birlikte yapılması durumunda seçimlere katılabileceğini daha önce açıklamıştı. Bu iki tutum çelişki olarak algılanabilir. Aslında Hamas, bu seçimlere katılmak için bazı ön şartlar öne sürmüştü ve bunlar gerçekleştirilseydi seçimlere katılması mümkün olacaktı. Zira Hamas, Oslo Anlaşması'na karşı çıkmakla birlikte İsrail'le uzun süreli barış anlaşması yapmayı stratejik olarak benimsiyor. Hamas'ın ileri gelen liderlerinden Şeyh Hasan Yusuf, 3 Aralık'ta Yediot Ahranot Gazetesi'ne verdiği demeçte "Batı Şeria ve Gazze'de bağımsız Filistin devleti kurulması karşılığında İsrail'le uzun süreli barış anlaşması yapmaya hazır oldukları"nı açıklamıştı.

İslami Cihad'ın seçimlerle ilgili tavrına gelince, işgal altında seçimlerin yapılmasına ilkesel olarak karşı çıkıyor. Siyonizm'e karşı mücadele veren Filistin halkının, işgalden kurtarılmış ülkelerinde her türlü baskıdan azade, özgür seçimler yapmaları gereğine vurgu yapıyor. Ayrıca seçimlerin, düşmanla imzalanmış Oslo gibi anlaşmaların dayatmasıyla değil, Filistin halkının iradesi sonucu gerçekleşmesini istiyor. Bunlarla birlikte seçimler, İsrail işgali altındaki Filistinliler ile diasporadaki altı milyon mülteci dahil tüm Filistin halkının katılmasıyla yapılmalı. Bu ve benzeri gerekçelerle İslami Cihad, belediyeler dahil seçimleri boykot etti ve hiçbir adayı da desteklemedi.

İslami Cihad'ın seçimlere yönelik aldığı tavrın bir diğer gerekçesi de, seçimlerin yapılış şekline yönelikti. Seçimlerin beş aylık bir süreye dağıtılması ve dört aşamada gerçekleştirilmesi, İslami Cihad ve diğer grupların eleştirilerine hedef oldu. Özellikle de ilk aşama seçimleri için Fetih'in güçlü olduğu bölgelerin seçilmesi ve bunun hemen akabinde başkanlık seçimlerinin yapılacak olması, Filistin Özerk Yönetimi'nin art niyetlilikle suçlanmasına sebebiyet verdi.

Batı Şeria Belediye Seçimleri

25 Aralık 2005 tarihinde yapılan seçimlerde Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas büyük başarı elde etti. Başkanlık ve parlamento seçimlerini boykot eden Hamas, 13 merkezde üstünlük sağladı. Müteveffa Filistin lideri Yaser Arafat'ın Ulusal Kurtuluş Hareketi Fetih ise 10 seçim bölgesinde başarı elde etti. 3 bölgede de bağımsızlar ve kabilelerin oluşturduğu koalisyonlar kazandı.

Hamas, bir çok bölgede seçimlere Değişim ve Reform Kitlesi adıyla katılırken, Fetih de Şehid Yaser Arafat Kitlesi adı altında mücadele verdi. 26 bölgede 306 yerel meclis azalığı için 139'u bayan 887 aday yarıştı. Fetih Hareketi 136 sandalye elde ederek %44.4 oranında bir başarı kazandı. Hamas ise yerel meclislere 110 üye göndererek %36'lık bir zafer elde etti. Yerel meclislere girmeyi başaran 39 bağımsız aday, %12.7'lik bir orana ulaşırken, aşiret temsilcileri ile diğer küçük gruplar, 21 sandalye elde ederek toplamda %6.86'lık bir nispete ulaştılar.

İlk aşamayı teşkil eden bu seçimler hayli çekişmeli geçti. Hamas ile Fetih kıyasıya mücadele ederken, Tobas beldesinde olduğu gibi yer yer rakiplerine karşı ittifaklar da kurdular. Hamas bir çok yerde İslamcılarla ittifaka girerken bazı yerlerde de sol gruplar ve aşiretlerle güç birliğine gitti. Yerel şartlara göre geliştirdiği bu uzlaşı politikası Hamas'ın, Filistin halkının tamamının temsilcisi olma misyonu açısından önemli bir başarıdır.

Merkezi Seçim Kurulu eski Başkanı Dr. Ali el-Cerbavi'nin belirttiği gibi, başkanlık seçimlerinden hemen önce gerçekleşen ilk aşama seçimlerinin yapıldığı söz konusu bölgeler, Filistin yönetimi tarafından bilinçlice seçilmiştir. Zira bu bölgeler geleneksel olarak Fetih Hareketi'nin güçlü olduğu yerlerdir. İlk kez seçim tecrübesi yaşayan Hamas'ın buna rağmen % 36'lık oy alması ciddi başarıdır. Bu başarı başta İsrail olmak üzere herkesi şaşırtmıştır.

Başkanlık Seçimleri ve Başkan Adayları

Siyonist İsrail işgali altında bulunan Filistin'de 1996 yılında Arafat'ın ezici çoğunlukla devlet başkanı seçildiği seçimlerden sonra 9 Ocak'ta ikinci kez başkanlık seçimleri gerçekleştirildi. Fetih'in adayı Mahmud Abbas'ın %62.32 oy oranıyla kazandığı başkanlık seçimlerine yedi aday katıldı. Başkanlık yarışında insan hakları aktivisti ve Filistin Ulusal Girişim Hareketi'nin kurucularından Mervan Barguti'nin kuzeni Mustafa Barguti, %19.8'le ikinci geldi. Filistin Seçim Kurulu'nun resmi açıklamasına göre, FDKC'nin adayı Teysir Halid %3.5, Filistin Halk Partisi'nin adayı Bessam Salih %2.69, bağımsız İslamcı aday Abdulhalim el-Eşkar %2.68, diğer bağımsız İslamcı aday olan Seyyid Hüseyin Berake %1.27, son olarak da bağımsız aday Abdülkerim Kamil Şubeyr %0.67 oranlarında oyları paylaştılar.

Başkanlık seçimlerinde ilk başta on olan aday sayısı daha sonra yediye düştü. Adaylığını açıklayan Fetih Hareketi'nin Genel Sekreteri Mervan Berguti, içten ve dıştan gelen yoğun baskılar sonucu adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Hamas ve İslami Cihad'ın boykotları da göz önünde bulundurulduğunda aslında sonucu önceden belli olan, tek adaylı bir seçim hüviyetini aldı.

Seçim Sonuçlarıyla İlgili Tartışmalar

Seçimlerin işleyişi konusunda tartışmalar yapıldığı gibi sonuçları hakkında da hararetli münakaşalar yaşandı. Özellikle seçimlere katılım oranı ile Abbas'ın aldığı halk desteği tartışmaların merkezine oturdu. Bu konu İslami direniş hareketleri Hamas ve İslami Cihad'ın seçimleri boykot etmeleri bağlamında önem arz ediyor. Gerçi İslami direniş grupları halkın seçimlere katılmaması yönünde çağrı yapmamışlardı ama yine de boykotun etkisi merak konusuydu. Zira seçimlere katılım oranı özellikle Hamas'ın halk desteğini yansıtması açısından önemli bir veriydi. Özellikle Batı Şeria'da Hamas'ın elde ettiği sürpriz başarı bu önemi artırdı.

Filistin Özerk Yönetimi'ne bağlı Filistin Seçim Kurulu, seçimlere katılım oranını %70 olarak açıklarken; Hamas'a yakınlığıyla bilinen Filistin Enformasyon Merkezi, katılımın en fazla %47 civarında seyrettiğini ileri sürdü. Filistin Seçim Kurulu, değerlendirmesinde seçmen kütüklerini baz alırken, Filistin Enformasyon Merkezi, nüfus kayıtlarını esas almaktadır. Nüfus kayıtlarına göre Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'te toplam seçmen sayısı yaklaşık 1.500.000'dir bu rakam bazı kaynaklara göre 1.800.000'e kadar çıkmaktadır. Filistin Seçim Kurulu'na kayıt yaptıran seçmen sayısı ise 1.100.000 civarındadır. Seçimlere katılım oranı Seçim Kurulu'na kayıt yaptıranlar dikkate alınarak %70 olarak açıklanmıştır. Nüfus kayıtlarına göre ise katılım %50'ler civarındadır. Filistin Seçim Kurulu'nun açıklamasına göre seçimlerde oy kullananların toplam sayısı 775.146'dır. Abbas, bu oyların 483.039'nu alarak %62,32'lik bir başarı elde etmiştir.

Filistin'de Mahmud Abbas Dönemi

Fetih Hareketi içinde Ebu Mazin olarak bilinen Mahmud Abbas'ın başkan seçilmesiyle, Filistin'de yeni bir dönem başladı. Başkanlık seçimlerinden önce bir açıklama yapan Hamaslı yetkililer, kim olursa olsun seçimlerin galibiyle çalışacaklarını ve sürekli diyalog halinde bulunacaklarını ilan etmişlerdi. Doğal olarak Mahmud Abbas ile de işbirliğine hazırlar. Birlik ve beraberlik mesajları veren direniş grupları, Abbas'ı kutlamakla beraber İsrail'e taviz vermemesi konusunda onu uyardılar. Mustafa Barguti, "yolsuzluklar düzeninin adayı" diye tanımladığı Abbas'tan bir dizi reformlar gerçekleştirmesini talep etti. Karşı yakada başta İsrail ve ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Ebu Mazin'in seçilmesinden duyulan memnuniyeti dile getirdiler. İsrail, barış için "makbul" ortak gördüğü Abbas'la müzakerelere başlayabileceğini açıklarken, ABD Başkanı Bush, Arafat'a layık görmediği Beyaz Saray'ın kapılarını ona hemen açtı. Arap rejimleri de desteklerini Ebu Mazin'den esirgemediler.

Bir yandan silahlı direnişi eleştirerek İntifada'ya karşı cephe alırken öte yandan çocuk katili İsrail'i "Siyonist düşman" olarak tanımlaması Abbas'ın içine düştüğü ikilemi ortaya koymaktadır. Abbas, siyo-emperyalist güçlerin dış dayatmalarıyla, direnen Filistin halkının baskısı arasında sıkışmış durumdadır. Her iki tarafı memnun etme çabası sonunda geliştirdiği bu kararsız ve tutarsız tutumuyla Abbas, işgal devleti İsrail karşısında onurlu bir duruş sergileyemeyecektir. Aynı zamanda Filistin halkının saygınlığını kazanmada da zorlanacaktır. Abbas'ın, işgalci "Siyonist düşman"ın saldırılarına direnmenin meşru bir hak olduğunu ve İntifada'nın Filistin halkının tek kurtuluş seçeneği olduğunu anlaması gerekir.

Çiçeği burnunda Filistin Devlet Başkanı Abbas, seçilir seçilmez Filistinlilere devlet sözü verirken, öte yandan silahlı direnişi durdurmaya çalışacağını açıklayarak ABD ve İsrail'e göz kırpmıştır. Abbas, Filistin'de muhtemel bir iç savaş tehlikesinin habercisi olan bu açıklamayı yaparak ateşle oynamıştır. Bu tutumuyla Abbas, Filistin'in Karzai'si olma eleştirilerine maruz kalmaktadır. Tabi ki Abbas, ne İsrail'in ne de Amerika'nın adamıdır. Abbas'ı, halkına ve vatanına ihanet etmiş bir hain olarak algılamak da mümkün değildir. Ancak sergilediği pasif ve edilgen tutum Filistin halkının direniş azmiyle paralel değildir. Mahmud Abbas, Filistin halkını nispi olarak temsil etmekle birlikte, Filistinlilerin duygularına tercüman olmaktan ve iradelerini yansıtmaktan uzaktır. Filistin devlet başkanı seçilen Abbas, "işgal valisi" olmak istemiyorsa İntifada'nın çocuklarına kulak vermelidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR