1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye’de İran ile Rusya’nın Nüfuz Mücadelesi ve Direnişin Mevcut Konumu
Suriye’de İran ile Rusya’nın Nüfuz Mücadelesi ve Direnişin Mevcut Konumu

Suriye’de İran ile Rusya’nın Nüfuz Mücadelesi ve Direnişin Mevcut Konumu

Muhammed Atta, yazısında Suriye’deki mevcut tabloyu rejimin durumu, İran ile Rusya’nın ordu üzerinden yer yer çatışmaya dönüşen nüfuz mücadelesi ve direnişin konumu açılarından değerlendiriyor.

23 Ocak 2019 Çarşamba 13:17A+A-

SURİYE DİRENİŞİ HANGİ AŞAMAYA EVRİLİYOR?

Arap Baharı ile diktatörlüklerine karşı ayaklanan halklara Suriye'nin de eklenmesiyle Orta Doğu’nun yeni bir sürece girdiği herkes tarafından görüldü. Baskı ile yönetilen bu ülkelerin aslında birer karton devlet olduğu daha devrimlerin ilk aşamalarında ortaya çıktı. Mısır’da Hüsnü Mubarek, Tunus’ta Zeynelabidin b. Ali ve Libya’da Kaddafi tarihin çöplüğüne birer lanetli diktatörler olarak atıldılar.

Sürece biraz geç katılan Suriye’de ise halk Beşşar Esed’i seleflerinin gittiği yere göndermek üzere iken, sahada yeni aktörler belirdi. Daha devrimin ilk dönemlerinde İran güdümlü Lübnan Hizbullah militanları Suriye sahasına sevk edildi. Der’a, Dımaşk ve Haleb’de bulunan çatışma bölgelerine sürülen askerlerin hızla tükenmeleri üzerine, İran Şii milisleri devreye girdi. Bu süreçte çok önemli mühimmat depolarını muhaliflere kaptıran Esed rejiminin cephane sıkıntısı çekmesi üzerine, Rusya ve Çin gibi doğu bloğu ülkeleri bölgeye mühimmat sevkiyatına başladı. Elinde bulunan birçok bölgenin muhaliflerin eline geçmesiyle çökme eşiğine gelen Esed rejiminin son kurtarıcısı ise 2015 senesinde Rusya’nın fiili müdahalesi oldu.

Rusya’nın yoğun hava müdahaleleri, İran’ın askeri sevkiyatlarını artırması, yeni bir aktör olarak sahaya giren IŞİD’nin muhaliflerden aldığı bölgeleri PKK ve rejime bırakması, dışa bağımlı muhalifler üzerinde yönlendirmelerin artması ve son olarak muhalifleri destekleyip Esed rejiminin gitmesi taraftarı olan birçok devletin saf değiştirerek rejim yanlısı tavırlar sergilemeleri, mevcut hali ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte gelinen durum doğru analiz edildiğinde Rusya ve İran asaları üzerine dayanan Baas rejiminin gösterilmeye çalışıldığının aksine, ekonomisinden, askeriyesine ve idaresine kadar birçok alanda oldukça kırılgan bir halde olduğu görülecektir.

**

Yıpratıcı bir savaş içerisinde olan Suriye’nin siyasi kontrolünü ele geçirmenin askeri yapıyı ele geçirmekten geçtiğini bilen İran ve Rusya Suriye ordusu içerisinde nüfuzlarını artırma yarışı içerisindeler. İran 4. Tümeni desteklerken, Rusya kendi eliyle oluşturduğu 5. Orduyu desteklemekte. Ordu içerisinde bu yapıların nüfuz hamleleri ara ara silahlı çatışmalara dönüşmekte. Bu yazının hazırlanmasından birkaç gün önce Sehl el-Ğab bölgesinde, 4. Tümenin bölgeyi terk etmesinin istenmesi üzerine çıkan çatışmada taraflardan 67 milisin öldüğü bilgisi paylaşıldı. Son dönemlerde sık tekrarlanan bu çatışmalar ilerleyen süreçte anlaşmazlıkların daha da artacağının habercisi. Yine İsrail’in Suriye’de bulunan İran hedeflerini bombalamasına bakıldığında, bunların Rusya ile koordineli olduğunun fark edilmesi zor olmayacaktır. Yine Der’a’da Rusya destekli askeri birliklerin İran milislerini hedef alacak operasyonlar düzenleyeceği doğrultusunda bilgiler bulunmakta.

İran-Rusya nüfuz yarışının yanında Esed rejimi ordusu saflarında “zorunlu askerlik” nedeniyle mecburen getirilmiş gönülsüz birçok savaşçı bulunmakta. Bunların büyük bir kısmı ise daha önce devrim savaşlarına katılmış, silah tutup rejime karşı savaşmış ve nihayetinde yeniden rejimle uzlaşarak geri dönen kimseler. Neredeyse her evden kayıplar veren ve savaştan yorulmuş olan Alevi-Nusayriler ise çocuklarını askere göndermemek için rüşvet, göç vb. yollara başvuruyor. Ordu içerisinde oldukça yaygınlaşan uyuşturucu, fesat ve haksızlıklar ise ordunun kırılganlığını daha da artırmış bulunmakta.

Savaşın getirdiği ağır masraflar ve dış borçlar; limanlar, gaz yatakları ve maden ocakları gibi rejimin en önemli gelir kaynaklarının Rusya ve İran’a teslim edilmesiyle sonuçlanıyor. Aslında bunlar Rusya ve İran’ın bölgeye geliş amaçları ve bu kazanımlarını maksimum seviyeye çekmek için ne Esed yönetimine ne de Suriye halkına asla merhamet etmeyeceklerdir. İran “Suriye’nin yeniden imarı projesi” adı altında birçok önemli bölgeyi kendisine parsellemiş bulunmakta. Rusya ise şimdiye kadar gönderdiği askeri yardımların borcunu ödeyemeyen Esed rejiminin limanlarını, hava alanlarını, petrol ve gaz yataklarını yavaş yavaş ele geçirip işletime sokarak işgal amacını gerçekleştirmekte.

İşgalcilerin bu sömürülerinin birinci yansıması ise, zaten vergiler altında ezilen halka olmakta. İşsizlik, fesat ve rüşvetin yaygınlaşmasının yanında temel ihtiyaçlarda bile ciddi sıkıntılar yaşanmakta. -Eğer bulunabilirse- mutfak tüpünün fiyatı 10.000 Suriye lirası (yaklaşık 90 tl.) Muhaliflerin bölgesinde ise fiyatlar bunun yarısı. Aynı durum ekmek ve diğer temel gıdalar için de geçerli. Esed rejimi bölgelerinde uzun akaryakıt kuyrukları oluşması sıradan bir hal. Tepkileri açıktan dillendirmek birçok risk barındırsa da, rejim yanlısı taraflar da gidişattan mustarip olduklarını sosyal medya hesapları üzerinden sıkça dile getirmekteler. İş bulmanın zorluğunun yanında 18-45 yaş arası erkeklerin zorunlu askerliğe alınmaları, erkeklerin hareket ve çalışma alanlarını iyice daraltmakta. Rejim unsurlarının ve şebbihaların bu türden sıkıntılara maruz kalmamaları ise halk arasındaki bu huzursuzlukları bir kat daha artırmakta.

**

Rejimin gelmiş olduğu bu noktaya mukabil muhaliflerin durumuna bakacak olursak, bazı olumlu gelişmeler yaşandığını görürüz. Bunların başında Der’a, Kalemun, Ğuta ve Humus gibi bölgelerde bulunan ve Baas rejimini devirmeye kararlı olan birçok direnişçinin bir araya gelerek yüksek potansiyelli askeri bir güç oluşturmalarıdır. İhanet yollu rejimle uzlaşanların saflardan temizlenmesi ise kemiyet olarak azalmaya neden olsa da, geriye yüksek nitelikli aynı hedefe odaklanan fedakar mücahidler bırakmıştır.

İdlib ve kırsallarında bulunan askeri grupların çokluğu daha önce birçok askeri ve idari sorunlara neden olmaktaydı. Bazı gruplar, rejimin en şiddetli saldırılarına savunma yapmaya çalışırken, diğer bazı gruplar -kendi bölgelerine gelmediği sürece- rejimin ilerlemesine ilgisiz davranıyordu. Son dönem yaşanan gelişmeler üzerine, tüm gruplar, tek bir operasyon odası üzerinden hareket etme ve rejime karşı savunma hatlarının güçlendirilmesi hususunda mutabakata varmış bulunmakta. Bölgenin neredeyse tamamı daha önce hiç olmadığı şekilde tahkim edilmiş bulunmakta. Düzenlenen şer’i ve askeri kamplar aracılığı ile yeni katılımlar sağlanmakta, sayı ve keyfiyet düzeyi artırılarak rejimle karşılaşmanın hazırlıkları yapılmakta.

Düzenlenen birçok oturum ve görüşmelerden sonra yönetimin sivil idareye teslim edilmesi, askerilerin düştükleri uygulama hatalarının gözle görülür bir şekilde azalmasına neden olmuş, insanların zorunlu ihtiyaçları giderilmeye başlanmış, belediye hizmetlerinde büyük atılımlar başlamıştır. Asayiş birimlerinin yürüttükleri faaliyetler sonucunda, meçhul kalan birçok suç aydınlanmış ve suç oranlarında ciddi düşüş olmuştur. Emniyet operasyonları aracılığı ile bölgede kaos oluşturmaya çalışan birçok rejim ve IŞİD hücresi çökertilmiştir. Mahkemelerin tek merci olarak İslam hukukuna dayanması ile gerçek adalet tesis edilmeye çalışılmaktadır ve bölgede yaşayan müslümanlara da en fazla huzur ve ümit veren bu uygulamalardır.

Şu husus çok açık, İdlib ve kırsalını ele geçirmek isteyen, ancak alacakları riskleri göz önünde bulundurarak bunu erteleyen Suriye rejimi ve müttefikleri, kendilerini buna hazır hissettiklerinde Astana, Soçi vb. mutabakatları hiçe sayarak binlerce sivilin katledilmesi pahasına bölgeye saldıracaklardır. Buna karşın aylardan beri bunun için hazırlık yapan mücahidler de bölgeyi savunmada (belki daha da genişletmede) çekimser davranmayacaklardır. Anlaşmazlıkları her geçen gün daha da artan rejim ve müttefikleri fuzuli bir savaş verirken, mücahidler varlık savaşı vereceklerdir.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum