1. HABERLER

  2. HABER

  3. Savaşın gölgesinde kalan savaş
Savaşın gölgesinde kalan savaş

Savaşın gölgesinde kalan savaş

Ahmet Varol, Ukrayna-Rusya arasındaki savaş sebebiyle Müslüman coğrafyalardaki işgallerin unutulduğuna dikkat çekiyor.

15 Ekim 2022 Cumartesi 12:15A+A-

Ahmet Varol / Yeni Akit

Savaşın gölgesinde kalan savaş

Bu sıralar bütün dünya kamuoyunun dikkati Ukrayna’daki gelişmelere odaklanmış durumda. Özellikle Kerc Köprüsü’ndeki sabotajın ardından Rusya’nın, Ukrayna’nın altyapı tesislerini hedef alan saldırılarını artırması ve can kaybının yanı sıra büyük maddi hasarlara neden olan saldırılar gerçekleştirmesi tüm medya organlarının ilgisini üzerine çekti. 

Bu gibi durumlar işgalci siyonist rejim için “dumanlı hava” sayılıyor ve bir fırsat olarak algılanıyor. İşgalci siyonist bu tür fırsatlardan saldırı, yıkım ve cinayetlerini artırmak için yararlanıyor. O yüzden son günlerde Filistin’in Kudüs şehrinde, çevresinde ve Batı Yaka bölgesinde işgal güçleri tarafından tam anlamıyla bir savaş sürdürülüyor. Ama bu savaş Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde kaldığından çok fazla öne çıkmıyor, kamuoyunun dikkatini çekmiyor ve medya tarafından da fazla üzerinde durulmuyor. 

İşgal rejimi son dönemde özellikle Mescidi Aksa’yı hedefe yerleştiren ve burayı bir yahudi mabedine dönüştürmeyi amaçlayan planlarını hayata geçirmek için zemin ve şartları oluşturma çabalarını artırdı. Bunun için tüm fırsatları değerlendiriyor. Yahudilerin peş peşe gelen İbrani Yılbaşı (Roş Aşana), Yom Kippur (Keffaret Günü) ve Çardaklar Festivali (Sukot) günlerini değerlendirmek, bu günlerde onların Mescidi Aksa’ya baskın düzenlemelerini kolaylaştırmak için Kudüs’ü adeta polis, asker ve istihbaratçı üssüne dönüştürdü. 

İşgal güçleri yerleşimcilerin Mescidi Aksa’ya baskınlarını kolaylaştırma, onların güvenliğini sağlama alma iddiasıyla Kudüs’ün her tarafına askeri kontrol noktası kurdu ve Filistinli halkın hareketini iyice zorlaştırdılar. Onların bu baskısı üzerine geçtiğimiz Cumartesi günü Kudüs’ün kuzeyindeki Şuafat Mülteci Kampı’nın girişine kurulan askeri kontrol noktasında bulunan işgalci askerlere yönelik silahlı saldırı eylemi gerçekleştirildi. Bu eylemde bir kadın asker öldürülürken, biri ağır üç asker de yaralandı. 

İşgalci siyonist rejim bu tür olaylarda “toplu cezalandırma” politikasını devreye sokuyor. Bir bölgede herhangi bir eylem düzenlendiğinde o bölgedeki bütün Filistinlileri toptan mahkum ederek cezalandırıyor. Şuafat Mülteci Kampı’nı da kuşatmaya alarak burada yaşayan Filistinlilerin dışarıyla irtibatını kesti. Kampın tüm yollarını ve giriş kapılarını kapattı. Dışarıdan sağlık ekiplerinin ve ambülansların girmesini, gıda yardımı yapılmasını engelledi. Halkın kuşatmayı protesto etmesi üzerine de işgal askerleri onlara vahşice saldırdı. Saldırılar tabii günlerce çatışmalara neden oldu. Perşembe günü sadece bir kontrol noktası trafiğe açıldı. Ancak gerginlik ve kuşatma devam ediyor. Halk işgalcilere teslim olmayarak sivil itaatsizlik mücadelesiyle işgalcilere direnme kararı aldı. İşgal güçleri Şuafat Mülteci Kampı’nı kuşatmaya alırken yakınındaki Anata beldesinin ve çevredeki diğer bazı beldelerin de yollarını kapattı ve oralardaki halka da eziyet etti. 

Bunun üzerine Batı Yaka’nın muhtelif şehir ve kasabalarında Filistinli halk Kudüs halkına destek için protesto gösterileri ve boykot eylemleri düzenledi. Bazı üniversiteler kuşatmaya alınan yerlerdeki halka destek amacıyla öğretimi askıya aldı. Bazı şehirlerde iş yerleri kepenklerini kapatarak kuşatmaya alınan halka desteğini ortaya koymaya çalıştı.

Bunun üzerine işgal güçleri Batı Yaka bölgesindeki direnişi ve dayanışma eylemlerini kırmak amacıyla oralara asker takviyesi yaptı ve saldırılar düzenledi. İşgal güçlerinin baskınları ve saldırıları Cenin’de, Nablus’ta, Beytlahm’da, El-Halil’de ve Batı Yaka bölgesindeki daha başka şehirlerde çatışmalara neden oldu. İşgalcilerin saldırılarında birçok kişi şehit edildi veya yaralandı. Binlerce kişi göz yaşartıcı gaz bombalarının yaydığı kimyasal gazları teneffüs etmek zorunda bırakıldı ve bu yüzden birçokları sağlık sorunlarına maruz kaldı. 

Ancak Kudüs ve Batı Yaka’daki halk işgalcilerin saldırganlığı karşısında teslim olmayı değil direnmeyi, bütün zorluklara göğüs gererek vatanına ve haklarına sahip çıkmayı tercih ediyor.

HABERE YORUM KAT