1. YAZARLAR

  2. Ahmet Mayalı

  3. Kürt Sorunu ve Müslümanlar

Kürt Sorunu ve Müslümanlar

Eylül 1996A+A-

Selam Yayınları'nın ikinci kitabı olarak yayınlanan "Kürt Sorunu ve Müslümanlar" isimli çalışma, aynı zamanda Mehmet Pamak'ın Selam Yayınlarından çıkan ikinci kitabı. Kitap, Mehmet Pamak'ın Mazlum-Der tarafından Ankara'da düzenlenen "Kürt Forumu"nda sunmuş olduğu tebliğ metni ile, bu metin dolayısıyla Ankara DGM tarafından açılan davada yapmış olduğu savunma metinlerini içeriyor.

Yazarın, Kürt sorunu konusundaki tesbit ve yaklaşımlarını detaylandırarak vermesine imkân sağlayan 'Kürt Sorunu ve Müslümanlar' isimli çalışma, konuyla yakından ilgilenenler açısından da görmezden gelinemeyecek belgesel bir niteliği haiz bulunuyor. Kitabın son bölümüne yerleştirilen ve hacim olarak kitabın yansını teşkil eden "Ekler" arasında TBMM tutanaklarından gizli celse zabıtlarına; İskân Kanunu lâyihalarından, kanun tekliflerine; komisyon raporlarından, gazete kupürlerine kadar, konuyla ilgilenenlerin incelemesi gereken belgeler bulunuyor.

Mehmet Pamak, Önsözde kitabın amacının, "mazlum Kürt halkının uğradığı haksızlıkların bir müslüman gözüyle değerlendirilişini kamuoyunun dikkatine sunmak" olduğunu ifade ediyor. Ve şu çağrıda bulunuyor: "Ayrım yapmaksızın tüm müslümanların eşit haklara sahip kardeşler olduğunu kabul eden ümmet bilinciyle, mazlum müslüman Kürt kardeşlerimize yapılan zulmün de adaletle farkına varalım. Bir duvarın tuğlaları, aynı vücudun uzuvları gibi olduğumuzu hatırlayarak hangimize bir zulüm yapılsa her birimize yapılmış gibi hissedelim".

29 Kasım 1992 tarihinde Mazlum-Der'in Ankara'da gerçekleştirdiği "Kürt Forumu"nda sunulan ve M. Pamak'ın yargılanmasına sebep olan metin, Kürt sorunu konusunda müslümanların yaklaşımlarını ve zaaflarını ortaya koyan bir tür içe dönük eleştiri niteliği taşıyor. İslam ümmetinin bulunduğu coğrafyalarda süregelen zulümler karşısında ellerinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışan müslümanların, bu takdir edilecek duyarlılıklarını Kürt sorunu konusunda göstermediklerini; değişik gerekçelerle beslenen bu duyarsızlığın, müslümanların âdil kimliğini gölgelediğini ifade ediyor M. Pamak. Doğru ve yerinde tesbitler içermekle beraber, metin içerisinde yer alan ve 'TC Yönetimlerinin Zulmü Karşısında Tüm Kavimlerin Durumu Eşit midir" başlıklı bölümde tashih edilmesi gereken ifadeler de bulunuyor. M. Pamak, başlangıçta müslümanlara yapılan baskı, zulüm ve yönlendirmelerin (İslam'dan uzaklaştırma gayretlerinin) Türkler üzerinde kısa sürede etkili olduğunu, ancak aynı gayretlerin Kürtler üzerinde fazla tesirli olmadığını, bu yüzden de fiili zulüm ve işkencelerin mazlum, müslüman Kürt halkı üzerinde yoğunlaştığını, Türklerin ise rejimin rahatsız olacağı bir İslami tavır ortaya koyamadıkları için fiili zulümden uzak kalarak birinci sınıf vatandaş olduklarını ifade ediyor, Ulus-devlet perspektifinde Türk milliyetçiliği ideolojisini dayatan rejimin, Kürt halkı üzerinde gerçekleştirdiği etnik zulmü ve bu zulmün vardığı korkunç boyutları inkâr etmek mümkün değildir. Ancak, rejimin İslami hakikatleri sahiplenen ve bunların yaygınlaşması için mücadele veren müslümanlar üzerindeki zulmünün, etnik kimlik ayrımı yapılmadan gerçekleştirildiği de aynı oranda bir gerçekliktir. İslam'dan uzaklaştırma gayretlerinin Kürtler üzerinde fazla tesirli olmadığı, Türklerin ise kısa sürede nefislerindekini değiştirdiği iddiasını, M. Pamak'ın konuya yaklaşımındaki duyarlılığın getirdiği aşırı iyimserlikle açıklamak istiyoruz.

Müslümanların, Kürt sorunu konusundaki yaklaşımlarında doğru çizgiyi yakalama arayışları, vahyî gerçekler doğrultusunda şekillenen bağımsız İslami kimliğin inşâsı süreci ile paralel bir gelişim arz edecektir. Mehmet Pamak da bu konuda şu güzel tesbiti yapmaktadır: "Kur'ani ölçüler hâkim oldukça, kavmiyetçi kirliliklerden ve korkulardan arındıkça, insanlardan korku yerine Allah'tan korku ön plana çıktıkça ve ulusal, kavmiyetçi kirlilikler, yerini tamamen İslam'a terk ettikçe inanıyorum ki tüm müslümanlar, Kürt sorununa da, tüm diğer sorunlarda olduğu gibi objektif ve komplekssiz yaklaşabileceklerdir".

Mehmet Pamak'ın, yargılandığı Ankara DGM'de yapmış olduğu savunma, kitabın ikinci bölümünü oluşturuyor. Oldukça uzun olan ve belgelere dayanılarak yapılan savunma, gerçekle resmi ideolojinin yargılanması anlamını taşıyor. Bunu, savunma metninin sadece ara başlıklarına göz atarak da anlamak mümkün: "Kur'an'a göre kavim ve kavmiyetçilik", "Türkiye'de Kürt diye bir kavim vardır, yüzyıllardır da bu bölgede yaşamaktadır, bu ilmi gerçeği dile getirmek suç sayılamaz", "Kürtlere haksızlık, adaletsizlik ve zulüm yapılmıştır, yapılmaktadır", "Gerçek bölücü resmi ideolojinin kendisidir" vs.

Resmi ideolojinin yargılandığı şu ifadeler de M. Pamak'ın savunmasında yer alıyor: "Bir şey ya doğrudur, güzeldir, İyidir; ya da yanlıştır, çirkindir, kötüdür. Milliyetçilik (kavmiyetçilik) eğer iyi bir şey ise, -ki resmi ideolojiyi benimseyenler için Türk milliyetçiliği (kavmiyetçiliği) iyi bir haldir- o halde aynı mantıkla Kürtler için de Kürt milliyetçiliğinin iyi bir hal olarak kabul edilmesi gerekmez mi? Kendine mubah gördüğünü başkasına yasaklayan tutarsız, egoist resmi ideoloji yaklaşımına karşı, biz müslümanlar her türlü milliyetçiliğin (kavmiyetçiliğin) zararlı, kötü ve bölücü bir fonksiyon ifa ettiğine inanarak, tüm kavmiyetçilikleri reddediyor, İslam kardeşliği içinde bütünleşmeyi savunuyoruz. Buna rağmen, Türk milliyetçiliğini değiştirilemez ilke olarak kabul edip bölücülük yapanlar, bizi nasıl bölücülükle suçlayabilirler?"

Mehmet Pamak'ın sade anlaşılır üslubuyla kaleme aldığı metinler yanında, belgesellik özelliğiyle bir kat daha değer kazanan 'Kürt Sorunu ve Müslümanlar' kitabı vesilesiyle Selam Yayınları'na yayın hayatında başarılar diliyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR