1. YAZARLAR

  2. David Walsh

  3. Hollywood Endüstrisinin Büyük Putu: Oscar

Hollywood Endüstrisinin Büyük Putu: Oscar

Nisan 1999A+A-

71.si geçtiğimiz günlerde verilen Oscar ödüllerinin ödül töreni, pek de hoş olmayan bir gösteri oldu: Törende konformizmin, bayalığın ve adiliğin kutlaması yapıldı. Anlaşılan Holywood bu geceyi Elia Kazan'ı onurlandırma gecesi ilan etmişti. Bildiğiniz gibi Elia Kazan kariyerini kurtarmak için 1952'de muhbirliği seçmiştir.

Tören başından sonuna kadar belli bir işleyişe sahip oldu. Sözsel ahmaklıklar, kaba geçişler, baştan savma dekor, saçma dans ve müzik gösterileri ve çok uzun kabul etme konuşmalarıyla, Holywood endüstrisi daha önce ticari olarak hiç bu kadar başarılı olmamıştı. Sanatsal ve entellektüel açıdan ise aynı şey söylenemez. Ödül töreninde sergilenenlerle aday filmlerin niteliği arasında ne ilişki vardır? Ödül alınırken gözyaşlarına boğulmanın bireyler açısından, -yetenekli bireyler de dahil- acınacak ve uygunsuz karşılanacak bir tarafı vardır. Bu yalnızca hırsa, bu ödülle kariyerinde daha hızlı bir ilerlemenin olacağına bağlanamaz.

Daha sinsi bir durum iş başındadır. Bu, bir çocuk gibi ve belki nörotik bir şekilde kişinin tanınmak isteği saplantısıdır. Eğer ödül kazananlar böyle davranıyorsa "kaybedenler" ne hissediyordur? Böyle bir atmosferde ciddi iş nasıl yapılır? Özel bir film ödül alıyorsa bu kazayla oluyor. Geçen yılın en ilginç Amerikan filmlerine -Buffalo '66. Bulworth, The Thin Red Linç (İnce Kırmızı Hat), The Newton Boys- törende neredeyse hiç ilgi gösterilmedi.

En büyük ödülleri kimin alacağı ya da alamayacağı daha çok sahne arkasında rakip stüdyoların aylarca süren savaşına bağlıdır. Bu stüdyolar kendi ürünlerinin tanıtılması, öne çıkması için milyonlarca dolar harcarlar. Bu yılın galibi Miramax oldu, 'Aşık Shakespeare' ve 'Hayat Güzeldir' filmleri bu şirket tarafından yapılmıştı. Los Angeles Times gazetesinde çıkan bir yoruma göre "son on yılda Miramax'ın Oscar dönemi pazarlama kampanyası o kadar saldırgan bir hal aldı ki, bu yıl film endüstrisinden bile bu konuda şikayetler yükseldi". Yine bazı gazete haberlerinde Miramax'ın yöneticilerinden Harvev Weinstein'ın "Er Ryan'ı Kurtarmak" filminin ödül almasını engellemek İçin epey çalıştığı yazıldı.

Bunlara ek olarak, film endüstrisinde her türlü siyasi ve kişisel Bizans entrikalarının döndüğü ve bunların ancak bu endüstri üzerinde belki on yıllarca süren bir çalışma sonucu ortaya çıkarılabileceği de bir gerçek. Tabii bu üzücü birşey. Çünkü Holywood camiasındaki büyük yetenek zenginliğinin, kaynakların, gelişmişliğin ve güzelliğin boş ve önemli olmayan şeylerin öne çıkarılması sonucu heba edildiği unutulmamalıdır.

Gündemdeki üç film, Aşık Shakespeare, Er Ryan'ı Kurtarmak ve Hayat Güzeldir, günümüz ticari film yapımının meşru ve en kötü olmayan örnekleridir. İlk film ıvır zıvırdır. Yeterince eğlenceli ve akıllıcadır. Ancak ciddi bir incelemeye dayanmaz. İzleyicinin hoşuna gidecek şekilde çok hesaplıca dizayn edilmiştir. Spielberg'in Er Ryan'ı, İkinci Dünya Savaşı'nın resmi onaylanmış bir versiyonudur; konformist ve vatansever bir "savaş karşıtı" filmdir. Ve Roberto Benigni'nin Hayat Güzeldir"i de yine kaygı vermek/rahatsız etmek değil de, gevşetmek için dizayn edilmiş bir tarihtir.

Benigni'nin tören sırasındaki performansını -atlayıp sıçraması, "çekici" ezik İngilizcesi, izleyici kitleye yaptığı yağcılık- tam anlamıyla iticiydi. Geçen yılki Cannes festivalinde yaptığı maskaralığı tekrarlaması da, onun eğlendirici olduğu söylenen kişiliğine sırılsıklam aşık bir narsist olduğu yönündeki düşüncelerimi teyit etti.

Holokost üzerine yapılan bir filmden dolayı ödül alan birinin daha bir ciddiyetle, ağırbaşlılıkla ödülünü alması beklenirdi. Ne de olsa bu film Cehennem Silahı 3 değildi. Herkes Hayat Güzeldir'i beğenmekte özgürdür; ama ödül töreninde olanlardan sonra düşünceli insanların filme daha eleştirel bir gözle bakacaklarını umut ediyorum. Son tahlilde Benigni'nin tavırlarıyla, I998'de James Cameron'un zafer sarhoşluğu arasında ne fark vardır? Başarıyı tüketim olarak gören birisinin yüksek düzeyde sanatsal endişe taşıması zordur.

Elia Kazan'a onur ödülü verilmesi ise törenin ahlaki eksenini temsil ediyordu. Tören salonunun dışında yaklaşık 500 kişi yüksek sesle Kazan'a verilen ödülü protesto etti. Protestocular arasında Elia Kazan'ın 1952'de ihbar ettiği yazarlar ve yönetmenlerden ya da bunların yakınlarından bazıları da vardı (Abraham Polonsky, Joan Scott, Normun Barman, Robert Lees ve Michael Wilson'un kızı Becea). (1945-76 arasında 19 filme yönetmenlik yapan Kazan, 1950'lerin başında ABD'de hüküm süren anti-komünist cadı avında muhbir olan ünlü kişilerden biriydi. Beyaz Saray Gayri Amerikan Faaliyetler Komitesi (HUAC)'ndeki ilk sorgusunda (14 Ocak 1952'de) isim vermeyen Kazan, daha sonra 10 Nisan'da kendisiyle birlikle 1930'ların ortasında Komünist Parti üyesi olmuş sekiz kişinin ismini komiteye vermişti. İtirafları yüzünden birçok kişinin yaşamı ve kariyeri zarar gördü; Holywood ile ilgili kara liste pekiştirilmiş oldu.)

Ödülün sunuşu bile utangaç bir tarzdaydı; sanki bir suçluluk bilinci sunuşa eşlik ediyordu. Kazan'ı onurlandıranlar ne kadar karşı çıksalar da; Kazan'ın McCartycilere şartlı teslimiyetinin korkakça bir davranış olduğunu biliyorlar ya da en azından hissediyorlar. Lekeyi hiç birşey temizleyemez.

Martin Scorsese ve Robcrt de Niro, Kazan hakkında kısa ve yüzeysel bir konuşma yaptılar. Scorsese, Kazan'ın "şiirsel bir realist" ve "sinirli bir romantik" olduğunu söyledi. Kazan'ın filmlerinden gösterilen klipler de kısaydı ve üzerlerinde çok az konuşuldu. Kazan'ın söyleyecek fazla birşeyi yoktu. İnsanların aklına uzaktan, ta 1972'den Charlie Chaplin'in muzaffer görüntüsü geldi. Kendisine zulmeden Holywood ve Washington'a göre Chaplin'in moral üstünlüğü apaçık hissedilmişti.

Akademini'nin, Kazan'a verilecek ödüle karşı kara listeye alınmışlardan ve günümüz film endüstrisinden gelebilecek protestonun ciddiyetini tahmin edemediği açıktır. Şahitlere göre izleyicilerin yansına yakını koltuklarında oturmaya devam etti ve alkışlamadı. Kazan lehine yürütülen propagandaya bakılırsa bu önemli bir orandır. Televizyon kameraları Oscar adaylarından Nick Nolte ve Ed Harris'in alkışlamayı reddettiklerini açıkça gösterdi. Sinemacılık mesleğinde de ilkeli bazı insanlar var.

Peki liberallerden olsun, radikallerden olsun, Kazan'a ödül verilmesini destekleyen Warren Bcatty, Scorsese, De Niro, Paul Schrader gibi isimleri ne yapmalı? Bunlar da bir o kadar da oportünizm ve yüzeysellik var. Bence bu isimler. Öncelikle, Kazan'ın bir film yapımcısı olarak etkisini ve önemini abartıyorlar. Daha büyük toplumsal meseleleri içerdiğini düşünsem de bu az çok estetik bir mesele. ikinci olarak, ödüle karşı olmayı sanat ve siyasetin sorumsuzca ve hatta baskıcı bir şekilde karıştırılması biçimindeki bir argümana gelirsek, bu da pek tutarlı değildir.

McCartycilik küçük, geçici bir mesele değildir. Amerikan egemen sınıfının işçi sınıfına, sosyalizme ve her tür toplumsal İlerleme çabasına karşı organik bir düşmanlık taşıyan en yağmacı/yırtıcı kesimlerinin dışa vurumudur. Kazan'ın teslim olduğu ve onu maddi olarak güçlendirdiği anti-komünizm, Amerika'da reaksiyoner bir siyasi ve kültürel ortamın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu ortam varlığını hala sürdürmekledir. Tören'de savunmasız Iraklıların katili General Colin Powel'aa övgüler dizilmesi de, bu ortamın bir yansımasıdır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR