1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Bir gece, bir yolcu
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir gece, bir yolcu

23 Aralık 2009 Çarşamba 04:29A+A-

Bir gece Püren Geçidi'ne yakın bir dağ sırtında bir yolcu otobüsü durduruldu. Yolcuları başkente gitmek üzere yola çıkan Maraşlılardı. Aralarında Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler vardı.

Kafalarında binbir dertle yola çıkmışlardı. Kimi hastaydı, kimi gurbet yolcusu, kimi talebe.

Gecenin bir saatinde Püren Geçidi'nde önleri kesildi. Onlardan önceki araçların lastikleri taranmıştı. Sesler geliyordu. Bütün yolcular merak içinde neden durduklarını anlamaya çalıştı. Çıt çıkmıyordu. Şoförün ve muavinin yüzünden bir gölge geçti ve açıklandı; PKK yolu kesmişti. Öndeki yolcuların akıbeti hakkında hiçbir bilgi yoktu. Sessiz yolcular karanlığın daha da büyüttüğü korkuyla büzülmüşlerdi. Silah sesi yoktu henüz ama her an camların taranacağı yahut birilerinin gelip yolcuları tek tek bilinmeze götüreceği hissi havayı kaplamıştı.

Beklediler. Muavin, kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Şoför kaygı içinde çektiği sigarasını dağlara doğru üflüyordu. Belli ki korkuyordu. Sonra bir hareket başladı. Sesler çoğaldı ve içerdekilerin meraklı bakışları camın dışına yöneldi. İlk ses bir ıslıktı. Dağların arasında yankılanan uzun bir ıslık. Bir şey anlatıyordu belli ki. Kürtçe konuşuyorlardı. Gecede ağaçlar korkunun hayaletine dönüşmüş zebaniydi.

Arka koltukta oturan iki genç fısıltıyla konuşmaya başladı 'bir bıçağım olsaydı on tanesini gözümü kırpmadan keserdim'. Bir diğeri 'bunların kökünü kurutmamakla hata ettik'.

Otobüsteki Kürt-Alevi yolcuların konuşulanları duymaması için bütün benliğimle dikkat kesildim. Söylenen her şeyi dikkatle dinlersem onlara engel olabileceğimi düşünüyordum.

Dışarıdaki ıslık seslerini isimler takip etti. Biri diğerine Hüsen diye sesleniyordu, diğeri Diyar, bir başkası Welat. Yolu açacaklardı. Silah sesi duyulmadı. Ve ıslık çalan çocuklar geride bıraktıkları korkuyla dağ geçidinden uzaklaşıp ormanda kayboldular... Otobüsün korku içinde iki büklüm olmuş yolcuları yavaş yavaş silkindiler. Ölümden dönmüş olmanın mucizesi hepsini mahmurlaştırmıştı. Araç toparlanıp, hızla yola koyuldu. Kısılan sesler toparlandı ve ürkek yorumlar başladı. Korkmuş ve bunu belli etmiş olmanın mahcubiyeti yerini kabadayılığa bırakacaktı ama daha değil. Dağ geçidi aşılmamıştı henüz. Dağlar bitti, Göksun ovası sakin düzlüğüne aldı yolcuları ve kasabanın ışıklarının göründüğü ilk yerde Kalaşnikof'lu, poşulu birileri yola fırladı. En önde oturan sarışın bir kadın çığlık atarak bayıldı. Yığıldığı koltuktan kadını toparlamaya çalışan muavin, 'Korkmayın bunlar özel tim. Onlardan zarar gelmez!' dedi. Tebdil-i kıyafet asker ve ilçenin emniyet ekipleri olayı duyup yola çıkmışlardı.

Arama yapıldı. Herkesin kimliği soruldu ve benim sıram geldiğinde soyadımı gören asker 'bizimle aşağıya inin' dedi. Soyadı Matur olan isimler sıraladı: Tanıyor muydum? En son ne zaman görmüştüm? Bir ilişkim var mıydı? Sorular uzadı, dakikalar ikna olmalarına yetmedi.

O gece yarısı ıslığı duyulan kuzenlerimden biri olabilirmiş! Benim de bindiğim otobüsü tarayacak olan. Hiçbir şey bilmiyordum.

Kayseri yönüne doğru gitmemize izin verildiğinde herkes tuttuğu soluğu bir hayat üfler gibi içinden saldı. İkinci doğum başladı böylece ve birikmiş olan dile geldi.

O yolculukta başını öne eğmiş korku içindeki masum yolcuların nasıl birer katile dönüşebileceğini gördüm. Korkunun getirdiği öfkenin neleri yıkabileceğini.

Yol kesen dağlılarla, arka koltukta fısıltı içinde katliam düşleri kuran yolcuların arasında bir varlıktım o an. Hepsinin geçmişini bilen. Ölüm hayatlarında neye denk düşüyor gören. O gece sessizlik yoktu. Zulmün ve öldürme isteğinin arafıydı yaşanan. Bir taraf kendi özgürlüğü adına yol kesiyordu. Bir diğeri bütün bildiğini yok etmeye odaklıyordu.

Yol uzundu. Ve biz aynı yolun yolcuları Kürtler ve Türkler, Aleviler ve Sünniler bize yön veren korkuların esiri olmamak için hiçbir şey yapmıyorduk.

Dün öyleydi, bugün de farklı değil pek.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT