1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kürtlerin Ontolojik Kaygısı
Kürtlerin Ontolojik Kaygısı

Kürtlerin Ontolojik Kaygısı

Kürt milliyetçiliğinin yükseldiği genel kabul gören bir tez. Bu konuyu ele alan Serdar Demirel bundan sonra izlenecek politikalarda Kürt halkını dışlayan ve milliyetçi ruhu güçlendiren tutumlardan uzak durulması gerektiğini vurguluyor.

18 Haziran 2015 Perşembe 16:37A+A-

Kürtlerin ontolojik kaygısı

Serdar Demirel / Yeni Akit

Kürt halkının azımsanmayacak bir kesiminin HDP’yi gönülden desteklediği tartışmasız bir gerçektir. Bunların önemli bir kısmının da HDP’nin ideolojisiyle bir ilişkisi yoktur. Bunun sebebini etnik milliyetçiliğin duygusal sürükleyiciliğinde, yakın tarihte yaşanan acılarda ve bölgede yaşanan kaosta aramak gerek.

Ama HDP’ye dinî, kültürel ve geleneksel sebeplerle karşı çıkan başka bir kesimin varlığı da tartışmasızdır. Türkiye Kürtlerinin HDP’yle alakasını böyle resmettikten sonra bölge Kürtlerine dair de birkaç hususa dikkat çekelim.

İran ve bahusus Irak ve Suriye Kürtlerinde ciddi bir ulusal bilincin geliştiğini söyleyebiliriz. Bu ülkelerdeki İslâmcı Kürtlerin de önemli bölümünde Kürt halkının haklarına dair güçlü hassasiyetlerin olduğu bir sır değildir. 

Bunun uzun uzun analizini yapacak değiliz burada. Ancak şu kadarını söyleyelim: Osmanlı’nın çöküşünü hızlandıran temel etmen küresel konjonktürün de etkisiyle kavmiyetçilikti. Osmanlı’yı oluşturan etnik yapılar teker teker ayrılıp kendi ulus devletlerini inşa etmeye başladılar. Türkler, Araplar, Arnavutlar ve diğerleri..

O dönemde bölgesel ve küresel dengeler Kürtlerin bağımsız bir ulus devlet kurmalarına müsaade etmedi. Kürtler 4 devlet sınırları içinde parçalandılar. Bu elbette Kürt halkının kolektif şuurunda travmalara yol açtı. Aşiretler, akrabalar, aileler bir gecede tel örgüler çekilerek farklı ülkelerin vatandaşları yapıldı. Kürt milliyetçileri neden bizim de bir devletimiz yok, neden ayrı ayrı devletlerde yaşamak zorundayız itirazlarını bir çözüm talebi olarak gündemde tuttular. Başkalarına caiz olan bize neden olmasın dediler.

Bugüne geldiğimizde bölge devletleri ulusalcılığın doğurduğu sorunları aşmak için ulus devlet politikalarını gevşetirken Kürt ulusalcıları gecikmiş uluslaşma süreçlerini bir kurtuluş reçetesi olarak görmeye devam ediyorlar. Bölgesel yeni gelişmeleri de bu konuda ustaca kullanıyorlar. 

Yazının başlığına çektiğim Kürtlerin ontolojik kaygısı tam da burada onları diğer bölge halklarından ayrışmaya, etnik Kürt milliyetçilerin ayrıştıran ve ötekileştiren siyasi projelerine itiyor. 

Kürtlerin Irak ve Suriye Baas rejimlerinin zulmünden neler çektiği Kürt halkının zihninde canlıdır. Halepçe katliamı bir kırılma noktasıdır. Suriye’de onlara kimlik bile verilmiyordu. Türkiye’de onların etnik kimliği tamamen inkâr ediliyor, ‘Kürt yok, dağ Türkleri var’ deniliyordu. Kürtçe konuşmak yasaktı vs...

Yeni Türkiye bunları aşmak için eski dönemin yanlışlarını terk etti, barış sürecini başlatarak bu meseleyi sonlandırmaya ahdetti. Ancak bölgede IŞİD gerçeği, Irak’ın mezhep çatışmaları kıskacında can çekişmesi, Suriye iç savaşı, biraz uzağındaki Yemen ve Mısır’daki gelişmeler Kürt halkının varoluşsal korkularını artırdı. 

İşte HDP, bu anlaşılabilir korkuları siyasetinin kaldıraç gücü kıldı. Zira HDP barajı aşamazsa Kürtlerin güvende olamayacağını söyledi. Kobani’de olduğu gibi bir taraftan bazı gerçekleri, bir taraftan da uydurma haberleri kullanarak propaganda yaptı. HDP barajı aşamazsa barış süreci de biter, sokak çatışmaları başlar tehdidini yaptı. 

Bu korkulara PKK’nın HDP’ye oy vermeyecek kişileri, aile ve aşiretleri direkt tehdit etmesi de eklenince Kürt halkı devletin bu tehditler karşısında kendisini savunamayacağı bilinciyle hareket etti. Bütün bunlar Kürtlerin ontolojik kaygısını pekiştirdi.. Bunlar anlaşılmadan Kürtlerin HDP’ye bu yoğunlukta oy vermesi de anlaşılamaz.

Oysa Kürtlerin de, bölgenin huzurunun bölgenin beraberliğinden geçtiğini anlamaları gerekir. Zira bölge yanmaya devam ederse onların da bundan uzak kalmaları mümkün değildir. Bölgenin bütün halklarıyla ortak bir gelecek peşinde koşmaları, diğer halkların düşmanlığını kazanmamaları gerekir. Bunun olmazsa olmazı da Türk ve Kürt birlikteliğinden geçer. 

Başta Türkiye olmak üzere bölge Müslümanlarının da bu varoluşsal korkuyu giderecek ve Kürt halkını PKK’nın etnik milliyetçiliğine itmeyecek açılımlar yapmaları, güven sunmaları gerek.

Not 1: Tüm Müslümanların Ramazan Ayı’nı tebrik ediyor, Ümmet’in huzur ve mutluluğuna vesile olmasını diliyorum. 

Not 2: Muhammed Mursi ve arkadaşlarına reva görülen zulümleri de şiddetle kınıyor, Rabb’imden kendilerine sebat diliyorum.

HABERE YORUM KAT