1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. AB, İspanya'nın İsrail üzerinde artan baskısından ne öğrenebilir?
AB, İspanya'nın İsrail üzerinde artan baskısından ne öğrenebilir?

AB, İspanya'nın İsrail üzerinde artan baskısından ne öğrenebilir?

"Sánchez'e 14 Mayıs'ta parlamentoda yapılan bir tartışma sırasında hükümetin İsrail'le yaptığı silah anlaşmaları sorulmuş, o da bu soruya şu yanıtı vermişti “Soykırımcı bir devletle ticaret yapmayız”. "

16 Eylül 2025 Salı 10:02A+A-

John McAulay’ın Palestine Cronicle’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.


İspanya'da bir ay kadar önce bir skandal patlak verdi. Hükümetin 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren İsrail ile tüm silah ticaretini durdurduğuna dair defalarca verdiği sözlerin ardından ulusal medya, yönetimin 15 milyon mermi alımı için İsrailli bir şirketle yapılan sözleşmeyi onayladığını ortaya çıkardı.

Koalisyon hükümeti tehdit altındaydı. Sol parti Sumar, sözleşmenin sürdürülmesini savunan kabinenin ana grubu merkez sol parti PSOE'den “derhal düzeltme” istedi. Hesaplaşmanın ortasında Başbakan Pedro Sánchez devreye girdi: Hükümet satın alma işlemini tek taraflı olarak iptal edecekti.

Sánchez'in müdahalesi son zamanlarda görülen bir eğilimi tetikledi. İsrail'in Gazze'deki katliamının başlamasından bu yana İspanyol hükümeti, aralarında Norveç, İrlanda ve Belçika'nın da bulunduğu ve bir yıl önce Filistin devletinin tanınmasına yol açan bir tutumla, Filistin davasını belirgin bir şekilde destekleyen seçkin bir grup Avrupa ülkesinin parçası oldu. Ancak Sánchez bir hafta içinde İspanya'yı bu grubun önüne geçirdi ve İsrail'e yönelik eleştirilerini arttırdı.

Bir haftada dört hareket

Sánchez'e 14 Mayıs'ta parlamentoda yapılan bir tartışma sırasında hükümetin İsrail'le yaptığı silah anlaşmaları sorulmuş, o da bu soruya şu yanıtı vermişti “Soykırımcı bir devletle ticaret yapmayız”.

Avrupalı liderlerin İsrail'den bahsederken kullanmaktan özenle kaçındıkları bir kelimeyi de içeren bu sert yanıt, Kudüs'teki İspanyol büyükelçisinin Benjamin Netanyahu'nun Dışişleri Bakanlığı tarafından azarlanmak üzere çağrılmasına yol açtı.

Üç gün sonra İspanya başbakanı Arap Birliği Zirvesi'ne onur konuğu olarak davet edilen tek Avrupalı lider olarak sahneye çıktı. Sánchez kürsüden İsrail'i “insanlık ilkesinin her türlü temel kavramını ihlal etmekle” suçladı ve “İsrail üzerindeki baskıyı arttırma” ve Gazze'deki “kanamayı” durdurma çabalarına katılma sözü verdi.

Aynı akşam Avrupa en ünlü müzik yarışmasına ev sahipliği yaptı. İsrail'in Eurovision'a katılımı gündemdeyken, İspanyol devlet kanalı RTVE, organizatörlerin Gazze'deki katliamdan bahsettiği için kanalın sunucularını azarlamasına rağmen, gösterinin başında “Filistin için barış ve adalet” çağrısında bulunan bir mesaj yayınladı.

İki gün sonra Sánchez, İsrail'in Eurovision'dan çıkarılması çağrısında bulunarak, Ukrayna'yı işgalinin ardından 2022'den bu yana yasaklı olan Rusya gibi “çifte standart” olmaması gerektiğini savundu.

Salı günü de İspanya Parlamentosu İsrail'e tam bir silah ambargosu uygulanmasını öngören bir yasa tasarısını ilerletmek üzere ilk adımı attı. Başbakan, kabinenin “soykırımcı bir devletle” ticaret yapmama sözünü yerine getirmek amacıyla PSOE'li milletvekili arkadaşlarını teklife önemli destek vermeye çağırdı.

AB İspanya'yı nasıl geride bırakıyor?

İspanya'nın Filistin davasına verdiği destek, hem siyasi gruplar hem de toplumun geneli arasında uzun bir geçmişe dayanmaktadır. On yıl önce İspanyol Parlamentosu oybirliğiyle Filistin Devletini tanıma yönünde oy kullanmıştı; geçen yıl yapılan bir anket halkın %70'inden fazlasının İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına inandığını ortaya koydu ve ülke genelinde çok sayıda kitlesel gösteri düzenlendi. Buna karşılık Avrupa Birliği ve üye devletlerin çoğu bu konuda çok geride kaldı.

CIDOB düşünce kuruluşunda Orta Doğu üzerine çalışan araştırma görevlisi Moussa Bourekba, “İspanya perspektifinden bakıldığında, AB durumun ciddiyeti ve aciliyeti konusunda yetersiz kaldı” diyor. Bu nedenle İspanya son bir buçuk yıldır “Avrupa ölçeğinde” etkili olmak ve birliğin bıraktığı boşluğu doldurmak için bir grup ülkeye liderlik etmeye çalışıyor. Gazze'ye yönelik savaşın başlamasıyla birlikte İspanya'nın İsrail'e yönelik tutumu giderek daha ileri görüşlü olarak görülmeye başlandı.

Geçtiğimiz 18 ay boyunca AB ve onun en etkili üye devletleri İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına büyük ölçüde seyirci kaldılar. Ancak son haftalarda önemli bir değişim ortaya çıktı: Kanada, İngiltere ve Fransa önümüzdeki ay Filistin devletini tanımaya hazır görünürken -İspanya bunu bir yıl önce yaptı-, AB de İsrail ile olan siyasi ve ekonomik anlaşmalarını gözden geçirmeyi kabul etti -İspanya'nın 2024 başından beri talep ettiği gibi-.

Sembolik jestlerin ötesine geçmek

Bu değişime katkıda bulunan çeşitli faktörler var. Salamanca Üniversitesi'nde siyaset bilimci olan Àngel Marrades'e göre Donald Trump'ın İsrail'i son Orta Doğu turunun dışında bırakma kararı, Başbakan Binyamin Netanyahu ile savaş konusunda artan hayal kırıklığını yansıtıyordu.

Marrades'e göre bu hamle Trump'ın müttefiklerine pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeleri için “yeşil ışık” yaktı. Gazze'de derinleşen insani felaket ve İsrailli üst düzey yetkililerin giderek aşırılaşan söylemleri de belirleyici bir rol oynadı.

Şimdi, Gazze'deki şiddet devam ederken ve aciliyet artarken, Bourekba AB ve üye devletlerinin İsrail'i gerilimi azaltmaya zorlamak için “eşsiz bir fırsata” sahip olduğuna inanıyor. Son diplomatik değişimin “İsrail'e bu şekilde davranmaya devam edemeyeceği mesajını verdiğini” söylüyor ancak Avrupa'nın “sembolik” jestlerin ötesine geçmesi gerektiği konusunda uyarıyor.

İspanya bir plan sunuyor. İspanya Parlamentosu'nda görüşülmekte olan İsrail'e silah ihracatının durdurulması, Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı soykırım davasına katılmak (İspanya geçen yıl bunu yaptı) gibi kritik bir ilk adım.

Yine de Bourekba, Ukrayna'nın işgalinin ardından “Avrupa'nın Rusya'ya yaptığı gibi” ekonomik yaptırımlar ve İsrail ile siyasi bağların kesilmesi şeklinde daha ileri gidilmesi gerektiğini savunuyor. “Aksi takdirde, bu sadece çifte standart olur” diyor.

Diplomatik mücadelede öncü

Marrades'e göre Pedro Sánchez için ek bir avantaj daha var: İspanyol lider ülkesini Avrupa Birliği'nin uluslararası ilişkilerinde ön sıralara yerleştiriyor. Siyaset bilimci, “İspanya kendisini küresel bir projeksiyona sahip önemli bir diplomatik devlet olarak göstermeye çalışıyor” diyor. “90'ların İspanya'sına geri dönmek istiyor”.

Şimdi çok uzun zaman önceymiş gibi görünüyor ama Oslo Anlaşmaları'ndan önce İspanya, İsrail-Filistin barış sürecini iki taraf arasındaki müzakereler yoluyla canlandırmayı amaçlayan 1991 Madrid Konferansı'na ev sahipliği yapmıştı. Marrades, “Bu, ülkemizin uluslararası ölçekteki diplomasisi için taçlandırıcı bir andı” diyor.

İşe yaramaya başladı bile. Pazar günü İspanya, İsrail üzerindeki baskıyı arttırmak amacıyla Avrupa ve Arap ülkeleri arasında bir toplantı düzenleyecek. Eylül 2024'te yapılan bir önceki zirve on bir ülkeyi bir araya getirmişti ve İspanyol hükümeti bu yeni konferansa “tüm desteğimiz, gücümüz ve diplomatik kapasitemizle” katkıda bulunma sözü veriyor.

İspanya Dışişleri Bakanı “Hepimiz aynı şeyi istiyoruz” diyor. “Bu savaşa bir son vermek, Gazze'nin bir toplu mezarlığa dönüşmesini engellemek ve insani yardım üzerindeki İsrail ablukasını kırmak”.


*John McAulay, Barselona'da yaşayan ve toplumsal meseleler ile uluslararası çatışmalara ilgi duyan bir gazetecidir.

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT