1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Söze Dostum Diye Başlayınca Irkçılık-Ayrımcılık Mübah mı Oluyor?
Söze Dostum Diye Başlayınca Irkçılık-Ayrımcılık Mübah mı Oluyor?

Söze Dostum Diye Başlayınca Irkçılık-Ayrımcılık Mübah mı Oluyor?

Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, Suriyeli gençleri Afrin’e savaşa çağırmış ama bu arada gettolaşma tehlikesinden, mülteciler yüzünden bazı semtlerin sosyal dokusunun değiştiğinden falan söz etmiş!

30 Ocak 2018 Salı 16:43A+A-

Haksöz Haber

Afrin harekâtıyla birlikte ülke sathında esen milli rüzgarlar İslami kesime hitap eden yayın organlarını ve kalemleri de bayağı etkilemiş olmalı ki daha önce ulusalcı-laik yayın organlarında gördüğümüz türden tespit ve önerileri artık buralarda da okuyabiliyoruz.

Bakın Hasan Öztürk Yeni Şafak gazetesinde bugün yayımlanan “Ya sadîqî” (dostum) diye başladığı yazısında neler söylüyor:

Ya sadîgî, Türkiye sizin için Afrin’de, ya sen neredesin

Bir önceki yazıda “Türkiye’deki Suriyeli genç erkekler ne duruyorsunuz” diyerek bir çağrı yapmıştım. Suriye’de sona gelindiğini, Esad zulmünden, DEAŞ ve PYD/YPG-PKK teröründen kaçıp ülkelerini terk edenlerin son kertede geri dönüp vatanlarına sahip çıkması gerektiğinin altını çizmiştim.

Yazıya çok sayıda geri dönüş aldım. Aldığım tepkilerin neredeyse tamamı olumlu. Ve Suriyeli genç erkeklerden bir şeyler bekleyenlerin sayısı oldukça fazla.

Türkiye’nin Suriyelilere kucak açması, Türk milletinin alicenaplığını gösteriyor. “Neden geliyorsun” sorusunu hiç sormadan, sınırlarımızın sonuna kadar onlara açılmış olması, bu milletin büyüklüğünden. Anadolu coğrafyası zaten, mazlumların sığınağı, gariplerin yuvası. Balkanlardan da Kafkaslardan da sığınıldı bu coğrafyaya. Gelene neden geldin demedi Anadolu insanı.

Burada bir sorun yok. Anadolu’nun ruhu alicenaptır. Anadolu insanı ensardır. Anadolu coğrafyası fiziken küçük ruhen çok büyüktür.

O yüzden, Suriye’deki iç savaştan kaçanlara da kucak açtık. Onların derdiyle dertlenip, onların acılarını acımız bildik. Buraya kadar hiçbir sorun yok.

SURİYELİLERİN BIR KISMI SANKİ MÜLTECİ DEĞİL İŞ KURMAK İÇİN TÜRKİYE’DE

Ancak son yazıdaki “Suriyeli genç erkekler ne duruyorsunuz” çağrıma tepki veren insanlarımızdan bazıları önemli uyarılarda da bulundular.

Öncelikle, Anadolu’ya Kafkaslardan, Balkanlardan gelenlerin sayısı ile bugün Suriye’den gelenlerin sayısı arasındaki uçuruma işaret ediyorlar. En son Bulgaristan’dan ve Bosna’dan gelenler birkaç bin ile sınırlı. Afganistan’dan, Mısır’dan gelenlerin sayıları da öyle. Suriye’dense resmi rakamlara göre 3.5 milyon mülteci geldi.

Bir de kamplarda kalan Suriyelilerden başka Türkiye’nin neredeyse tüm şehirlerine dağılan Suriyeliler var ki sosyolojimizi değiştirenlerin de onların olduğuna ilişkin tespitler var.

Gettolaşıyorlar. Adetlerini, davranışlarını, yaşam biçimlerini de birlikte getiriyorlar. Sığınmacı ya da mülteci olmaktan çok, sanki Türkiye’ye iş bulmaya, iş kurmaya gelmiş görünüyorlar. Aynı semtlerde oturuyorlar, aynı semtlerde iş kurmak için astronomik rakamlara dükkanlar satın alıyorlar, iş yerleri açıyorlar. Burada da sorun yok.

Ancak, hem bizim insanlarımızın “tamahkarlığı” hem Suriyeli sığınmacıların kendilerini imtiyazlı görme cüreti, semtlerin dokusunu, ruhunu değiştiriyor. Bazı semtlerin yerlileri evlerini, iş yerlerini “tamahkarlıkları” nedeniyle satıp oraları terk ediyor.

Bunun bir sakıncasının olup olmadığınıysa bana sormayın, o semtlerde yaşayan insanlarımıza sorun yeter! (Örneğin bazı semtlerdeki işyerleri ve konut fiyatları astronomik arttı. Tek bir nedeni var: Suriyelilerin o semtlerde iş kurması, ev satın alması.)

Demek ki neymiş? Alicenaplığımız sayesinde daha önce farklı coğrafyalardan Anadolu’ya gelen topluluklar gibi Suriyelilerin de gelip yerleşmesinde, işyeri açmasında sorun yokmuş ama sayıları fazla büyük olduğu için bunlar diğerlerine benzemiyormuş ve gettolaşıp, semtlerimizin dokusunu değiştiriyorlarmış! Bunun rahatsızlık verip vermediğini o semtlerde oturanlara sormalıymışız!

Hasan Bey’e sadece tek bir soru soralım!

Almanya, Hollanda, Belçika gibi yerlerde, üstelik de savaştan kaçmış olmayıp sadece daha rahat bir hayat için yerleşmiş Türkiyelilerin gettolaşıp gettolaşmadıklarının, oturdukları semtlerin dokusunu değiştirip değiştirmediklerinin ve genel olarak göçmenler hakkında ne düşündüklerinin de o semtlerde oturan Almanyalı, Hollandalı, Belçikalı vd. topluluklara da sorulmasını ister misiniz?

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

6 Yorum