
Trump'ın Gazze planı Suudi-İsrail anlaşması için bir pazarlık taktiği olabilir mi?
Trump'ın planı “tavsiye” olarak adlandırması, Amerika-Suudi-İsrail üçlü anlaşmasını hedefleyen bir müzakere taktiği olarak geri çevrilmek istenen bir kumar olabilir.
Ben Caspit’in Al-Monitor’de yayınlanan haberi, Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Başbakan Binyamin Netanyahu Beyaz Saray'a yaptığı ziyarette, Başkan Donald Trump'ın Gazze Şeridi'nin yönetimi ve yeniden inşası sorumluluğunu ABD'nin üstlenmesini teklif edeceğini kesinlikle düşünmemişti.
Başbakan Binyamin Netanyahu, salı günü Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump ile yaptığı görüşmeden bir ganimetle ayrıldı.
Trump sadece harabeye dönmüş Gazze Şeridi'ni İsrail'in elinden almayı değil, aynı zamanda 2 milyon Filistinlinin yaşadığı bölgeyi boşaltmayı ve Akdeniz kıyısındaki bu bölgeyi bir Orta Doğu cennetine dönüştürmeyi teklif etti.
Başta Arap dünyası olmak üzere dünyanın büyük bir kısmı Trump'ın açıklamasına şok ve öfkeyle tepki verirken, Netanyahu hükümetinin sertlik yanlıları sevinç içindeydi. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Dini Siyonizm partisi ve eski Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Yahudi Gücü partisi uzun zamandır “Gazze ve Batı Şeria'yı Filistinlilerden boşaltarak Filistin devleti özlemlerine son vermeyi” planlıyordu.
Ancak onlar bile bu radikal fikrin ABD'nin imparatorluk kuran yeni başkanı tarafından bu kadar sıcak karşılanacağını tahmin edemezdi. Ben-Gvir, Netanyahu'nun ABD baskısına boyun eğmesini ve Hamas ezilmeden önce Gazze'deki savaşı sona erdirmesini protesto etmek için geçen ay istifa ettiği hükümete muhtemelen geri döneceğini açıkladı.
ABD gerçekten Gazze'yi ele geçirebilir mi?
Trump, Netanyahu ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada “Uzun vadeli bir sahiplik pozisyonu görüyorum ve bunun Orta Doğu'nun o kısmına büyük bir istikrar getireceğini düşünüyorum” dedi. Trump, “Konuştuğum herkes ABD'nin o toprak parçasına sahip olması, onu geliştirmesi ve binlerce istihdam yaratması fikrine bayılıyor” dedi.
İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor'a konuşan üst düzey bir İsrailli siyasi kaynak bu açıklamaları “bir Amerikan başkanının ABD'nin Vietnam'daki savaşı durdurup burayı ilhak edeceğini açıklamasına” benzetti.
Gazze Şeridi muhtemelen dünyanın en az arzu edilen gayrimenkullerinden biri. İsrail, 1979'daki barış anlaşmasına giden müzakereler sırasında bu bölgeyi Mısır'a teklif etti ama Mısırlılar ilgilenmedi. İsrail'in 1967'de Sina Çölü'nde ele geçirdiği her karış toprağı geri vermesinde ısrar eden Başkan Enver Sedat, egemenlik talep eden yüz binlerce yoksul Filistinlinin yaşadığı komşu Gazze Şeridi'nin sorun yaratacağını biliyordu.
İsrail o zamandan beri Arap dünyasındaki ve ötesindeki diğer devletleri Gazze Şeridi'nin sorumluluğunu kabul etmeye ikna etmeye çalıştı ama nafile. Her geçen yıl bu bölge dünyanın en kalabalık bölgelerinden biri, bir sefalet ve şiddet merkezi haline geldi. İsrail, Filistinliler ve Mısır arasında toprak takasını içeren üçlü ve dörtlü anlaşmalar için çeşitli planlar önerildiğinde, Mısır cumhurbaşkanları bunları görüşmeyi reddetti.
Ancak onların aksine Trump, bölgeyi hevesli müteahhitlere teslim edebileceği fikrine hevesli görünüyor.
İsrailli üst düzey bir siyasi kaynak “O bir emlak geliştiricisi” diyor. “Danışmanları ve temsilcileri de emlak geliştiricileri. Gazze'ye baktıklarında bir emlak projesi ve bu büyüklükte bir tahliye ve yeniden inşadan elde edilebilecek karları görüyorlar. Dikkate almadıkları şey ise bu gayrimenkulün zehirli olduğu.”
Suudilere yol mu açılıyor?
Trump'ın planı “tavsiye” olarak adlandırması, Amerika-Suudi-İsrail üçlü anlaşmasını hedefleyen bir müzakere taktiği olarak geri çevrilmek istenen bir kumar olabilir.
Suudi Arabistan ileride Trump'ı bu fikirden vazgeçmeye ikna ettiğini ve 2 milyon Filistinliyi sürgünden kurtardığını iddia edebilir. Krallık defalarca Filistin devletinde ilerleme olmadan İsrail'le normalleşme yolunda ilerlemeyeceğini belirtti.
Bu taktiğin yakın zamanda Trump'ın İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas arasında düzenlediği dönüm noktası niteliğindeki 2020 Abraham Anlaşmalarında bir emsali var. Eylül 2020'deki imza töreninin arifesinde Trump, Netanyahu'ya Arap dünyasıyla yapılacak tarihi barış anlaşmasının Batı Şeria'daki toprakları ilhak etmesine izin vereceği sözünü verdi.
Bunun üzerine kopan fırtına karşısında Trump ilhaktan vazgeçti ve BAE de görünürdeki taviz karşılığında İsrail ile barış yapmayı kabul etti. Bu barış Gazze'deki feci savaşı bile atlattı. Suudi Arabistan, Yahudi devleti ile Arap dünyasının en etkili devleti arasındaki barış ödülünü Trump ve Netanyahu'ya vermek üzere mi?
Trump, Netanyahu ile görev süresinin bu kadar erken bir döneminde böyle bir başarı elde etmekten heyecanla söz etti. Ortak basın toplantısında ziyaretçisine “Tüm bunlar sadece iki hafta içinde oldu” dedi. “Dört yıl içinde nerede olacağımızı hayal edebiliyor musunuz?”
Trump'ın değişken doğasının herkes gibi farkında olan Netanyahu da gülümseyerek karşılık verdi: “Bence bu tarihi değiştirebilecek bir şey ve buna değer.”
Ancak önemli bir gündem maddesi konusunda Netanyahu istediğini alamadı. Trump, İran'ın nükleer silahlanma hevesini engellemek için askeri harekât taahhüdünde bulunmayı reddetti ve bunun yerine salı günü İran'a daha sert yaptırımlar öngören bir kararname imzaladı. Trump en son Netanyahu'nun İran üzerindeki baskısına boyun eğip, ABD'yi İran'la yapılan nükleer anlaşmadan çektiğinde Tahran buna nükleer projesini hızlandırıp nükleer eşik devlet olma yolunda ilerleyerek karşılık vermişti.
Pazartesi günü, Netanyahu Washington'a indiği sırada, New York Times, ABD istihbaratının İran'da bir grup bilim adamının nükleer silah geliştirmenin daha hızlı bir yolunu araştırdığını öne sürdüğünü bildirdi. Netanyahu böyle bir hamlenin İsrail ve ABD için Hamas ve Gazze'deki Filistinlilerden çok daha büyük bir tehdit olacağını elbette biliyor.





HABERE YORUM KAT