1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Diyarbakır Özgür-Der: Şemdinli’de Halkla Değil Derin Güçlerle Hesaplaşılsın!

Diyarbakır Özgür-Der: Şemdinli’de Halkla Değil Derin Güçlerle Hesaplaşılsın!

Mart 2006A+A-

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi,19 Şubat günü, Ofis semtinde Şemdinli sonrası gelişmeleri değerlendiren bir basın açıklaması yaptı. "Susurluk Şemdinli JİTEM Çetelerinin Kaynağı Bürokratik Oligarşidir" yazılı pankartın açıldığı eylemde, "Kürt Sorunu Çetelere Emanet", "Halkla Değil Çetelerle Hesaplaşın", "İktidar Uyuyor JİTEM Vuruyor", "Vatansever Kahramanlar Vazife Başında", "Toplu Mezarların Sorumluları Açıklansın" şeklinde dövizler taşındı.

Özgür-Der şube başkanı Serdar Bülent Yılmaz yaptığı konuşmada, Susurluk'ta bir kaza sonucu ortaya çıkan ve derin devlet olarak adlandırılan devlet içi illegal yapılanmanın üstünün örtüldüğü gibi, Şemdinli çetesinin de üzerinin örtülmeye çalışıldığını ifade etti. Şemdinli halkının ve tüm Türkiye'nin gördüğünü devletin görmek istemediğini vurgulayan Yılmaz, Kürt sorununun çözümünün bölgedeki oligarşik yapılanmanın tasfiyesi ile bağlantılı olduğunu belirtirken, söz konusu çeteleşmelerin kalıcı olarak önüne geçilmesinin Kürt sorununun çözümüyle mümkün olabileceğinin altını çizdi.

 Ortaya çıkan olaylar silsilesinin birbirleriyle bağlantılarına dikkat çeken Yılmaz, AK Parti hükümetinin bu çeteleri tasfiye etmemesi durumunda bu çetelerin hem AK Parti hükümetini hem de tüm toplumu tasfiye edebileceğini söyledi.

Daha sonra, Özgür-Der İnsan Hakları İzleme Komisyonu üyesi Emin Altun'un okuduğu basın açıklaması, Şemdinli'de çeteleşme ortaya çıktıktan sonraki gelişmelerin, olayın üzerinin örtüleceği şeklindeki toplumsal kaygıyı doğrular nitelikte olduğu vurgusuyla başladı.

Açıklamada, bu gelişmeler şu şekilde sayıldı:

Başbakan Erdoğan'ın "Şemdinliler tanık olamaz" ve Org. Büyükanıt'ın Mutkili Ali'yle ilgili, "Tanırım iyi çocuktur" sözlerinin verdiği cesaretle, Şemdinli çetesine suçüstü yapıp, emniyete teslim eden halktan 7 kişinin, "kamu malına zarar verme" ve "devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma" gerekçeleriyle ömür boyu hapis istemiyle tutuklanmaları...

Olayın hemen ardından söz konusu kişilere ödül verilmesi ve protesto gösterileri sırasında F16'lara alçak uçuş yaptırılması ve bunların hesabının sorulmaması...

Meclis İnsan Hakları Komisyonunun raporunda Org. Yaşar Büyükanıt'ın Mutkili Ali ile ilgili söylemiş olduğu övücü sözlerin soruşturmayı etkilediği gerçeğini yazıp yazmama konusundaki kekemeliği...

Kulp'taki geçen yıl bulunan kemiklerin, 1993 yılında, Bolu Dağ Komando Tugayı'nın bir operasyon sonrası gözaltına aldığı köylülere ait olduğunun Adli tıp raporuyla kesin olarak belgelenmesi; Şemdinli'nin bombacıları Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in Kulp/Alacaköyü katliamı sırasında Bolu Komando Tugayına bağlı olarak Kulp yöresinde faaliyet yürüttüğü iddiaları ışığında, bölgedeki karanlık işlerin ve hukuksuzlukların tek merkezden ve organizeli bir tarzda idare edildiğinin anlaşıldığı...

Bu nedenle, bu davaların birleştirilip geniş çaplı bir soruşturmanın yürütülmesi gerekirken, Şemdinli davasında, Tanju Çavuş ve Ali Kaya davalarının ayrılarak iki olay arasındaki ilişkinin ortadan kaldırılmak istenmesi, ardından Tanju Çavuş'un tahliyesi.

Basın açıklamasında, hukukun, bir kez daha derin güçlerden yana işletildiğinin, halkın tutuklanmasının bölgedeki çetelere cesaret verdiğinin, son günlerde Uşak'ta, kendilerini JİTEM mensubu olarak tanıtan kişilerce kaçırılan ve parçalanmış bir şekilde cesedi bulunan Abdülaziz Yılmaz olayıyla, JİTEM konusunda bir an önce ciddi adımlar atılması zorunluluğunun ortaya çıktığının altı çizildi.

Adana askeri cezaevindeki ölümlü işkence olayı ve "terörle mücadele" söyleminin hâlâ derin güçlerin zırhı olmaya devam etmesi ile hükümetin, çekingen ve kararsız tavrının oligarşiyi cesaretlendirmesi arasındaki ilişkiye dikkat çeken açıklamada, Kulp'taki toplu mezarın sorumluları ile üzeri örtülen Susurluk ile Şemdinli'nin arkasındaki gücün aynı olduğu vurgulandı.

Geçmişin hesabının sorulmadan, yeni ve adil bir geleceğin mümkün olmadığının belirtildiği açıklamada, AK Parti hükümetinin sorunları çözmek için derin güçlerle hesaplaşmayı göze alması gerekirken, "olay yargıya intikal etti" diyerek idari yöntem ve tedbirlerle sorunu kökünden halletmemesi eleştirildi.

Meclis ve hükümet, çeteciler kadar neden cesur davranmıyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor? Seçilmişler mi yoksa çeteler mi? sorularının sorulduğu açıklama şöyle devam etti:

Bölgemizde OHAL resmiyette kaldırılmışsa da; yönetim koşullarının ve güvenlik güçlerinin uygulamalarının normalleştiği söylenemez.

Bu bağlamda, hak ve özgürlüklerin gelişeceğine ilişkin iyimser bekleyiş, yerini karamsarlığa bırakmış durumdadır.

Bu nedenle diyoruz ki:

Sorunların merkezinde çözümsüzlüğe ve çetelere terk edilen Kürt sorunu yatmaktadır. Sorunun ertelenmesi kangrenleşmesine sebep olurken JİTEM, kontrgerilla ve Şemdinli-Susurluk tarzı örgütlenmelere zemin sunmaktadır. Bu sebeple bu konuda düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Kulp'taki toplu mezar ve benzeri olaylardan sorumlu olduğu söylenilen Bolu Dağ Komando Tugayı'nın bölgedeki operasyonları soruşturulmalı ve sorumlular kısa zamanda yargı önüne çıkarılmalıdır.

Şemdinli çeteleşmesinin derin bağlantıları ortaya çıkarılmalı ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır. Bu olayların halkı gözaltına alarak aydınlanmayacağı bilinmelidir. "Olayların arkası nereye giderse gitsin, çözeceğiz" diyen siyasileri verdikleri sözü tutmaya ve bu çetelerle hesaplaşmaya çağırıyoruz.

Özgür-Der olarak bölgemizde yaşanılan hukuksuzlukları takip etmeye devam edeceğiz.

Yaşasın Onurlu Direnişimiz!

Konuşmalar sık sık "Çeteler Bulunsun Hesap Sorulsun", "İktidar Uyuyor JİTEM Vuruyor", "Uyan Diren Özgürleş", "Zulme Karşı Direneceğiz" sloganlarıyla kesilirken, polislerin, çocukların eyleme getirilişini bahane ederek Yılmaz'la tartışmaları havanın gerilmesine neden oldu. Eylem katılımcıların sağduyusu sayesinde olaysız bir şekilde sona erdi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR