1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Dil Yasağından Dilekçe Yasağına: Despotizm Sınır Tanımıyor!

Dil Yasağından Dilekçe Yasağına: Despotizm Sınır Tanımıyor!

Şubat 2002A+A-

Türkiye toplumu neredeyse her yeni güne yeni hukuksuzluklarla, hak ihlalleriyle girmekte. Devletin tek istikrarlı faaliyeti sürekli yeni sorunlar üretmek, varolanları da kangrene dönüştürmekten ibaret görünüyor. Ülkenin on yıllardır kanayan yaralarından biri olan Kürt sorununda çözüm için kılını dahi kıpırdatmayan ve açıkça çözümsüzlüğü dayatan devlet, vatandaşlarının en temel taleplerini şiddetle bastırma konusundaysa alabildiğine atik. Bu ülke vatandaşlarının hiç bir sorununu çözmemiş, sadece yaşadıkları ülkeyi açık bir cezaevine dönüştürme neticesini vermiş olan baskıcı, ceberrut tutum son günlerde okullarda Kürtçe eğitim verilmesi talebinde bulunan veliler ve öğrencilere yönelik gözaltı ve tutuklama kampanyası ile bir kere daha tazelenmekte.

Olay bir yanıyla en temel insan haklarından birinin ihlali, diğer yönüyle ise sözde demokratikleşme adı altında sürdürülen oyunun arka planında yatan ikiyüzlülüğün açığa çıkmasıdır. Talepte bulunmak insani bir durumdur. Bu ülkede yaşayan bir kısım insan da bunu topluca yapmıştır. Taleplerini cari anayasa tarafından da tanınan bir hak olan dilekçe verme şeklinde gerçekleştirmişlerdir. Dilekçelerinde anadilleri olan Kürtçe'ye eğitimde yer verilmesini istemişlerdir. 'Normal' ülkelerde, 'normal' yönetimler kendilerine dilekçe ile başvuran vatandaşlarının dilekçelerini kabul eder. İnceler, haklı ve uygulanabilir olan talepleri yerine getirir. Ülkemizde ise mezkur dilekçe eylemi terör eylemi kategorisinde değerlendirilmiş ve alarm zilleri çalınmaya başlamıştır. Her zaman yapıldığı üzere, inançlar, düşünceler, siyasi kimlik ve talepler emniyet, jandarma, DGM gibi devletin güvenlik kurumları aracılığıyla bastırılmaya, yok sayılmaya çalışılmıştır.

Temel hukuk mantığına açıkça aykırılık teşkil edecek şekilde bir eylemde görüneni, var olanı değil, arkasında saklı olduğu düşünülen niyetleri yargılamaya kalkmak totaliterizmin en koyu örneklerinden biridir. Kürtçe eğitim talebi içeren dilekçe eyleminin terör örgütü üyeliği ya da destekçiliği suçlamasına dönüşmesi farklı olana tahammülsüz resmi ideolojinin yaygınlaştırdığı paranoyak zihniyetin açık bir tezahürü olmuştur. Devlet dilekçe eylemlerini PKK'nın siyasallaşma stratejisinin uzantısı olmakla suçluyor. Oysa yapılması gereken, dilekçenin arkasında yatan gizli niyeti araştırmak değil, taleplerin insani ve yasal hak olup olmadığını değerlendirmek olmalıdır.

Resmi ideolojinin tanımladığına aykırı taleplerde bulundukları için insanların takibata uğramaları insan hakkı ihlalidir, hukuksuzluktur, zulümdür. Korku ve baskı yöntemleriyle insanların toplumsal-siyasi talep ve kimlikleri yok sayılamaz. Ve asla da yok edilemez. Dayatmacı ve paranoyak tutum bu ülke insanlarını canından bezdirmiştir. Bu işkence ve eziyet artık sona ermeli; inanç, düşünce ve örgütlenme özgürlükleri önündeki engeller kaldırılmalıdır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR