
“Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğrulukla çıkmamı sağla"
Ve şöyle niyaz et: “Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğrulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir güç ver!” (İsra/80)
وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْن۪ي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْن۪ي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَص۪يرًا ﴿٨٠﴾
80- Ve şöyle niyaz et: “Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğrulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir güç ver!”
Bu, yüce Allah’ın elçisine öğrettiği bir duadır. Bir yere girerken ve bir yerden çıkarken doğruluk ilkesinden şaşmamaya ilişkin bir duadır bu. Bütün bir yolculuğun hepsini kuşatmaktadır. Sarsılmaz tutum, gönül huzuru, içe ve dışa yönelik temizlik ve samimiyet gibi etkileri bulunmaktadır.
“Bana kendi katından destekleyici bir güç ver.”
Yeryüzü otoritelerine, güçlerine ve müşriklerin kuvvetlerine karşı üstün gelmemi sağlayacak bir kuvvet ve heybet ver. “Kendi katından” ifadesi Allah’a yakınlığı, bağlılığı, doğrudan onun yardımından destek almayı ve O’nun himayesine sığınmayı ifade eder.
Dava sahibinin Allah’dan başka bir yerden güç alması mümkün değildir. Allah’ın gücü dışında başka bir şeyle korkutması da düşünülemez. Bazan dava, nüfuz ve iktidar sahiplerinin kalplerini fethederek kendisine bağlar, onlar da davaya asker ve hizmetçi olup kurtulurlar. Yalnız hiçbir dava, nüfuz ve iktidar sahiplerine askerlik yaparak kurtulamaz başarıya ulaşamaz. Dava, Allah’ın davasıdır. Ve işte bu dava, iktidar ve otorite sahiplerinin çok üstündedir.
FİZİLALİL KUR’AN
Bu dua Hicret'in yaklaştığını açıkça göstermektedir. Bu nedenle Allah, Peygamberi'ne (s.a) şöyle bir uyarıda bulunmaktadır: "Nerede ve ne durumda olursan ol, hakkı takip etmelisin. Eğer bir yerden hicret edersen, hak yolunda hicret etmelisin ve nereye gidersen hak için gitmelisin."
Yani, "Bu bozulmuş dünyayı ıslah edebilmem için ya bana bir güç ve yetki ver, ya da devletlerden birini benim yardımcım kıl." Çünkü sapıklığı, günahkarlığı kontrol etmek ve adaleti uygulamak için güç gerekir.
Hasan Basri ve Katade de bu ayeti böyle tefsir etmişlerdir. Büyük müfessirlerden İbn Cerir ve İbn Kesir de bu görüştedir. Bu görüş Hz. Peygamber'in (s.a) bir hadisi ile de desteklenmektedir: "Allah Kur'an ile yok edilemeyen kötülükleri sultan (güç) ile yok eder." Bu, İslâm'a göre ıslah için siyasî gücün gerektiğinin bir delilidir. Çünkü sadece uyarı ve tebliğ islah için yeterli değildir. Bunun yanısıra, Allah kendi dininin ikame edilmesi ve kanununun uygulanması için Peygamber'ine bizzat bu duayı öğrettiğine göre, güç sahibi olmayı istemek sadece helâl değil, aynı zamanda övülen bir harekettir ve bunun dünyevi bir istek olduğunu söyleyenler büyük bir yanılgı içindedirler. Gerçekte asıl "dünyevi" olan şey, kişinin kendi çıkarı için güç kazanmayı isteyip arzulamasıdır. Şayet cihad için kılıç taleb etmek yanlış değilse, ilâhi hükümler için güç taleb etmek de yanlış değildir.
Evet dualarımızı sadece Allah’a yapmalıyız. Dualarımızı kabul etme gücüne sahip olan sadece Allah’tır. Biz nerede, hangi konumda olursak olalım, nereye girersek girelim, nereden çıkarsak çıkalım hep bizi rızasına uygun olarak girdirip çıkarması için Rabbimize dua edeceğiz. Çünkü bulunduğu ortamda, yeryüzünde Allah’ın egemenliğini, İslâm’ın otoritesini gerçekleştirmek zorunda olan müslümanın güç ve kuvvete ihtiyacı vardır. Bir yerde Allah’ın dinini hakim kılmak için elbette sadece tebliğ ve uyarı yeterli olmayacaktır. İşte bu duayı peygamberine ve onun şahsında bizlere öğreten Rabbimiz bu gücün önemine de dikkat çekmektedir.
TEFHİMUL KURAN











HABERE YORUM KAT