1. YAZARLAR

  2. Umur Talu

  3. Tek boyutlu değil
Umur Talu

Umur Talu

Yazarın Tüm Yazıları >

Tek boyutlu değil

18 Ekim 2008 Cumartesi 10:29A+A-

Hepimiz "17 şehit" i tartışırken "5 şehit" daha verilmişse...
Birçok şeyin daha da fazla konuşulmasına ihtiyaç var demektir.
Ne ki...
Bizimki tuhaf bir tartışma.
Kimimiz, alışıldık biçimde, sadece "saldırgan terörist"e bakarak konuşmak ve başkasını susturmak istiyor.
Kimimiz ise, bunun karşısına, memleketteki zor işlerden birini yaparak "devleti, orduyu tartışmak"ı koyarken, bu kez "saldırgan"ı, "katliam yapan"ı adeta mesele etmiyor.
Oysa bu ülkenin...
Hem Kürt sorunu var...
Hem PKK terörü sorunu.
Hem demokrasi sorunu var...
Hem güvenlik sorunu.
Hem güvenlik açıkları sorunu var...
Hem güvenliği kötü yönetim sorunu.
Hem tarihi sorunları var...
Hem bugüne ait sorunlar.
Hem milliyetçi nefret sorunu var...
Hem etnik nefret sorunu.
Hem sapına kadar kendi sorunu var...
Hem ucuna kadar bölgesel, küresel sorunu.
Hem devlet baskısı sorunu var...
Hem devletin baskıya kışkırtılması sorunu.
Hem 45 bin "vatan evladının kaybı" sorunu var...
Hem
bu kadar ölüde 30 binden fazlasının "ölü terörist " olması sorunu var.
Hem terörle, suçla mücadele sorunu var...
Hem de dağa çıkışı engelleme, dağdan inişi teşvik sorunu var.
Hem
daha dün 5 şehidi var...
Hem daha dün "öldürülen 4 terörist"i var.

 

***

 

Bu tartışma biçimindeki her ihmal, diğer sorunlara dair her umursamazlık yahut yok sayma, onları yok etmiyor, derinleştiriyor.
Çünkü, hakikaten düşünme, anlama, anlatma, çözme ihtimallerini köreltiyor.
Kör ihtimallere sağır kulaklar ekleniyor. Sağır kulakların dişleri bileniyor.
Ağızlar çalışıyor ama kalpler ile akıllar yarım kalıyor.

 

Hükümet yok mu? Var tabii!

 

Tamam, Genelkurmay Başkanı demokrasiye, hukuk devletine ve bu nitelikleri haiz sanılan cumhuriyete hiç uymayan, düşünce ve basın özgürlüğüne saldıran, tehdit eden "konuşma" yaptı.
Peki onun başında olduğu varsayılan "muhtıra kolektörü" hükümet ne yaptı?
Ne tür bir tavır aldı?
Sokakta vatandaşı yahut can ciğerken aralarının bozulduğu medya patronunu (bir süreliğine) azarlayan Başbakan, kendisini çiğneyip geçen konuşmayı nasıl karşıladı?
Aynen pozisyon aldı, bir gün sonra misliyle yüzümüze çarptı!
Siz bu ülkede bir "Milli Savunma Bakanı" olduğundan emin misiniz?
Öyle birisi var mı?
Kendisine, durumlarının Meclis'te düzeltilmesi için talepler ileten emekli asker örgütlerine "Genelkurmay teklif getirmedikçe biz bir şey yapamayız" diyen bir "millet" vekili, "hüküm"et mensubu hakikatte var olabilir mi, fırtınada burnunu çıkarabilir mi zaten!
Kaldı ki...
Hükümet, hem Genelkurmay'ın "tehdidi"nden sorumludur...
Hem de Genelkurmay'ın köpürdüğü "ihmal iddiaları"nın da esas siyasi sorumlusudur.
Bu ülkede iki ayrı devlet yok ise... Bu rejim Anayasa kitapçığında tanımlandığı gibiyse...
Sorumluluk önce "Yürütme"nindir, hükümetindir, Başbakan'ındır, siyasidir...
Sonra idari, askeri.
Herkes sorumluluğunu bilsin!

 

Yontma basın özgürlüğü

 

Tüm hikâyelerimizin orta yerinden bir de "ilkesizlik sorunu" geçiyor.
İnsani, vicdani, ahlaki, hukuki, demokratik ilkelere dair kesif çifte standart, cılk iki yüzlülük.
Kimileri, Başbakan'ın "şu gazeteleri almayın, okumayın" diye bağırmasını zerre kadar "iktidar tahakkümü" ve "basın özgürlüğü" sorunu diye dert etmemişti. Başbakan'ı haklı göstermek için kuyruk yaptılar.
Kimileri de, patron kuyruğunda, "tarihin gelmiş geçmiş en büyük basın özgürlüğü tehlikesi, faşizmin ayak sesleri" ilan etti, sayfa, manşet döşendi, dünyayı ayağa kaldırdı, Nazilerin kitap yakma fotoğraflarıyla bezedi.
"Meslek örgütleri" veryansın etti.
Şimdi durum şu:
Genelkurmay Başkanı'nın gazetecilere (bu arada kamuoyuna) parmak sallayıp "doğru yerde durun... tarafınızı seçin... Silahlı Kuvvet cevabı bellidir" diyen konuşması ile "sansür kararı", o büyük "basın özgürlüğü aşıkları"nın çoğunda "tahakküm ve özgürlük sorunu" olarak kabul görmüyor. "Biraz üslup sertmiş"mi, neymiş"!
Duayen konseyci başyazar bir şeyler diyor ama kemküm. Çağdaş Gazeteciler Derneği ile "meslek içi meslek örgütleri" dışında tepki mahcup. Bir de, önce "gazetecilerin susturulması" gerektiğini döktüren "gazeteciler" var!
Esas vahim sansürcü, sinsi özgürlük düşmanı, ikiyüzlü yalamalık bizim kendi içimizde.
Başbakanlar, genelkurmay başkanları sadece onları açığa çıkarıyor!

 

SABAH

YAZIYA YORUM KAT