1. YAZARLAR

  2. Zuhal Sancaklı

  3. Srebrenica Defninde Eli Kanlı Bir Barışsever!

Srebrenica Defninde Eli Kanlı Bir Barışsever!

Kasım 2003A+A-

2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük genosite uğramış, tüm erkeklerinin toplanıp birkaç gün içinde 10.000 kişinin öldürülmesi ile tarihe geçen Bosna'nın Srebrenica şehrinde, bir Eylül gününde, toplu mezarlardan çıkan binlerce ceset arasından kimliği tespit edilen 107 kişinin cenaze töreni dolayısıyla yapılan programa yerli yabancı birçok diplomat katıldı. Bunun yanı sıra birçok dernek temsilcisi, imamlar ve müftüler, başka ülkelerden gelen sivil toplum örgütleri ve daha nice meşhur kişilerin katıldığı bu programı asıl ilginç kılan ise dünyanın zulüm önderi Clinton'un da açılış için programa davet edilmesi.

Reisul ulema Mustafa Ceric'in bu tercihi bazı çevrelerde tartışmaya neden oldu ise de sonucu değiştiremedi. Reisin Batı'ya dönük politik düşünce yapısını bilenleri ise bu tercih zaten şaşırtmamıştı. Clinton, Bosna'da savaşı durdurmuş kişi olarak anılarak bir nevi kahraman muamelesi görüyordu. Kahraman Clinton'un, program boyu, katliam anlatımlarından duygulanması görülmeye değerdi.

Müslümanların şu anki siyasi lideri ve Aliya İzzetbegoviç'in sağ kolu Süleyman Tihic sözü alarak, 11 Temmuz'dan 13'üne kadar 1995 yılında, BM'nin koruma zorunda bulundukları halde Srebrenica ve Jepa bölgesinde öldürülen ya da kaybolan 10.000 kişinin sadece Boşnak ve Müslüman oldukları için öldürüldüklerini hatırlattı. Koruma görevini yerine getirmeyen BM'nin katliamdan sorumlu olduğunu söyleyen Tihic, o dönemin ABD BaşkanıCGlinton'a savaşın durdurulması konusundaki kararlılığından dolayı teşekkür etti.

Clinton ise konuşmasında, bu dehşet suçu unutamadıklarını ve genosite maruz kalan masum insanlara karşı vazifelerini yaptıklarını anlatarak, "Srebrenica, Avrupa'da genositin sonunun başlangıcıdır." dedi. NATO'nun müdahalesiyle savaşın durdurulduğunu söyleyen Clinton'a kimse çıkıp, savaşların barışla sonuçlandırılması için katliamlar ve genositlerin mi beklenmesi gerektiği sorusunu sorma girişiminde bulunmadı.

Tarih boyunca Sırp, Hırvat ve Müslümanların birlikte yaşadıklarını ve tekrar yaşayabileceklerini vurgulayan Clinton, adil ve sürekli bir barışın ikame edilmesi vazifesinden bahsetti. Öldürülen masum insanlara karşı vazifenin ancak onların çocuklarına, normal ve barış içerisinde bir hayat bırakarak yerine getirilebileceğini söylerken Clinton'un, barış kelimesine hangi anlamı yüklediğini anlamamız için herhalde, İsrail-Filistin barış görüşmelerini hatırlamamız yetecekti.

Clinton'un, "Umuyorum ki Srebrenica adı, dünyadaki her çocuğa, inancı ve etnik özelliğinden sahip olduğu gururun, kendisinden farklı olduğu için başkalarını öldürmesine izin vermediğini öğretir." sözleri bir zamanlar temsil ettiği ülkesinin kendi hükümeti döneminde bile, kendi gibi olmayan her ferdi öldürmeyi kendine vazife bilen İsrail'in bir numaralı dostu olduğu gerçeğini örtebilir mi?

Programın başından sonuna kadar son derece duygusal görünmeye gayret eden ve bize Kur'an'dan ders vermeyi de ihmal etmeyen barış(!) taşıyıcısı Clinton, barış kelimesini farklı cümleler içinde yenileyerek barışın getirilmediğini ve zulmün asla temize çıkarılamayacağını bilmelidir,

Bir saymaya başlasak aynı anda on bine kadar sayamayacağımız sayıda insanı birkaç günde öldüren Sırp askerleri ve buna sükutuyla onay veren BM, hala hak ettikleri muameleyi görmemişken hangi barıştan bahsedebiliriz?

Program bitiminde Clinton'la tokalaşmak için kalabalığın içinden elini uzatan yüzlerce insan ise, hangi bilinç düzeyinde bulunulduğunun göstergesiydi.         

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR