1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Filistin'in küçük bir köşesinden iki yıldır süren soykırım
Filistin'in küçük bir köşesinden iki yıldır süren soykırım

Filistin'in küçük bir köşesinden iki yıldır süren soykırım

​​​​​​​Hıristiyan mirasıyla tanınan Batı Şeria'nın küçük bir köyü olan Taybeh, Gazze'den uzaktır. Ancak 7 Ekim'den bu yana geçen iki yıl içinde, soykırım ve İsrail işgali tüm Filistinlileri etkilediği için hayat dramatik bir şekilde değişti.

13 Ekim 2025 Pazartesi 18:48A+A-

Qassam Muaddi’nin Mondoweiss’de yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


6 Ekim 2025 sabahı. Ramallah'a giden otobüs, Taybeh'in ana caddesinde duruyor. Taybeh, Filistin'de bulunan ve son iki yılda uluslararası üne kavuşan küçük bir köşe.

Bir zamanlar Filistinli Hıristiyan mirasıyla, yerel olarak üretilen birasıyla ve turistlerin yanı sıra medyanın da ilgisini çeken yıllık Oktoberfest festivaliyle tanınan bu köy, bu yılın başlarında farklı bir nedenle yeniden gündeme geldi. Bir grup yerleşimci, köyün tarihi kiliselerinden birine kundaklama saldırısı düzenledikten sonra, ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee köyümüzü ziyaret etti.

Son iki yılda Filistin toplumu, daha önce hiç görülmemiş bir şekilde tehdit altında kaldı. Bunun nedeni, Taybeh'in bir Hıristiyan köyü olması değil, Filistinli olmasıydı. Bazı ana akım medya kuruluşları Taybeh'in bir istisna olduğunu ısrarla savunsa da. Ancak Taybeh'deki yaşam, Filistin'in geri kalanında olduğu gibi, köklü bir dönüşüm geçirdi.

Sürücünün yanında oturuyorum. Radyoda Gazze'deki durumla ilgili haberler yayınlanıyor; şeridin nüfusunun dörtte biri şiddetli açlık çekiyor ve dünyanın en yüksek kıtlık izleme otoritesi bunu kıtlık olarak ilan etti. İsrail ordusu Gazze Şehri'ne giriş ve çıkışları kapatmış ve bombalar düşmeye devam ederken, yüz binlerce insan Gazze'den kaçmaya devam ediyor. ABD Başkanı Trump, İsrail ordusuna ateşkes çağrısında bulunarak esir takası için zemin hazırlamaya çalışsa da durum değişmiyor.

“Bu yıl zeytin hasadı nasıl gidiyor?” diye soruyorum şoföre.

“Çoğu insan için hasat olmayacak sanırım” diye cevaplıyor. “Birçok ailenin tüm bahçeleri köyün doğu tarafında. Yerleşimciler oraya giden herkesi taciz ediyor. Çok riskli.”

Bu, insanların zeytinlerini hasat edemediği üst üste üçüncü Ekim ayı. Otobüsteki yolcular, Mısır'da ateşkes görüşmeleri başlamasıyla Gazze'deki savaşın sona ermesi umudunu konuşuyorlar. Ama hepimiz bunu defalarca yaşadık ve umutlarımız daha sonra suya düştü. Sonra, muhtemelen herkesin içinden geçirdiği şeyi biri yüksek sesle söylüyor: “Umarım ateşkes olursa, burada herşey yeniden başlamaz.”

İki yıl önce, 7 Ekim 2023 sabahı, uluslararası bir medya kuruluşunda çalışan bir meslektaşımın telefonuyla uyandım. “Haberlere bak, Hamas savaşçıları Sderot'ta ciplerle dolaşıyor!”

Gün sersemlik içinde geçti. Olay o kadar eşi benzeri görülmemişti ki, kimse bundan sonra ne olacağını tahmin etmeye cesaret edemedi.

Ertesi gün, 8 Ekim'de, Taybeh'den yaklaşık yüz kişi, bir yaşlıyı defnetmek için köyün mezarlığında toplandı. Cenazede, yas tutanlar sadece Gazze'de az önce olanlardan bahsediyorlardı. Çoğu kişi, İsrail'in Gazze'ye haftalarca, belki de aylarca sürecek acımasız bir bombardıman kampanyası başlatacağını düşünüyordu. Bu tek başına korkutucu bir ihtimaldi.

İki gün önce, 6 Ekim'de, 2023'ün Filistinli çocuklar için yıllardır en ölümcül yıl olduğu hakkında bir haber yazmıştım. Ölenlerin çoğu Batı Şeria'daydı. Aylarca İsrail güçleri Cenin ve Tulkarem'e yönelik baskıyı artırmış, hatta 2002'den beri Batı Şeria'da ilk kez hava saldırıları düzenlemişti.

O yılın Ağustos ayında, yaklaşık 1.000 Filistinli mahkûm, haklarına yönelik baskılara protesto etmek için kitlesel bir açlık grevi başlattılar. Tek kişilik hücrelerdeki mahkûm sayısının artması, hücrelerin aşırı kalabalık olması ve tıbbi ihmal, mahkûmlar arasında ölümlere neden oluyordu. 6 Ekim itibarıyla İsrail hapishanelerinde 5.000 Filistinli bulunuyordu ve bunların 1.300'ü yargılanmadan idari gözaltında tutuluyordu. Tüm bunlar ana akım medyada büyük ölçüde yer almıyordu.

Aynı ana akım medya, 7 Ekim'den sonra, İsrail Filistinlilere aynı şekilde davrandığında hiç kullanmadıkları bir kelime dağarcığı kullanmaya başladı. “Acımasız”, ‘iğrenç’ ve “barbarca” kelimeleri herkesin kaleminin ucundaydı, Gazze'nin 18 yıllık kuşatması, 56 yıllık işgali, 1956'dan bu yana sayısız bombalama kampanyası ve 76 yıllık yerinden edilme ve mülksüzleştirme gibi tüm bağlam göz ardı edildi. Her şey, sanki 7 Ekim tarihin başlangıcıymış gibi sunuluyordu. Hamas saldırısına verilen yanıtın çok ötesinde, çok daha büyük bir şeyin hazırlandığı açıktı.

O hafta, Taybeh'deki kiliseler barış ve Gazze halkı için özel ayinler düzenledi. Gazze'deki önceki savaşlarda kiliseler, Gazze Şeridi halkına insani yardım göndermek için bağış toplardı. Bu sefer ise hiçbir şey göndermenin yolu yoktu ve Taybeh'de olaylar hızla tırmandı.

Çevredeki tüm yollarda kontrol noktaları iki katına çıktı ve İsrailli yerleşimciler her gün arabalara saldırmaya başladı. Kontrol noktalarında araçlar saatlerce bekletiliyor ve İsrailli askerler yolcuların telefonlarını arıyordu. Filistinlilerin, telefonlarında Telegram gibi uygulamalar olduğu için veya 7 Ekim'deki olayların ya da Gazze'deki bombardımanın görüntülerini içeren videolar buldukları için durduruldukları, üstlerinin arandığı ve dövüldükleri yönünde çok sayıda tanıklık vardı.

taybeh-2.jpg

Ramallah'ın doğusundaki Mazraa Sharqiyah kasabasında İsrailli yerleşimciler tarafından yapılan yıkım. (Fotoğraf: Qassam Muaddi/Mondoweiss)

12 Ekim'de İsrailli yerleşimciler, Taybeh ile Ramallah arasındaki yolda, komşu kasaba Deyr Jarir'den gelen bir aileye arabalarında ateş açtı. 33 yaşındaki anne Randa Ajaj öldürüldü, Taybeh Katolik Okulu'nda okuyan 17 yaşındaki oğlu ise yaralandı. Yol kapatıldı ve ben Ramallah'ta kalmak zorunda kaldım.

O gece geç saatlerde, başka bir yerleşimci grubu Taybeh'in diğer tarafındaki Wadi Siq Bedevi topluluğuna saldırdı ve 40 ailenin tamamını silah zoruyla yerlerinden etti. Topluluk, onlarca yıldır C Bölgesi olarak sınıflandırılan Taybeh topraklarında yaşıyordu. Bedevi ailelerin Taybeh sokaklarında dolaşarak, yanlarına alabilecekleri az sayıda eşyayla kalacak bir yer aradıklarını gösteren videoları izleyerek uyanık kaldım.

Sonraki aylarda, yerleşimciler Taybeh ve Jericho arasındaki yamaçlarda yaşayan 20 Bedevi topluluğuna da aynı şeyi yaptılar ve bölgedeki tüm Filistinlileri boşalttılar. Birkaç Bedevi ailesi, alabilecekleri eşyaları yükledikleri traktörlerini evimin önüne sürdüler ve köyün dışına yeni kamplar kurdular. Sanki 1948 Nekbe'si renkli bir şekilde geri gelmişti.

Bir hafta sonra, babam bahçeye çıkıp, zeytinliklerimizin yakınında yirmi kadar koyunu güden bir Bedevi çocuğu görünce öfkelenir. Zeytin ağaçları Filistinli köylüler için, koyunlar da Bedeviler için kutsaldır. Babam çocuğa kimin oğlu olduğunu sorar ve çocuğun cevabından, onun birkaç yüz metre ötede, yamaçlardan sürülen ve kamp kuran ailenin çocuğu olduğunu anlar. Öfkesini bastırır ve çocuğa koyunları zeytin ağaçlarından uzak tutmasını nazikçe rica eder. “Zavallı insanlar, otlatacak yerleri kalmadı,” diye fısıldar.

Taybeh'deki hayat çoktan değişmişti. İnsanlar, İsrailli yerleşimcilerin saldırı yapmasından korktukları için sabaha kadar uyanık kalırlardı. Sadece 100 kilometre uzakta bir katliam yaşandığını bilerek uykuya dalmak da dayanılmazdı.

taybeh-3.jpg

Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Filistin kasabası Taybeh'in eteklerinde koyun sürülerine bakan Bedevi çobanlar. (Fotoğraf: Qassam Muaddi/Mondoweiss)

Noel ve Paskalya kutlamalar yapılmadan geldi geçti. Yıl aynı gerginlikle devam etti, sanki bir hafta gibi geçti. İnsanlar çok daha az dışarı çıkmaya başladı ve İsrail ordusu her gün köyün içinden geçmeye başladı, genellikle köyün içinde on dakika ya da yarım saat süreyle doğaçlama kontrol noktaları kuruyordu.

Nisan ayında, iki komşu köy arasındaki bir vadide İsrailli bir gencin cesedi bulunca gerginlik doruğa ulaştı. İsrail ordusu tüm bölgeyi kapatırken, düzinelerce İsrailli yerleşimci komşu köy Mughayyir'e saldırdı, çiftlik barakalarını yıktı, evlere ve arabalara zarar verdi ve evini çatısından savunan bir adamı öldürdü. Taybeh'deki hayat tamamen durdu ve yollar seyahat etmek için çok tehlikeli hale geldiği için iki gün boyunca evde kalıp çalışmak zorunda kaldım.

19 Ocak 2025'te ilk ateşkes yürürlüğe girdi. O gün Pazar günüydü. Cuma ve cumartesi günleri arasında İsrail ordusu Taybeh çevresine beş demir kapı kurarak köyü ve üç komşu köyü bir kafese dönüştürdü. Aynı şey Batı Şeria'nın genelinde de yapıldı. O pazar günü, İsrail kontrol noktaları Filistinlilerin ulaşımını o kadar kısıtladı ki, öğleden sonra Ramallah'tan ayrılan Filistinliler Nablus'a saat 2:00'de vardıklarını bildirdiler.

Sonraki altı hafta boyunca, İsrail ordusu ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak her hafta sonu Filistinli tutukluların serbest bırakıldığı saatlerde demir kapıları kapattı. Batı Şeria'daki tüm tutuklular Ramallah'ta serbest bırakıldı ve aileler, Jenin ve Hebron gibi uzak yerlerden olabildiğince erken gelerek akrabalarının serbest bırakılmasını beklemek zorunda kaldılar. Taybeh ve komşu köyler kapatıldı ve insanlar her hafta sonu saatlerce içeride mahsur kaldı.

18 Mart'ta İsrail savaş uçakları Gazze'ye bir dizi bombardıman düzenledi ve ilk on dakika içinde 400 Filistinli öldü. Ateşkes çöktü. Ancak demir kapılar yerinde kaldı. İsrail ordusu, çevredeki İsrailli yerleşimciler için yeni yollar açarak yeni altyapı projeleri bile başlattı. Yerleşimciler daha da cesaretlendi ve artık köye girmeye başladı. Mayıs ayında, bir yerleşimci gün ışığında pikapını Taybeh'in merkezine sürdü, kadınlar kooperatifinin bahçesine girdi, boş bir su tankını pikapına yükledi ve uzaklaştı.

25 Haziran'da İsrailli yerleşimciler, Taybeh'ten sadece beş dakika uzaklıktaki komşu köy Kufr Malik'e büyük bir saldırı düzenledi ve aralarında bir ABD vatandaşının da bulunduğu üç genci öldürdü. Aynı gece, başka bir yerleşimci grubu Taybeh'in girişinde bir Bedevi ailesinin evine saldırdı ve evin bahçesindeki bir ağaca ateş açtı. Ertesi gün Taybeh manşetlere taşındı. Diasporadaki gurbetçiler, ne olduğunu öğrenmek için korku içinde Taybeh'deki ailelerini aradılar.

Bir hafta sonra, Taybeh'in gençleri, köy merkezine sadece birkaç metre uzaklıkta bulunan Taybeh halkı için en kutsal yer olan al-Khader'deki eski kiliseye koştular. Kilisenin arka duvarında şiddetli bir yangın çıkmıştı. Onlar, telefonlarıyla onları filme alan bir grup genç İsrailli yerleşimciyle karşı karşıya geldiler. Yerleşimcilerin arasında birkaç yaşlı kişi, muhtemelen bu yerin hassasiyetini anlayarak yangını söndürmeye çalıştı. Filistinli itfaiyeciler yarım saat sonra olay yerine ulaştı.

taybeh-4.jpg

7 Temmuz 2025, Ramallah'ın kuzeydoğusundaki Taybeh köyünde, al-Khader Kilisesi yakınlarında bir İsrailli yerleşimcinin kundaklama saldırısının ardından. (Fotoğraf: Qassam Muaddi/Mondoweiss)

Her şey bittikten sonra olay yerine vardım. İnsanlar şok ve dehşet içinde toplanmıştı. Yanlarından geçerken bir kadın kocasına fısıldadı: “Al-Khader'e gelmek güvenli değilse, bize ne kalır?” Kilisenin içindeki simgesel duvarın önünde durup duvardaki kurumuş el izlerine baktım. Taybeh halkı, aldıkları yeni nimetler için Tanrı'ya şükretmek amacıyla bu yerde kuzuları kurban eder ve etini fakirlere dağıtır, kurbanın kanıyla ellerinin izlerini duvara bırakır.

Bu gelenek, Eski Ahit'teki İbranilerin Mısır'dan çıkış hikâyesinden kaynaklanmaktadır, ancak Taybeh halkı yüzyıllardır miras aldıkları gelenek gereği bu geleneği sürdürmektedir. Bu yer, Kenanlıların pagan döneminden beri kesintisiz olarak ritüel amaçlarla kullanılmaktadır. Duvardaki el izlerine bakarken, buraya gelen yerleşimcileri düşünüyorum. Bu yerin bizim için ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Gerçekten burayla aynı bağı kuracaklarını düşünüyorlar mı?

Taybeh yine manşetlere çıktı. Bu sefer daha da geniş kapsamlı bir şekilde. Huckabee de dâhil olmak üzere kilise liderleri ve diplomatlar köye geldi. Yerleşimcilerin şiddetini kınayan bir bildiri okudular, dayanışma duygularını dile getirdiler, al-Khader'de birkaç fotoğraf çektiler ve ayrıldılar. O günden beri İsrailli yerleşimciler Taybeh'e gelmeye devam etti, hatta bir arabayı ateşe verdiler ve duvara tehditler yazdılar. Kontrol noktaları her gün giriş ve çıkışı engelliyor ve insanların alışkanlıkları kalıcı bir şekilde değişti. Yeni Bedevi komşumuz, yerleşimciler onu ve ailesini yerinden ettikten iki yıl sonra koyunlarının bir kısmını çaldıktan sonra tüm koyunlarını sattı. Artık Bedevi olamaz, tıpkı zeytin ağaçlarını hasat edemeyen çiftçilerin çiftçi olamayacağı gibi.

İşyerleri erken kapanıyor, otobüsler gün batımında sefer yapmayı bırakıyor ve insanlar eskisi kadar toplanıp konuşmuyor. 7 Ekim'in ikinci yıldönümü arifesinde aynı otobüsle Taybeh'e dönüyorum. Her gün, bütün gün bir bakkalın önünde oturan yaşlılar, 18. yaş günümden beri yaptıkları gibi artık bana yakında evlenip evlenmeyeceğimi sormuyorlar. Bunun yerine, Gazze'de durumun nasıl olduğunu, ateşkes olup olmayacağını, Batı Şeria'da durumun kolaylaşıp kolaylaşmayacağını ya da tam tersine daha da karmaşık hale gelip gelmeyeceğini soruyorlar. Ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Ben gazeteciyim, kâhin değil.

“En iyisini umalım,” diye cevap veriyorum.

“İnşallah,” diyorlar (Allah'ın izniyle), ellerini ve gözlerini açarak gökyüzüne bakıyorlar.

İki yıl geçti ve kimse en kötüsünün geride mi kaldığını yoksa hala önümüzde mi olduğunu bilmiyor. Gazze'deki meslektaşlarımı, ailelerini, halklarını, oradaki halkımızı düşünüyorum. Açlık çeken, yerinden edilmiş, insan dayanma gücünün ötesinde hırpalanmış insanlar. Bir yatağım ve başımı sokacak bir evim olduğu için kendimi ayrıcalıklı ve suçlu hissediyorum, bu sayede günün sonunda düşüncelerimi sonlandırabiliyorum.

Taybeh tepelerinin üzerinde bir insansız hava aracının sesi uğulduyor, yerinden edilmiş Bedevi ailelerin kamp ışıkları ise yakınlardaki vadiden yatak odamın penceresinden utangaçça yukarı bakıyor. İki yıl sanki bir hafta gibi geçti.

Ancak, Filistin'in en küçük köşelerinden biri olan bizim küçük köşemizde hayat, sanki iki yüzyıl geçmiş gibi değişti. Yine bir Ekim ayı geldi.

taybeh-5.jpg

Çobanlık yaptıkları topraklardan kovulan Bedevilerin, Taybeh köyünün kenarında kurdukları kamp, Haziran 2025. (Fotoğraf: Qassam Muaddi/Mondoweiss)

 

* Qassam Muaddi, Mondoweiss'in Filistin muhabiridir.

HABERE YORUM KAT