1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. "Anavatanım şeklindeki ekmek"
"Anavatanım şeklindeki ekmek"

"Anavatanım şeklindeki ekmek"

Bu temel gıda maddesi, kaybolmakta olan bir anavatanın hem can simidi hem de sembolü haline gelerek gerçeküstü bir dönüşüm geçirmiştir.

09 Temmuz 2025 Çarşamba 02:14A+A-

Noor Abu Mariam’ın WANN’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Ölüler gömülemez.

Bunu kabullenecek zaman yok.

Hayatta kalmak tüm zamanı yutar.

Bayat bir parça ekmek ya da bir avuç buğday arıyorum.

Eve doğru yol alırken açlık duygusu korkularımı gölgede bırakıyor.

 

Özgür müyüz?

Eğer öyleyse, neden ülkemizi bir ölüm hapishanesi haline getiriyorlar?

Kafatasım bombadan daha güçlü bir baş dönmesiyle yarılıyor.

Filistin şeklindeki bir ekmek parçasını inceliyorum.

Nefesimi kesiyor.

Karnımı doyurmuyor, beni tüketiyor.

Sessizce, ölümün yaklaştığını hissediyorum.

Her an gelebilir ve yaşadığım her şeyi alıp götürebilir.

 

"Açım”

Bu kelimeyi her gün pek çok kez duyuyorum.

Her yarım saatte bir, minik bedenler bunu mırıldanıyor - ta ki kalbimde açlığın kendisinden daha derin bir yankı uyandırana kadar.

Protein yokluğu bedenlerimizi zayıflatır.

Yemek sadece çöküşü geciktirir; artık beslemez.

Bugünlerde anneler çocuklarına koşmayı ya da oynamayı yasaklıyor - onları güvende tutmak için değil, enerji harcamalarını, açlıktan ölmelerini engellemek için.

Her gün tek bir öğün.

Saatlere yayılmış bir somun ekmek, oruç tutmayı seçtiğimiz için değil, aç kaldığımız için.

Yemek artık benim düşmanım.

Artık aşermelerden bahsetmiyorum.

Sadece hayatta kalmak için yiyorum.

 

Bir arkadaşı görmek tehlikeli olduğunda

Çok tereddüt ettikten sonra arkadaşımı görmeye gittim.

Evden çıkmak artık güvenli gelmiyor çünkü herhangi bir sokakta her an saldırıya uğrayabilirim.

Artık güvenlik diye bir şey yok.

Normalde yakın arkadaşlarımla depresif konulardan uzak dururum.

Akıl sağlığımızı ancak bu şekilde koruyabiliyoruz.

Ancak bu sefer Şems konuştu:

"Biliyor musun? Son unumuzu da bugün yemek yapmak için kullandım."

Böyle durumlar için sessizlik kuralımız vardı, bu yüzden konuşmayı değiştirmeye çalıştık.

Yine de onun sözlerini duymamam mümkün değildi.

Kalan un...

Boş bir tenceredeki yankı gibi, sözleri zihnimde kaldı.

Onda başka yok.

Benim bir hafta daha yetecek kadar var.

Gazze'de Şems gibi kaç kişi yiyeceksiz kaldı? Kaç çocuk ekmek hayaliyle uyuyor?

“Son ‘un’ parçasını da yoğurdum” sözleri herhangi bir patlamadan daha yüksek sesle yankılandı.

Mesele sadece yiyecek değildi; mesele rutinin, saygınlığın ve normalliğin yitirilmesiydi. Gazze'de sadece ekmeğimiz tükenmiyor; zamanımız ve görülme şansımız da tükeniyor.

 

Bir strateji olarak açlık

Açlık artık kısa vadeli bir kriz değil; sistematik bir politika - işgalin bizi yıpratmak ve kovmak için kullandığı görünmeyen bir silah.

“Yardım kamyonları girmiyor mu?”

Dünyaya bu resmi sunuyorlar. Ancak gerçek farklıdır.

Yardımlar seçilerek dağıtılıyor, geciktiriliyor ya da engelleniyor.

Bazen de kasıtlı olarak sabote ediliyor.

“İnsanlar neden para istiyor?”

Çünkü ürünler azaldığında fiyatlar yükseliyor.

Patates ve domates artık lüks mallar.

“İnsanlar günde kaç öğün yemek yiyor?”

Sadece bir öğün. Un varsa, genellikle sadece ekmek.

“Peki ya su?”

Suyumuz temiz değil.

Biz buna Makrot diyoruz, yani yerel tabirle vasatın altında bir su.

Tadı metalik ve nahoş.

Boşluğu dolduruyor; susuzluğu gidermiyor.

Dışarıdan ne yapabilirsiniz?

Konuşun.

Gösterin.

Gazze konusunda dürüst olun

Hikâyelerimizi anlatın.

Mümkünse, güvendiğiniz kuruluşlarla veya kişilerle yardım gönderin.

Küçük bir miktar bile bir gün daha fazla yaşam anlamına gelebilir.

 

* Noor Abu Mariam, Gazze'deki El-Ezher Üniversitesi'nde İngilizce alanında uzmanlaşmış bir işletme öğrencisidir. Bir Filistinli olarak, Gazze'deki toplumunun deneyimlerine ve dayanıklılığına ışık tutmak için yazmayı, hikayesini dünyayla paylaşmak için güçlü bir araç olarak kullanmaya çalışıyor.

HABERE YORUM KAT