
İsrail'de ‘insan biçimindeki hayvanlar’ öldürülebilir!
Araştırmalar, Yahudi İsraillilerin Filistinlileri insan olarak görmediklerini tutarlı bir şekilde göstermektedir. Bu derin ırkçılık, Siyonist sömürge projesine dayanmaktadır ve Gazze soykırımına verilen geniş desteği açıklamaya yardımcı olmaktadır.
Tamir Sorek’in Mondoweiss’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Gazze Şeridi'ndeki çatışmaların ortasında, Amerika'nın seçkin üniversitelerinden iki siyaset psikoloğu 521 İsrailli arasında bir anket yaptı. Ankete katılanlara varsayımsal bir senaryo sunuldu: Yaralı bir İsrail askeri Filistin güçlerinin kontrolündeki bir bölgede yatıyor. Onu kurtarmak için Filistinli sivillerin yaşadığı bir mahalleyi bombalamak gerektiği söylendi. Bu amaçla kaç Filistinli sivilin öldürülmesi haklı görülebilir? Naif araştırmacılar, geniş bir yanıt yelpazesi elde etmek umuduyla 0 ile 1000 arasında bir ölçek önerdiler. Uygulamada, ankete katılanların yaklaşık yarısı maksimum sayı olan 1000'i seçti. Örneklem temsil edici olacak şekilde tasarlanmamış olsa da, ankete katılanların siyasi eğilimleri, üç ay sonra İsrail Demokrasi Enstitüsü tarafından yapılan bir ankette bildirilenlerden sadece biraz daha sağa kaymıştı. Dahası, kendini solcu veya sola eğilimli olarak tanımlayanlar arasında bile, yaklaşık dörtte biri maksimum sayıyı seçti.
Bazıları, “7 Ekim'de Hamas'ın acımasızlığının şokundan sonra İsrailliler Filistinlilere karşı empati kurma yeteneğini yitirdi” gibi bir şeye inanabilir. O katliam olmasaydı, rakamlar farklı olurdu diyebilirler. Ancak iki siyaset psikoloğu olan Emile Bruneau ve Nour Kteily, bu anketi 2014 yılının Ağustos ayı başında gerçekleştirdiler. Tesadüfen, anketin senaryosunu gerçeğe dönüştüren olay, İsrail'in Refah'ta yüzlerce Filistinli sivili katlettiği hafta (bu olay “Kara Cuma” olarak bilinir) gerçekleşti. İsrail ordusu halkın ordusudur ve kamuoyunun görüşüne uygun davranmıştır. Başsavcı, cezai soruşturma başlatmaktan kaçındı. Her halükarda, olayların sırası, 7 Ekim'in İsraillilerin gözünde Filistinlilerin hayatının değersizleşmesinin nedeni olmadığını açıkça gösteriyor.
Başkaları ise, şiddetli ve uzun süreli bir çatışma durumunda, savaşan taraflar arasında nefretin gelişmesinin ve düşmanın hayatının değerini yitirmesinin doğal olduğunu söyleyebilir. Sonuçta, “İyilik evden başlar” ilkesi yaygın bir insan duygusudur. Bu iddia geçerlidir, ancak aşırı sonuçları açıklamak için yetersizdir.
Bu anketten sadece birkaç hafta sonra, araştırmacılar bir başka anket daha yaptılar, bu kez Batı Şeria'dan çeşitli siyasi görüşleri temsil eden 354 Filistinli arasında. Filistinli katılımcılara, iki arabanın bir vadiye düşmesini izledikleri bir senaryo sunuldu: bir arabada dört İsrailli yerleşimci çocuk, diğerinde ise bir Filistinli adam vardı. Sadece bir arabayı durdurmak için zamanları vardı. Araştırmacılar şu soruyu sordu: Filistinliyi feda ederek İsrailli çocukları kurtarmak ahlaki açıdan ne kadar doğru? (0 ila 100 arasında bir ölçekte). Ankete katılanların yaklaşık yarısı, %50'den fazla bir kesinlikle, İsrailli çocukları kurtarmanın doğru bir şey olacağını söyledi. Ankete katılanların altıda biri, bunun ahlaki açıdan doğru seçim olduğundan %100 emindi. Bu anketin, o tarihte Gazze'ye yapılan en ölümcül saldırının hemen ardından yapıldığına dikkat etmek önemlidir. Bu saldırıda 550'den fazla Filistinli çocuk hayatını kaybetmiştir; bu sayı, 7 Ekim'de ölen İsrailli çocukların sayısının 15 katından fazladır. Başka bir deyişle, en azından 2014 yılında, kanlı çatışma ve yüksek ölü sayısı, tüm Filistin halkını intikamcı ve acımasız bir zihniyete sürüklememiştir.
Ayrıca, her iki gruba da “İnsanın Yükselişi” olarak bilinen ölçek gösterildi. Sağ tarafta modern bir insan, sol tarafta ise dört ayak üzerinde yürüyen Neandertal benzeri bir figür görünüyordu. Katılımcılardan, kendilerini ve rakip milliyetten kişileri 0 (maymun benzeri insan) ile 100 (tamamen evrimleşmiş insan) arasında bir ölçekte derecelendirmeleri istendi. Kendi kendine verilen puan ile diğerine verilen puan arasındaki fark, siyasi psikologlar tarafından insanlıktan çıkarma ölçüsü olarak kabul edilmektedir. Sonuçlar, İsraillilerin Filistinlileri insanlıktan çıkarma oranının tersine göre altı puan daha yüksek olduğunu gösterdi. Aslında, İsraillilerin Filistinlileri insanlıktan çıkarma oranı, o ana kadar bu araçla ölçülen en yüksek orandı (daha önce Macaristan, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de benzer çalışmalar yapılmıştı).
Filistinlilerin maymun benzeri yaratıklar olarak görülmesi, son iki yıldır tüyler ürpertici bir şekilde yankılanmaktadır. “İnsan biçimindeki hayvanlar [İbranice'de hayot adam]!! Gazze'yi yeryüzünden silin!!” “İnsan biçimindeki hayvanlar, bebeklerden yaşlılara kadar, Gazze'yi tamamen yok edin.” 7 Ekim'den sonraki günlerde, normatif İsrailliler tarafından sosyal medyada sayısız varyasyonlarda bu tür alıntılar paylaşıldı. Birçoğu, benzer bir fikri dile getiren dönemin Savunma Bakanı'nın açıklamasını yineledi. Milyonların yok edilmesini talep etmek, kurbanları insan ailesinden uzaklaştırmayı gerektirir, böylece sivillerin ve özellikle çocukların öldürülmesini ahlaka aykırı gören sosyal normları geçersiz kılar.
Yahudiler, diğer grupların üyelerinden doğuştan daha acımasız ya da daha az acımasız değildir. Ancak İsrail'de Yahudiler, Filistinlilerin yaşamını giderek daha fazla insanlıktan çıkaran ve sürekli olarak değersizleştiren kolonyal bir siyasi bağlamda yaşamaktadır. 1948'den beri süren mülksüzleştirmeyi, Yahudi üstünlüğü rejimini ve ardından gelen direnişi ölümcül bir şekilde bastırmayı meşrulaştırma ihtiyacı, İsraillilerin Filistinlilerin insanlığını azaltmasını gerektirmektedir. Bu amaçla, çağdaş İbranice'de benzersiz bir kelime dağarcığı geliştirilmiştir: “mehabel” (genel anlamıyla “terörist” olarak çevrilebilir, ancak neredeyse sadece Filistinliler için kullanılır) – tarihi ve kişiliği olmayan, ‘hisul’ (ortadan kaldırılması) izin verilen ve hatta arzu edilen kişi ve “shithei hashmada” (“yok etme bölgeleri”) içine giren herkes “etkisiz hale getirilecektir”.
Bu nedenle, devletin kurulmasından bu yana, bir Arap'ı öldürdüğü için bir Yahudi İsrailli'nin uygun şekilde cezalandırılması nadir bir durum olmuştur. İnsanlıktan çıkarma, devletin ilk yıllarında topraklarına dönmeye çalışan binlerce Filistinlinin yargılanmadan veya herhangi bir süreç olmaksızın öldürülmesini mümkün kılmıştır. 1956'daki Kafr Kasım katliamından suçlu bulunanların tümü üç yıldan az bir süre içinde evlerine döndü ve bazıları kamu sektöründe işlerle ödüllendirildi. Takip eden haftalarda Han Yunus ve Refah'ta yaşanan katliamların sorumluları hiçbir zaman yargılanmadı, birkaç yıl önce Kibya'da katliamı gerçekleştirenler de yargılanmadı. Bu katliamlardan 1980'lerde Yahudi Yeraltı Örgütü üyelerinin affedilmesine, 2016'da kameralar önünde bir Filistinliyi öldüren ve yaralayan asker Elor Azaria'ya verilen absürt derecede hafif cezaya ve son zamanlarda Batı Şeria'daki yerleşimcilere verilen fiili öldürme iznine kadar doğrudan bir bağlantı vardır. Yasal hoşgörü, Filistinlilerin hayatlarının değersiz olduğu normatif bir dünya yaratmıştır.
Gazze gettosunda açlıktan ölen çocukların görüntüleri ve Siyonist solun kalıntılarının bile bu suçu – soykırımı – adlandırmak için geç uyanışları ile dolu bugünkü korku dolu günler, bizi bu noktaya getiren on yıllardır süren insanlıktan çıkarma ve kan dökülmesine izin verme politikalarının sonucudur.
2014 yılındaki araştırma, 1.000 Filistinli kurban sayısından daha yüksek bir tavan sunmuş olsaydı, yanıtlar nasıl dağılım gösterirdi? Bir sıfır daha mı? İki sıfır daha mı? Ya da belki de iyi bilinen yedi haneli bir sayı mı? İsrail'in şu anda işlediği soykırıma karşı yaygın olan kayıtsızlık bize bir ipucu veriyor.
* Tamir Sorek, Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nde Orta Doğu Tarihi Liberal Sanatlar Profesörüdür. Palestinian Commemoration in Israel: Calendar, Monuments, and Martyrs (Stanford, 2015) ve Arab Soccer in a Jewish State: The Integrative Enclave (2007) kitaplarının yazarıdır.








HABERE YORUM KAT