1. YAZARLAR

  2. Fevzi Zülaloğlu

  3. Sekine ne zaman iner?

Sekine ne zaman iner?

Ağustos 1995A+A-

"Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar Allah'a ve Rasulü'ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar sadık olanların ta kendileridir." (49/Hucurat, 15)

GİRİŞ:

Hayat, müminler için bir sınav alanıdır. Çeşitli şekillerde denendiğimiz bu alanı, imanın gereğine göre değiştirmek, ıslah etmek, dönüştürmekle yükümlüyüz. Bu görevin başarısı toplu bir eylemliliği de içerir,

İslam'ın bireysel veya toplu tanıklığını yapmak, gerçek anlamda müslümanca bir hayat sürdürmek, öyle kolay bir iş değildir. Bu zorlu, çileli ama sonunda ferahlığa (dünyada fethe, uhrada cennete) çıkan yolda, zulme, şirke, tuğyana bulaşmadan yürüyebilmek gerçekten zor bir iştir. Ancak ilahi takdir her zorlukla beraber bir kolaylık da indirmiştir. {94/İnşirah, 5). Bu ilahi güvenceyi bilmek ve rabbani yardımlar ummak, müminlerin güç kaynağıdır. Fakat Allah'ın gaybi yardımları bir ölçüye (sünnetullaha) göre gelmektedir. Yani Allah'ın rızası oturanlarla beraber değildir. Bir başka ilahi ölçü de uğrunda bedel ödenmeyen bir mücadelenin kısır kalmasıdır.

Müslüman birey ve topluluklar inançlarını ve eylemlerini Allah'ın rızasına uygun bir zeminde kurarlarsa Rasulullah'a yapılan ilahi yardımlara benzer yardımlarla desteklenirler. Sıkıntı ve güçlüklerden felaha ulaşırlar. Bütün mesele Allah'ın iradesine aykırı uzlaşmalara girmeden, boyun eğmeden, ölüm pahasına onurlu bir dirençle, kafirlere; "Sizin dininiz size benim dinim de bana" diyebilmek, müşriklere; "Her tür şirkinizden beriyim" tavrını gösterebilmektir. Yani tağuta asla itaat etmemek, sadece Allah'a secde etmek, O'na yaklaşmak, ağyardan uzaklaşmak; Allah'ın emrettiği gibi dosdoğru olmak, mücadelenin zorlukları karşısında eğilip bükülmemek, destek almak için tağuti güçlere sığınıp onları dost edinmemek gerekmektedir (2/Bakara, 256).

Bu ilkeleri koruyan mümin birey ve topluluklara ilahi yardımların yetişmesi sünnetullah gereğidir. Peygamberlere verilen mucizeler dışında, tüm müslüman cemaatte etkisi hissedilebilir gaybi yardımlar yapılması, Rasulüllah'ın mücadelesinde de örneklerini gördüğümüz üzere Allah'ın değişmez yasalarındandır. İşte bu gaybi yardımlardan en meşhuru da Allah'ın görünmez askerlerle sekine indirmesidir.

Biz bu makalemizde muhkem nasslar çerçevesinde Kur'an-ı Kerim'de yer alan ilahi yardımların, özelde sekinenin nebevi mücadele seyrindeki anlamını ve bizim için önemini izah etmeye çalışacağız. Sekine'nin ıstılahta, Kur'an'da, hadislerde ve ekollerde hangi anlamlarda kullanıldığını ifade etmeden önce bir gerçeğin altını çizmede fayda mülahaza ediyoruz. Kur'an-ı Kerim'de yer alan her bilgi, emir, hüküm, kıssa, olay evrensel bir anlam taşır. Kur'an'da yer alan olay ve olgulara, kıssa ve ilahi yardımlara indiği dönemki tarihsel koşulların ürünü olarak bakmak, klasik ve modern inkarcılığın bilinen tavrıdır. Ancak yaşadığımız coğrafyada dinle ilgili söz söyleyen bazı akademisyenler, Kur'an'ın müminler için yaşayan, önderlik, örneklik eden ışıklarını tarihsellik yaftasıyla karartma gayreti içerisine girebilmektedirler. Oysa Kur'an-ı Kerim tarihsel bir metin değil, ilahi bir bildirge, evrensel bir mesajdır. Kur'an'ın tarihsel bir metin olmadığını söylemek, ayetlerin nüzul ortamını önemsememeyi, ilk hitap çevresini teşkil eden zemini dikkate almamayı da gerektirmez. Bu yönüyle Rasulüllah ve yanındaki güzide müminler topluluğu için ilahi bir yardım olan sekine ne anlam ifade ediyorsa 1415 yıl sonra bizim için de aynı anlamı ifade etmektedir.

O halde sekine kavramına Kur'ani bir içerik kazandırmak, sahih bir eksen üzerine oturtmak ve ondan yararlanmak, tıpkı Rasulullah'ınki gibi cihadımızın fetihle sonuçlanması açısından önemlidir.

Sekine ruhun öznel bir hali, içsel ahlakın bir vasfı mıdır?

Yoksa Allah'ın seçkin kullarına gönderdiği maddi, hakiki, nesnel, dış yüzü ile görülebilir, hissedilebilir, tezahürleri olan bir yardım mıdır?

Saadet asrında Rasul ve müminler üzerine Allah'ın indirdiği sekine'den anlaşılan neydi? gibi sorular üzerinde durmak gerekmektedir. Yoksa bu makalenin amacı sekine kavramının kimilerince yapıldığı gibi İbranice ya da Arapça kökten gelip gelmediğini tartışmak değildir.1

Semantik Açıdan "Sekine" Kavramı

Sekine; "ruh ve kalp dinginliği, ruhun enfusi hali, iç barış, huzur, özgüven, akıl, yatışmak, ağrı ve kızgınlıkların dinmesi, korkunun sona ermesi, hareketten sonra durgunluk, yerleşmek" anlamlarına gelmektedir.2

Ayrıca yardım, itminan, vakar, seyir ve harekette temkinli oluş, rahmet, heybet; ateş, bulut, ışık gibi hisler ile idrak olunabilecek işaretler anlamında da kullanılmıştır.3

Bu tabir ve türevleri kendilerine sekine atfedilen, vakar vehmedilen veli! kimselerle ilgilendirildiği gibi, bazı mukaddes yerlerin tavsifinde de kullanılmıştır. Örneğin Medine'nin bir adı da "Miskine"(dinginlik bulma yeri)dir.4

Kur'an-ı Kerim'de Sekine

Sekine kavramı Kur'an-ı Kerim'de altı ayette geçmektedir. Şimdi bu ayetleri tek tek inceleyerek bütüncül bir sonuca varmaya çalışalım.

a- "Peygamberleri onlara (şöyle) dedi: Onun hükümdarlığının belgesi, size tabutun gelmesi onda Rabbiniz'den bir sekine ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (2/Bakara, 248) Bu ayette sekine gerçek, görülebilir, objektif bir realite olan tabut ile alakalandırılmıştır. "Musa ailesinin geriye bıraktığından bir kalıtıntı" diye ifadelendirilen Musa ve Harun (as)'ın muhafaza edilmiş hatıralarını bulmaktan meydana gelen mutluluk sekine diye isimlendirilmiştir. Buna göre sekine; görülür, müşahede edilebilir bir nesne değil, görülür, müşahede edilebilir bir nesneyi bulmaktan meydana gelen kalbi tatmin ve teskin edici husus, ferahlık veren sevinçtir.

b- "Sonra, Rasulullah'ın ve müminlerin üzerine sekine indirdi. Sizin görmediğiniz askerler indirdi, ve kafirlere azap etti. İşte kafirlerin cezası budur." (9/Tevbe, 26)

c- "Eğer Ona (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzüne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah Ona sekine indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfre sapanların da kelimesini (küfür çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (9/Tevbe, 40)

Tevbe suresi 26. ayette bütün müminleri kapsayacak şekilde, 40. ayette ise, Allah Tealanın Peygamberimizin yerine getirmeye çalıştığı elçilik görevini gaybi yardımlarla kolladığı ifade edilmektedir. Her iki ayette de geçen "görmediğiniz askerlerle destekledi" vurgusu, gözle görülmeyen ama kalple hissedilen, bilinçlerde tezahür eden bir durumu anlatmaktadır. Tevbe 26'nın nuzül ortamı Hüneyn günü, Tevbe 40'ın nuzül ortamı ise hicret esnasıdır.

d-" O, imanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine sekine indirdi. Göklerin ve yerin askerleri Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (48/Fetih, 4)

e- "Allah şu müminlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana biat ediyorlardı. Allah onların gönüllerinden geçeni bildiği için onların üzerine sekine indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi," (48/Fetih, 18)

f- "O zaman inkar edenler, kalplerinde öfke gayreti, o cahiliyye öfke ve gayretini koymuşlardı, Allah da elçisine ve müminlere sekine indirdi; onları takva kelimesine bağladı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler, Allah her şeyi bilendir." (48/Fetih, 26)

Fetih suresinde geçen bu üç ayete göre, sekine ile "imanın artması", sekine ile 'takva kelimesine bağlılık", sekine ile "layık olma" arasında doğrudan bir bağıntı vardır.

Ayetlerin nüzul ortamı dikkate alındığında, Allah Teala'nın Hudeybiye öncesi Peygamberimize biat eden müminlerden razı olduğu, onların kalplerinde geçenleri, yani o güç durumda içlerinden geçen sıkıntılı durumları, kuşkuları bildiği, indirdiği sekine ile gönülleri yatıştırdığı ve kendilerine "yakın bir fetih" nasip ettiği ve ilerde de daha birçok ganimet lütfedeceği müjdesi yer almaktadır. "Allah onların gönüllerinden geçeni bildi" ifadesi Hudeybiye'deki durumun güçlülüğünü, müminlerin gönüllerinde üzüntü ve tereddütler uyandığını göstermektedir. İşte Allah Teala müminlerin gönüllerine sekine (iç huzur, dinginlik, özgüven) indirerek onları sıkıntılardan kurtarıp kalbi inşiraha kavuşturmuştur.

Saadet asrı müminleri Medine'den çıkarken savaşmak için değil, umre yapmak için çıkmışlardı. Ruhen ve fiilen savaşa hazır değillerdi. Sonra yolda kendilerini ok ve taş yağmuruna tutan Kureyşliler'le karşılaştılar. Karşılık verememekten dolayı kalplerinde yoğun bir kızgınlık ve sıkıntı oluştu. Böyle bir zeminde peygamberimiz ani olarak savaş kararı aldı ve bu yeryüzündeki tek müminler topluluğundan biat talep etti. Rasulüllah'a kayıtsız biat edildi. Ancak müminler cemaatinin bazı bireyleri heyecan ve infial hali gösteriyorlar, huzursuzluk duyuyorlardı. Çünkü maddi avantajlar Kureyş'ten yanaydı. Evlerine yakındılar ve arkalarında da civardaki müşrik kabileler yer alıyordu. İşte bu ortam müminlerde hamasi duygular meydana getiriyordu. Allah Teala büyük İslam ümmetinin nüvesini, indirdiği sekine ile güvene kavuşturmuş, böylece tepkisel davranışlar göstermekten alıkoymuş, imanın coşkusu etrafında tutarlı, istikrarlı bir zeminde tutmuş, onlara yönelecek maddi ve manevi tehlikeleri, tehditleri savuşturmuştur. Tevhidin nuru ile yürekleri kıpır kıpır olan hamaset ve heyecan dolu, imkansızlıklarla boğuşan kızgın gönüller, üzerlerine ağır ağır inen sekine ile heyecanlarını yenmişler, Peygamberimizin önünde durarak sabır ve teslimiyetle itaat etmek üzere duygularını zabdetmiş, yeryüzünde adalet için savaşan tek mücadelenin sönmemesi için biatla kenetlenmişlerdir.

Böylece müslümanların sabır, direnç, ihtiyat ve tevhide bağlılıkla yürüttükleri zorlu mücadele, Allah'ın indirdiği sekinenin meydana getirdiği ivme ile hak ettikleri, layık oldukları5 takvaya bağlılık yolunda yeni bir aşamaya girmiştir: Fetih aşaması. Tebliğle, hicretle, cihadla süregiden bir mücadeleye Allah'ın gaybi yardımlarda bulunması (sekine gibi)nın O'nun değişmez yasalarından olduğunu görüyoruz. Ancak burada bir hususun atlanmaması gerektiğine inanıyoruz. Fetih suresi 26. ayette geçen Allah'ın yardımının gerekçelendirildiği "layık ve ehil olma hali". Bu şart da gösteriyor ki, toplumsal eylemlerin faili yine toplumsal iradedir. Allah'ın müdahaleleri toplumsal iradenin harekete geçmesiyle eş zamanlıdır. Yoksa hak etmeyenlere sınav alanımız olan dünyada bile Allah'ın yardımları söz konusu değildir.

Bu ayet-i kerimelere göre sekine, insanların öznel bir ruh hali değildir. Allah'tan gelen apaçık bir gerçekliktir, gözle görülemez ama etkisi yaygın bir şekilde hissedilir. "Görünmez askerlerle destekledik" ifadesi, bütün modernist ve pozitivist yorumları bertaraf edecek niteliktedir. Buna rağmen insan iradesini önemsemek, vurgulamak adına bazı araştırmacılar, sekine gibi gaybi yardımlara insanların öznel bir ruh hali anlamında yaklaşmak zaafını gösterebilmektedirler.6

Sekine İle İlgili Görüşler

Bir çok hadiste Kur'an-ı Kerim'de olduğu gibi sekineden Allah'ın indirdiği bir yardım olarak söz edilmiştir.7 Buhari'de geçen bir hadiste sekine ile haya arasında birebir ilişki kurulmuştur.8 Sekine kimi hadislerde de müminlerin işlerinde, eylemlerinde tepkisel davranmamaları gerektiği anlamında kullanılmıştır.9

Hadislerdeki bir başka kullanım ise sekineden namaz esnasında müminlerin üzerinde bulunması gereken bir vasıf olarak bahsedilmesidir.10

Birçok hadiste sekinenin inişi ile Kur'an okumak arasında bağ kurulmuştur.11 Ancak bu okuma parmak hesabı sevap kazanmak amacıyla (teberrüken) bir okuma değildir. Sorunlarımızın çözümü için Kur'an'a yönelmektir. Şüphesiz sorunlarımızın Kur'an'la çözüme kavuşturulması, kalplerimizde bir dinginlik meydana getirecektir. Bu, Allah kelamı olan Kur'an-ı Kerim'i okumanın müslümanların üzerinde meydana getireceği yaygın bir etkidir.

Kur'an'ın hiçbir ayetinde sekineden gözle görülür, müşahede edilebilir bir olgu olarak söz edilmediği halde cahiliyye şiirinde ve bazı rivayetlerde maddi ve görünen bir şeye delalet edecek şekilde ele alınmıştır.

Cahiliyye arapları insanları kuşatan beşer üstü kudretlere hayvani şekiller vermiş, onları somutlaştırmışlardır. Cinleri her çeşitten vahşi hayvan şeklinde tasvir etmişlerdir. Örneğin tilkiyi cinlerin binek hayvanı olarak telakki etmişler, onun avlanmaması gerektiğine inanmışlardır. 12 Böyle bir dünya görüşü ve eski müşrik telakkilerden mülhem olarak Peygamberimiz de efsanelere konu edilebilmiştir. Bu durumdan sekine kavramı da gerekli nasibi almış, anlam kaymalarına uğramıştır. Efsanelerden birine göre, Hz. peygambere melekler tarafından kalp ameliyatı yapılmıştır. Hz. Muhammed'in kalbini temizleyen iki melekten biri beyaz kedi şeklindeki sekineyi onun kalbine koymuştur! Dikkat edildiği üzere burada sekineden gözle görülür, müşahede edilir bir olgu olarak söz edilmiştir.13

Taberinin tefsirinde geçen bir rivayette de sekineden kedi başı gibi bir başı olan, yakut ve zebercetten cin telakkisine benzer bir nesne anlamında cahiliyye araplarının tasviri olarak bahsedilmiştir.14

Buhari'den rivayet edilen bir hadise göre sekinenin temsil ettiği şey, tamamen kavranabilir bir tasvir, yani bulut şeklinde nitelendirilmiştir.15 Oysa Kur'an'daki ilgili ayetlerin hiçbirinde sekine somut bir olgu bağlamında ele alınmamıştır.

Süddi'nin İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre, sekine altından bir tastır ve içinde peygamberlerin kalpleri yıkanmıştır. Allah Teala onu Musa (a)'a vermiş, o da levhaları onun içine koymuştur.

Muhammed ibn İshak, meşhur İsrailiyatçı Vehb b. Münebbih'ten rivayetle şöyle diyor: "Sekine, ölü bir kedi başıdır." Abdürrezzak da yine Vehb b. Münebbih'in şöyle söylediğini aktarır: "Sekine Allah'tan bir ruhtur ki, konuşurdu. Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşüldüğünde konuşur, arzulanan şeyin açıklamasını bildirirdi."16

Tasavvufçulara gelince, velilerin bir vasfı olarak telakki ettikleri sekineyi kalpteki nur, iç aydınlığına eş bir anlamda kullanmışlar, marifet bilgisini elde etmekle irtibatlandırmışlardır. Yani sekineyi epistemolojik bir alana kaydırmışlardır.17

Sunnetullaha Göre Sekinenin İnme Zamanı

Sünnetullah, tevhid-şirk mücadelesinin toplumsal alanda meydana getirdiği hareketliliğe biçim ve yön veren, zaman aşımına uğramayan, Allah'ın değişmez yasalarıdır.

Kur'an-ı Kerim toplumsal işleyişin kaçınılmaz bazı kanunlara dayandığını, İslami mücadele yürütenlerin ilahi kontrole tabi olduğunu söylerken insan iradesini, sorumluluk ve hürriyetini de bir kenara bırakmaz. Çünkü gaybi yardımlar yerinde çakılıp kalan, oturan, hiçbir şey yapmayanlara değil; ideal büyük bir model ortaya koymak üzere Medine'ye gitmeyi göze alanlara, fethetmek üzere Mekke'ye doğru yola çıkanlara, Hendek'in içinde geceleri uykusuz geçirenlere gelir.

Bireylerin fıtri ihtiyaçları ve temel eğilimleri doğrultusunda ve bilinçli katılımlarıyla oluşturdukları toplumsal yapının taşıdığı kollektif irade, seçme ve karar verme konusunda herhangi bir insan gibi özgür ve sorumludur.18 İşte sekine gibi gaybi yardımlar, özgür iradesini sorumluluklarını yerine getirmek için kullanan ve bu uğurda mücadele verenlere, hiç beklenmedik bir zamanda önemli bir açmazı, psikolojik ya da maddi bir tıkanıklığı gidermek üzere gelir. Yani Allah'ın değişmez yasaları uyarınca bireysel yükümlülüğü ile, toplumsal yükümlülüğünü zorunlu kulluk görevi olarak algılayanların oluşturdukları eylem alanına Allah'ın yardımlarının gelmesi asla tükenmeyecektir.

Mucize gibi gaybi yardımlarda da tasarruf tamamen Allah'a aittir. Sekine de diğer gaybi yardımlar gibi ilahi inisiyatif dahilinde ve müminlerin zor anlarında gönderilmiştir. Sekine'ye ek olarak Kur'an-ı Kerim'de zikredilen diğer gaybi yardımlar ise şunlardır:

a- Bedir'de meleklerle Allah'ın yardımı.19

b- Hendek Savaşı'nda görülmeyen ordularla Allah'ın yardımı20

c- Mekke'nin fethinde Allah'ın yardımı21

Sekinenin Allah Teala tarafından müminlere lütfedilen bir mucize değil, gaybi yardım olduğunu söylemiştik. Mucize ile gaybi yardım arasındaki fark şudur: Mucize; insanları aciz bırakacak tarzda gözle görülür, müşahede edilebilir olması açısından inkarı mümkün olmayan apaçık Rabbani tezahürlerdir. Sekine ve benzeri gaybi yardımlar ise mucize gibi bir dış görüngüye sahip olmadığı için gözle görülüp müşahede edilemezler.

Sekine, yapılmakta olan eyleme güç verir, yapılacak salih amellere ise devinim kazandırır, yön verir; yapılmasında güçlük bulunan salih eylemlerin eminlikle üzerinde yoğunlaşmayı doğurur.

Sekine, tarihsel ilerleyişte Allah'ın mustaz'aflardan yana oluşunun teminatıdır. Sekine, zalime karşı verilen sahih bir mücadelenin destekleneceğinin ilahi garantisidir.

Sekine'nin ilahi bir ikram olarak müminler cemaatine verilmesi ancak gerekli şartlar yerine getirildiğinde mümkündür. Bu şartlardan bazıları şunlardır: Emredildiği gibi dosdoğru olmak, mücadelenin zorlukları karşısında eğilip bükülmemek, Allah'ın dışındaki güçlere sığınmamak, tağuttan yardım istememek, onları dost edinmemek, hakkı ısrarla korumak. Yani hidayet üzere olmak, takvaya bağlılıktan asla vazgeçmemek, secdeyi sadece Allah'a yapmak, O'na yaklaşmak, her tür şirkten ve müşriklerden beri olmaktır. Allah Teala bu ve benzeri şartları yerine getiren müminleri bir ikram olarak görünmez askerleriyle sekine indirmek suretiyle destekleyecektir. Bu bir sünnetüllahtır.

İslami bir mücadelenin başarısında sayı çokluğu ve silah üstünlüğü olmazsa olmaz şartlardan değildir. Asıl önemlisi emrolunduğu gibi dosdoğru olmak, sabırla, namazla, samimiyetle cehd etmektir. Hakikatini şahitliğini yapmaya çalışan müminler cemaati, gerekirse canları pahasına davalarının tanıklığını yapmalı, zorlukları kolaylıklara tahvil etmede sınırsız muktedir olan Allah'a sığınmalıdırlar.

Sonuç

Sekine, mesajın şahitliğini korkusuzca yapmakta olanların yürüttüğü bir mücadelenin en zorlu ve bitimsiz kalıcılıkta kazanımlarını elde ederken karşılaşılan sıkıntılar, alaya alınmalar, beli büken meşakkatlere Allah'tan gelen bir destek, teselli ve maddi-manevi yardımlardır.

Sekine, yeryüzünde çeşitli denemelerden geçen müminlerin üstün bir görevi yerine getirirken beşeri zaaf ve illetlerle kayıtlı oluştan kaynaklanan sorunlara, cahili tazyiklere karşı sabrın, direncin, metanetin takviyesi, pişirilmesi, pekiştirilmesidir.

Sekine, ağır davet işlerine, cihadın katlanılması zor yüklerine, hicretin tahammülü güç meşakkatlerine, sonuca/fethe götürecek büyük yürüyüşü yaparken kalplerde meydana gelen korkulara, tedirginliklere, belirsizliğin kaygılarına, zaferi arzulamadaki sabırsızlıktan kaynaklanan zaaflara "hüzünlenme Allah bizimledir" düsturuyla destek almadır (9/Tevbe, 40).

Sekine, yılgınlıkla mücadeleyi motive eden inanç, haksızlığa karşı dirençte içsel devinimimizdir.

Sekine, kafirlerin kurduğu kötü tuzaklara, bela dairelerine karşı müminlerin ilahi güvencesidir. O halde İslami tüm çabalar ve oluşumlar, karşılaşacakları zorluklarda sadece Allah'a dayanmalıdırlar. O, yegane dost ve yardımcı olarak en zor anlarında müminleri yalnız bırakmayacak, göklerin ve yerin güçleriyle destekleyecektir. Bu, görünmez askerlerle müminlerin kalplerine özgüven aşılayan sekine indirmek şeklinde olabileceği gibi; mücadele içerisinde ortaya çıkan dengelerin teveccühünün imandan yana olması, Allah'ın tarihsel ve toplumsal işleyişle ilgili değişmez yasalarının tevhide meyyal olması şeklinde de ortaya çıkabilir.

Sekine, İslam ümmetini marufu kurumsallaştırma mücadelesinde, münkeri engelleme cihadında ilahi bir refakatle kuşatmaktadır.

Özcesi sekine, görünen maddi bir şey değildir. Ancak tamamen öznel bir iç faaliyet de değildir. Allah Teala tarafından görünmez askerlerle apaçık ilka edilmiş deruni bir sevinç halidir.

Sekineyle ilgili daha fazla ayrıntıya konunun gaybi niteliğinden dolayı ulaşamıyoruz. Bizim ortaya koymaya çalıştığımız ölçüler; sekinenin tezahürlerinin dillendirildiği Kur'an'dan elde ettiğimiz kavranabilir, ulaşılabilir ipuçlarıdır.

Dipnotlar:

1-Ignaz Goldziher, Müslümanlarda Sekine Kavramı, AÜİFD, sayı 26, s. 143-153,1983, Ankara

2-Ragıp el-İsfehani, el-Müfredat, s. 346; Süleyman Ateş, Kur'an Tefsiri, s. 358, Milliyet Yay. 1995, İstanbul

3-Lisanü'l-Arap, c. 17, s. 76; İslam Ansiklopedisi, c. 10, s. 327, Milli Eğitim Yay.

4-Lisanü'l-Arap, c. 13, s. 218

5- Bkz. 48/ Fetih, 26

6-Dr. Ömer Özsoy, Sünnetullah, Bir Kur'an İfadesinin Kavramsallaşması, s. 163-164, Fecr Yay. 1994, Ankara

7-Müslim, Zikr, 28-29; Ebu Davut, Salat, 14, Vitr, 14; Tirmizi, Kur'an, 10; İbn-i Mace, Mukaddime, 17, Edeb, 52; Müsned, c. 1, s. 452, c.2 s. 270,272, c. 3, s. 92,94

8-Buhari, Edep, 77

9-Ebu Davut, Menasik, 204; Tirmizi, Hacc, 55; Nesei, Menasik, 204; İbn-i Mace, Menasik, 61; Müsned, c. 1, s. 211, 219, c. 3, s. 332,267

10-Müslim, Mesacid, 151-155; Muvatta, Nida, 4; Buhari, Cuma,  18, Ezan, 20-22; Tirmizi, Salat, 127; İbn-i Mace, Mesacid, 14; Müsned, c. 2, s. 227-229; Nesei, İmamet, 57; Ebu Davut, Salat, 54

11-Buhari, Fedailü'l Kur'an, 15, Cuma, 18, Hac, 94; Müslim, kitabü Fedaitü'l Kur'an,

12-Ignaz Goldzher, a.g.e.

13-Lisunü'l-Arap, c. 15, s. 264, c. 9, s. 348-349, c. Y7, s. 76; c. 13, s. 213-214

14-Taberi, Tefsir, c. 2, s. 385

15-Buhari, Fedailü'l-Kur'an, 15

16-İbn Kesir, "Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri," c. 3, s. 980, Çağrı Yay. 1991, İstanbul

17-Abdulkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, s. 489, Dergah Yay. 1981, İstanbul

18-Bkz. 13/ Rad, 11; 11/Hud, 116-117; 30/Rum, 41; 42/Şura, 30

19-Bkz. 3/Al-i imran, 123-127;8/ Enfal, 9-13,17-18,42-44

20-Bkz. 33/Ahzap, 9, 25-27

21-Bkz. 110/Nasr suresi

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR