1. YAZARLAR

  2. Halid Davud

  3. Mısır’da Gözaltında “Şüpheli” Ölümler

Mısır’da Gözaltında “Şüpheli” Ölümler

Eylül 2015A+A-

Mısır İçişleri Bakanı, Cemaat-i İslamiyye’nin 57 yaşındaki lideri Essam Derbala'nın Ağustos başında yüksek güvenlikli hapishanede doğal nedenlerden öldüğünü öne sürerken, ailesi, gerçek ölüm nedeninin, Mısır'ın felaket derecede kalabalık hapishaneleriyle, Derbala'ya gerekli sağlık bakımı yapılmasının reddedilmesi olduğunu söylüyor. 

Akrab Hapishanesi Kahire'nin güneyinde bulunan Tora Cezaevi binalarından biri. Derbala, o hapishanede ölen ilk kişi değil. İçişleri Bakanlığı, Cemaat-i İslamiyye liderlerinden İzzed Süleymani’nin de 1 Ağustos’ta hapishanede hayatını kaybettiğini açıkladı. Aradan dört gün geçmeden Cihad Grubunun liderlerinden Murcan Salem'in de öldüğü haberi geldi.

Aynı hafta içinde, polis karakollarından dört ölüm haberi daha geldi. İkisi İskenderiye'den, biri Kahire, diğeri de Hurgada şehrinden gelen ölümlerdi bunlar. 

7-8 Ağustos tarihleri arasında, Müslüman Kardeşlerin iki mensubu İskenderiye'de hükümet karşıtı protestolar sırasında tutuklandıktan sonra hayatlarını kaybettiler. İçişleri Bakanlığı, ölümlere kalp krizinin sebep olduğu açıklamasını yaptı. Hurgada'da ölen kişi Mısır İçişleri Bakanlığına göre bir şüpheliydi ve intihar etmişti. İçişleri Bakanlığı, dördüncü ölümün ise bir kontrol noktasında durdurularak gözaltı alınan gencin İmbaba karakolunda hap alarak hayatına son vermesiyle gerçekleştiğini söyledi. 

Derbela, memleketi Malavi'de toprağa verilirken, cenazeye binlerce kişi katıldı. Mısır İçişleri Bakanlığının doğal nedenlerden öldü açıklamasına aile itiraz etmedi etmesine ama Derbela'nın sağlık durumunun görmezden gelindiğine işaret ettiler.

Kuzeni Hüseyin Derbela şöyle konuştu: "Derbela, hapishanede mustarip olduğu hastalıktan dolayı öldü. Hapishane şartlarına dayanamadı. Kendisi şeker hastasıydı ve gıdasına dikkat edilmesi gerekiyordu."

Derbala, Cemaat-i İslamiyye'nin 15 yıl önce şiddet kullanılmaması yönündeki kararında anahtar rol oynamıştı. 1981'deki Enver Sedat suikastının ardından tutuklanmış ve 25 yıl hapis yatmıştı. Derbala, 13 Mayıs’ta Kana'da bir konferans esnasında, şiddete tevessül ettiği bahanesiyle ikinci defa tutuklanmıştı. Cemaat-i İslamiyye, suçlamaların düzmece olduğunu açıkladı.

Liderlerini kaybetmenin hüznünü yaşayan Cemaat-i İslamiyye, Derbala’nın şehadetinden Mısır devleti ve güvenlik güçlerini sorumlu tutuyor. Hapishane yönetiminin, aylarca kendisine ilaç vermediği gibi, bakımına da izin vermediği, bu yetmezmiş gibi ağırlaşan sağlık durumuna rağmen kendisini hastaneye sevk etmedikleri suçlamasını yönelten Cemaat, yaptığı açıklamada, "Derbala'nın ve diğer şehitlerin kanları, özgürlük mücadelesi uğruna dökülmüştür ve katillerinin, işkencecilerinin peşini asla bırakmayacaktır." sözlerine yer verdi.

Muhammed Mursi'nin darbeyle indirilmesinin ardından Mısır'ın 43 hapishanesindeki mahkûm sayısı dramatik şekilde yükseldi. Mısır İçişleri Bakanlığı ise Müslüman Kardeşler ile yerel ve uluslararası insan hakları örgütlerinin 40.000 kişinin hapishanelere atıldığı yönündeki raporlarını reddediyor.

İçişleri Bakanı Yardımcısı Tümgeneral Abdul Kerim Ebu Bekir, gözaltına alınan herkesin suçunun sabit olduğunu ve hâkim-savcıların kararlarıyla tutuklandığını söyledi. Tümgeneral, cezaevi yetkilileri ve İçişleri Bakanlığının da ölümleri soruşturduğunu öne sürdü.

Ulusal İnsan Hakları Konseyi dâhil olmak üzere, insan hakları örgütlerinin üyelerini Mısır devleti tayin ediyor ve idari gözaltı emirleri otomatik olarak yenileniyor. Bu ise soruşturmalar devam ederken, aylarca süren tutukluluklara yol açıyor.

Ulusal İnsan Hakları Konseyi Başkan Yardımcısı Abdul Ğaffar Şükür, yüzlerce kişinin hapishanelerde iki yıldır tutulduğunu ve bu süre zarfında, hiçbir muhakeme yapılmadığını söyledi. Sorunun temelinde, geçici devlet başkanı Adli Mansur'un 2013 yılında çıkardığı yargısız gözaltı süresinin en fazla iki yıl olacağına dair yasaları lağvetmesinin yattığını dile getirdi.

Ulusal İnsan Hakları Konseyinin hazırladığı, 31 Mayıs tarihli yıllık raporda, Mursi'nin 3 Temmuz 2013 ile 2014 sonu arasında darbeyle düşürülmesinden sonra İçişleri Bakanı gözaltında 36 kişinin öldüğünü söylemesine rağmen, yerel insan hakları örgütleri, söz konusu dönemde 98 kişinin öldüğünü kaydetti. Ölümlerin, büyük ölçüde hapishanelerde ve karakollarda ağırlaşan yaşam ve sağlık şartlarından kaynaklandığını kaydeden rapor ek olarak, "ölümlerin işkence altında gerçekleştiğine ilişkin kanıt olmadığını" da bildiriyor.

13 ay idari gözaltında kalan bir üniversite öğrencisi Muhammed Abdulvahid'e göre, en büyük zulüm polis karakollarında yaşanıyor.

Abdulvahid, "Tek umudumuz karakoldan kurtulmak ve resmi bir hapishaneye konulmamızdı." diye konuştu.

Pek çok işkence karakollarda yapılırken, tıkış tıkış hücrelerde havalandırma yetersizliği yaşanırken, tıbbi bakıma çok ender rastlanılıyor. 

Avukat ve insan hakları aktivisti Nejad el-Borai, hapishanelerdeki bütün ölüm olaylarını acilen araştıracak bağımsız bir yargı komitesinin kurulması gerektiğine inanıyor. Borai, "Neden bu kadar insanın öldüğüne ikna edici sebebler olmalı. İçişleri Bakanlığına ve savcılara yapılan şikayetler genellikle savsaklanıyor" diyor ve Mısır otoritelerine, yerel insan hakları örgütlerinin hapishane ziyaretlerine izin vermeleri çağrısında bulunuyor. 

Şükür, Ulusal İnsan Hakları Konseyi olarak Akrab Hapishanesi başta olmak üzere, hapishaneleri ziyaret taleplerinin ya reddedildiğini ya da geciktirildiğini dile getirmekte. 

Şükür, "Mısır hapishaneleri feci kalabalık ve hapishane içinde hastalık kol geziyor. Özellikle Akrab Hapishanesinde, tıbbi bakım eksikliği var. Hapishane hastanelerinde, liyakatli doktor ihtiyacımız var." şeklinde konuşuyor.

Şükür ve Borai insan hakları örgütlerinin Mısır cezaevlerinde yaşanan ihlallere dikkat çekebilmelerinin terörle mücadele adıyla yürütülen savaş kampanyası nedeniyle giderek zorlaştığını dile getiriyorlar. Geçen hafta gözaltında yaşanan ölümler, bombalama olayları, Kahire, Fayum, Süveyş ve Sınai'de bazı asker ve polislerin ölümüyle sonuçlanan hükümet karşıtı eylemlerin gölgesinde kaldı. 

Borai, "Halkın büyük bölümünün gözünde hapishanelerdeki şartlar, Mısır'ın diğer sorunlarıyla kıyaslanınca önemsiz kalıyor. Televizyondaki yorumcular tarafından, asker ve polisimiz ölürken, hapishanelerdeki terörist ölümlerini gündeme taşımanın yanlışlığına ilişkin değerlendirmeler sıklıkla yapılıyor." diye konuştu. 

Al-Ahram Weekly / 13.08.2015 / Çeviri: Eyüp Togan

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR