1. YAZARLAR

  2. Ahmet Emin Dağ

  3. “Din Devleti İsrail” Vesilesiyle

“Din Devleti İsrail” Vesilesiyle

Mart 2003A+A-

Sahip olduğu sosyal yapı konusunda son yıllara kadar ciddi veriler bulmanın çok zor olduğu İsrail, birkaç yıldır Türkçe'ye kazandırılmış eserler sayesinde daha yakından bilinir hale gelmiştir. İsrail toplumundaki "din-laiklik" ikilemi konusundaki tartışmalar oldukça eski tarihlere dayandığı halde, İsrail'in dış politikasına yansımadığı sürece kapalı kutu olarak kalmış olan bu çekişmeler, İsrailli, batılı ya da Arap müelliflerin eserleri ile artık diğer toplumların da yabancısı olmadığı bir fenomen halini almıştır. Bugüne kadar Mossad denilen terör şebekesinin abartılı öyküleri dışında, İsrail hakkında hemen hiçbir şey bilmeyen dünya milletleri ile birlikte Türkiyeli okuyucular da, artık İsrail toplumunun yek vücut bir yapı olmadığını, toplumsal parçalanmışlığın yanı sıra siyasal ve ekonomik olarak da büyük bir "çıkmaz yumağı" olduğunu rahatlıkla görebiliyorlar.

Dini ihtilafları Müslümanlara özgü zannedenler, İsrail toplumunu yakından tanıyınca aslında bu işlerin Yahudiler arasında ne kadar keskin ve ileri boyutlara varmış olduğunu daha iyi anlıyor. İsrail'de halkın önemli bir kısmı dine ve dindarlara pek sıcak bakmasa da, var oluşunda dini faktörlerin çok iyi kullanıldığı İsrail'de "din-dışılık" ile "dini" olanın sınırlarını belirlemek de oldukça zor. 1948 yılında ilan edilmesi sırasında İsrail'in "din devleti" olarak kurulması gündeme geldiyse de, komünist Yahudilerin engellemeleri sebebiyle anayasanın laik kimliği ağır basmıştır. Ancak 1967 yılındaki üçüncü Arap-İsrail savaşından itibaren yepyeni bir dini söylemin ortaya çıkmasıyla bu durum değişmeye başlamıştır. Bir grup haham ve yardakçısının başını çektiği kesimler, 1967 yılındaki savaşta (Amerikan askeri desteği ile) Arap orduları karşısında alınan zaferin "ilahi mucize" olduğunu haykırmaya başlamıştı. Bu sonucun "Allah'ın seçkin halka bağışladığı bir yardım" olduğu söylemi halk arasında da tutunca siyasal ve askeri alandaki Yahudi dindarlığında ciddi bir serpilme oldu. O güne kadar laik değer ve sembollere aşırı önem veren İsrail toplumu, artık fanatik görüş sahiplerine dahi hoşgörüyle bakabilecek bir kıvama gelmeye başlamıştı.

Bunun yanı sıra, gerek eski Sovyetler Birliği ve gerekse Doğu Bloğundan Yahudi göçmenlerin Ortadoğu'nun kargaşa ortamına gelmeye ikna edilmelerinde "din" çok önemli bir unsur olarak kullanılmıştı. Yahudi Ajansı'nın bu söylemine inanan İsrail dışındaki Yahudi cemaatler ve dindarlar İsrail'e geldiklerinde eski ülkelerindeki algılarını ve dini köktenciliklerini aynen sürdürmeyi yeğlediler.

İşte 1960'ların sonunda başlayıp, Ekim 1973 savaşından sonra profan Yahudi kimliğinin sorgulanmasıyla ivme kazanan ve 1980'lerin sonundan itibaren siyasal boyutları güçlenen bu trend ardından İsrail'de dini cemaat ve partiler geliştiği gibi, öte tarafta bunların gelişim süreçleri önemli bir araştırma konusu haline dönüşmüştür. İşte bu alanda yapılan çalışmalardan biri geçtiğimiz aylarda Türkçe'ye kazandırıldı.

İbrani diline hakim Mısırlı bilim adamı Dr. Reşad Abdullah Şami'nin 1994 yılında yayınlanan kitabı orijinal adından farklı olmakla birlikte içeriğini mükemmel biçimde yansıtan bir başlıkla "Din Devleti İsrail-İsrail'de Dini Cemaat ve Partiler" adıyla yayınlandı.

İsrail'de dini cemaat ve partiler, bugün farklı yönleriyle geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Bu yelpaze içinde dinci Siyonizm olarak bilinen ve laik Siyonizmi destekleyen partiler bulunduğu gibi "Agudath", "İşçi Agudath", "Degel Hatorah" ve "Şas" gibi Siyonizm karşıtı ama şiddet yanlısı partiler ile "Haridi" gibi devlet karşıtı uzletçi selefi gruplar da bulunmaktadır. Partili olsun olmasın bütün bu cemaatlere göre Yahudiliğin ölçüsü, kesin bir şekilde dini görevleri yerine getirmek, "Yahudi şeriatına" bağlılığı teyid etmek, inancı sözle belirtmek, dini ayinlere katılmak, gündelik hayatı ilgilendiren meselelerde manevi liderlerin benimsediği mezhebin hükümlerine bağlı kalmaktır. Geçen süreç içinde dini grupların bir yandan siyasi alanda, diğer yandan halk ve toplum katmanları içinde giderek güçlerini arttırması sürüyor. Yahudi dini güçlerin süreç içinde siyaset alanına girmeleri ardından İsrail toplumunda dini "tabandan" yerleştirme çabaları daha bir ivme kazanmıştır. Ancak çoğu Yahudi için bu çabalar, Doğu ve Batı Avrupa Yahudileri arasında yaygın olan ve modern toplumların ana ilkelerinden biri sayılan demokrasiyi ortadan kaldırmakta ve yeni bir ırkçı Yahudi ruhunu diriltmektedir.

Bununla birlikte, şu an İsrail gerçeğinde var olan dini partilerin, dinsel herhangi bir amaç taşımaksızın laik yönetimin bir parçası haline geldikleri de söylenebilir. Bu itibarla İsrail'de laik yönetim, ittifak ettiği dini güçlerin görüşlerine değil, devletin yönetim biçiminin ne olacağı konusuna öncelik vermektedir. Laikler nezdinde devletin yönetim biçimi mevcut koalisyonu sürdürmekten çok daha önemli ve önceliklidir.

Bu tartışmalar ışığında kitap, İsrail'deki dini cemaat ve partilerin dayandığı kökleri, gelişmeleri, inançları, ideolojileri, laik güçlerle olan mücadelelerini, birbirlerini din dışı olmakla suçlayan hahamlar arası çatışmaları mükemmel bir biçimde ortaya koyuyor. İsrail'de yükselmekte olan dini güçlerin amaçları, boyutları ve şu anda ve gelecekteki rollerinin ne olacağına dair tartışmaları nitelikli ifadelerle gündeme getiriyor. İsrail'de dini güçlerin etkinliğinin artması onları "Yahudi ulus devleti" yerine "dine dayalı Yahudi devleti"ni kurmaya götürecek mi? Ya da "Gelecekte hahamların İsrail'i yönetmeleri mümkün mü?" gibi kışkırtıcı sorular soran müellif, kendi çalışmaları ardından ulaştığı verilerle bunların yanıtlarını da bulmaya çalışmış.

İsrail siyasetini yakından tanımak isteyenler için bu ülkedeki cemaat ve grupları anlamada başvuru kaynaklarından biri olarak istifade edileceği muhakkak olan kitabın içeriğindeki yoğunluk nedeniyle kafaları karıştıracağını da söyleyebiliriz. Bu çerçevede kitabın sonuna dini gruplar, özel isimler, kutsal isimler vb. gibi detaylı fihristlerin konmamış olması okuyucunun işini çok daha zorlaştıracak. Bu durum kitaptan istifade edilmesini olumsuz etkiliyor.

İlke yayınlarının daha önceki yıllarda yayınladığı "Ortadoğu'da Köktenci Hareketler" isimli kitabından sonra bölgeye ilişkin nitelikli yeni bir kitaba daha imza atmış olmasından dolayı yayınevini tebrik ediyor, kitaptaki eksikliklerin diğer baskılarda telafi edileceğini umuyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR