1. YAZARLAR

  2. İhsan Eliaçık

  3. Seçimlerde Pragmatizm Kazandı

Seçimlerde Pragmatizm Kazandı

Mayıs 1999A+A-

1- Türkiye 18 Nisan seçimlerini geride bıraktı. Olacaktı olmayacaktı derken insanlar bir anda kendilerini sandık başında buldular. Bu seçimlerde beklenenin aksine katılım yüksek oldu. Genel olarak 18 Nisan seçimlerinin tarihi bir dönüm noktası olacağı söyleniyordu. Ancak biraz yakından bakıldığında Demirel'in de dediği gibi "devlet çizgisini" aşan bir gelişme söz konusu değil.

2- 18 Nisan'dan bu yana ortalık tam bir yorum cümbüşüne döndü. Öyle ki aynı sonuçlardan birbirinin tam zıddı yorumlar çıkarılabiliyor. Örneğin kimi yazarlar vatandaşın "28 Şubat iyi oldu" mesajı verdiğini söylerken; kimileri de tam tersi "28 Şubat iyi olmadı, yapılmamalıydı" mesajını verdiğini söylüyor. Hatta aynı gazetenin bir yazarı "devletle kavga edildiği için FP'nin oyları düşmüştür" derken; diğer yazarı tam tersi "devlete yeterince direnmediği için" oyları düşmüştür diyor. Keza kimine göre FP geçmişinden kopmak istediği için, kimine göre de tam tersi yelerince kopmayıp hala RP'nin devamı gibi davrandığı için seçimlerden yenik çıkmıştır.

3- Benzer yorumlar DSP, MHP, ANAP, DYP ve CHP için de söz konusu. Her biri "halkı kendi akıp giden yatağında olduğu gibi anlamak ve keşfetmek" yerine, olmasını istediği gibi yorumluyor. Örneğin; FP'nin devletle kavga ettiği için oy kaybettiğini söyleyen birisi, aslında "devletle sakın kavgaya girmeyin" demek istiyor. Keza 28 Şubat'a yeterince direnilmediği için oy kaybedildiğini söyleyenler de aslında FP'yi daha direnişçi bir çizgiye çekebilmek için böyle yorum yapıyorlar.

4- Bence bu tür yorumlardan ziyade, seçimleri yaygın ve kitlesel bir anket olarak ele almak daha verimli olacaktır. Böylece içinde yaşadığımız toplumu daha yakından tanıma imkanlarımız artmış olacaktır. 18 Nisan seçimlerinde seçmen profiline bakıldığında, halkın baskın eğiliminin ne olduğunu kestirmek hayli güçleşmektedir. Yapılan en büyük yanlışlık her seçimde kendine yeni bir "favori" arayan %20'lik "yüzer-gezer" kararsız oylarının, Türkiye genelinin eğilimiymiş gibi yansıtılmasıdır. Bu yüzer-gezer Kararsızlar Partisi!!) her seçimde kime yönelirse o Türkiye'nin birici veya ikinci partisi oluyor. Ardından bu duruma bakılarak Türkiye'nin şeriata kaydığı, milliyetçiliğe sarıldığı vs. gibi yorumlar yapılıyor. Halbuki Türkiye'nin ne şeriatçılığa ne de devletçi-milliyetçiliğe kaydığı yoktur. Bunlar sadece %20'lik yüzer-gezer kitlenin konjonktürel yöneliminden ibarettir.

5- Sonuçlara bakıldığında %13'lük herhangi bir sebeble seçimlere katılmama oranının olduğu görülüyor. Bu, yaklaşık 4 milyon seçmen demek olup, ANAP veya DYP'nin oy oranına denktir. Ancak tabii olarak "dağdaki of muamelesine tabi tutulmuştur. Barajın altında kalan ve hükmen dağdaki ot muamelesine tabi tutulan oylar ise, CHP ve HADEP dahil %15'tir. Bu da RP'nin oy oranıyla denk olup, yaklaşık 5 milyon kişi anlamına gelmektedir. Bu durumda seçim sonuçlarında toplam % 28'lik bir kesimin oyu tamamen hesap dışıdır.

6- Oy yüzdelerine bakıldığında % 8.5, 12, 13,15, 18 ve 21 gibi birbirine yakın bir sıralama söz konusudur. Bu sıralamadan toplumun baskın eğilimini bir parti lehine veya aleyhine yorumlamak mümkün değildir.

7- Türkiye'de hiç bir parti eğilimi geneli temsil edememektedir. Ancak biraz zorlayarak da olsa, sağ- sol gibi bir ayrım yapılarak çoğunluğun sağ eğilimli olduğu söylenebilir.

8- Seçim sonuçlarını 28 Şubat süreci açısından değerlendirdiğimizde FP, DYP, BBP, YDP ve MHP gibi partilere verilen oyların, kiminde tamamının kiminde de bir kısmının 28 Şubat'a "red" anlamı taşıdığını düşünüyorum. DSP ve CHP oylarının ise DSP'nin bir kısmı düşüldükten sonra 28 Şubat'ı onaylama anlamı taşıdığı gayet açıktır. CHP'nin barajın altında kalması seçim sisteminin bir cilvesi olarak görülmelidir. Önemli olan kaç insanın ona oy verdiğidir. CHP nereden bakılsa 2,5 milyondan fazla insanın oyunu almıştır. Seçim sonuçlarından 28 Şubat'a açık bir red çıkmadığı gibi, açık bir onay da çıkmamaktadır. Seçimi belirleyen yüzer-gezer kararsız oylar 28 Şubat gibi süreçler karşında karşı çıkmak veya onaylamak yerine "sinme ve içine kapanma" eğilimindedir.

9- MHP'nin tıpkı 1995te olduğu gibi yüzer-gezerlerin teveccühüne mazhar olması bizi şaşırtmamalıdır. Bu diğer seçimlerde bir başka sürpriz parti şeklinde ortaya çıkabilir. Ayrıca MHP, tıpkı FP gibi derin devlet güçleri tarafından ablukaya alınarak önümüzdeki iktidar döneminde iyice hadımlaştırılacaktır. Hatta nasıl ki İHL, Kur'an kurslarının kapatılması, başörtüsü gibi RP'nin en iddialı olduğu konular bizzat kendi eliyle ona yaptırılmışsa, aynı şekilde MHP'ye de özellikle Kürd sorunuyla ilgili girilen yeni süreçte bazı adımlar artırılabilir. Kuzey Irak'ta Amerikan planının Kürt devletiyle sonuçlanması ve Türkiye içinden en keskin muhalefeti yapacak gibi görünen MHP eliyle bunun kotarılması gibi!

10- Bence hiçbir partiye oy vermeme ve sandığı protesto tavrı haklı ve fakat bir türlü etkili olamayan bir tutum olarak kalmaktadır. Böylesi bir tavrı medya düzeyinde savunabilen bir tek kişiye bile rastlamadım. Bence geçmişe saplantı içinde olmamalıyız. Dinamik bir devrimci çizgi takip etmeliyiz. Bu çizgide gerekirse bir partiye oy vermek, gerekirse bir parti kurmak ve gerekirse de sandığı protesto edip seçimlere katılmamak vardır. Benim devrimci anlayışım bunların hepsini içeren dinamik bir çizgidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR