1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Sudan'ın savaş ekonomisi: Açlık, altın ve kaçakçılık rotaları tırmanan krizi nasıl besliyor?
Sudan'ın savaş ekonomisi: Açlık, altın ve kaçakçılık rotaları tırmanan krizi nasıl besliyor?

Sudan'ın savaş ekonomisi: Açlık, altın ve kaçakçılık rotaları tırmanan krizi nasıl besliyor?

Ateşkesler sürekli başarısız oluyor çünkü savaş zamanı gelir ağları (ekonomik çıkar çevreleri), devam eden çatışmayı ödüllendiriyor ve bölgesel istikrarsızlığı genişletiyor.

17 Aralık 2025 Çarşamba 20:39A+A-

Osama Abuzaid’in Middle East Eye’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


8 Aralık'ta, paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) Sudan'ın Heglig'deki en büyük petrol sahasını ele geçirdi ve Juba'nın gelirinin neredeyse tamamını oluşturan Güney Sudan'ın ihracatının ana işleme tesisinde üretimi durdurdu.

Saha, Sudan'ın güney sınırına yakın Batı Kordofan'da, rakip güçlerin sık sık toprak kontrolü için savaşlara girdiği bir bölgede bulunuyor.

Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) daha önce RSF'yi bu bölgeye insansız hava aracı saldırıları düzenlemekle suçlamış ve bu saldırılar Ağustos ayında da üretim faaliyetlerinin durmasına neden olmuştu.

Sadece birkaç gün önce, 4 Aralık'ta, Birleşmiş Milletler sözcüsü Stephane Dujarric, Kuzey Kordofan'daki Hamrat el-Şeyh yakınlarında Dünya Gıda Programı (WFP) kamyonuna düzenlenen saldırıyı kınadı.

Araç, Kuzey Darfur'daki Tawila'da yerinden edilmiş insanlara yardım götüren konvoyun bir parçasıydı ve bu insanların çoğu el-Faşir ve çevresindeki çatışmalardan kaçmıştı.

Saldırıda sekiz kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Bu, sadece geçtiğimiz yıl içinde Sudan'da WFP personeli, varlıkları veya tesislerine yönelik altıncı büyük saldırıydı.

Bu sürekli şiddet, Sudan'daki insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu ciddi operasyonel tehlikeleri, ülkenin daha geniş siyasi ve ekonomik çatışmasından ayrılamaz riskleri vurgulamaktadır.

Bu olaylar münferit trajediler değil, kendi siyasi ekonomisi tarafından beslenen bir savaşın tezahürleridir. Heglig'in gelir getirici altyapısının ele geçirilmesi ve insani yardım hatlarına yönelik saldırı, aynı çatışma makinesinin iki motoru gibi işliyor: biri savaşı finanse eden kaynakları güvence altına alırken, diğeri yoksulluğu silah olarak kullanarak nüfusu yerinden ediyor ve direnişi ortadan kaldırıyor.

Bu iki unsur bir araya gelerek, kaynaklar ve insani yardım erişimi üzerindeki kontrolün, herhangi bir ateşkesi aşacak ve Sudan'ın geleceğini belirleyecek bir savaşı sürdürdüğü, güç dinamiklerini kasıtlı olarak yeniden şekillendiren bir çatışmayı ortaya koymaktadır.

Ekonomik çöküş

Sudan'daki çatışma dördüncü yılına yaklaşırken, dünyanın gözü başka yerlere kaydı.

Ancak 12,4 milyon yerinden edilmiş Sudanlı için savaşın vahşeti, görünmez bir krizle daha da büyüyor: ülkenin ekonomisinin sistematik olarak parçalanması.

Hava saldırıları ve yaygın şiddet manşetleri süslerken, hiperenflasyon, kaynak hırsızlığı ve sivillerin hayatta kalma mekanizmalarının boğulmasıyla paralel bir savaş yürütülüyor. Bu gölge çatışma, Sudan'ı yağmacı ekonominin laboratuvarına dönüştürdü; burada savaş ağaları açlıktan kâr ediyor ve küresel kayıtsızlık, kendini besleyen bir şiddet döngüsünü mümkün kılıyor.

Rakamlar akıl almaz boyutta.

2023 yılının Nisan ayında SAF ile RSF arasında savaş patlak verdiğinden beri, Sudan poundu değerinin yüzde 233'ünden fazlasını kaybetti. Enflasyon 2025 ortasına kadar yüzde 113'ü aştı ve 24,6 milyon insan şu anda akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya - bu, küresel olarak kaydedilen en yüksek rakam.

Ancak bu istatistiklerin arkasında hesaplanmış bir gerçek yatıyor: Sudan'daki savaş sadece askeri analizlerle anlaşılamaz. Bu, altın kaçakçılarının diplomatlardan daha fazla güce sahip olduğu, kontrol noktalarının bankaların yerini aldığı ve çökmekte olan altyapının silahlı gruplar tarafından kontrol edilen distopik bir pazar yarattığı bir çatışma.

Sudan'daki savaş, mermilerle olduğu kadar parayla da yürütülüyor.

Enflasyonun silah olarak kullanılmasıyla birlikte, açık bir para savaşı da sürmektedir. Aslında, ülkenin ekonomik çöküşü bir tesadüf değil, kasıtlı bir kontrol aracıdır.

Çatışma bölgelerinde bankacılık sistemi çöktü, şubeler yağmalandı ve kasalar boşaltıldı, Darfur'un bazı bölgelerinde ise aileler sahip oldukları malları yemek karşılığında takas ediyor.

Bir insani yardım analiz raporunda, bazı bölgelerde temel gıda sepetinin maliyetinin savaşın başlamasından bu yana yüzde 300'den fazla arttığı belirtildi. Poundun serbest düşüşü, işlemlerin yabancı para birimlerine kaymasına neden olarak, sadece sert para birimine erişimi olan veya askeri bağlantıları olanların hayatta kalabildiği iki kademeli bir ekonomi oluşturdu.

Kaynakların ele geçirilmesi

Enflasyon, kasıtlı savaş politikaları tarafından hızlandırılmıştır: askeri paraya dönüştürme, tarımsal sabotaj ve altın dâhil olmak üzere temel kaynakların ele geçirilmesi.

RSF'nin kontrolündeki bölgelerde, Starlink terminallerinin sahipleri yıllık 150.000 Sudan poundu (yaklaşık 100 dolar) ödemektedir, SAF ise yakıt ithalatını tekelinde tutmaktadır. Her iki grup da operasyonlarını finanse etmek için gayri resmi para birimleri basmaktadır.

Bir zamanlar Afrika'nın tahıl ambarı olan Sudan'ın tarım arazileri artık nadasta. Hartum'daki 400'den fazla tarım tesisi tahrip edildi ve Darfur'un sulama sistemlerinin yüzde 70'i artık çalışmıyor, bu da gıda kıtlığını daha da kötüleştiriyor.

Afrika'nın üçüncü büyük altın rezervine sahip olan Sudan, savaşın finansal motoru haline gelmiştir. Üretimin yaklaşık yüzde 50 ila 80'i her yıl komşu merkezler üzerinden kaçak olarak satılmakta ve 2024 yılında 6 milyar dolar gelir elde edilmektedir.

RSF, Darfur'daki madenlerin yüzde 85'ini kontrol ederken, SAF ile bağlantılı oligarklar devletin madencilik gelirlerini silah alımlarına aktarıyor.

Sonuçlar yıkıcı: BM raporları kaçak altının uluslararası pazarlara ulaştığını ortaya koysa da, bu kaçakçılık ağlarına yönelik anlamlı bir yaptırım uygulanmamış olması, küresel çapta açık bir suç ortaklığını yansıtıyor.

RSF, operasyonlarını finanse etmek için Sudan'ın zamk ticaretini de silah olarak kullanıyor. Bu zamk, Coca-Cola gibi ürünlerde kullanılan önemli bir küresel emtiadır. Kordofan ve Darfur'daki başlıca üretim bölgelerini kontrol eden grup, gayri resmi vergiler uyguluyor, depoları yağmalıyor ve sınır ötesi reçine kaçakçılığı yapıyor.

Mayıs 2025'te RSF'nin el-Nuhud'dan 75 milyon dolar değerinde 10.000 ton Arap zamkı (Çev.Notu. Akasya ağaçlarından elde edilen, özellikle gıda (E414 koduyla), ilaç, kozmetik ve matbaa sektörlerinde kıvam artırıcı ve emülgatör olarak kullanılan doğal bir maddedir. Sudan, dünya üzerindeki Arap zamkının en büyük üreticisidir.) çaldığı ve tüccarlardan sistematik olarak haraç aldığı, aynı zamanda sevkiyatları Çad, Güney Sudan ve Libya'ya yönlendirdiği bildirildi.

Bir BM raporuna göre, yağmalanan 14,6 milyon dolarlık zamk, 2024 yılının sadece altı ayında RSF'nin faaliyetlerini finanse etmek için kullanıldı. Bu arada, çok uluslu şirketler, kaçak zamkın genellikle RSF'nin kontrolündeki rotalardan geçerek küresel tedarik zincirlerine girmesiyle izlenemez hale gelmesi nedeniyle etik ikilemlerle karşı karşıya kalıyor.

Bu dinamik, yerel toplulukların acı çektiği, silahlı grupların ve yabancı pazarların ise kâr elde ettiği sömürge dönemindeki kaynak sömürüsünü yansıtıyor.

İnsani yardımların yağmalanması

Resmi ticaretin felç olmasıyla RSF, yardımların başka yerlere yönlendirilmesi ve hayatta kalma vergileri yoluyla bir yağma ekonomisi oluşturdu.

BM sözcüsüne göre, BM tarafından işletilen tesisler de dâhil olmak üzere çoğu insani yardım kuruluşu, Nisan 2023'ten bu yana büyük çaplı yağmalamalarla karşı karşıya kaldı.

Gıda konvoyları ele geçirilmekte ve RSF tarafından işletilen pazarlarda önemli bir kâr marjı ile yeniden satılmaktadır. Yardım çalışanları ayrıca SAF'ı RSF'nin kontrolündeki bölgelere erişimi engellemekle suçlamaktadır. Yerinden edilmiş aileler, güvenli geçiş için kontrol noktalarında rüşvet ödemektedir ve bazen Starlink terminallerini para birimi olarak kullanmaktadır.

Sudan'ın sağlık sektörünün çöküşü, hastalıkların bir silah haline geldiği tıbbi hizmetler için bir karaborsa yaratarak bu krizi özetlemektedir.

IRC, çatışma bölgelerindeki hastanelerin yüzde 80'inin faaliyet göstermediğini ve etkilenen bölgelerdeki sağlık tesislerinin yüzde 70 ila 80'inin kapandığını veya zar zor işlediğini bildirdi. Diyaliz ve kanser ilaçları karaborsada savaş öncesi fiyatlarının 20 katına satılıyor. Bu yılki kolera salgınları, RSF saldırıları sonrasında su arıtma kaynaklarının kesilmesi nedeniyle daha da kötüleşti.

Sudan'ın ekonomik çöküşü, sosyal bağları da parçaladı ve Afrika Boynuzu'nun (Çev.Notu. Afrika kıtasının doğu kısmında, Kızıldeniz'in güney girişi ve Aden Körfezi'nin güney kıyısı boyunca uzanan, haritada bir gergedan boynuzunu andıran coğrafi bir yarımadadır.) genelinde istikrarsızlığa yol açtı.

El-Faşir'de komşular, yiyecek karşılığında birbirlerini ihbar ederken, yerinden edilmiş insanlar, kadınlar da dâhil olmak üzere, RSF saldırılarına karşı kendilerini korumak için silaha sarıldı.

Acımasız savaş, dört milyon insanın Çad, Mısır ve Güney Sudan'a kaçmasına neden olan bir mülteci krizine sebep oldu ve her beş çocuktan birinin akut yetersiz beslenmeyle geldiği klinikleri aşırı yükledi.

Ekonomik hesaplaşma

Uluslararası altın kaçakçılığı artık Libya ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki çatışmaları finanse ederken, RSF ile bağlantılı kaçakçılar silah ve uyuşturucu ağlarını genişletiyor.

Ancak uluslararası toplumun tepkisi hala son derece yetersiz durumdadır. 2025 BM insani yardım çağrısı sadece yüzde 21 oranında finanse edilirken, büyük bağışçılar 2024'e kıyasla yardım bütçelerini yüzde 40 oranında kesti.

Action Against Hunger'dan Jean-Michel Grand, Sudan'ın dünyanın insan onurunun evrenselliğine hala inanıp inanmadığının bir testi olduğunu ve şu ana kadar bu konuda başarısız olduğumuzu belirtti.

Ateşkes tek başına, kendi gelir kaynaklarıyla beslenen bir savaşı çözemez. Anlamlı bir siyasi süreç, şiddetin yeniden canlanmasına olanak tanıyan finansal yapıyı ortadan kaldırmalıdır.

Bu, destekçilere yönelik hedefli yaptırımlar, altın akışlarının denetlenmesi, askeri bağlantılı varlıkların ele geçirilmesi ve kuşatma altındaki şehirlerde kıtlığa karşı son savunma hattı haline gelen topluluk tarafından yürütülen gıda programlarına destek verilmesini gerektirir.

Afrika Kalkınma Bankası da dâhil olmak üzere bölgesel finans kurumları, doğrulanmış sivil ağlar aracılığıyla sert para birimini aktarmalı, Sudanlı mültecilere hızlandırılmış çalışma izinleri verilmesi ise yağmacı havale uygulamalarının azaltılmasına yardımcı olacaktır.

Savaştan çıkar sağlayanlara yönelik adli denetimler, gelecekteki hesap verebilirlik için de büyük önem taşımaktadır. Sivil kurumlar, barış görüşmelerinde sadece sembolik bir role indirgenemez; adalet ve yönetişimin her aşamasına dâhil edilmelidir.

Sudan'daki savaş, kâğıt üzerinde yapılan diplomasiyle değil, uluslararası toplumun onu besleyen ekonomik ağlarla nihayet yüzleştiğinde sona erecektir.

Kaçak altın, çalınan zamk ve saptırılan yardım fonları, Sahel'den Kızıldeniz'e uzanan şiddeti beslemektedir. Paradigma açıktır: gölge finansın hâkim olduğu bir çağda, kalıcı barış için ekonomik hesaplaşma gereklidir. Bunu görmezden gelmek, sonu gelmeyen bir savaşın suç ortağı olmak demektir.

 

* Osama Abuzaid, Hartum'da bulunan kalkınma ve yönetişim konularında çalışan bir araştırmacıdır. Halen CEDEJ'de yardımcı araştırmacı ve Grassroots and Human Security Projects (GGP) hibe yardım programı koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Tıp Bilimleri ve Teknoloji Üniversitesi'nde (UMST) kalkınma yönetimi ve yönetişim ile ilgili konular üzerine dersler vermektedir ve çeşitli BM kurumları ve STK'ların projelerinde yer almıştır.

HABERE YORUM KAT