1. YAZARLAR

  2. Fatma Benli

  3. Mili Güvenlik Dersi ve Eğitim Sistemimizdeki Aksaklıklar

Mili Güvenlik Dersi ve Eğitim Sistemimizdeki Aksaklıklar

Haziran 2010A+A-

Sorular:

1- Milli Güvenlik Dersi nasıl bire kafa yapısının ve ne tür bir ideolojik yaklaşımın ürünüdür?

2- Milli Güvenlik Dersinin müfredatı ve işleyişinin TC eğitim sistemindeki konumu ve işlevi nedir?

3- Bu ders aracılığıyla okullarda estirilen “haki atmosfer”e ilişkin gözlemleriniz nedir?

4- Son dönemlerde özgürlüklerin genişletilmesi ve militarist dayatmaların azaltılmasına yönelik pek çok ilerleme sağlandığı iddiasına rağmen “Milli Güvenlik Dersi sorunu”nun Milli Eğitim Bakanlığının ve Hükümetin gündemine bir türlü gelmeyişini nasıl yorumluyorsunuz?

5- İslami kamuoyunun bu yönde somut, yaygın ve yoğun bir talebinin olmayışı sizce normal midir? Bu konuda neler yapılmalıdır?


1- Müfredatı Genelkurmay tarafından hazırlanan, albay düzeyinde muvazzaf ya da emekli askerlerin resmi kıyafetleriyle verdiği Milli Güvenlik Dersinin, ne tür bir ideolojik yaklaşımın ürünü olduğu, 1998 yılında değişiklik yapılan 28.12.1979 tarihli Milli Güvenlik Bilgisi Öğretimi Yönetmeliğinde anlaşılmaktadır. Yönetmeliğin 1. Maddesine göre amaç “gençleri orduya içten gelen sevgi ve özlemle bağlamak”tır. Ders kitabında yer alan “önsöz”e göre de “Milli Güvenlik Dersinin amacı, Atatürk'ün kendisine emanet ettiği cumhuriyetin korunması ve kullanılması konusunda Türk gençliğine yol göstermek ve bu görevi başarabilmesi için gerekli olan nitelikleri kazanmasına katkıda bulunmak”tır. Bu anlayış çerçevesinde yine kitaba göre “Türk genci; ülkemizin karşı karşıya kaldığı oyunların bilincinde olduğu ve Atatürk ilke ve inkılâplarını bir yaşam tarzı olarak benimsediği sürece, Türkiye'nin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşacağına şüphe yoktur.”1

Bu noktada yönetmelik ve kitaptan ortaya çıkan ana bakış açısı, eğitim ve öğretimden ziyade iç ve dış tehditler karşında ne derece güçlü bir orduya ihtiyacımız olduğu inancını endoktrine etmek, yani beyin yıkamaktır. Ders kitabında sık sık vurgulanan laiklik, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkma gibi unsurlar, bu bağlamda endoktrinasyon amaçlıdır. Dersler vasıtasıyla askerliğin toplumsal değeri mutlaklaştırılmakta hayatta başarılı ve faydalı bir birey olma şartı askerliğe bağlanmaktadır.2 Genç dimağlara her an tetikte olmaları, insanları bölücü, irticacı gibi yoruma açık herkesin istediği gibi içini doldurabileceği kavramlarla yaftalayıp ayırmaları bilinci verilmektedir. Amaç sadece sivil savunma konularında öğrencilerin bilinçlendirilmesi değil, askerî alanın hayatın diğer alanlarına etkisinin altının çizilmesidir.3 Nitekim lisede verilen derslerin konusunu, iç ve dış düşmanlar dışında özellikle irtica iddiası ile gündelik siyaset ve uluslararası ilişkiler oluşturmaktadır. Bu suretle politikanın askerî bir mesele olduğu ve askerler tarafından el alınması gerektiği izlenimi verilmektedir.4

Üstelik Milli Güvenlik Bilgisi Yönetmeliği sadece lise 2. sınıfta okutulan zorunlu dersten ibaret değildir. İlkokullar ve ortaokulları da kapsamaktadır. Yönetmelik, ilkokullarda askerliğe özendirici oyunlar oynatılmasını, ortaokullarda beden eğitimi, müzik dersleri ile izcilik çalışmalarında milli güvenlik bilincinin geliştirilmesi ve öğrencilerin askerî törenlere katılmalarını, askerî bilgilerinin geliştirilmesini öngörmektedir.

2- Milli Düvenlik Dersinin varlığı ve uygulama şekli, eğitim sistemimizin sivil olmadığını ortaya koymaktadır. Derslerde Milli Eğitim Bakanlığının hiçbir önem ve ağırlığı yoktur. Kitap, Milli Savunma Bakanlığının ve lütfen Milli Eğitim Bakanlığının görüşü alınarak Genelkurmay tarafından hazırlanmaktadır. Ders programı, dersin hangi tarihlerde ne şekilde işleneceğine ilişkin bilgiler, garnizon komutanlık ve kurum amirliğine gönderilmektedir. Bu suretle Milli Eğitim Bakanlığının okullardaki yetkisi ortadan kaldırılmaktadır. Öyle ki okul müdürlerinin kendi sorumlulukları altında olan okullardaki Milli Güvenlik Dersi öğretmenleri üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

Ders kitabı incelendiğinde müfredatın, her an iç ve dış düşman tehdidi altında olan Türkiye için kuvvetli bir ordunun önemini zihinlere kazımaya yönelik olduğu görülür. "Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti, düşmanlarının her türlü arzu ve çabasına rağmen toprak bütünlüğünü sürdürebiliyorsa ve Cumhuriyet'in kuruluşundan beri genel bir savaşın içerisine girmemişse bu tamamen Silahlı Kuvvetlerin gücünden ve caydırıcı etkisinden kaynaklanmaktadır." denmektedir. Derslerde de ciddi bir yabancı düşmanlığı aşılayan “Asla unutmayın; Türkün Türkten başka dostu yoktur!” klişesi sürekli tekrarlanmaktadır. Öyle ki önsözde “Türkiye'nin bulunduğu coğrafik konum nedeniyle … Sürekli olarak iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya olduğu Türk gençliğinin her zaman ve şartta bu tehditlere karşı ülkesini ve milletini korumaya hazır olmak zorunda olduğu” ifade edilmektedir. Nitekim ders kitabında anlatılan 11 ülke arasında bir tek Gürcistan için “Geçmişte ve bugün aramızda sorun olamayan tek sınır komşumuzdur.” denmektedir. Bu konuda araştırma yapan Ayşegül Altınay’ın tespit ettiği üzere bu ifadelerden çıkan sonuç, düşmanlarla çevrili Türkiye'nin kendini koruması için tek umudunun “güçlü” ordusu olduğudur.5 Mili Güvenlik Dersinde vatanı sevme ve korumanın sadece silah kullanma ve olası düşmanlara karşı “uyanık” olma ile sağlanacağı izlenimi verilmektedir. Bu nedenle kitapta Türkiye'nin her çağda farklı bir devletin hedefi olduğu ve hatta bazı sözde aydın kesimlerin dilimize yabancı kelime sokma çabaları, dil kuralları dışında televizyon programları ile gençlere aşılama gayretlerinin Türkiye üzerinde oynanan oyun6 olduğu gibi ifadelere rastlamak mümkündür.

Kitapta askerliğin eski çağlarda doğal olarak bir sanat dalı olduğu, günümüzün çağdaş askerlik anlayışında ilimin uygulanmasını simgelediğini, bu nedenle askerliği bilimle sanatın birleştiği yere oturtmanın doğru olduğu7 ifade edilmektedir. Toplumsal mücadele silahlı savaşla özdeşleştirilmekte, barışçıl yöntemlerden bahsedilmemektedir. Korku, güvensizlik, düşmanlık vb. her şeyin silahla çözülebileceğine ilişkin inanç aşılanmaktadır.8 Bunun için sembollerden rütbelerden yararlanılmaktadır. Nitekim sınavlarda öğrencilerden istenen bilgi daha çok subay, astsubay, uzman erbaş rütbe ve işaretlerinin ezberlenmesidir.9 Önemli olan bu bilginin daha sonra öğrencinin işine yarayıp yaramadığı değildir, rütbeyi gördüğünde gerekli “saygıyı” göstermesidir.

Milli Güvenlik Dersi Uygulamasındaki Ana Sorunlar:

Milli Güvenlik derslerinde okullar bir nevi askerî kurallara tabi olan kışlaya dönüştürülmektedir. Ders verecek olan asker sınıfa girdiğinde, sınıftan seçilen bir öğrencinin dikkat çağrısı ile öğrenciler hazır ola geçmekte ve tekmil vermektedir. Derste söz alan öğrenci askerlikte olduğu gibi ad ve soyadını bağırarak açıkladıktan sonra konuşmaya başlamaktadır. Zaten üniforma ile derse girilmesi, askerin otoritesini sağlamaya yöneliktir. Kişi özgürlüğü, bireysel tercih hakkı hiçe sayılıp amir konumundaki kişi, devlet, ordu hangi düşüncedeyse ona itaat etmeli anlayışı yerleştirilmektedir.10

Dersi verecek askerler, pedagojik formasyona sahip değildir. Derse yönetmelik gereği öncelikli olarak albaylar atanmaktadır. Bu kişilerin “askerlik otoritesi ile tanınmış olma”sı (Md. 10) gerekmektedir. Bir kurmay albayın lise 2 öğrencisine uygun eğitim verme ve onun düzeyine inmesine imkân olmadığı açıktır. Üstelik aynı kişinin yine yönetmelik gereği en fazla üç sene ders verebileceği öngörüldüğünden, tecrübe edinme imkânı da ortadan kalkmaktadır.

Öğrenciler kışlaya getirilerek okulda beklenen saygıyı göstermedikleri öğretmenlerinin garnizonda erler karşısında ne derece hâkim olduğunu görmeleri sağlanmaktadır. Din dersi öğretmenleri namaz kılmayı gösterdiklerinde kıyametlerin kopartıldığı ülkemizde Milli Güvenlik Bilgisi Öğretimi Yönetmeliğinde “Özellikle silahların kullanılmasında gerekli emniyet tedbirler görevli öğretmenlerce alınır.” (Md. 6) ifadesinin yer almasının garipsenmemesi de bununla ilgilidir.

3- Uygulamada Milli Güvenlik derslerini, sivil otoriteye bağlı olmayan, kendi kurum ve kurallarını sivillere dayatan ve bunlara karşı çıkıldığında fişlemelerle yıldırma çalışmalarının yapıldığı dersler olarak nitelendirmek mümkündür. Milli Güvenlik Bilgisi Yönetmeliğinde, Milli Güvenlik Dersinin garnizonca görevlendirilecek subay tarafından “ders kontrol fişi doldurularak” denetleneceği ve komutanlık ve kurum amirlerine kıymetlendirileceği zaten ifade edilmektedir.

Üstelik fişleme sadece derslerle sınırlı kalmamıştır. 21 Nisan 2010 tarihli gazetelerde Milli Güvenlik Dersi öğretmenlerinin 40 ildeki okulları fişlediği ortaya konmuştur. Fişleme konuları tüm hayatı kapsamakta olup, fişleme soruları arasında; “Okul karma ise kız ve erkek öğrencilerin birbirleri ile temasını önlemek için özel önlem almıyor mu?” ya da “Okul finansmanına İslami sermayenin etkisi nedir? İrticai, yıkıcı, bölücü mahiyette yayın yapan gazete, dergi, kitap, doküman okuyan personel var mı? Varsa isimleri nelerdir?11 gibi sorular dahi yer almaktadır.

Nitekim Mili Güvenlik Dersi öğretmenlerinin öğrenciler ve öğretmenleri fişlediği ve kuvvet komutanları tarafından bu raporların kullanıldığı, Eskişehir 1. Hava Kuvveti Komutanlığının Ekim 2007 tarihli yazısında sabittir. İlgi yazıda “Eskişehir İli Yıkıcı, Bölücü, İrticai Faaliyetler Değerlendirmesi” konulu yazısında, Milli Güvenlik Bilgisi ders raporlarından da yararlanıldığı12 ifade edilmektedir.

Fişleme bizzat kuvvet komutanlarının emri ile gerçekleşmekte ve fişleme sonuçları il güvenlik toplantılarında değerlendirilmekte ve hatta silahlı kuvvetler tarafından suç duyurusuna konu olmaktadır.13

Örneğin 25 Şubat 2008 tarihli Van Erciş İmam Hatip Lisesinde derse giren istihbarat binbaşının hazırladığı raporda, “müdürün iftar vermesi, öğretmenler odasında Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinin bulunması, okula yabancı misafirlerin gelmesi” gibi ifadeler yer almaktadır. Rapora göre kadınların %39’unun okuma yazma bilmediği Doğu Anadolu Bölgesinde14 “Öğrenciler köyden geliyor, kız çocuklarının daha fazla okula gelmesi için velilerle söz kestik. Buna göre kız öğrenciler okulda başlarını açmayacak.” diyen müdür hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Zira bu bakış açısında tüm “çağdaşlaşma” söylemlerine rağmen 21. yüzyılda devam eden %39 o kadar da önemsenecek bir oran değildir!15

Zaten garnizonlar kız öğrencilerin başlarını açmadığı okullara Milli Güvenlik Dersi için asker göndermemektedir. Gelen öğretmenler de başını açmayan ve hatta peruk kullandığını tespit ettiği öğrencileri Milli Güvenlik Dersinden sınıfta bırakmaktadır. Okul müdürleri de öğrenciler üzerinde baskı kurmak, başını açmayanların okulla ilişiğini kesmek noktasında baskılanmaktadır. Aksi durumda görevden alınmalarının önü açılmaktadır.

Ayrıca okul sınırları içinde başını açmak yeterli olmamakta, öğrenciler kışlaya götürülmektedir. En son Tepebağ İmam Hatip Lisesindeki kız öğrencilerin Adana Seyhan 6. Kolordu Komutanlığının bulunduğu kışlaya götürüldüğü ve henüz otobüste iken öğrencilerin başlarının açtırıldığı gazetelere yansımıştır. Bu suretle öğrencilere birey olarak bir değerlerinin ve seçim haklarının olmadığı; düşünceleri ve inançları ne olursa olsun kendilerine dikte edilene itaat etme zorunda oldukları tatbiki olarak öğretilmektedir. Askerlik yapmayacağı açık olan bir kız öğrencinin kışlaya getirilmesinin ve burada zorla başının açtırılmasının başka bir mantığı yoktur.

4- Kendisini sivil olarak tanımlayan bir ülkede Genelkurmay’ın müfredatını belirlediği, askerlerin üniformalarıyla ders verdiği bir durumun olmaması gerektiği açıktır. Zaten tespit edilebildiği kadarıyla böyle bir uygulamanın Türkiye’den başka bir örneği yoktur. “İnsan hakları” isimli zorunlu bir dersimiz bile yokken, henüz ilk sayfasında “topyekûn savaş” ifadelerine yer veren bir derse Türkiye gençliğinin ihtiyacının olmadığı da açıktır. Buna karşın Türkiye’de bir yandan anayasada değişiklik yapılıp MGK’nın yetkileri yeniden düzenlenerek sivil bir toplum oluşturulmaya çalışılmaktadır. Öte yandan Milli Güvenlik Kurulunun programda yer aldığı Milli Güvenlik Dersinin varlığı tartışmaya açılmamaktadır. Üstelik ders kitabındaki insan hakları ihlallerini tespit eden çalışmalar olduğu halde16 nazarı dikkate alınmamaktadır.

Bu durum aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam, söylemler ve davranışlar arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanmaktadır. Darbelere karşı olmak, sivil iktidarı istemek, halk egemenliğini savunmak, maalesef darbeler üreten bir sisteme karşı durabilme ile eşanlamlı değildir.

5- Aslında sadece İslami duyarlılığı olan kesimlerde değil, anti-militarist hareketler dışında genel olarak toplumda bu konuda çok somut ve yaygın bir talep olmadığını gözlemlemek mümkündür. Bu da derslerinin gerekliliğinden ya da zararsızlığından ziyade kanıksanmasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki derslerin 1926 yılından bu yana devam etmesi, sona erdirilmesine engel değildir. Konunun vahameti sadece kendi aramızda konuşup eleştirme ya da “Zaten önceden beri var, başka bir sürü gereksiz ders var, bu da olmaya devam etsin!” bakış açısının terk edilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle 28 Şubat sürecinde etkin rol oynayan Milli Güvenlik Dersi hocalarının halen devam ettiği ispatlanan fişleme çalışmaları bu konuda bir çaba gösterilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Burada sadece yetkin kurumlara değil, her bireye görev düşmektedir. Eğer sürekli farklı biçimlerde tekrar eden darbelere karşı olduğumuzu ifade ediyor ve daha sivil bir toplum istiyorsak, askeriyeyi hayatın içine yerleştiren bakış açısıyla verilen Milli Güvenlik Dersinden de gelecek nesilleri koruma durumundayız.

Unutulmamalıdır ki sivillerin askerler gibi ve askerler tarafından eğitildiği bir toplum militarize olmuş bir toplumdur. Sivil idarenin bu duruma karşı çıkma iradesi göstermesi zorunludur. Çünkü kendi yetki ve otoritesi kısıtlanmaktadır. Üstelik verilen zarar sadece bundan ibaret değildir. Öğrencilere dikte edilen bakış açısı tüm hayatlarını olumsuz yönlendirecek şekildedir. Zira ders kitabında “vatan” kanla ve ölümle tanımlanmaktadır. “Vatan bizim kılıcımızın ekmeğidir!17 ifadeleri ya da kitapta sürekli vurgulanan “damarlarındaki asil kan” cümlesi bugün lise öğrencilerinin bayrağı kanlarını akıtarak yapmaları ile sonuçlanabilmektedir. Genelkurmay eski başkanınca övünç duyulacak bir anekdot olarak aktarılan bu durumun, çok da sağlıklı bir ruh halini yansıtmadığı açıktır.

Bu noktada derhal “Milli Güvenlik Bilgisi Öğretimi Yönetmeliği”nde değişiklik yapılmalıdır. İlk aşamada derslerin öncelikle resmi kıyafetleriyle, akabinde sivil kıyafetleri ile askerler tarafından verilmesi engellenmeli, içeriği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmalı ve Genelkurmay’ın etkisi tümden ortadan kaldırılmalı, askerlerin okul hakkında rapor vermesi suç haline getirilmeli, gerekiyorsa ders önce seçmeli hale getirilmeli, akabinde tümden müfredattan çıkartılarak yerine İnsan Hakları Dersi konmalıdır. Ayrıca askerî etkilerden uzak sivil bir toplum oluşturulması için, Milli Güvenlik dışındaki ders kitaplarında da genel bir tarama yapılmalıdır. Doğruyu birilerinin diğerleri adına dikte ettiği bir sistem değil, özgürlükçü ve eşitlikçi bir sistem getirilmelidir. Ders kitaplarda devleti ve orduyu değil, kişiyi önceleyen bir bakış açısının hâkim olması sağlanmalıdır.

 

Dipnotlar:

1-Lise Ders Kitabı, Milli Güvenlik Bilgisi, 4. Baskı, Devlet Kitapları Döner Sermayesi İşletme Müdürlüğü, Ankara, 2009.

2-Militarizm, İnsan Hakları ve M. Güvenlik Dersi, Ayşegül Altınay, 27.12.2003,  http://bianet.org/bianet/egitim/28006-militarizm-insan-haklari-ve-m-guvenlik-dersi

3-Ayşegül Altınay, a.g.m.

4-“Siyaseti askerler bilir ve belirler.” ve “Doğru siyaset dünyaya askerî gözlüklerle bakarak geliştirilir.” “Doğru siyaset” millî siyasettir ve bu bir “güvenlik” meselesidir. Bu güvenlikleştirilmiş siyaset anlayışı, sürekli bir “iç ve dış tehdit” algısı karşısında güçlü bir devlet ve güçlü bir ordu ihtiyacını beraberinde getirmektedir. (Ayşegül Altınay, a.g.m.)

5-Ayşegül Altınay, a.g.m.

6-Lise Ders Kitabı, A.g.e., s. 137.

7-Lise Ders Kitabı, A.g.e., s. 71.

8-Ayşegül Altınay, a.g.m.

9-Nitekim kitapta asker kelimesinin her harfinden anlam çıkaran bir bölüm vardır. Genelkurmay tarafından hazırlanan müfredatın ne derece “bilimsel” olduğunu ortaya koyan bu bölümde asker kelimesindeki s harfine ilişkin şu vurgular yer alır: “Kelimenin s harfinin ifade ettiği anlam ise selameti fikriyedir. Bu doğru ve salim bir fikre sahip olmak demektir. Asker sağlam muhakemesi ile daima doğru fikri arar ve araştırır. Bir asker için doğruluk ve mertlik esastır. Her türlü olumsuz fikri kendi fikir sağlamlığı ile çürütür. Asker kelimesinin beş harfinde dile getirilmiş olan (bütünü itibarıyla) üstün nitelikler aslında dünyaca ün salmış bulunan Türk askerinin damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” (Lise Ders Kitabı, A.g.e., s. 68-69)

10-Kitapta disiplin, “kanunlara nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat, astının ve üstünün hukukuna riayet” ifadesi ile açıklanmaktadır.

11-“Milli Güvenlik Dersi ile okuldaki kız erkek ilişkilerinin ne ilgisi bulunmaktadır? İslami sermayeden kastedilen nedir? İrticai yayın nelerdir ve irticai yayın okuyan personelin isminin garnizona bildirilmesinin nihai amacı ve sonucu ne olacaktır?” sorularının karşılığı elbette yoktur.

12-Metin içeriği: “Yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetlerle ilgili olabilecek her türlü bilgi emare ve duyumun ilgili (a) emir doğrultusunda gönderilmesi istenmiştir. Eskişehir garnizonunda tespit edilen yıkıcı, bölücü ve irticai yapılanmalar ve bu unsurların devam ettikleri faaliyetler bilgi elde edildikçe vakit geçirmeksizin uygun kanallarla gönderilmektedir. Oluşturulan bilgi alt yapısına uygun olarak elde edilen bilgiler üst komutanlıkların yayınladıkları istihbarat raporlarından, ulusal ve yerel basın yayın organlarından, yerel emniyet birimlerinden, il emniyet komisyon toplantılarından Milli Güvenlik Bilgisi ders raporlarından ve personelin yazılı ve sözlü müracaatlardan temin edilmektedir. Eskişehir garnizonuna ait değerlendirme yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetler ana başlıkları altında ekte sunulmuştur.” (Tuğgeneral Kurmay Başkanı imzalı, İSTH:590- 07/IKKŞ konulu)

13-Günümüz Türkiyesinde savcıların ordudan gelen suç duyurularına çok da kayıtsız kalamadıkları, bu konuda objektif ve hukuki karar veremedikleri bilinen bir gerçektir.

14-“İnsan Hakları Konseyi” başlıklı 15 Mart 2006 tarihli, 60/251 sayılı genel kurul kararının uygulanması, “Kadınlara Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları” konusunda Özel Raportör Yakın Ertürk’ün Raporu, Türkiye Misyonu, 5 Ocak 2007.

15-Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere sunduğu ülke raporunda kabul ettiği üzere ilkokul çağındaki çocukların %10’u okula gitmemektedir. Bu oranın dörtte üçü kız öğrencidir. Ama elbette ki bu konu, öğrencilerin başlarını açmasını sağlamaya yönelik çaba ve enerjinin onda birinin harcanmasına gerek duyulmayan “basit” bir sorundur.

16-Türkiye Bilimler Akademisi şemsiyesinde, Tarih Vakfı’nın yürüttüğü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı destekli Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi-Ders Kitaplarında İnsan Hakları: Tarama Sonuçlarında Milli Güvenlik Dersi kitabı taramasında tespit edildiği üzere “1998 yılından beri Milli Güvenlik Bilgisi derslerinde okutulan kitabın detaylı bir analizi yapıldığında, çok sayıda insan hakları ihlali içerdiği görülmektedir. Tarayıcıların en çok saptadıkları ihlaller arasında şunlar gelmektedir: Ayrımcılık (Md. 2); (ölümün yüceltilmesi, savaşın kaçınılmazlığını vurgulama vb. yollarla) barış hakkının ihlali, yurtseverliğe sabit ve mutlak bir biçim dayatılması (Md. 3); hak ve özgürlüklerin değil görev ve sorumlulukların öne çıkarılması (Md. 5); yurtseverlik/milliyetçilik ve milli değerlerin, evrensel/genel bağlamda değil, etnik olarak Türklük ve dinsel olarak İslamiyet bağlamında tanımlanıp açıklanması (Md. 8); ulusal kimliğin dışlama, tehdit ve düşmanlık üzerinden tanımlanması, yabancı düşmanlığı (Md. 9); çeşitliliğin-farklılığın bir zenginlik olarak değil bir problem olarak sunulması; devlet otoritesinin yüceltilmesi/mutlaklaştırılması (Md. 15); toplumsal kurum, kavram ve değerlerin (devlet, millet, demokrasi, insan hakları, özgürlük, haklar, hukuk, ahlak, adalet...) mutlak, değişmez, ebedi, kutsal, tartışılmaz olarak sunulması (Md. 17); hak ve özgürlüklerle güvenlik ve istikrarın birbirlerinin karşıtı imiş gibi sunulması (Md. 18); cinsiyet ayrımcılığı (Md. 21-24); özcü önermeler (Md. 25); normatif önermelerin bilgi önermesi (pozitif önerme) olarak sunulması (Md. 26); ve yazıları doğrulatmak için bilimsel akıl yürütme ve kanıtlama yöntemleri yerine, herhangi bir otoritenin sorgulanmaz yetkesine gönderme yapılması (Md. 27).” Bkz: http://bianet.org/bianet/egitim/28006-militarizm-insan-haklari-ve-m-guvenlik-dersi

17-Lise Ders Kitabı, A.g.e. s. 73.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR