1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. İzmir’de Yeni Bir Soluk: Çağrı-Der

İzmir’de Yeni Bir Soluk: Çağrı-Der

Aralık 2002A+A-

21 Kasım Perşembe günü İzmir'de alternatif eğitim çabalarını ve insan hakları mücadelesini önceleyen yeni bir derneğin açılışı yapıldı. Çağrı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (ÇAGRI-DER) adındaki dernek amaç olarak; toplumda aile yapısını güçlendirmek, çocukların ve gençlerin sosyal ve kültürel yönden gelişmelerine katkıda bulunmak, insanların her alanda haklarının ve onurunun savunulmasını önceliyor. Dernek merkezinin açılışının yapıldığı günün akşamı ayrıca Çağrı-Der'in ilk etkinliği olarak Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda 'Temel İnsan Hakları ve Özgürlükler" konulu bir panel tertiplendi. Program, Kur'an-ı Kerim okunmasıyla açıldı; ardından ÇAGRI-DER'in tanıtımına yönelik bir konuşma yapıldı ve sinevizyon gösterimi izlendi. Daha sonra panele geçildi. Paneli demek başkanı Doğan Bürkev yönetti.

Panelin ilk konuşmacısı Rıdvan Kaya, sözlerine Türkiye'de insan hakları ihlalleri olduğu konusunda hepimizin hemfikir olduğunu ifadeyle başladı. Bu ihlallerin dini kimlikten, etnik kimlikten, sosyal ve kültürel kaynaklı farklılıklara resmi ideolojinin tahammülsüz tutumundan doğduğunu belirten Kaya, zaman zaman dış konjonktürel zorlamalarla ihlallerin dozunda azalmalar olduğu gibi yine seçicilikten kaynaklanan azalmaların da olabildiğini söyledi. Buna karşın mağdurların devletin baskı ve ihlallerini kendilerine yapıldığında farklı, başkalarına yapıldığından farklı algılamalarının ve buna göre tepki vermelerinin sorunun özünü oluşturduğunu ifade etti. İnsan hakları ihlallerinin yalnızca resmi ideoloji ve ondan neşet eden mevzuattan değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz toplumun yüzyıllara dayanan itaatkar bir kültürü devralmasından da kaynaklandığını vurgulayan Kaya, çözümün öncelikle kendi akidemizi esas alan bir insan tanımından kaynaklanan insan hakları tanımını yapmaktan geçtiğini ifade etti.

İkinci konuşmacı ABD'deki Nevada Üniversitesi'nden öğretim üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel daha çok yaşadığı çevreden somut örnekler vererek konuşmasına başladı. Böyle bir toplantıya ilginin yoğun olmasının Türkiye'deki sıkıntının varlığına delil teşkil ettiğini, zira ABD'de böyle bir toplantının ilgi çekmeyeceğini söyledi. Konunun özünün insana verilen değer olduğunu, ABD'de kendi çalıştığı üniversitede öğrencinin, üniversitenin varlık sebebi olarak görüldüğünü ve amacın eğitimin kalitesinin geliştirilmesi olduğuna dikkat çekti. Amerikan Anayasa'sından bahseden Çengel özetle, anayasanın kısalığından fakat buna rağmen özgürlükler bağlamında yoğun olduğundan bahsetti. Bütün bunlara rağmen insanlara, insanlık temel haklarını verenin asıl İslam ve Hz. Muhammed olduğunu, Amerika'nın insan haklarını (human rights), Avrupa'nın da Kopenhag kriterlerini geliştirmek için İslam'a muhtaç olduğunu ifade ederek sözlerine son verdi.

Panelin son konuşmacısı araştırmacı-yazar Abdurrahman Dilipak, İslam'ın herkesi kuşatan insan hakları algısı ile Avrupa'daki insan hakları algısından farklı olduğuna dikkat çekerek sözlerine başladı. Avrupa'daki insan haklarının seküler ve beyaz adama dayalı olduğunu, Batı'nın idealize edilmemesi gerektiğini vurguladı. Batı'nın yukarıdan aşağıya ilahi öğretiyi kabul etmediğini, ahlak anlayışının tamamen seküler olduğunu, dolayısıyla Batı tipi insan haklarını aldığımızda ödeyeceğimiz bedelin ağır olacağı uyarısında bulundu. Zira ABD'de yakın zamanlara kadar kölecilik sisteminin olduğunu, Fransız Devrimi'nden sonra iki dünya savaşı yaşandığını, İngilizlerin kendi kumaşlarını satmak için Hindistan'da 50 bin ustanın ellerini kestiklerini somut örnekler olarak verdi. "Batı'da hak kavramı değil özgürlük kavramı vardır." Diyen Dilipak, İslam'daki hakların insan olmakla doğuştan verildiğini ve vehbi olduğunu, Batı'dakinin ise kesbi olduğunu ifade etti. İslam inanışında temel hakların ilkinin inanç ve fikir hakkı olup yaşama hakkından önce olduğundan, daha sonra ise can, yaşama, işkence görmeme hakkından ve onurlu yaşamaktan bahsetti. Gerçek insan hakları savunucusu olmak için yaşayan Kur'an olmamız gerektiğinden, sadece kendisi için insan haklarını isteyen değil tüm insanlar için yeryüzünde bunun savunucusu olmamızın zorunluluğundan bahseden Dilipak, bunun için de korkak toplum olmamak gerektiği uyarısında bulundu. Dilipak "el ve gönül birliğiyle bir şeyler yapma" dileğiyle konuşmasına son verdi.

Konuşmacıların ardından soru-cevap faslına geçildi. Yöneltilen soruların cevaplanmasının ardından program sona erdi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR