1. YAZARLAR

  2. Ahmet Emin Dağ

  3. Darfur ve İsrail

Darfur ve İsrail

Haziran 2004A+A-

Başladığı 2003 yılı başlarında bu denli büyüyeceği tahmin edilmeyen Darfur olayları, Sudan'ın kuşatılmasına dayalı uluslararası konsensüsün en somut uygulamalarından biri durumunda. Güney Sudan'ı koparmayı başararak ülkenin parçalanma sürecini başlatan Batılı dünya, Darfur'da yeni bir operasyona girişmiş görünüyor. Ancak bu projede İsrail'in aktif biçimde rol aldığı da sır değil.

İsrail istihbaratı, yıllarca Güney Sudan'daki ayrılıkçı John Garang liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (Sudanese People's Liberation Movement) SPLM ile örgütün askeri kanadı olan Sudan Halk Kurtuluş Ordusu (Sudanese People's Liberation Army) SPLA'ya iç savaşın sürdüğü 20 küsür yıl boyunca silah, para ve istihbarat desteği vermişti. Bunu yaparken İsrail'in en önemli hedefleri Sudan'ın zayıflatılmasından daha çok, Arap dünyasına yönelik kapsamlı politikalarıyla yakından ilgiliydi.

Kurulduğu günden bu yana İsrail, kendisini savunmasız hissetmiştir. Arap dünyasının tam ortasında kalmış olan Siyonist rejim çevresindeki Arap ülkeleri sebebiyle adeta kuşatılmıştı. Bu stratejik çıkmazdan kurtulmak için değişik politikalar geliştiren İsrail'in bu konuda yaptığı en ciddi girişim, coğrafi bir sıçrama yaparak Arapları çevreden kuşatmak oldu. Bu amaçla Arap dünyasının doğu ucundaki İran'a, kuzeyindeki Türkiye'ye ve güneyindeki Etiyopya ve Kenya'ya büyük ilgi göstermiş olan İsrail, 1950'li yıllardan itibaren söz konusu ülkelerle yakın ilişkiler geliştirdi. Bu şekilde Araplara karşı yaşadığı stratejik dezavantajı bir anlamda dengelemiş oldu. İşte Sudan'ın güneyindeki Hıristiyanlara verilen destek bu politikaların bir parçası olarak istikrarlı biçimde uygulanageldi.

Darfur'daki olaylarda da İsrail'in rolü giderek daha belirginleşiyor. Özellikle bölgedeki müttefiki Eritre üzerinden Darfur'daki ayaklanmacılara silah ve istihbarat akışı sağlayan Siyonistler, bölgenin Sudan'dan kopması için ABD'nin mızrak başı olarak bölgede ayak işlerini görmektedir.

Eritre ve Kenya gibi müttefiklerinin bölgesel sorunlarda siyasal ve askeri inisiyatif almalarını sağlayan Siyonistler, bölgedeki bazı hareketlerle doğrudan doğruya görüşmeler de yürütmektedirler. Örneğin, Darfur'daki Federal İttifak Partisi siyasi büro üyesi yedi üst düzey yönetici, Başkan Yardımcısı Şerif Harir'in, İsrailliler ile Darfur'daki silahlı grupları bir araya getiren ve Eritre tarafından düzenlenen toplantıya katılmasını protesto ederek partiden 2004 yılı Ocak ayında ayrıldıklarını açıklamışlardı. Sadık Harun adlı üyenin yaptığı açıklamalara göre, söz konusu toplantıda Eritre üzerinden bazı İsrail silahlarının Darfur'daki isyancılara ulaştırılması konuşulmuş ve bu konuda yoğun pazarlıklar yapılmıştı.

Bölgede Arap bir devletin güçlü olmasındansa, İsrail uydusu zayıf bir ülkenin olması her halükarda Siyonistlerin işine gelecektir. Yine Arap aleminin kuşatılması yönündeki eski stratejilere ilave olarak, Nil'deki su kaynaklarına yakınlaşarak hakim olma ve en güçlü Arap devleti olan Mısır'a şantaj yapma imkanını elde etme hedefi, İsrail'in Darfur'la ilgilenmesinin temel sebeplerinden bir diğeri. Şu an sahip olduğu bölgesel müttefikler aracılığı ile İsrail, Nil nehrinin kaynaklandığı yukarı çığır ülkelerinde etkindir. Bu etkinliğe karşı en ciddi tehlike ise Sudan ile Mısır'ın güç birliği yaparak İsrail'i bölgeden silmeleridir. Siyasal irade olarak Mısır henüz böyle bir operasyona girişemeyeceğine göre, geriye Sudan kalmaktadır. Sudan'ın her ne pahasına olursa olsun zayıflatılması da uzun vadede bu tür parçalanma senaryolarının süreceğini gösteriyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR