1. HABERLER

  2. HABER

  3. Faili Meçhul Tosun’un Eşi İçini Döktü
Faili Meçhul Tosun’un Eşi İçini Döktü

Faili Meçhul Tosun’un Eşi İçini Döktü

U2, 1997'de çıkardığı albümü 'Pop'un kartonetine "Türkiye'de 'kaybedilen' Fehmi Tosun'u hatırlayın." yazmıştı... Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun konserdeydi.

08 Eylül 2010 Çarşamba 15:36A+A-

Uluslararası Af Örgütü'nün organize ettiği bu buluşma, konser öncesi bir hafta içinde kesinleşmiş. Hanım Tosun, bir haftanın sonunda U2 üyeleriyle bir araya geldiği anda hissettiklerini şöyle özetliyor: 'Onları gördüğüm an hissettiklerimi anlatmak çok zor. Çünkü ben Türkiye'ye geleceklerine hiç inanmıyordum; çünkü 1997'de o albümleri çıktığında, Türkiye'de medya 'Onlar Türkiye'ye geldikleri zaman sazlarını başlarında kıracağız' diyordu ve sebep, albümlerinde eşime yer vermiş olmalarıydı. Ama şimdi grubu başbakan, bakanlar aileleriyle birlikte karşıladılar.'

U2 üyeleriyle çok kısa görüşebildiği için biraz üzgün Hanım Tosun. Çünkü İstanbul trafiğinden nasibini almış. Grup üyeleriyle toplamda birkaç dakika görüşme şansı olduğunu söyleyen Tosun, bu kısa görüşmenin içini nasıl burktuğunu şöyle dile getiriyor: 'Keşke biraz daha uzun olabilseydi, çok uzun zamandır çok kelime biriktirmiştim onlara söylemek için. Benim içimde çok şey vardı. Sohbet edemedik...' Grubun tüm elemanlarına barış simgesiyle hazırlanmış atkılar hazırlatmış ve grubun tüm üyelerine hediye etmiş. Uluslararası Af Örgütü'nün kendisine hazırladığı hediyeyi ise U2'nun solisti Bono'dan alan Tosun'a, Bono'nun sahnede Fehmi Tosun tezahüratı attığı an yaşadıklarını soruyoruz.

"Zülfü Livaneli Berbat Etti!"

'Grup sahnede eşimin adını söylemeye başladığı zaman, çok çok sevindim. Yanımdaki herkes bana sarıldı. Çok duygulu anlar yaşadık' diyen Tosun, o sırada sürpriz şekilde sahneye çıkan Livaneli'ye ise çok kızgın: 'Zülfü Livaneli, çıkışıyla o şarkıyı berbat etti. U2, tam Fehmi Tosun tezahuratları atarken, ki şarkı da bitmemişti, Livaneli robot gibi durdu. Sanki dili kilitlenmişti. Zülfü Livaneli'nin böyle bir adam olduğunu gerçekten bilmiyordum. Yani bu ülkede o sahnede yabancı insanlar tezahuratlar atıyor, sahipleniyor; bir Türkiyeli, sözde solculuktan bahsediyor. Robot gibi gitti geldi, o an çok sinirlendim.' diyor. 'Türkiye'de hala böyle insanlarımız var ve ben yabancılara, U2'ya ne kadar teşekkür etsem azdır' diyerek nokta koyuyor sözlerine Hanım Tosun.

(Özlem Karahan / Radikal)


BİR KONSER DEĞERLENDİRMESİ:

Yanlış mitinge gelmişlerdi...

U2 konseri, daha çok uluslararası bir demokrasi ve insan hakları mitingiydi. Tek bir sorun vardı. İzleyicilerin çoğunluğu yanlış mitingdeydi. Kayıtlara düşülsün, basbayağı yuhalandı U2...

Asya'dan yola çıktık. Denizleri aştık, Eminönü'den balık ekmek aldık. Banliyö ekspresleriyle geçmişe doğru bir yolculuk yaptıktan sonra son durak Halkalı'ya vardık. Karanlık yolda bir far ışığı ararken birden önümüze çıkan Jackson Five'tan bir organizasyon görevlisinin "buradan" sesiyle otobüsü bulup ancak Mars Olimpiyat Oyunları'na evsahipliği yapabilecek uzaklıktaki Atatürk Olimpiyat Stadı'ndan içeriye kendimizi attık. Geç kaldık telaşıyla koşarak...

O anda üzerinden dumanlar tüten The Claw adlı örümcek sahnenin üstündeki saat burada zamanın bittiğini ilan edercesine bin parçaya bölündü. Sonra David Bowie'nin Space Oddity'si duyuldu. Aramızda U3 adını taktığımız o pek maharetli ekranda Bono ve adamları görülüverdi. İşten eve gidiyormuş rahatlığında, espriler yaparak bize doğru geliyorlardı.

Bu gördüğümüz şey 21. yüzyıldı.

Sadece muhteşem sahnesiyle, teknolojik maharetleriyle değil az sonra hepimize bu yerkürenin bir parçası olduğumuzu hissettirmesiyle de.

U2 konseri demek ne kadar doğruydu izlediğimize? Daha çok uluslararası bir demokrasi ve insan hakları mitingiydi bu.

Tek bir sorun vardı. İzleyicilerin çoğunluğu yanlış mitingdeydi.

U2'nun bile teferruat olduğu an

A Beautiful Day'den sonra "Bu topraklarda olan her şey dünyayı çok yakından ilgilendiriyor" diyerek Talim Terbiye tarafından formatlanmışların çoğunlukta olduğu kitleyi bu enternasyonalizme ısındırmaya çalıştı Bono. Ama bunun burada sökmeyeceği başka şeyler söylemek üzere devam edecekken "Köprüde Egemen Bağış ile birlikte yürüdük" dediği anda ortaya çıktı.

Söz konusu olan AKP karşıtlığı ve Kemalistlikse memlekete yıllar sonra teşrif etmiş U2'yu bile yuhalamak ve ıslıklamak teferruattandı. Kayıtlara düşülsün 6 Eylül 2010 gecesi basbayağı yuhalandı U2.

"Tamam, tamam siyasetçilerden değil köprüden bahsedelim" yine diye toparlamasa durumu ortam bir Cumhuriyet Mitingi için hazırdı.

Neyse ki The Claw'un bacasından ağır bir enternasyonal dumanı stadyuma yayılmaya başladı.

U2 için İstanbul'a koşmuş komşu ülkelerden yüzlerce Arap, Bulgar, Dünya Basketbol Şampiyonası için İstanbul'da bulunan 72 milletten insan, turist, 1972 yılında İngiliz derin devletinin 13 sivil Kuzey İrlandalı'yı öldürdüğü Kanlı Pazar için yazılmış Sunday Bloody Sunday çalınırken kendilerinden geçen başörtülü kızlar vardı.

Yıllardır evinde hapis tutulan Burmalı muhalif lider Aung San Suu Kyi için yazdıkları Walk On'a binler eşlik etti. Hatta o sırada sahneye ellerinde Uluslararası Af Örgütü logolu fenerleriyle birileri çıktı.

Bir ara ekranda Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan astronotlar görüldü. Birazdan sevimli sesiyle Desmond Tutu hepimizi yaşadığımız dünyanın meseleleriyle ilgilenmeye çağırdı. Ekranda beliren Arapça yazılarla Filistin'e selam gönderdik bir ara. Sonra Bosna'yı hatırladık... Ta ki Bono bu şarkıyı Fehmi Tosun'a adıyoruz diyene kadar.

Fehmi Tosun sessizliği

Fehmi Tosun, 1995'te 36 yaşındayken İstanbul Avcılar'daki evinin önünden eşi Hanım Tosun, beş çocuğunun gözleri önünden kaçırılıp "kaybedilmişti." 1997'de çıkardıkları Pop adlı albüme "Fehmi Tosun'u hatırlayın" diye yazan U2'dan başka da kimsenin umrunda olmadı bu. 13 yıl sonra U2 İstanbul konserinde de Fehmi Tosun'u hatırlamayı sürdürdü. Ama az önce Egemen Bağış'ı yuhalamaktan yorgun düşmüş izleyicilerden çıt çıkmadı. Biz ve bir grup insanın "bravo" sesleri de duyulmadı. Sessizlik, "burası dünya değil Türkiye" diye bağırıyordu adeta.

Bono, Tosun'a adanan, Arjantinli Cumartesi anneleri için yaptıkları Mothers of the Disappeared şarkısını söylerken bu ölümcül sessizliği sahneye Zülfü Livaneli'nin çıkması bozdu. Şarkıcı, politikacı, besteci, yazar, yönetmen, aktivist, muhalif, solcu, CHP'li gazeteci. İsviçre çakısı gibi bir insan olan Zülfü Livaneli'yi Bono'ya muhalif sanatçı olarak pazarlayanlar Livaneli'nin artık sadece CHP içi bir muhalif olduğunun farkında değildi herhalde.

Az önce Fehmi Tosun için kıllarını kıpırdatmayan kalabalık, Livaneli'nin Fehmi Tosun için söylediği Yiğidim Aslanım şarkısını Anıtkabir önünde Atatürk için söylüyormuşçasına coşkuyla söyledi. Livaneli de U2 konserinde bile yakalanmış bu çakma muhaliflik heyecanını bozmamak, her zaman olduğu gibi riske de girmemek için tek kelime etmedi bu şarkının adandığı Fehmi Tosun'dan... İyi ki Hanım Tosun da hata yapıp konsere gelmedi. Bu tribünlerden "PKK dışarı" sesleri yükselmesi bile sürpriz olmazdı.U2'nun bütün şarkılarını ezbere bilip hâlâ bu kadar milli ve ulusalcı kalmak da bir maharettir tabii.

360 derece döndükten sonra

Sahiden de konserin vaadi gerçeğe döndü, 360 derece döndürdü bizi U2. Trafiksel Kerbala'ya dönen çileli dönüş yolunun sonunda başlangıç noktamız evimize dönmek iyiydi tabi. Ama Halkalı karanlığından başladığımız konserin sonunda 21. yüzyılın etrafında şöyle bir tur attıktan sonra yeniden Türkiye'nin hâlâ içinden çıkamadığı 19. yüzyıl fiziksel ve zihinsel koşullarına dönmek bana fena koydu. Hâlâ jetlag'im. Bir daha gelse de U2 bizi yine oralara götürse...

(Yıldıray Oğur - Zeynep Mertoğlu Oğur / Taraf)

HABERE YORUM KAT