1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Kaybolanlar ve onların anlatılmamış hikayeleri
Kaybolanlar ve onların anlatılmamış hikayeleri

Kaybolanlar ve onların anlatılmamış hikayeleri

​​​​​​​14.000’den fazla kayıp kişinin olduğu Gazze’de, sayısız aile sevdiklerine ne olduğunu bilmemenin ızdırabını yaşıyor.

11 Temmuz 2025 Cuma 18:54A+A-

Hassan Abu Sitta’nın We are not numbers’da yayınlanan yazısını Huri Nisa Harman, Haksöz Haber için tercüme etti.


Gazze’de anlatılmamış ya da belgelenmemiş birçok hikâye var ve bunun nedeni ise bilinmemeleri. Kaybolmuş hikâyeler tıpkı kaybolmuş sahipleri gibiler: Ölü mü yoksa hayatta mı olduklarını, esir alınıp alınmadıklarını ya da yıkılan evlerin altında mı kaldıklarını bilmiyoruz. Yaşlılar, çocuklar, kadınlar ve gençler, hepsi kayıp. Onları bulmak için nereye bakacağız?

Gazze’de kaybolanlarla ilgili sıkıntımız kritik bir durumda. Politika ve Gelişim Merkezi’ne göre, (Gazze’de bulunan bir araştırma merkezi) 14.000’den fazla kişi halen kayıp.

Molozların arasında bir sabah

Refah’ta bulunan bir mahalle olan Tel Al-Sultan’da, kayıp akrabaları olan ailelerin yaşadıkları psikolojik etkinin hikâyelerinin vücut bulmuş hali Ahmed Younis adlı bir çocuğun hikâyesindedir; 14 yaşında olan ve mucizevî bir şekilde ailesi arasında sadece kendisi hayatta kalmış olan bir çocuk, her şeyi kaybettiği bir dünyada yapayalnız.

Kasım 2023 tarihinde güneşli bir cuma günüydü. Savaş yeni başlamıştı ve marketlerde hala her şey bulunmaktaydı. Çoğu aile cuma günleri et yer. Ahmed de o gün öğle yemeği için biraz et almaya gitmişti. Ama bu cuma her zamankinden farklıydı. Ahmed markete doğru yürürken bir evin üzerinden uçaklar uçtu, acımasızca füzeleri attılar ve dört katlı bir konutu moloz ve küle çevirdiler.

Ahmed o korkunç ana tanık olmadı ama geri döndüğünde bir zamanlar hayat dolu olan bir yerde artık hiçbir şeyin olmadığını gördü. Yanmış küllerin kokusu genzini tıkadı ve insanların bağırışları kulaklarını sağır etti. Molozların altında, babasının kahkahası bastırılmıştı, büyükannesinin sıcacık kucağı kaybolmuştu, büyükbabasının bilginliği solmuştu ve amcalarının gücü yok olmuştu. Hepsi oradaydı, moloz ve demir dağının altında, bedenleri sonsuz bir yok oluşta birbirlerini kucaklıyordu.

Ambulansların, sirenlerin ve sivil savunma araçlarının kornalarının sesleri etrafını sardı ve komşuları yıkıntıların altında kalanları çıkarmak için uğraştılar.

Küçük bir kızı aramak

Molozların altında saatlerce arama ve kazma çalışmalarından sonra, evdeki herkesin bedeni çıkarılmıştı, Ahmed’in beş yaşındaki kız kardeşi dışında. Ona dair hiçbir iz bulamadılar. Şehitler arasında ona dair hiçbir kayıt yoktu ve ölüp ölmediğine dair hiçbir kanıt yoktu.

Belki de ev bombalanırken evin başka bir kısmındaydı. Belki de patlamanın etkisiyle başka bir evin altında kalmıştı. Kaybolmuştu. Belki de toz olup uçmuştu.

Yokluk küçük Ahmed’in kalbini gölgede bırakmıştı, onu sonsuz bir kabusta yaşamaya mahkûm etmişti.

Her şeyi geride bırakarak, Ahmed babasından yıllar önce boşanmış olan annesinin yanına taşındı. Annesinin yanında birkaç ay kaldıktan sonra Mayıs 2024’te Refah’ta başlayan operasyonlardan dolayı Han Yunus’a gitmek zorunda kaldılar. Kendilerini Mevasi’de bir çadırda buldular ve bende orada bir arkadaşı ziyaret ederken Ahmed ile tanıştım. Ahmed normal bir hayat yaşamaya çalışıyor, ama asla tam olarak yaşayamayacağını biliyor ve küçük kız kardeşinin hatırasının ağırlığı asla omuzlarından kalkmamış. Arada sırada, içme suyunu doldurmaya giderken, kardeşiyle aynı yaşta çocukları görürdü. Annesine geri dönüp gözleri dolu ve sesi titrek bir şekilde şöyle derdi, “Kız kardeşimi aramaya gitmek istiyorum, onun cesedi bulunamadı.”

Ahmed’in sözleri kalpleri parçalıyor. Rüyalarında kız kardeşini görüyor, küçük elinin dokunuşlarını hatırlıyor ve bütün evi sevgiyle dolduran gülüşünü duyuyordu. Bu ezici özlem ve ölmediğinin kesinliği sürekli geri dönüp annesine onu aramaları gerektiğini söyletiyordu. En ufak bir ipucuna, bir işarete, onun küçük bedenini saklayabilecek bir beton yığınına kadar bakıyordu. Onunkisi asla gözünün önünden gitmeyen küçük bir bedendi.

Ne yaşıyor ne de ölü

Ahmed Gazze’de kız kardeşinin kaderini bilmeyen tek kişi değil. Kaç aile yaşadıkları belirsizlik halinin sona ermesi için bir umut ışığı, hatta bir kesinlik bekliyor. Bu hikâyeler, “şehit” ve “kayıp” sınıflandırmalarının arasında bilinmeyen bir alanda asılı kalıyor. Kayıp olanların ölüm belgeleri yok, yine de ortada yoklar. Kaderleri askıya alınmış. Ne yaşıyorlar ne de ölüler, belirsiz bir alanda yaşıyorlar.

Ahmed hala küçük kız kardeşinin bir yerlerde hayatta olduğunu ve kurtarılmayı beklediğini umuyor. Zihni hala kız kardeşinin ölme olasılığını kabul etmek istemiyor.

 

*Hassan Abu Sitta, Filistin meselesiyle ilgilenen bir avukat ve hukuk araştırmacısıdır. Filistin’i uluslararası mahkemelerde temsil etmeye çalışıyor.

“Kelimelerin gücüne inanıyorum.” Diyor.

HABERE YORUM KAT