1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Özgürlük değerlidir ama kurtuluş hala bir hayaldir
Özgürlük değerlidir ama kurtuluş hala bir hayaldir

Özgürlük değerlidir ama kurtuluş hala bir hayaldir

Bir Filistinli olarak Suriye halkının sevincinin derinliğini çok iyi anlıyorum. Umarım bu sevinci kalplerine yakın tutarlar ve ellerinden kayıp gitmesine izin vermezler.

28 Ocak 2025 Salı 22:40A+A-

Ghada Hania’nin electronicintifada’da yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.

 

Aralık ayında Malezya'da televizyonda Şam, Dera, Humus ve Suriye'nin diğer şehir ve köylerindeki büyük kalabalığı izlerken özgürlüğe karşı büyük bir özlem duydum. Yıllarca süren baskının ardından insanların yüzlerindeki sevinç beni derinden etkiledi.

Bir Filistinli olarak Suriye halkının sevincinin derinliğini çok iyi anlıyorum. Umarım bu sevinci kalplerine yakın tutarlar ve ellerinden kayıp gitmesine izin vermezler.

Halkınızın yerinden edilmeye, açlığa, acımasız katliamlara, hapse ve işkenceye maruz kaldığına tanık olduğunuzda, hayat karanlığa gömülür. Bu gerçek acının özüdür. Yavaşça ve acımasızca boğulmak gibi bir his.

Fiziksel olarak şu anda Gazze'deki ailemden uzaktayım. Yine de kalbim orada, halkımın ve sevdiklerimin arasında dolaşmaya devam ediyor. İsrail'in soykırım savaşı bizi zihinsel ve duygusal olarak harap etti. Uzaktan izleyenler, bizlerden normal hayata devam etmemizi bekliyorlar. Ancak böylesine büyük bir acı karşısında hayat nasıl normal hayata dönülebilir ki?

Soykırım sırasında Gazze'de her gün bir annenin çocuğunu, bir kadının kocasını kaybettiğini ve binlerce çocuğun yetim kaldığını anlayamıyorum.

Burada insanlar normalde kolayca tedavi edilebilen hastalıklara yenik düştüler.

Geri kalanlar ise “bir gün daha yiyecek ve su bulma” mücadelesi olduğu bir hayatın içinde sıkışıp kaldı.

Gazze'de insanlar ateşkesi kutlamak için değil, yas tutmak için bekledi. Doyasıya ağlamak, sevdiklerinin mezarlarını açmak, nihayet huzur içinde yatabilmeleri için bedenlerinden geriye kalanları özenle düzenlemek için. Başlarına gelen kâbusu sindirmek için. Bir sonraki anın ne getireceği korkusu olmadan birbirlerini kucaklamak için.

İşkence

Suriye hapishanelerindeki insanların sosyal medyada paylaştığı videolara ve tanıklıklara tanık olduktan sonra, İsrail işgal hapishanelerinde çürüyen binlerce Filistinliyi ve katlandıkları koşulları düşünmeden edemiyorum; yetersiz gıda, belgelenmiş işkence vakaları ve hücre hapsinin ezici yalnızlığı.

Düşüncelerim, ateşkes anlaşması kapsamında bazılarının serbest bırakılmasını beklerken bile oğullarının, kardeşlerinin ve kocalarının belirsiz akıbeti nedeniyle yürekleri her zamankinden daha fazla korkuyla dolu olan annelere, kız kardeşlere ve eşlere yöneliyor.

Sevdikleri enkaz altında kalan, toplu mezarlara gömülen ya da İsrail'in saldırganlığından kurtulamayan mezarlıklarda toprağa verilenleri düşünüyorum.

Bazı insanlar varlıklarına dair hiçbir iz bırakmadan tamamen ortadan kayboldular.

Onları sonsuza dek kaybetmeden önce son bir veda öpücüğünden bile mahrum bırakılmak ne kadar dayanılmaz.

Gazze'deki yaşayan ölüleri, evlerini, anılarını, hayallerini, geçim kaynaklarını ve en acısı da sevdiklerini kaybedenleri düşünüyorum. Kayıplar saymakla bitmez.

Yaralıları düşünüyorum: gözünü, bacağını ya da elini kaybedenleri, felç olanları ya da yanık izleri taşıyanları.

Gazze gibi güzel bir şehrin nasıl olup da küle ve moloza dönüştüğünü anlayamıyorum. Bir zamanların canlı yolları, hareketli üniversiteleri, camileri ve kiliseleri, yemyeşil bahçeleri, cıvıl cıvıl alışveriş merkezleri, bereketli tarım arazileri, hareketli pazarları ve değerli tarihi mekanları şimdi harabeye dönmüş durumda.

Travma

Biz iyi değiliz.

Parçalandık, güney ve kuzey arasında dağıldık ya da evimize hiç benzemeyen yabancı topraklara sürüldük.

Kız kardeşim Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşıyor. Kocası ve üç çocuğuyla birlikte açlığa, dehşete ve sürekli korkuya tanık oldu. Altı ay boyunca onu arayamadım.

Annem, babam ve diğer kardeşlerim güneyde. Annemi arardım ve bana her zaman kuzeydeki kız kardeşimi ne kadar özlediğini, onun sağlığı ve ruhsal durumu için ne kadar endişelendiğini söylerdi.

Sosyal medyada zaman zaman ortaya çıkan mahkûm listelerini okumaya devam ediyorum. Bazı isimleri tanıyorum - komşular, kuzenler, tanıdıklar. Tanıdığım birini bulma umuduyla listeyi okuyorum, böylece ailelerine sevdiklerinin hala hayatta olduğunu söyleyebilirim.

Aynı zamanda şehitlerin isim listesini de okuyorum, herhangi birini tanımaktan çekinerek.

1948'de işgal edilen ve boşaltılan köylere geri dönme umudumu kaybettim.

Ailem Aşkelon yakınlarındaki El Cura köyünden ama büyükannem ve büyükbabam bu nakba'ya tanık olmadan önce vefat ettikleri için şükrediyorum. Büyükannem bize 1948'de ailemizden çalınan evlerin ve toprakların hikâyelerini anlatırken öldü. Şimdiye kadar ne onun acısını tam olarak anlayabildim ne de yüreğindeki öfkeyi hissedebildim.

Şimdi ailem, atalarımın 1948'de zorla yerleştirildiği Gazze Şehri'ne geri dönmeyi istemek zorunda bırakıldı.

İşgal hayallerimizi elimizden aldı, onları biraz su ya da bir parça ekmek için minnettarlığa indirgedi.

Hepimiz travma geçiriyoruz - doktorlar, hemşireler, öğretmenler, öğrenciler, sivil savunma üyeleri, ev hanımları, babalar, geri kalan herkes.

Tüm ailesini aynı anda kaybeden bir komşum var. O kadar utandım ki gözlerinin içine bakamadım. Başsağlığı dilemek için bile cesaretimi toplamam uzun zaman aldı.

“Özgürlük” çok değerli bir kelime. Ne zaman özgürleşeceğimizi bilmiyorum. Topraklarımın işgalden kurtulduğunu ne zaman göreceğimi de bilmiyorum.

Ama her Filistinli ve dünyadaki tüm ezilenler için özgürlük istiyorum.

 

*Ghada Hania, Gazzeli bir içerik yazarı ve çevirmen, şu anda Malezya'da yaşıyor.

HABERE YORUM KAT