1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Savaş ve yerinden edilme ortasında bir eğitim çadırı
Savaş ve yerinden edilme ortasında bir eğitim çadırı

Savaş ve yerinden edilme ortasında bir eğitim çadırı

​​​​​​​Evimiz yıkıldıktan sonra, barınak çadırımızı eğitimden mahrum kalan çocuklara ders vermek için bir sınıfa dönüştürdüm.

13 Ağustos 2025 Çarşamba 20:27A+A-

Ohood Nassar’ın WANN’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


2025 yılının Ocak ayı ortasında, yıkılmış evimizin yanındaki bir çadırda bir eğitim sınıfı kurdum. Evimiz 2023 yılının Kasım ayı ortasında yıkılmıştı — komşularımız böyle söylemişti. Evimiz bombalandığında, kalmak çok tehlikeli olduğu için teyzemin evine sığınmıştık.

Savaştan önce, UNRWA okulunda gönüllü olarak çalışıyordum ve ikinci sınıf öğrencilerine tüm dersleri veriyordum. Şimdi eğitim çadırım 100'den fazla öğrenciyi barındırabiliyor ve bu öğrencilerin hepsi 7 Ekim 2023'ten beri eğitimden mahrum kalmıştı.

Ondan önce, çocukların çoğu hala okullarına gidiyor, en sevdikleri sıralara oturuyor ve arkadaşlarıyla buluşuyordu. Ancak kısa süre sonra füzelerin sesleri onların dışarı çıkmasını engelledi.

Soykırımın başlangıcında, füzelerin sesini gök gürültüsü sandım, bu yüzden sadece yağmur yağacağından korkuyordum. Ancak bir süre sonra, bu gürültünün füzelerin sesi olduğunu anladım. Gökyüzü roketlerle doluydu. Korkuyordum. Korku beni ele geçirmişti. Hayatta kalamayacağımı düşündüm.

Bir gün öğrencim Muhammed'den hikâyesini anlatmasını istedim. Anlattığı hikâyenin sonunda başına gelenlerin korkunçluğunu ve ne kadar korktuğunu anlattı. Ona ve diğer öğrencilere itiraf ettim: “Ben de bunun fırtına sesi olduğunu, roket sesi olmadığını düşünmüştüm.” Herkes güldü ve hep birlikte tek bir sesle “Biz de bunun gök gürültüsü sesi olduğunu sanmıştık!” dedik.

Birlikte öğrenmek

Eğitim çadırım, öğrencilerimi kucaklayan ve onlara bilgi veren sıcak ve sevgi dolu bir yerdi. Derslerimin ardından her zaman oyun oynayarak öğrencileri rahatlatmaya ve sakinleştirmeye çalışırdım. Her hafta oyunlar ve top getirir, onlara müzik dinletirdim. Topu birbirimize atardık ve müzik durduğunda topu elinde tutan kişi soruları cevaplardı. Çadıra bir oyuncak panda da getirirdim; öğrencilerden pandayı tutarken hikâyelerini ve hayallerini paylaşmalarını isterdim.

Çadırımız, öğrenciler tarafından yapılan oyunlar ve resimlerle süslenmişti. Sıraları temiz ve beyazdı; ön tarafında küçük bir kara tahta vardı. Çadır küçük olmasına rağmen, öğrencilerimin hayallerini barındıracak kadar büyüktü.

Öğrencilerimin çoğu yetimdi ve Cibaliye'de mahsur kalmıştı. Acı çekiyorlardı ve tüm umutlarını kaybetmişlerdi. Kendimi onların duygusal iyileşmelerine destek olmaya adadım. Öğrenerek umut ve istikrar bulmalarına yardımcı olmak istedim. Savaşın hayallerini gerçekleştirmenin önünde bir engel olduğunu düşünüyorlardı, ama ben onları her zaman cesaretlendirdim ve hayallerini ifade etmeleri için teşvik ettim.

12 yaşındaki Hoda adlı bir öğrenci, doktor olmak istediğini, ancak savaş ve eğitiminin sona ermesi nedeniyle hayallerinden vazgeçtiğini söyledi. Üzgün ve kırık bir ses tonuyla konuştu.

“Sen koşullarından daha güçlüsün,” dedim ona. “Aramaya devam etmelisin, durmamalısın. Zor koşullara rağmen hayallerini gerçekleştirmek için çabalamalısın. Bu eğitim çadırı senin için bir okul.”

Bu dersi verirken, ben de kendi üniversite eğitimimi tamamlıyordum; hepimiz birlikte öğreniyorduk. Öğrencilerime, yorgunluğumuza rağmen Allah'ın bizi ödüllendireceğini ve sabırlı olmamız gerektiğini hatırlattım.

Kararlılık korkudan daha güçlüdür

Beş ay boyunca, amansız savaş ve bombardımana rağmen öğrencilerim derslerine devam ettiler. Kararlılığımız korkudan daha güçlüydü.

Mayıs ortasında, her gün yaptığım gibi eğitim çadırıma gittim. Bugünün dünden daha iyi olacağına dair umutluydum ve olumlu enerjimi öğrencilerimle paylaşmaya ve yaymaya çalıştım. Onlara iki yarışma düzenlemeyi planladığımı söyledim: İlki, Kuran-ı Kerim'den bir sure ezberlemelerini gerektiriyordu, ikincisi ise savaş sırasında yaşadıkları bir olayı anlatan gerçek bir hikâye yazmalarını istiyordu. Her iki yarışmanın galibine de değerli bir hediye sözü verdim: Kuran'ı en iyi ezberleyen ve en iyi hikâyeyi yazan.

Evime geri döndüm ve kaydettiğim dersleri toplamaya ve birkaç gün sonra yapılacak ara sınavlara hazırlanmaya başladım. Kardeşimin sesi beni durdurdu — bağırarak, İsrail ordusunun yanımızdaki evi tehdit ettiği için evi terk etmemi söylüyordu.

Aniden evimi ve anılarımı, eğitim çadırımı, öğrencilerimi ve onların hayallerini geride bırakarak, güvenli bir yer bulmak için bir yerden bir yere dolaşmaya başladım.

Üç gün sonra Gazze'nin batısına vardık ve öğrencilerimle iletişim kurmaya başladım; telefon numaralarını saklamıştım. İlk ulaştığım öğrencilerden biri, ailemin evini kiraladığı kompleksin aynı yerinde yaşayan Ahmed'di. Ona nasıl olduğunu ve arkadaşlarının nasıl olduğunu sordum.

Konuşurken ağlayarak şöyle dedi “Çadır benim okulumdu, hayatımın en güzel günlerini orada geçirdim ve şimdi onu kaybettik.” Ahmed, birçok ders ve hayali paylaştığımız yeri yakan yangını kendi gözleriyle görmüştü.

Böylece, hepimizin birlikte oluşturduğu sınıfımız olan çadırın yıkıldığını öğrendim. Kalbim parçalandı. Birlik ve umut yaratmak için kullandığımız çadırı kaybetmiştik.

Ahmed'e, gücümüzü toplayıp bu zorlu koşulları aşacağımızı ve başka bir çadır kuracağımızı söyleyerek onu teselli etmeye çalıştım. Ama benim de teselliye ihtiyacım vardı. Kendi acımı ve kederimi hissediyordum.

Şimdi, Gazze'nin batısındaki aşırı kalabalık bölgelerde, başka bir eğitim çadırı kuracak yerim ve kaynağım yok.

Bu kadar yorgun hissetmek, hayallerimi kaybetmek ve öğrencilerimin de hayallerini kaybettiklerini hissetmeleri çok acı verici — hepsi bu zorlu ve çetin zamanlarda Gazze'de yaşadığımız için.

 

* Ohood Nassar, Gazze'nin kuzeyinden bir çevirmen ve içerik yazarıdır. İslam Üniversitesi'nde Temel Eğitim öğrencisi olan Nassar, sınıfında birinci sırada yer almakta ve akademik başarısını sürekli olarak sürdürmektedir.

Doğa, deniz ve huzurlu ortamları seven Nassar, doğa ve gün batımı fotoğrafları çekmeye büyük bir tutku duymaktadır. Çiçekleri ve ağaçları çok sever.

Çocuklara eğitim verme alanını seçmiştir çünkü onların toplumun temeli, toplumun kurucuları ve geleceği daha iyi hale getirecek kişiler olduğuna inanmaktadır.

Ohood, şehitler ve Gazze'yi vuran yıkım hakkında hikâyeler yazıyor. Filistin şehitlerinin sadece sayılar olmadığını, her birinin bir hikâyesi, bitmeyen bir hayali ve onlara sıcaklık ve sevgi duyan bir ailesi olduğunu kanıtlamak için sesini dünyaya duyurmak istiyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum