
"Sana düşen sadece tebliğdir ve hesap da bize aittir"
"Sana düşen sadece tebliğdir ve hesap da bize aittir"
“Onlara (azab olarak) va'dettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de, senin hayatına son versek de, sana düşen yalnızca tebliğdir ve hesap da bize aittir.” (Rad-40)
Ey peygamberim! Biz onlara vaat ettiğimiz azabın bir kısmını dünyada sana gösteririz, yahut da biz seni onların arasından çekip alırız. Sen bunu hiç düşünmeden, bunun hesabına girmeden tebliğ görevine devam et. Tabi her dâvâ adamı hayatayken dâvâsının galibiyetini, dâvâsının önünü kesmek isteyen düşmanlarının mağlubiyetini görmek ister.
İşte zaman zaman düşmanlarının zâhiren güçlüymüş gibi görünmesi karşısında Rasûlullah efendimiz de sabırsızlanıyor, üzülüyor, sıkıntı çekiyordu. Allah dâvâsının bir an evvel insanlar tarafından anlaşılıp sahiplenilmesini istiyordu. Rabbimiz buyuruyordu ki ey peygamberim dâvânın galibiyetini hiç kafana takma. Bu dâvâ benim dâvâmdır ve bu dâvâyı galip getirecek olan benim.
İşte Rabb’inin vadi budur. Allah yeryüzünde kendisinin istediği gibi bir kulluğa yanaşmayanlara mutlaka azap vaat etmiştir. Allah’ın bu konudaki azabı kesindir. Ama bu hemen olmayabilir. Bunu sen hayatında görebilirsin de görmeyebilirsin de.
Öyleyse ey peygamberim! Sen sabret! Tüm bu karşı gelmelere, tüm bu alay edişlere, karşı sen sabret! Şunu kesinlikle bilesin ki Allah’ın vaadi haktır. Allah seni ve dâvânı mutlaka galip getirecektir. Sen görevini yap. Şunu kesinlikle unutma ki netice sana ait değildir. Senin görevin çalışmak ve Rabb’inin istediği biçimde yürümektir.
Ama bilesin ki sana, düşmanlarına vaat ettiğimiz azabın bir kısmını sen hayattayken göstereceğiz. Ya da senin hayatına son vereceğiz.
Öyle de olmuş nitekim. Rabbimiz Bedir günü düşmanlarından en büyüklerinin geberişini ona göstererek Rabbimiz peygamberinin gözünü aydın etmiş, sonra hayattayken Mekke’nin fethini ve Arap yarımadasının hemen hemen tamamının fethini göstererek peygamberini sevindirmiştir. Öyleyse sen bu konuda hiç endişe etme! Onlar kesinlikle Allah’ın azabından kurtulamayacaklardır.
Öyleyse peygamber yolunun yolcusu olarak bize düşen de bu insanlara Allah’ın dinini duyurmaktır. Ama bunu yaparken de herhangi bir hesabın içine girmemektir. Efendim önce zenginleri kazanmalıyız, önce toplumun elit tabakasına anlatmalıyız, zeki insanları bulmalıyız gibi hesapların içine girmemeliyiz. Çünkü bu işin hesabı bize ait değildir. Hesabı yapan Allah’tır.
BASAİRUL KUR’AN
Bu kesin direktif bir açıdan davanın ve davetçilerin özelliklerini de ortaya koymaktadır. Kuşkusuz Allah’ın dinine davet edenlerin, her aşamada davetin yükümlülüklerini yerine getirmekten başka bir görevleri yoktur. Davayı Allah’ın dilediğinden başka bir tarzda sunmaları da görevleri değil… Aynı şekilde hareketin gidişini ve adımlarını hızlandırmak da onlara düşmez. Yüce Allah’ın görünüşte onlara yenilgi ve bir süre yeryüzünde zayıflık takdir ettiğini gördüklerinde gevşememelidirler, karamsar olmamalıdırlar. Onlar davetçidirler ve davet görevini son nefeslerine kadar sürdürmelidirler.
FİZİLALİL KUR’AN
HABERE YORUM KAT