1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Seni öldürmeyen şey, seni güldürür
Seni öldürmeyen şey, seni güldürür

Seni öldürmeyen şey, seni güldürür

Gazze'deki insanlarla şakalaşmak, aklımızı kaybetmemizi engelliyor.

10 Ağustos 2025 Pazar 19:45A+A-

Roaa Aladdin Missmeh’in WANN’da yayınlanan yazısını Zeynep Nursel BoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


“Kahkahanın saldırısına karşı hiçbir kimse dayanamaz.” Mark Twain

Charlie Chaplin'e göre, "Gerçekten gülmek için acınızı alıp onunla eğlenebilmelisiniz." Öyleyse biz Gazzeliler dünya çapında komedyenler olmalıyız, çünkü Gazze'de oynayabileceğimiz tek şey acımız.

Sözlük bize ‘kahkahanın’ eğlendiğimizde verdiğimiz doğal bir tepki olduğunu söyler, genellikle komik bir şeye kahkaha ile tepki verilir. Savaşa değil. Aslında savaşı düşündüğümüzde kahkaha dışında her şeyi düşünebiliriz. Ne tür bir insan bombalar düşerken güler ki? Bir deli mi? Yoksa bir korkak mı? Ya da belki de insan olarak kalmaya çalışan bir insan…

Ama Gazzeliler yine de gülüyorlar, farklı bir biçimde. Ne tür bir kahkaha savaştan sağ çıkar? Ve biz tam olarak neden gülüyoruz ki?

Eski masum mizah

Gazze'de kahkahalar eskiden neşeli, masum ve bulaşıcıydı. Kahkaha duyduğunuzda, nedenini bile bilmeden gülmeye başlardınız. Biz gülmeyi severdik. Günlük konuşmalarımızda her zaman bir iki espri olurdu: "Hey, muzlar neden cehenneme gider? Çünkü herkesin önünde soyunurlar." Çevremdeki insanlar, ben de dâhil, ünlü Arap filmlerinden espriler kullanır ve bunları sosyal medyada paylaşırdık. Ben daha çok "baba şakaları" meraklısıydım.

Kelimelerle oynayıp laf cambazlığı yapma fırsatı bulduğumda bunu ciddiye alırdım. Bir keresinde birkaç arkadaşımla beraberken Esma bir diğerini teselli ediyordu ve ona “Sen değerlisin” demişti. Sonra bana baktı ve bir cevap bekledi, bir an bile düşünmeden “Tabi ki değerlisin, kendini ışık hızının karesiyle çarpmadığın sürece. O zaman enerji olursun.” dedim.

Küçük şakam ikisinden de yorgun bir kahkaha kopardı ve Esma gözlerini devirdi. "Çok yardımcı oldun Einstein," dedi sırıtarak. Böyle anlar bana mizahın ne kadar inekçe olursa olsun her zaman bir yolunu bulduğunu hatırlattı. Şakalar ve kahkahalar hayatımızın önemli bir parçasıydı.

Şimdiki içi boş mizah

Kahkahanın tonu artık aynı değil. Evet, halen gülüyoruz ama kahkahalarımız kuru ve boş, hatta zorla. Daha çok alaycı bir kahkaha. İnsansız hava araçlarının sesini duyduğumuzda birisinin “Havai fişek zamanı!” diye bağırdığını duyabilirsiniz. Ve patlamaları duyduğumuzda onları puanlıyoruz: “Bu kesinlikle yediydi.”

Bu tarz şakalar komik olmamalı ama biz bir şaka patlatıp kıkırdıyoruz çünkü olup biteni anlamamıza yardımcı oluyor. Bizi aklımızı kaçırmaktan koruyorlar. Frued’a göre mizah bastırılmış duyguları ortaya çıkarma yoludur. Böylesine travmatik bir ortamda mizah bizi psikolojik çöküşten koruyor.

Kısa bir süre önce annemle sokakta yürüyordum. Kaldırımda arkadaşlarıyla oturan yaşlı bir adamın "Vallahi, Gazze'de her şey var; güneş, deniz, kum. Tek eksik olan biraz yiyecek, su ve elektrik." dediğini duyduk.

Etrafındaki birkaç kişi kahkaha attı ve yaşlı adamın sırtını sıvazladı. Diğerleri de savaştayken gülmekten utanırmışçasına kıkırdadı.

Anneme bakıp kıkırdadım. Gülümsedi ve alçak sesle, "Kesinlikle!" dedi. Bu, Gazze'ye karşı beslediğimiz duyguların karmaşıklığını düşünmemi sağladı. Onu o kadar çok seviyoruz ki, her şeyi sağladığına inanabiliriz. Ama gerçekte, hayatın temel ihtiyaçlarından bile yoksunuz.

Sanal kahkahalar

Sosyal medyada gezinirken, genç Gazzelilerin hesaplarını şaka yapmak ve günlük mücadeleleri hakkında gönderi paylaşmak için kullandıklarını fark ettim. Bir kız, yorumlardaki birinin dumanın gözlerini yakmasını engelleyeceğini söylemesi üzerine odun ateşinde yemek pişirirken güneş gözlüğü takıyor. Arkadaşım Kasım, Gazzelilerin aynı konserve ve zar zor yenilebilen yemeği tekrar tekrar yemekten ne kadar yorulduğunu ifade eden ünlü bir ‘Batman’ şakası paylaştı. Artıklarıyla yeni bir şey pişirmeyi deneyen bir grup arkadaş, berbat tadına gülmeye başladı. Arkalarında küçük çocuklar da gülüyordu ve neye güldüklerini bilip bilmediklerini merak etmeden edemedim. Sanki büyüklerimiz mizah fısıldıyor, gençler bunu sosyal medyada şaka haline getiriyor ve küçükler de tam olarak anlamadan taklit ediyorlar.

Bir süre önce sosyal medyada, 200 ineğin İsrail'den kaçıp kuzey sınırlarından Gazze Şeridi'ne girdiğine dair bir söylenti yayıldı. Kardeşim, "Doğru olsa bile, insanlar onlarla hiçbir şey yapmaz. Dikkatli olurlar, çünkü ya İsrail Savunma Kuvvetleri bu inekleri rehin olarak görüp, tıpkı insan rehinelere yaptıkları gibi onları da bombalamaya karar verirse?" dedi.

Yorumu karanlık bir şekilde komikti; içinde bulunduğumuz durumun gerçekliğini ve absürtlüğünü hatırlatıyordu. Ama ailemin geri kalanının aksine ben gülmedim. Şaka bana pek uymadı, zekice olmadığı için değil, daha derin bir damara dokunduğu için. İnternette insanlar, bir parça et almak için inekleri kovalamakla ilgili şakalar yapıyor, ne kadar çaresiz olduğumuzu hafife alıyorlardı. Bu, et görmeyeli ne kadar uzun zaman olduğunu, açlığın en keskin şakaları bile nasıl körelttiğini hatırlatıyordu.

Bir gece, ailemle gece gökyüzünün altında oturmuş, aklımıza gelen her şeyi tartışıyorduk. Sohbet kadın haklarına ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olup olmadığına kaydı. Gazze'de kadın hakları dışında her şey yolundaymış gibi konuşup tartışırken, yakınlardan gelen bir bombardıman sesiyle bölündük. Herkes sustu.

"Sanırım tüm insan haklarını tartışmamız gerekiyor," dedim sonunda. "Bunlardan kesinlikle yoksunuz." Sonra kahkaha attım. Ailem de güldü, her biri uzaktaki görünmez figürlere farklı yönlerden bakıyordu.

Gülmek doğru mu?

Komik miydi? Acı çeken insanlara gülmek ahlaki olarak doğru mu? Ama ben de o insanlardan birisiyim. Bu bana içinde bulunduğumuz duruma gülme hakkı verir mi?

Komedinin trajedi artı zaman olduğunu söylerler ama devamlı yas tutulan bir yerde gülmek ne anlama gelir?

Bütün bu sorular için geçerli bir cevap var mı bilmiyorum. Tek bildiğim benim ve Gazze’deki herkesin acı çekiyor olması. Ama tüm bu sefaletin ortasında, herhangi bir yaşam belirtisine tutunuyoruz. Bu sevinç anlamına gelmeyebilir, ama kesinlikle hayatta kalmak anlamına geliyor.

Her zaman komik değil. Bazen gürültüye bürünmüş bir acı. Bazen kılık değiştirmiş bir korku ya da savaşta yaşamanın saçmalığına karşı alaycı bir tepki. Bir başa çıkma mekanizması veya bir savunma mekanizmasıdır. En azından bu, içimizde bir şeyin hâlâ yaşamak istediğinin kanıtı.

 

*Roaa Aladdin Missmeh, kitap okumayı seven ve kitaplarda huzur bulan Filistinli bir yazar. El-Ezher Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı ve Fransızca okuyor. Kelimelerin gücünün yıldızlar kadar sonsuz olduğuna inanıyor.

“Herkes anlatılması gereken bir hikâye ve ben de kendiminkini anlatmak için elimden geleni yapacağım.”

HABERE YORUM KAT