1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Roma'dan Napoli'ye: Filistin dayanışmasının durdurulamaz dalgası
Roma'dan Napoli'ye: Filistin dayanışmasının durdurulamaz dalgası

Roma'dan Napoli'ye: Filistin dayanışmasının durdurulamaz dalgası

​​​​​​​Napoli'de Filistin sembolleri her yerde, sanki Filistin tüm bölge halkı için en önemli siyasi kaygıymış gibi şehrin dokusuna nüfuz etmiş durumda.

07 Ağustos 2025 Perşembe 21:13A+A-

Ramzy Baroud’un The Palestine Cronicle’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Roma'yı ziyaret ettiğimde, 1600 yılında Roma Engizisyonu tarafından acımasızca yakılan İtalyan filozof Giordano Bruno'ya saygı duruşunda bulunmak için Campo de' Fiori'ye uğramadan edemiyorum. Suçu, yerleşik dogmalara meydan okumak ve Tanrı ile evrenin sonsuz doğası hakkında özgürce düşünmeye cesaret etmekti.

Heybetli heykelinin altında dururken aniden garip bir gürültü koptu ve protestoculardan oluşan büyük bir grup yaklaştıkça sesler daha da yükseldi. Her yaştan düzinelerce insan hararetle tencere ve tavalara vuruyordu.

İlk şok ve ardından gelen kafa karışıklığının ardından, protestonun insanları Gazze'de yaşanan korkunç açlık konusunda uyandırmak için acil bir girişim olduğu anlaşıldı. Kısa sürede daha fazla insan kendiliğinden katıldı, bazıları alkışladı, protesto için kendi araçlarıyla hazırlıksız gelmişlerdi. Meydandaki lokantaların garsonları içgüdüsel olarak ellerini ses çıkarabilecek her şeye vurmaya başladı ve artan seslere katkıda bulundu.

Protestocular her adımda sayıları gözle görülür şekilde artan başka bir meydana doğru yürüyüşe geçmeden önce meydan bir anlığına durgunlaştı ve kolektif gürültüyle titreşti.

Roma'nın kalabalık sokaklarında, Filistin bayrakları dikkat çekici bir şekilde kamusal alanları işgal eden tek yabancı bayraklardı. Bayraklar elektrik direklerine asılıyor, sokak tabelalarına yapıştırılıyor ya da balkonların tepesinde gururla dalgalanıyordu.

Başka hiçbir ülke, başka hiçbir çatışma, başka hiçbir dava kamusal alanlara Filistin kadar derinlemesine nüfuz etmemiştir. Bu olgu tamamen yeni olmasa da, Gazze'de devam eden İsrail savaşı ve soykırımı, bu dayanışmayı inkâr edilemez bir şekilde güçlendirdi ve sınıf, ideoloji ve siyasi çizgilerin geleneksel sınırlarının ötesine şiddetle itti.

Yine de İtalya'da başka hiçbir yer Napoli ile kıyaslanamaz. Filistin sembolleri her yerde, sanki Filistin tüm bölge halkı için en önemli siyasi kaygıymış gibi şehrin dokusuna nüfuz etmiş durumda.

Bu canlı şehirde Filistinlilerle dayanışma konusunda özellikle büyüleyici olan şey sadece grafitilerin, posterlerin ve bayrakların çokluğu değil, Filistinli şehitlere, mahkûmlara ve hareketlere yapılan çok özel atıflardı.

Walid Daqqa, Shireen Abu Akleh ve Khader Adnan'ın resimlerinin yanı sıra, Filistin dışında, küresel bir izleyici kitlesi için büyük ölçüde tanıdık olmayan ayrıntılar olarak kabul edilebilecek şeylere göre uyarlanmış kesin talepler göze çarpıyordu.

Napoli nasıl oldu da Filistin söylemiyle bu denli iç içe geçebildi? Bu hayati soru İtalya'nın çok ötesinde yankı bulmakta ve dünya genelinde pek çok kent için geçerli olmaktadır. Filistin mücadelesinin daha derinlemesine anlaşılması ve Filistin halkının yaygın bir şekilde kucaklanmasındaki bu büyük değişimin, İsrail lehine yaygın ve amansız medya önyargısına ve Filistin yanlısı aktivistlerin Batılı hükümetler tarafından sürekli olarak sindirilmesine rağmen gerçekleşmesi dikkat çekicidir.

Siyasette kritik kitle, başlangıçta azınlık bir grup tarafından savunulan bir fikir kararlı bir şekilde ana akım bir meseleye dönüştüğünde elde edilir. Bu önemli değişim, fikrin göstermelik olmaktan çıkıp kamusal alanda gerçek ve somut bir etki oluşturmaya başlamasını sağlar.

Dünyanın pek çok toplumunda Filistin davası bu kritik kitleye çoktan ulaşmış durumda. Hükümet baskılarının tartışmayı hala kökünden bastırdığı diğer toplumlarda ise organik büyüme devam ediyor ve bu da kaçınılmaz ve köklü bir değişim vaat ediyor.

Ve bu, özellikle siyasi ve entelektüel sınıfları içinde çok sayıda İsraillinin korkulu rüyasıdır. İsrail gazetesi Haaretz'de 25 Temmuz'da yazan eski Başbakan Ehud Barak bir kez daha alarm verdi. “Siyonist vizyon çöküyor” diye yazan Barak, İsrail'in “Gazze'de bir ‘aldatma savaşı’ içinde sıkışıp kaldığını” da sözlerine ekledi.

İsrail'in yaygın Hasbara makinesi, Filistin'e yönelik artan sempati selini ve İsrail'in işlediği iddia edilen savaş suçlarına karşı yükselen öfke dalgasını durdurmak için durmaksızın çabalasa da, şimdilik odak noktası, küresel kınama ve öfkenin yüksek bedeli pahasına bile olsa Gazze'nin imhasını zorlaştırmaya sabitlenmiş durumda.

Ancak savaş nihayet sona erdiğinde, İsrail şüphesiz Filistinlileri bir kez daha şeytanlaştırmak ve kendisini –‘sözde demokrasisini’ ve ‘kendini savunma hakkını’- yüceltmek için sayısız yeni yollara başvurarak elinden gelen tüm çabayı gösterecektir.

Filistinlilerin sesinin uluslararası alanda artan inandırıcılığı nedeniyle İsrail şimdiden Gazze'yi suçlayarak İsrail'i dolaylı olarak savunan Filistinlileri kullanmaya ve ‘her iki taraf’ için de mağdur rolünü oynamaya çalışıyor. Doğrudan derin bir kafa karışıklığı oluşturmayı ve Filistinlileri birbirine düşürmeyi amaçlayan bu sinsi taktik gelecekte katlanarak artmaya hazırlanıyor.

Filistinliler, Araplar ve dünya çapındaki tüm adalet destekçileri, İsrail Hasbara'sını kesin olarak yenilgiye uğratmak için bu kritik fırsatı acilen değerlendirmelidir. İsrail'in yalan ve aldatmacalarının bir kez daha küresel sahnede Filistin'e ilişkin söylemi belirlemesine izin vermemelidirler.

Bu savaş her yerde şiddetle sürdürülmeli ve ne bir parlamento, ne bir üniversite, ne bir spor etkinliği ne de bir sokak köşesi olmak üzere tek bir alan bile terk edilmemelidir.

Giordano Bruno çok korkunç ve acı verici bir ölüme katlandı, ancak derin inançlarından asla vazgeçmedi. Filistin dayanışma hareketinde bizler de, ne kadar zaman, enerji ve kaynak gerektirirse gerektirsin, Filistinlilerin özgürlüğü ve savaş suçlularının hesap vermesi için mücadele etmekten geri durmamalıyız.

Filistin nihayet tartışmasız bir küresel dava haline geldiğine göre, Gazze soykırımının Filistin trajedisinin son ve acı verici bölümü olması için özgürlük yürüyüşünün devam etmesini sağlamak üzere tam bir birliktelik şarttır.

 

*Ramzy Baroud, gazeteci ve The Palestine Chronicle'ın editörüdür.

HABERE YORUM KAT