
Fas'ın utanç verici resmi suskunluğu
Fas'ın mevcut resmi sessizliği utanç verici ve küçük düşürücüdür.
Ali Anouzla’nın Al-Araby Al-Jadeed ’de yayınlanan makalesi, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Fas'ın içindeki ve dışındaki gözlemciler, Orta Doğu'da meydana gelen ve yansımaları Fas da dâhil olmak üzere tüm bölgeyi kapsayabilecek tehlikeli gelişmeler karşısında Fas'ın utanç verici resmi sessizliği karşısında şaşkınlık içindedir. Bu gözlemciler, Amerika ve İsrail tarafından Filistin davasını tasfiye etmek ve Filistinlileri, ABD tarafından desteklenen ve İsrail tarafından uygulanan yerinden etme planı için bir hedef olarak önerilen Fas da dâhil olmak üzere Arap dünyasında mültecilere ve yerinden edilmiş kişilere dönüştürmeyi amaçlayan cehennem planları konusunda Fas'ın resmi tutumunun nerede durduğunu merak ediyorlar.
Bu makaleyi yazdığım sırada, İsrail ve ABD'nin müttefiki olan Avrupa ülkeleri de dâhil olmak üzere pek çok ülke tarafından “etnik temizlik” olarak geniş çapta kınanan İsrail-Amerikan Filistinlileri yerinden etme planlarına ilişkin Fas'ın resmi bir tutumu kamuoyuna açıklanmamıştı.
Netanyahu, Filistinlilerin Fas ile güçlü ilişkileri olan Suudi Arabistan'a yerleştirilmesini önerdiğinde bile Rabat'ın sessizliği dikkat çekiciydi. Fas Dışişleri Bakanı Nasser Bourita'ya ülkesinin Gazze halkını topraklarından zorla söküp Mısır ve Ürdün'e yerleştirme girişimi karşısındaki tutumu sorulduğunda Bourita sadece “karar Filistinlilere aittir” demekle yetindi. Gazze halkının Fas da dâhil olmak üzere başka yerlere nakledilebileceğine dair İsrail medyasında çıkan haberler hakkında yorum yapması istendiğinde ise “gazete haberleri” hakkında yorum yapmayacağını söylemekten başka bir cevap bulamamıştır. Aynı adam, Faslıların çoğunun sadece bugün değil, var olduğundan beri ulusal bir dava olarak gördüğü Filistin davası ve İsrail ile ilgisi olmayan herhangi bir konuda komşu bir ülkenin medyası tarafından yayınlananlar hakkında yorum yapmadan geçme fırsatını genellikle bırakmaz.
Fas'ın bu utanç verici sessizliği bugün başlamadı, zira İsrail'in 15 ay önce Gazze Şeridi'ne yönelik soykırım savaşını başlatmasından bu yana Fas diplomasisinin bir parçasıydı. Sadece kurbanı cellâtla eşitleyen, soğuk ve tarafsız, soykırım savaşını “saldırgan eylemler” olarak niteleyen ürkek resmi açıklamalar ve bildiriler yayınlandı. Ayrıca Filistin direnişini Siyonist aşırılık yanlılarıyla aynı kategoriye soktu. Halkın İsrail ile her türlü normalleşmenin durdurulması yönündeki taleplerine rağmen Rabat, Tel Aviv ile diplomatik ilişkilerini sürdürdü ve işgalci devletle yapılan tüm anlaşmalar yürürlükte kaldı. İki ülke arasında birçok silah anlaşması imzalandı, İsrailli yetkililerin ve turistlerin Fas'a ziyaretleri devam etti ve Fas'taki birçok resmi gösteride Faslıların duygularına açık bir meydan okuma olarak İsrail bayrağı göndere çekildi.
Öte yandan Rabat, sokakların ısınması ve gerginliğin artması korkusuyla geçtiğimiz aylarda Fas'ın çeşitli şehirlerinde devam eden halk protestolarına gönülsüzce göz yumdu, ancak yetkililer Filistin'i destekleyen birçok gösteriyi engellemekte ve bastırmakta tereddüt etmedi ve Filistin davasını destekleyen ve normalleşmeye karşı çıkan aktivistleri tutukladı. Bu kişiler mahkemeye çıkarıldı ve hapse atıldı. Fas makamlarının ruh halindeki bu dalgalanma, Gazze'de ve genel olarak Filistin'de olup bitenlerle ilgili olarak bölgedeki ve dünyadaki güç dengelerindeki dalgalanmalar tarafından belirlendi.
Fas'ın Filistin topraklarında işlenen suçlara, özellikle de Filistinlileri yerlerinden etmek ve davalarını tasfiye etmek için hazırlanan tehlikeli anlaşmalara ilişkin resmi sessizliğini neden sorgulayalım? Birincisi, Faslıların Filistin davasını destekleyen tarihsel tutumları olduğu ve son 15 ayda Fas şehir ve köylerinin Gazze ve halkını destekleyen halk tutumlarına tanıklık ettiği için. Fas, Yemen ve Irak örneklerinde olduğu gibi yetkililerin desteğiyle kitlesel yürüyüşlerin yapıldığı Arap ülkeleri haricinde, resmi makamların onayı olmadan ve bazen de engelleme kararlarına ve bastırma girişimlerine rağmen Gazze halkını desteklemek için tüm bölgelerinde binlerce spontane gösteriye, oturma eylemine ve halk yürüyüşüne tanık olan ilk Arap ülkesidir.
İkincisi, Fas'ın Arap-İsrail çatışmasında önemli roller oynaması ve yakın tarihe kadar tarihi Arap zirvelerine ev sahipliği yaparak ve Filistin davasını ve Arapların Filistin hakkını destekleyen önemli Arap komitelerine başkanlık ederek belirleyici aşamalarda kilit bir oyuncu olmaya devam etmesidir.
Üçüncüsü, Fas'ın ve özellikle de Kral 6. Muhammed'in Kudüs Komitesi'nin başkanı olmasıdır. Bu, Arap-İsrail çatışmasında Fas'ın sesini, sembolik, ahlaki, tarihi ve dini ağırlığını ve duruşunu güçlü bir şekilde ortaya koymasını, açık ve net pozisyonlar almasını gerektiren büyük bir ahlaki ve sembolik sorumluluktur.
Dördüncüsü, resmi makamlar talihsiz normalleşme anlaşmalarını imzaladıklarında, normalleşmenin Fas'ın Filistin meselesine ilişkin tarihi pozisyonları pahasına olmayacağına ve Rabat'ın bağımsız devletleri kurulana kadar Filistinlilerin haklarını savunmaya devam edeceğine dair en üst düzeyde resmi taahhütte bulunmuşlardır.
Fas'ın mevcut resmi sessizliği utanç verici ve küçük düşürücüdür. Fas'ı ve Filistin meselesine desteklerini ve normalleşmeye karşı olduklarını ifade etmek üzere kitlesel gösterilere katılan Faslıların çoğunluğunu temsil etmemektedir. Dahası, Filistin davasını kendi davası olarak gören her özgür Faslı erkek ve kadına aşağılanma ve utanç getirmektedir. Bu insanlara görüş ve tutumlarını özgürce ifade etme fırsatı verilseydi sayıları milyonları bulurdu.
Kongre'nin kubbesi altında tek başına duran Demokrat Kongre Üyesi Al Green, etnik temizlik suçu olarak kabul edilen Gazze halkını yerinden etme ve bir emlak projesine dönüştürmek üzere el koyma önerisinin ardından ABD Başkanı Donald Trump'ın görevden alınmasını talep eden Kongre'nin önünde dururken şunları söyledi: “Sayın Başkan, bazı konularda tek başına durmak hiç durmamaktan daha iyidir” diyerek adalet için tek başına durduğunu belirtti. Bu cesur duruşun tarihte hatırlanacağı günler de gelecektir. Çok geç olmadan ayağa kalkmanın ve gerçeği söylemenin zamanı geldi.
Halkına ve tarihine yönelik aşağılayıcı tutumundan dolayı resmi Fas'a yazıklar olsun. Sessizliğinizden ve korkunuzdan utanmalısınız, çünkü ülkeler ve halklar tarih yazan cesur ve net duruşlarıyla yaşarlar. Ey Allah'ım, şahidim ol ki ben bu mesajı ilettim.
HABERE YORUM KAT