1. YAZARLAR

  2. Rıdvan Kaya

  3. Seçme-Seçilme Hakkı ve Başörtülüler

Seçme-Seçilme Hakkı ve Başörtülüler

Ocak 2008A+A-

"Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar diyemem ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni Anayasa'da açık düzenleme olacak."

Bu sözler 3 Aralık 2007 tarihinde AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları'nca Muammer Karaca Tiyatrosu'nda düzenlenen bir toplantıya katılan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu'ya ait. "Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkı'nın 73'üncü Yılı" dolayısıyla "Yerel Siyaset" konusunun ele alındığı panelde başörtüsü yasağına ilişkin olarak kendisine yöneltilen bir soruya bu şekilde cevap veren Burhan Kuzu'nun panelde neleri vurguladığını kısaca hatırlatalım:

Burhan Kuzu, konuşmasında, "…Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen ortadaki tablonun hiç iç açıcı görülmediğini belirterek, kadınların sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada uzun yıllar 2'inci planda kaldığını… 22 Temmuz seçimlerine bakıldığında, merkeze yakın ve seçilme şansı yüksek olan partilerin kadın adaylara daha fazla ve ilk sıralarda yer vermediğini, seçilme şansı olmayan partilerin ise kadın adayları bol ve ilk sıralarda gösterdiğinin gözlemlendiğini…" dile getirmiş.

"Türkiye'de 3 bin 225 belediye başkanından sadece 18'inin kadın" olduğuna dikkati çeken Kuzu, bunu söylerken yüzlerinin tabii ki kızardığını ama bir bilim insanı olarak bunları ortaya koymaları gerektiğini de söylemiş.

Başörtülü kadınların siyaset ve başörtülü kızların üniversitede okuma engeli bulunduğuna ilişkin bir soru üzerine de Kuzu, "…Eğitim hakkının engellenemeyeceğini, bunun bir insan hakkı ihlali olduğunu" vurgulayarak başörtülü bir öğrencinin ödül almasının engellenmesi olayını da 'insanlık ayıbı' olarak şeklinde nitelendirmiş. "Başörtülü kızların engeller nedeniyle yurt dışında okuduklarını ve memleketlerine karşı da kırgın olduklarını" ifade eden Kuzu, "Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) ve bu konudaki raporlara da atıfta bulunarak, raporlarda başörtüsü dolayısıyla okuyamayan kızlara ilişkin insan hakları ihlallerinin yer aldığını ve bu konuya Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (Ka-Der) de sahip çıkması gerektiğini" dile getirmiş. Ve eklemiş: "Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar diyemem ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni Anayasa'da açık düzenleme olacak."

Asıl Yüz Kızartıcı Olan!

Alıntıyı uzun tuttuk, çünkü Burhan Kuzu'nun sözleri başörtüsü sorunu/problematiği/yarası konusunda AK Parti hükümetinin içinde bulunduğu garip, tutarsız, edilgen ruh halini iyi yansıtıyor. Kadınların siyasetteki konumunun tartışıldığı, daha doğrusu "Türk kadınının siyasal hakları ve kazanımları" üzerine gurur tablolarının çizildiği bir toplantıda, başörtülü kadınlara uygulanagelen siyasi engelin süreceğine dair sözler sarfedilmesi gerçekten de çok ilginç değil mi? "Bir bilim insanı olarak" Türkiye siyasi hayatında kadın-erkek eşitsizliğine dair yüz kızartıcı manzaraları ortaya koymaktan çekinmeyen Sayın Kuzu'nun, acaba başörtülü kadınların yüz yüze oldukları siyasi engeller konusunda konuşurken de yüzü kızarmış mıdır?

Burhan Kuzu'nun üniversitelerde başörtüsü engelinin kalkacağına ilişkin beyanının hemen öncesinde sarfettiği sözleri nasıl yorumlamak gerekir? Kendisi muhtemelen açık sözlülük olarak algılıyordur. Oysa bu sözler hiç de alkışı hak eder türden sözlere benzemiyor. Seçmenden aldığı büyük oy desteğiyle tek başına iktidar koltuğuna oturmuş, Anayasayı değiştirme çalışmaları yürüten bir partinin yöneticisi konumundaki bir kişinin bu sözleri olsa olsa bir zafiyet ilanı, bir iktidarsızlık itirafı mahiyetine sahiptir.

Aynı tutarsızlık görüntüsü geçtiğimiz ay Milli Eğitim Bakanı'nın katıldığı TÜBİTAK ödül töreninde yaşanan skandal olayda da ortaya çıkmıştı. 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Kozan'da düzenlenen kompozisyon yarışmasında ödül kazanan imam hatip liseli öğrencinin maruz kaldığı magandalıktan fazlasıyla "müteessir" olmuş görünen Başbakan'ın bir bakanı TÜBİTAK'taki ödül töreninde başörtülü kız öğrenciyi sahnede görünce adeta cin çarpmışa dönmüştü. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik etrafındakilere çıkışmakla kalmamış, bu görüntü dolayısıyla soruşturma açılmasını da emretmişti. Şimdi sormak gerekir: Bu manzaranın akılla, vicdanla bir alakası olabilir mi? Kozan'da askerin işgüzarlığından şikayet edenlerin "asker korkusu"nu içselleştirmiş oldukları görülmüyor mu?

Bu tutarsızlık ve zafiyet görüntüsü AK Parti'nin anayasa çalışmaları sırasında öne çıkan isimlerinden olan Burhan Kuzu'nun bahsi geçen toplantıda sarfettiği sözlerine aynen yansımakta. Bir yandan başörtüsü yasağının ilkellik olduğunu, ayrımcılık ve hak ihlali içerdiğini söyleyeceksiniz. Kadınların siyasi hayat içindeki konumunu, pozisyonunu yetersiz bulup, şikayet edeceksiniz. Başbakan'ın da sürekli yaptığı gibi kadınlara siyasette aktif olma çağrılarında bulunacaksınız. Mamafih başörtülülere "Maalesef, size yerimiz yok!" deyip, kapıyı göstereceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Ortada hukuki bir engel falan yok; zorbalık ve dayatma var. Merve Kavakçı hadisesinde Ecevit'in başlattığı hukuk dışı, akıl dışı, insan hakları ve haysiyetine aykırı bir oldu-bittinin anlamsız bir tarzda sürdürülmesi saçmalığı var. Bu saçmalığın, bu zorbalığın sonraki süreçte birtakım düzenlemelerle yasallık görüntüsüne büründürülmesinin de önemi yok! Çok çok aynı süreç tersinden işletilerek oldu-bitti tasfiye edilebilir. Ama elbette önce ciddiyet lazım, samimiyet lazım, dik durup, gerektiğinde bedel ödemeyi göze almak lazım. Oysa tüm bunlar iktidar koltuklarının sıcaklığı ile karşılaştırıldığında hiç de cazip gözükmüyor değil mi?

AK Parti'nin Kadın Anlayışı: Bazıları Daha Eşit!

22 Temmuz seçimlerinde AK Parti'nin aday listelerinde çok sayıda kadın aday yer aldı. Seçim sonucunda önceki döneme nazaran AK Parti'nin Meclis grubundaki kadın vekil sayısı arttı. Gelecek yıl mahalli seçimler yapılacak. Muhtemelen birçok il ve ilçede AK Parti kadın aday gösterecek; aynı şekilde il ve ilçe belediye meclislerine de çok sayıda kadın üye seçtirilecek. Ama tüm bu kadınlar biraz farklı bir görünümde olacaklar. Ülkenin genel kadın nüfusunun ortalama görünümüne benzemeyecekleri gibi, AK Parti'ye oy veren milyonlarca kadına ise çok daha az benzeyecekler.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin bilmem kaçıncı yıldönümü dolayısıyla bir sürü tören tertip edenlerin, halkın yarısını oluşturan kadın nüfusun önemli bir bölümüne yalnızca seçme hakkı tanınmış olduğu, seçilme haklarının ise sadece kıyafetleri nedeniyle gasp edildiği gerçeğini görmezden gelmeye devam edecekleri kesin. Garip olan bu zulmü açık bir biçimde müşahede eden, hatta bizzat kendi ailesinde, evinde, çevresinde yaşayanların sorun karşısında takındıkları kanıksayan, pek dert etmeyen, fazla "olgun" davranışları. Hiç şüphesiz asıl can sıkan, kahreden de bu değil mi?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR