1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Gazze'de açlık kanımızı bile kullanamaz hale getirdi
Gazze'de açlık kanımızı bile kullanamaz hale getirdi

Gazze'de açlık kanımızı bile kullanamaz hale getirdi

​​​​​​​Artık kan bağışlarıyla yaralılarımızı kurtaramıyoruz. Açlık kanımızı kullanılamaz hale getirdi.

23 Temmuz 2025 Çarşamba 20:56A+A-

Donya Abu Sitta’nın, al-Jazeera’de yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Han Yunus’un batısındaki Nasır Hastanesi yakınlarında yaşıyorum. Neredeyse her gün hastane hoparlörlerinden umutsuzca yapılan kan bağışı çağrılarını duyuyorum. Bu bir yıldan uzun bir süredir böyle.

Hastane, Gazze'de zar zor işleyen diğer sağlık tesisleri gibi, İsrail'in devam eden hava saldırılarının kurbanlarıyla düzenli olarak dolup taşıyor. Mayıs sonundan bu yana, yardım dağıtım yerlerinde İsrail askerleri tarafından vurulan çok sayıda kurban da hastaneye getirildi.

Daha önce de kan bağışında bulunmuştum ve bunu tekrar yapmanın görevim olduğunu düşündüm. Geçen ay bir sabah Nasır Hastanesi'ne gittim.

Kolumdan kan alınırken şiddetli bir baş dönmesi hissettim ve bayılacağımı sandım. Kan bağışı kampanyasında çalışanlardan biri olan arkadaşım Hemşire Hanan yanıma koştu ve ben kendimi daha iyi hissedene kadar beynime giden kan akışını artırmak için bacaklarımı kaldırdı. Kanımı test etmeye gitti ve 10 dakika sonra döndüğünde bana şiddetli anemi ve yetersiz beslenme sorunu yaşadığımı söyledi. Kanım bağış için gerekli asgari besin maddelerini içermiyordu.

Hanan bana benim durumumun bir istisna olmadığını söyledi. Kan bağışında bulunmak için hastaneye gelen insanların çoğunun, devam eden İsrail ablukası ve et, süt, yumurta ve meyve gibi besleyici gıdaların yokluğu nedeniyle anemi ve yetersiz beslenmeden muzdarip olduğunu açıkladı. Hastanede bağışlanan kan ünitelerinin üçte ikisinin hemoglobin ve demir seviyeleri son derece düşük, bu da onları kan nakli için kullanılamaz hale getiriyor.

Haziran ayı başında Laboratuvar ve Kan Bankası Müdürü Dr. Sofia Za'arab basına yaptığı açıklamada, bağışlanan kan ünitelerindeki ciddi sıkıntının “kritik” seviyelere ulaştığını ve birçoğu acil kan nakline ihtiyaç duyan hastaların hayatını tehdit ettiğini söyledi. Tüm Gazze'nin günlük 400 üniteye ihtiyacı var.

Dr. Za'arab, “Kan ünitelerini transfer etmek için Batı Şeria'daki Sağlık Bakanlığı ile temasa geçmemize rağmen, işgal yetkilileri Gazze'ye girişlerini engelledi” dedi.

Başarısız kan bağışından sonra eve yıkılmış bir halde döndüm.

Kıtlığın beni etkilediğini biliyordum. Çok fazla kilo kaybettim. Sürekli yorgunluk, kronik eklem ağrıları, baş ağrıları ve baş dönmesi yaşıyorum. Gazetecilik makalelerimi yazarken ya da ders çalışırken bile kısa molalar vermem gerekiyor.

Ancak sağlık durumumun ne kadar kötü olduğu gerçeği beni gerçekten etkiledi.

Unun astronomik maliyeti nedeniyle ailem ve ben aylardır sadece makarna ve pilav yiyoruz. Günde bir öğün, hatta bazen küçük kardeşlerime daha fazla yemek verebilmek için yarım öğün yiyoruz. Onların yetersiz beslenmesinden endişe ediyorum. Ayrıca çok kilo kaybettiler ve sürekli yemek istiyorlar.

İsrail'in 2 Mart'ta tam abluka uygulamaya başlamasından bu yana et, yumurta ya da süt ürünleri görmedik, ondan önce de nadiren görüyorduk.

Gazze sağlık yetkilileri, İsrail'in soykırım savaşının başlamasından bu yana en az 66 çocuğun açlıktan öldüğünü açıkladı. UNICEF'e göre sadece Mayıs ayında 5,000'den fazla çocuk akut yetersiz beslenme tedavisi için Gazze Şeridi'ndeki sağlık tesislerine başvurdu.

Bu çocuklardan bazıları mucizevî bir şekilde kurtarılsa bile, sağlıklı büyüme, potansiyellerini tam olarak geliştirme ve istikrarlı, güvenli bir yaşam sürme fırsatına sahip olamayacaklar.

Ancak açlığın bedenimde ve aile üyelerimin bedenlerinde yarattığı tahribattan duyduğum endişenin ötesinde, yaralılara yardım edemediğim için de acı hissettim.

Savaşta yaralanan ve hastanede yaşam mücadelesi verenlere yardım etmek istedim çünkü ben de bir insanım.

Sonuçta, başka bir insana yardım etme dürtüsü sahip olduğumuz en insani içgüdülerden biridir. Dayanışma insanlığımızı tanımlayan şeydir.

Bir hayat kurtarmak istediğinizde ama bunu yapmanız engellendiğinde, yepyeni bir umutsuzluk ufku açılmış demektir. Sahip olduğunuz azıcık şeyle - bu durumda kendinizin bir parçasıyla - yardım etmek istediğinizde ama reddedildiğinizde, bu ruhunuzda derin bir yara bırakır.

21 aydır uluslararası hukukta yazılı tüm insan haklarımızdan mahrum bırakılıyoruz: Su ve gıda hakkı, sağlık ve barınma hakkı, eğitim hakkı, serbest dolaşım ve sığınma hakkı, yaşam hakkı.

Artık öyle bir noktaya geldik ki, başkalarının hayatını kurtarma dürtüsü, insani dayanışma gösterme hakkı bile elimizden alınıyor.

Bütün bunlar tesadüfen değil, tasarlanarak yapılıyor. Soykırım sadece insanları öldürmüyor; aynı zamanda insanların insanlığını ve dayanışmasını da hedef alıyor. Hayır kurumlarının ve aşevlerinin bombalanmasından, insanların bıçak taşımaya ve soygun yapmak ve yiyecek çalmak için çeteler kurmaya teşvik edilmesine kadar, Filistin halkını bu soykırım boyunca -75 yıllık acı ve mülksüzleştirme boyunca- ayakta tutan güçlü dayanışma doğrudan saldırı altında.

Toplumsal bağlarımızda çatlaklar oluşuyor olabilir, ancak bunları onaracağız. Biz Gazze'de büyük bir aileyiz ve birbirimizi nasıl iyileştireceğimizi ve destekleyeceğimizi biliyoruz. Filistin halkının insanlığı her zaman galip gelmiştir.

 

*Donya Abu Sitta, içerik yazarı, çevirmen ve İngilizce öğretmenidir. Yakın zamanda tıp eğitimi almaya başlamıştır.

HABERE YORUM KAT