1. YAZARLAR

  2. Herkül Millas

  3. Şükrü Hanioğlu'nun 'Atatürk'ü
Herkül Millas

Herkül Millas

Yazarın Tüm Yazıları >

Şükrü Hanioğlu'nun 'Atatürk'ü

19 Temmuz 2011 Salı 05:23A+A-

M. Şükrü Hanioğlu'nun İngilizce olarak yeni yayınlanan Atatürk, An Intellectual Biography (Atatürk, Entelektüel bir Biyografi; Princeton University Press) adlı kitabı bu alanda yazılmış çok önemli ve kalıcı olacak bir çalışmadır.

Türkiye'nin kaderini değiştirmiş liderin hayatını ve yaptıklarını anlatmakla kalmıyor -bunu başka araştırmacılar da yapmıştı- Atatürk'ü oluşturmuş olan ve etkisinde kalmış olduğu çevreyi de bize sunuyor. Önsözde ifade edildiğine göre yazarın amacı, Atatürk'ü, çevresinden bağımsız bir 'mucize' olarak anlatmak değil, tarihi bir çerçevenin içine yerleştirmek, liderin fikrî yanını etkilemiş olan akım ve düşünürleri göstermek ve dolayısıyla Osmanlı'dan çağdaş Cumhuriyet'e geçişin izini sürmektir. Bu yolda kullanılmış olan pek çok kaynak çalışmayı güvenilir ve inandırıcı kılmaktadır.

Mustafa Kemal'in küçükken gittiği 'Alla Franca' Şemsi Efendi okulu, Selanik'in kozmopolit havası (s. 19, 26), ekonomik gücün Müslümanlardan gayrimüslimlere geçmesi (28) ve 'Batı'nın müdahaleleri ilk bölümde anlatılıyor. İleri yaşlardaki bazı tutumları böyle bir geçmişin etkileriyle anlatmak daha anlamlı olmakta. İkinci bölümde subay olacak bir gencin aldığı eğitimi okuyoruz. Das Volk in Waffen (Silah Altında Halk) kitabının yazarı Alman teorisyen Colmar von der Goltz'un düzenlediği askeri okulda öğretilenler arasında Darwinci dünya görüşü çerçevesinde savaşın kaçınılmazlığı ve halkın bütün olarak askere dönüştürülmesi gereği de vardır. Bu öğretiye göre subayların görevi halkı yönetmektir (34, 35, 44). 1908 Jön Türk 'devrimi' de bu anlayışı yansıtmakta. Türk devletini kurmak için nüfus mübadelesinin gerekliliği de M. Kemal'de bu dönemlerde oluşacaktır. Gustave Le Bon'un yazdıklarının genç subaylar üzerindeki etkisi açıktır.

Bir sonraki bölümde Jön Türkler arasında yaygın 'bilimcilik' (scientism) ve bu görüşlerin Batı'daki fikir babaları (örneğin Ludwig Bühner, H.G. Wells) ele alınmaktadır. Zamanın materyalizm anlayışı, bilim ile din arasında var olan bir kavga etrafında yol alan bir tarih tasavvuru, bilimin tek rehber olduğu görüşleri bu yılların ürünüdür (49-56). Batı ise hem uygarlığın günümüzdeki merkezi hem de bize karşı bir tehlike olarak algılanır (57). Türklük fikri ve ulusun ırkçılığa da varan yüceliği anlayışı da Makedonya'daki milli çalışmaların öğrettiği görüşlerdir (63-66).

Dördüncü ve beşinci bölümde Türkiye okullarında en çok okutulan tarihi okuyoruz: M. Kemal'in askerî bir dâhi olarak başarıları ve bu alanda yükselişini, Dünya ve İstiklal Savaşı'nı. Yeni olan, bu yükselişin bir insana özgü yanıdır: Kişisel ihtirasları, pragmatizmi, parlamentonun bir araç sayılarak dengelerin (ve din faktörünün) akıllıca kullanılışı, uluslararası ilişkilere verilen önem ve gerektiğinde nasıl komünist bir söylem de geliştirdiği. Ruslar, Fransızlar ve İtalyanlarla ilişkilerin nasıl başarıyla yürütüldüğünü ve nasıl doğrudan veya dolaylı desteklerini sağladığını okuyoruz.

Cumhuriyet Türkiye'si

Kitabın bundan sonrası tarihçiliği aşıyor. Yeni bir anayasa hazırlamanın gereğinin konuşulduğu bugünün Türkiye'sinde, toplumun hangi anlayışlara dayandırıldığını bu kitapta okumanın pratik yararı olacaktır. Bu alanda açık bir fikir edinmeden doğru adımların atılmayacağı açıktır. Yeniyi kurmak için değiştirilmek istenenin nasıl doğduğunu, neye ve kimin görüşlerine dayandırıldığını bilmek gerekir. Şükrü Hanioğlu'nun en büyük katkısı da bu alandadır. Uygulamaların bakir buluşlar değil zamane eğilimler olduğunu göstermektedir. Nereye gideceğimiz bu bilincin sonucu olacaktır. Çağdaş Türkiye'yi Atatürk kurmuştur ama o da döneminde, bazı akımlardan, fikirlerden, okuduğu kitaplardan etkilenmiştir. Türkiye'yi anlamak bu silsileyi anlamaktan geçer. Bunu da bu kitaptan daha iyi başaran başka çalışma -şahsen ben- bilmiyorum.

Altıncı ve yedinci bölümde, uygulanan ve uygulanmak istenen "laiklik" ve "milliyetçilik" ele alınmaktadır. Yazılanlar günlük siyasetle, kültür ve toplumsal pratiklerle iç içedir; sosyal bilimsel yan ağır basar gibidir. Eskilere uzanan dogmaların nasıl bir işlevi olmuş, 'Cumhuriyet', 'parlamento', 'İslam', 'Türk' nasıl ve neden öyle algılanmış? Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi ve 'dil devrimi' kimlerden esinlenerek oluşturuldu ve bu alanda itiraz eden neden çık(a)madı? (Siz Nuh Peygamberin 'Türk' adında bir torunu olduğunu bilir miydiniz?) (137). Darwin, Marx, Luther, Pittard, Churchward ve daha nicelerinin dolaylı olarak çağdaş Türkiye'nin (entelektüel) oluşmasında nasıl bir rol oynadıklarını ibretle okuyoruz bu çalışmada. Irkçı yaklaşımların da -örneğin kafatası ölçümlü bilimsel araştırmalar- bir miras olarak hâlâ başka biçimde yaşamakta olduklarını anlıyoruz. İslam bilgini ve milliyetçi ideolog karışımı söylemle tekke ve zaviyeler kapatılmış (155), yenilik ve yasaklarla çağdaş bir toplum yaratmak çabaları yaşanmıştır.

Bu toplum mühendisliği İslam'a ve Osmanlı mirasına mesafeli kalırken, özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra, yeni bir din gibi bir işleve dönüşmüştür. "Kutsal zaferler ve ırkî bir üstünlük" söylemiyle oluşturulan bir ideolojiyi örnekleriyle okuyoruz. Kutsallaştırılan dört parametre bilim, cumhuriyet, egemen parti ve liderdir (181-185). Kemalizm artık anayasada, Atatürk'ün portresi her yandadır (198). Çalışma 'ulusalcılığa', 1960-1980'lere kadar reddedilmiş olan Osmanlı gerçeğini yeniden kabul etme çabalarına ve AKP'ye kadar varmaktadır. Batı dünyasına da seslenen kitap 'Batıcılık' anlayışını da ele almaktadır. Sonuç kısmında, dünyaca takdir edilmiş ve örnek sayılmış Atatürk'ün öncülüğünde nelerin başarıldığını, nelerin kalıcı bir biçimde dönüştürüldüğünü ve nelerin toplumun geniş kitlelerine 'geçmediğini' öğreniyoruz. Atatürk, halkını Avrupalı olduğuna inandırmıştır, ancak Avrupalıları Türkiye ile aynı kültürü paylaştıklarına inandıramamıştır (225).

Kısacası, geçmişi ve bugünü kaynakları ve referanslarıyla anlıyoruz. Okudukça bitmesini istemediğim, her sayfası akıp giderken sürprizli yeni bir şeyler öğrendiğim bu çalışmanın ufuk açıcı, dogma yıkıcı ve çok zahmetli bir çalışma ürünü olduğunu düşünüyorum.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT