1. YAZARLAR

  2. Murat Özer

  3. Asya’nın Acılı Halkı Özbekler

Asya’nın Acılı Halkı Özbekler

Eylül 2010A+A-

Özbekistan’dan uzunca bir süredir başta Türkiye olmak üzere çeşitli İslam ülkelerine doğru yoğun bir göç yaşanıyor. Özbekistan’ın zalim ve despot lideri İslam Kerimov’un tasallutundan kurtulmayı başaranlar, kendilerini güvenli limanlara atıyorlar.

Kendi ülkelerinde yaşadıkları yetmiyormuş gibi, Haziran ayından bu yana Kırgızistan’da yaşayan Özbek Müslümanlar da büyük bir saldırıyla karşı karşıya. Rus destekli darbeyle iktidara gelen Otunbayeva yönetiminin silahlandırdığı milisler, üç gün içinde 2 bin Özbek Müslümanı katlettiler.

Katliamın boyutları o kadar korkunçtu ki, haber siteleri bazı fotoğraflara sansür uygulamak zorunda kaldılar. Özbekistan-Kırgızistan sınırındaki Celalabad ve Oş kentlerinde yaşanan olaylar ümmetin parçalanmasına sebep olan ırkçı-bağnaz milliyetçi yaklaşımların şiddetle birleştiğinde nasıl akıl almaz noktalara evrilebildiğini gösteriyor. Bir Kırgız tarafından cep telefonuyla kaydedilen ve internette yayınlanan videoda; Kırgızların aralarına aldıkları iki Özbek genci “Satlara (Kırgızlar Özbeklere bu şekilde hitap ediyor) ölüm!” çığlıkları atarak nasıl canlı canlı yaktıkları görüntüleniyordu. Gençler acıyla kıvranırken, katiller tekmelemeye devam ediyorlardı. İnsanın kanını donduran bu görüntülere, tarifi imkânsız fotoğraflar da ekleniyordu. Karınları yarılarak çocukları öldürülmüş hamile kadınlar; 9-10 yaşında namusları kirletildikten sonra boğulmuş kız çocukları, uzuvları doğranmış genç erkekler...

Bu alçakça cinayetleri işleyenler, ümmetimizin birer parçası olabilirler mi? Özbeklerle Kırgızlar öz kardeş kadar birbirlerine benzerler. Konuştukları lehçe de olmasa ayırt edilmelerine imkân yoktur. Aynı ırka, aynı dine hatta aynı mezhebe mensup iki Türk boyu, nasıl olur da böylesi bir düşmanlığın pençesine düşebilir? İnsanların bağışlama duygularının arttığı böylesi mübarek aylarda, bir Müslümanın kardeşine karşı böylesi bir düşmanlık göstermesi nasıl izah edilebilir?

İslami düşünce ve yaşam biçimine düşmanlık eden yönetimler; İslam’dan uzaklaşanların nasıl izan duygusundan, merhametten de uzaklaştıklarını dikkate almalılar. İşbirlikçi ve İslam düşmanı rejimlerin düşmanlıkları körükleyerek ayakta kaldıkları çok açık elbette fakat yüzlerce, binlerce insanı tezahüratlar ve çığlıklar içinde bir kan denizinde yüzmekten memnun kılan cürümü bütünüyle yönetimlere de atamayız.

Irk ve kavim asabiyeti ümmetimizin en büyük felaketi. Kuşkusuz Rabbimizin kınadığı bu hal sadece Kırgızlarda yok. 1990’lı yılların başında Özbekler de Ahıska Türklerine karşı düşmanlık beslemişler, çatışmalar yaşanmıştı.

Katliamın Tek Sebebi Etnik Değil

Kırgız yönetimi çatışmaların etnik kökenli olduğunu ilan ederek, adeta kendisinin bunda bir sorumluluğu olmadığını iddia ediyordu. Fakat çatışmaların tek sebebi bu değildi. Katliamın arkasında yatan sebepler arasında etnik farklılıklar, iki halk arasındaki gelir farklılıkları bulunsa da Kırgız yönetimini bu derece vahşi bir yönteme iten saik siyasiydi.

Kırgızistan sınırları içinde kalan Oş, Celalabad; Özbekistan sınırları içindeki Andican ve Namangan, Fergana Vadisinin önemli şehirleri. Fergana tarih boyunca büyük âlimlerin ve mücahidlerin yetiştiği bir bölge oldu. Tacik, Özbek ve Kırgız yönetimlerine karşı yürütülen İslami muhalefetin kaynağı da yine bu bölge.

Kerimov tarafından kanla bastırılan Andican ayaklanması ve Tacikistan’da uzun yıllar süren silahlı İslami direniş, hep Fergana merkezliydi. Bugün, Kırgız hükümeti tarafından desteklenen bu katliam, aslında Fergana’da yükselen ve kendisini de tehdit eden İslami uyanışı boğmayı amaçlıyor. Oş ve Celalabad halkının önemli bir kısmı, Andican katliamından kaçıp buraya sığınmış Özbeklerden oluşuyor. Bu durum Özbek hükümetinin de Kırgız yönetimiyle ortak hareket etmesini sağladı. Özbek yönetimi katliama göz yumarak, kendi soydaşlarını ölüme terk ederken, potansiyel muhaliflerinden kurtulmanın da sevincini yaşıyor olmalı.

Özbekistan Muhalefeti ve İslami Hareket

30 milyonluk nüfusuyla Özbekistan Orta Asya’daki Müslüman toplumların en kalabalık olanı. Aynı zamanda Özbekler bölgedeki en dindar halk olarak biliniyorlar. SSCB döneminde bunu gözeten Rusya, Asya’daki Müslüman toplulukların dinî idaresini Taşkent’e bırakmıştı.

1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Özbekistan’ı o tarihten bu yana İslam Kerimov yönetiyor. Bu tarihe kadar Özbek Komünist Partisi’nin başında olan ve Özbekistan’ın SSCB’den ayrılmaması için referandum sürecinde çalışan Kerimov sayesinde Sovyet halkları içinde en çok Özbekler SSCB’nin dağılmamasını talep eden halk olmuşlardı. Ancak Sovyetler dağıldığı gün, Kerimov’da Komünist Partisi’nin tabelasını kaldırarak yerine Demokratik Halk Partisi diye bir gecede kurulan bir partinin tabelasını astırdı. Bu parti vasıtasıyla Kerimov, 19 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor. Aslında ülkede değişen tek şey rejimin adı olmuştu, geri kalan her şey aynen devam ediyor.

Tartışmalı referandumla görev süresini uzatan, hileli seçimlerde tek aday olarak yarışan Kerimov, ülkede tam anlamıyla bir dikta rejimi kurmuş durumda. Ülkedeki tüm okullar, devlet daireleri, taşıma araçları ve yol kenarları dev fotoğrafları, heykelleriyle dolu. Kendi yazdığı kitaplar üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor ve bu imtihanları geçemeyenler mezun olamıyorlar. Ülkedeki tüm medya kuruluşları Kerimov’a ait. Ülkede muhalefet yapabilmek mümkün değil. Diktatörlüğü eleştirenler en ağır işkencelere maruz kalıyorlar. Human Rights Watch’ın yayınladığı bir raporda, muhaliflerin üzerine kızgın yağ dökmek gibi yöntemlerin yaygın olarak kullanıldığı ifade ediliyor.

11 Eylül saldırılarından sonra, ABD’nin Orta Asya’daki üs ihtiyacını karşılayan ve Afganistan’a yönelik hava saldırılarının merkezi durumunda olmayı kabul eden Kerimov yönetimi, bunun karşılığında Batı’nın “dikta rejimine” gözlerini ve kulaklarını kapatması şeklinde ödüllendirilmişti. 2005’te Andican olayları patlak verince ABD’ye mesafe koyarak Rusya’ya yaklaşan Kerimov, ülkedeki Batılı STK’ların faaliyetlerini de yasaklamıştı. Tüm bu baskı rejimi ülkede geniş, fakat suskun bir muhalefeti büyüttü.

Özbekistan’da Kerimov’un baskıcı rejimine karşı muhalefet edenlerin tamamı İslamcı gruplar değil şüphesiz. Erk (Özgürlük) Partisi lideri Muhammed Salih gibi demokratik bir düzen talebinde bulunan örgütler de var. Fakat bu hareketin mensupları da sürgünde yaşamak zorundalar. Hizb-ut Tahrir hareketi de ülkedeki İslami muhalefetin önemli unsurlarından. Ancak Özbekistan İslami Hareketi (ÖİH) sadece Kerimov yönetimini değil, gösterdiği yayılma istidadıyla tüm Orta Asya’yı etkileyen bir hareket olarak öne çıkıyor.

ÖİH, 1990’lı yılların başlarında Özbekistan’da Fergana Vadisinde Kerimov rejiminin İslamcı muhalefete yönelik baskı politikalarına karşı bir tepki olarak doğdu. Örgüt, geçtiğimiz günlerde şehit olduğu örgüt tarafından ilan edilen genç İslamcı liderlerden Tahircan Yoldaşev ve Afganistan’da savaşmış eski bir Sovyet askeri olan Cuma Namangani tarafından kurulmuştu. Örgütün temel hedefi silahlı mücadele yoluyla Özbek rejimini devirerek yerine İslam devleti kurmaktı.

Yoldaşev ve Namangani, 1991-1999 yılları arasında Fergana Vadisinde yoğun bir İslami faaliyet yürüttüler.  Aynı bölgede Hizb-ut Tahrir’in de ciddi çalışmaları oldu. Bu çalışmalar Andican katliamına kadar aralıksız sürdü. İslami Hareket, mensuplarına silahlı eğitim de veriyordu. 1999’a gelindiğinde örgütün 5 bin civarında silahlı elemanı olmuştu. 1999-2001 İslami Hareket’in silahlı eylemlere başladığı dönemdir. Vadide Özbek hükümetinin askerlerine yönelik ciddi saldırılar başlatan hareketin bünyesine Kırgız, Uygur ve Tacikler de katılmaya başlayınca, örgüt hedefini tüm Türkistan’da İslami bir devlet kurmak olarak ifade etmeye başlamıştı.

ÖİH liderleri ve ardından kitleler halinde mensupları, ABD ve müttefiklerinin Afganistan’ı işgal ettiği 2001 yılında Taliban direnişine destek vermek maksadıyla Afganistan’a geçtiler. Özbek yönetimi karşısında ciddi kayıplar vermeye başladıkları bir dönemde bu sayede hem mevcudiyetlerini muhafaza edecek hem de çekim merkezi olmayı sürdüreceklerdi. Savaşçılarını Veziristan’a kaydıran örgüt dışında bölgede İslami Cihad İttihadı ismiyle bir başka Özbek kökenli örgüt daha kuruldu. Almanlar başta olmak üzere Batılı mücahidleri de içinde barındıran İttihadın mensupları arasında Türkiyelilerin de bulunduğunu internette yayınladıkları videolardan öğrenebiliyoruz.

Özbekler Asya’da İslami Devrimin Anahtarını Ellerinde Tutuyorlar

Amerika’nın Afganistan’da uğrayacağı bir yenilginin tüm Orta Asya’da domino etkisi yapacağını artık çok daha net görebiliyoruz. Çünkü savaşın sürdüğü bölge, sadece Afgan halkının değil, bölgedeki diğer İslamcı grupların, kendi rejimlerinin ayakta kalmasını sağlayan emperyalizm ile hesaplaştıkları bir alan haline gelmiş bulunuyor. Çin yönetimi ile savaşan Türkistan İslam Partisi ve Taliban bünyesinde savaşan Uygurlar, Tacikistan hükümetiyle yapılan anlaşmanın hükmünü yitirmesiyle hayal kırıklığı yaşayan Tacikler, bölgedeki İslamcı bir dalganın hızla yayılmasını sağlayacaklar.

Özbekler, hem kalabalık nüfusları hem de İslami birikimleri sayesinde öne çıkıyorlar. ABD’nin artık kaçınılmaz olarak görülen yenilgisi, sadece Taliban’ın zaferi olmayacak. Aynı zamanda İslam Kerimov diktatoryasının da çöküşü anlamına gelecek. Bugün Özbeklerin, hem kendi ülkelerinde hem de komşu coğrafyalarda yaşadıkları mağduriyetin, Rabbimiz tarafından zafere tebdil edilmesini niyaz ediyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR