1. YAZARLAR

  2. Yasir Ebu Halala

  3. Kimlik Üretmek: Filistin ve Ürdün Kefiyesi

Kimlik Üretmek: Filistin ve Ürdün Kefiyesi

Ocak 2019A+A-

Yasir Ebu Halala, gazeteci-yazar, El-Cezire eski genel müdürü.

İnsanlar üretilmiş hazır kimlikler ile dünyaya gelmiyor olabilir ancak bu üretilmiş kimlikler çoğu zaman genlerle taşınan mirastan daha güçlü olabilmektedir. Giyim kuşam da bu üretilmiş kimliklerin bir parçası. Bu bağlamda Fetih hareketinin kurucusu Arafat’ın daha önce sembolik anlamı olmayan siyah beyaz kareli kefiyeyi bütün Filistin’in simgesi haline getirmesi iyi bir örnektir. Bu siyah beyaz şeritlerle bezeli örtü daha önce Irak, Ürdün ve Suriye de dâhil geniş bir coğrafyada kullanılıyordu ancak simgeselleşme süreciyle daha işlevsel hale geldi ve her görüşten Filistinli boynuna dolamaya başladı. Artık bu kefiye olarak adlandırılan örtü Filistinliler ve bu halka yakınlık duyanlarca takılan bir sembol oldu.

Aslında Siyonistler Filistin’i işgal etmeden önce belirgin bir Filistinlilik kimliği yoktu. Süreç içinde işgale bir anti-tez olarak bir kimlik yaratma sürecine girildi. Çünkü geçtiğimiz asırlarda Filistin hem kültürel hem de ortak idari ve siyasi yapısı sebebiyle Bilad-ı Şam’ın bir parçasıydı. Osmanlı döneminde bu bölge insanlarının hepsine Şam halkı dendiği için Filistin, Lübnan, Suriye ve Ürdün arasındaki kültürel farklılığı belirgin bir şekilde göstermek gerçekten çok zordu.

Osmanlı İmparatorluğunun çöküşüyle birlikte, Suriye, Filistin, Ürdün ve Lübnan’dan oluşan ilhak edilmiş Bilad-ı Şam’ın halkı 1. Suriye Konferansında bir araya geldiler. Arşiv görüntülerine bakıldığında Filistinlilerin de Ürdünlülerin de kefiye dışında başlarına fes, beyaz örtü ve çeşitli renklerde farklı örtüler de örttükleri görünür. Aslında Filistin’de takılan kefiye de tıpkı Bilad-ı Şam’daki diğer bölgelerde kullanıldığı gibi çölde takmak içindi. Şehir ahalisi daha çok “imame” olarak bilinen beyaz örtü veya fes kullanıyordu. Mesela Filistin’in el-Halil şehrinde beyaz örtünün kullanımı yaygındı. Diğer şehirlerde ise fes takmak daha tercih edilen bir şeydi. Yani aslına bakılacak olursa Arafat’ın taktığı siyah çizgili örtü 1936’daki “Büyük Filistin Devrimi” olarak bilinen köylü devriminin simgesel bir devamıdır. Çünkü o dönemde kefiye köylülerin, fes ise efendilerin giyimi olarak karşımıza çıkmaktaydı.

Ürdün’de bugün yaygın olarak kullanılan kırmızı şeritli kefiyeye gelecek olursak… Bu örtü, İngilizler bölgede “Badia Güçleri” ve “Sınır Güçleri”ni kurmadan önce Ürdün’de kullanılan bir örtü değildi. Bu kırmızı renkli örtü, Ürdün’de resmî askerî kıyafetin bir parçası olarak kullanılmaya başlandı. Bu kırmızı kefiye benzer şekilde Suudi ordusunda da önce askerî üniformanın bir parçası olarak hemen akabinde ise siviller arasında yaygınlaştı. Oysa bu örtü daha önce Haşimi ailesinde kullanılan bir örtü rengi değildi çünkü Hicazlılar beyaz örtü (imame) üzerine altın renkli bir halka başlık takıyorlardı. Ancak Kral Hüseyin’in silahlı kuvvetlerin komutanı vasfıyla bu kırmızı kefiyeyi resmî kıyafetin bir parçası olarak takması üzerine onlar arasında da yaygınlaştı. O dönemde sivillerin hâlâ başlarına beyaz kefiye taktıkları görülüyor. 1970’li yıllardan sonra Kral Hüseyin’in sivil kıyafetle de bu örtüyü kullanması üzerine kırmızı kefiye Ürdün’ün bir simgesi haline geldi. Zamanla bu örtü Ürdünlü kadın ve erkeklerin boynuna doladığı bir milli kimlik nişanesine dönüştü.

Ürdün kefiyesinin başına gelenler Haliç kefiyesininkine oldukça benzer. Dediğimiz gibi İngilizlerden önce kırmızı kefiye yoktu ve giyim şekli bölgelere göre değişiyordu. Şimdi bile Haliç halkları için beyaz imame bir bölgesel semboldür; buna Umman iyi bir örnektir. Yine Yemen’in sınır bölgelerinde ve kıyı kesimlerinde beyaz imamenin takıldığı görülür. Bugün bölgedeki birçok ülkede milli sembol haline gelen kefiyenin -kırmızı olanı hariç- diğer bütün renkleri ise tarihsel olarak bedevi toplulukların kullandığı bir örtüdür.

Ulusal düzeyde bitmeyen iç savaşlarla adeta sırayla dağılma sürecine tanıklık ettiğimiz günümüz Arap dünyamızda semboller tıpkı mayın ve saatli bombalar gibi kullanılıyor. Bu semboller, bir Arap ülkesinin diğerini ezmek için kullandığı faşist araçlara dönüşüyor. Oysa şu aşamada, her ne kadar farklılıkları vurgulamak için ortaya çıkarılmışsa da kefiye bütün Arapların ortak sembolü olabilir ve Siyonistlerin dinî şapkasının karşısında takılan en bariz sembol haline gelebilir. Hülasa, Arap kimliği eğer uyarlayalım derken daraltılıp ilerleyişi durdurulmazsa renkliliğini ve çeşitliliğini koruyabilir. Aksi halde öğütüle öğütüle soysuzlaşıp yok olup gider kimliğimiz. Lütfen bırakın kendi doğal akışı içinde kalsın.

---------------------

El Arabi El-Cedid / 13 Aralık 2018 / Çeviri: Zeynep Karataş

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR