1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye Devrimi’nden bize kalan 
Suriye Devrimi’nden bize kalan 

Suriye Devrimi’nden bize kalan 

Mücahit Gökduman, Suriye ve Filistin davasının gençlerde İslami kimliğin oluşumuna katkısını işlediği yazısında, Özgür-Der Üniversite Gençliğinin intifadadan devrime kadar Suriye şahitliğine dair kareler aktarıyor.

10 Şubat 2025 Pazartesi 12:30A+A-

Suriye Devrimi’nden bize kalan 

MÜCAHİT GÖKDUMAN / HAKSÖZ-HABER


“Rabbim! Ortaya çıksın nur, kaybolsun ıssızlık

Bir eyle! Son bulsun bu üç yüz yıllık yalnızlık!”

İstanbul Tıp Fakültesi’nde 2014’te bir grup öğrenci olarak çıkardığımız Şura dergisinin arka kapağında; yurt ve sıra arkadaşım, sloganımı ve kalemimi bölüştüğüm, aynı sofraya besmele çektiğim kadim dostum  Dr.Oğuz Bilal Karakuş’un şiiri yer alıyordu. Ümmetin birliği ve bütünlüğü ile ilgili tespit ve temennilerin yoğunlukta olduğu şiir, beni ziyadesiyle etkileyen ve hüzünlendiren bir şekilde sona eriyordu: “bu üç yüz yıllık yalnızlık!” Çıkardığımız dergilerde, yazdığımız bildirilerde ben düz yazı tarafındaydım, Oğuz ise şiir kısmını üstlenirdi. O zamanlar yazmayı bir tercih, bir hobi, bir kişisel gelişim alanı olarak değil; bir mecburiyet maddesi olarak görürdük. Coğrafyamızın acıları her gün sırtımızda bir bıçak gibi, göğsümüzde bir kurşun gibi kendini hatırlatırdı. Yutkunmaya çalıştığımız suda, boğazımıza dizilen ekmekte aynı acının tesiri büyüktü. 

Bizim kuşak Filistin’in öyküsüyle büyüdü. Bu davanın ve direnişin olgunlaştırdığı, emzirdiği nice dimağ oldu. Cesareti, haksızlığa karşı çıkmayı, yalnız olsa da doğru olanı söylemeye ve yaşamaya devam etmeyi bize biraz da Filistin davası öğretti. Her sene coşkuyla tekrarlanan Kudüs geceleri; İstanbul’un meydanlarını, yollarını, parklarını ellerinde Filistin bayrakları ve pankartlarıyla dolduran o her yaştan insandan oluşan kalabalık; konsolosluk önü eylemleri ve birlikte okunan marşlar… Bütün bunların Filistin davasına olan katkısını bizim tespit etmemiz mümkün değil. Amelleri bereketlendiren ve hedeflerine yönelten Rabbimizdir. Ama görebildiğim kadarıyla Filistin mücadelesinin sahiplenilmesi, Müslüman ailelerin çocuklarına ve gençlerine sosyal ve siyasal kimliklerini oluşturmada ciddi bir perspektif ve motivasyon kaynağı oldu. Filistin’i, Gazze’yi, Kudüs’ü doğru anlamak; nasıl bir dünyada yaşanıldığının kavranması için sarsıcı ve aydınlatıcı bir rol üstlendi. 

Ben 18 yaşımı doldurmaya yaklaşırken Filistin dışındaki coğrafyamız da birden hareketlendi, adeta alev alev yanmaya başladı. Halkı Müslüman olup despotik yönetimlerle idare edilen bazı ülkelerde insanlar kitleler halinde rejimleri protesto etmeye başladılar. Ben üniversitenin ilk yılını bitirmeden Tunus’ta, Mısır’da ve Libya’da halk direnişi başarıya ulaştı, diktatörler bir bir devrildi. 2011’in Mart ayında Ortadoğu’daki hareketlilik Suriye’ye ulaştığında ise sürecin bu kadar zor ve sancılı olacağını belki çoğu insan beklemiyordu. Bu zorluğun tek sebebi Esed rejiminin barbarlığı ve silahlı mücadeleye dönüşen direnişin karşılaştığı problemler değildi. Ortadoğu’daki intifada sürecini ‘olumlu’ nitelikte değerlendiren bazı çevreler, Suriye söz konusu olduğunda tam tersi bir tutum takındılar.


Yazının devamı >>>