1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Darbeciliğe Anayasa Mahkemesi'nden Meşruiyet Fetvası

Darbeciliğe Anayasa Mahkemesi'nden Meşruiyet Fetvası

Nisan 1997A+A-

Darbeciliğe karşı çıkışın TC hukukunda "halkı kin ve nefrete tahrik etmek" olarak yorumlanması yeni bir şey değil. TC hukuk sisteminde en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi bizzat bu yorumlama geleneğinin başlatıcısı olma özelliğine sahip bir kurum.

Anayasa Mahkemesi'nin 8 Nisan. 1963 tarihinde verdiği bir karar, darbeciliğin kutsanmasına ilişkin açık bir örnek teşkil ediyor. 1960 darbesini yapan askerler çıkarttıkları bir yasayla 27 Mayıs darbesini ve bu darbe sonrasında yapılan düzenlemeleri anayasal bir güvenceye kavuşturmuşlardır. (Aynı tutum 12 Eylül 1980 darbesinden sonrada tekrarlanmış ve 1982 Anayasası'na konulan geçici bir madde ile askeri yönetim dönemindeki uygulamalar hakkında sorumlular için hiç bir yargılama yapılamayacağı hükme bağlanmıştır).

Yeni Demokrat Parti Genel Başkanı Fuat Köprülü'nün 21 Nisan 1962 günü parti merkezinde yaptığı basın toplantısında bir soruya karşılık verdiği cevapta, 27 Mayıs cuntasının mahkum ettirdiği Demokrat Parti mensupları hakkında söylediği "siyasi kanaatten dolayı kimseye ceza verilemeyeceğine göre, af ancak bir haksızlığın tamiri olacaktır" sözü dolayısıyla hakkında Anayasa Nizamını ve Milli Güvenlik ve Huzuru Bozan Fiiller Hakkındaki Yasa'ya aykırı davranma suçundan dava açılır. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada sanık avukatları söz konusu hükmün Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerler ve mahkeme de konuyu Anayasa Mahkemesi'ne gönderir.

Bizatihi bir 27 Mayıs ürünü olan Anayasa Mahkemesi, "darbeciliğin anayasaya aykırılığı" konusunu içeren bu başvuruyu tahmin edilebileceği gibi reddeder ve böylece varlığını borçlu olduğu darbecilere teşekkürlerini sunar. Bir hukuk(!) abidesi olan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu dava ile ilgili yorumu:

"Yüksek Adalet Divanı veya diğer yargı mercilerinin verdiği kararların kötülenmesi ve mahkum edilmiş olanların mahkumiyeti intaç eden [sonuçlanan) fiillerinin veya şahıslarının övülmesi, sonucu itibariyle 27 Mayıs Devrimi'nin meşruluğunu ve haklılığını inkara yol açan ve halk efkarına bu devrimi yani Türk Milletinin meşruluğunu kaybetmiş bir İktidara karşı direnmesini, yersiz ve gayrı meşru gibi göstermeye müncer olan ve bu yoldan vatandaşları birbiri aleyhine tahrik ederek onlar arasında kin ve düşmanlık duyguları yaratan bir davranış teşkil etmektedir.

Böyle bir davranışa (izin) verilmesi, vatandaşlar arasında kin ve düşmanlık duyguları yaratılmasına ve milli huzurun devamlı şekilde ihlaline yol açar; bu ise Anayasanın dayandığı temel ilkeleri tahrip etmek sonucunu doğurur; bu itibarla böyle bir davranışı mezkur ilkelerle bağdaştırmak mümkün değildir. Zira Anayasanın dayandığı milli dayanışma, fert ve toplum huzuru gibi ilkeler, ancak siyasi kanaatleri ne olursa olsun aynı toplumun fertleri olan vatandaşlar arasında karşılıklı anlayış ve saygı duygularının ve toplum şuurunun kuvvetlenmesiyle doğar ve yerleşir. Bu duyguları yok etmeyi ve vatandaşlar arasında ikilik yaratmayı hedef tutarı bu hareketin Anayasanın özüne ve ruhuna aykırı olduğuna şüphe edilemez. Bu bakımlardan düşünce, kanaat ve basın hürriyetlerinin bu istikametle sınırlandırılmasında kamu yararı bulunduğu ve bu sınırlamanın Anayasa'nın 11. ve 20. maddelerine aykırı olmadığı açıktır."

Kaynak: "Rejim ve Asker" s. 334-336, Hikmet Özdemir, İz Yayıncılık, İstanbul, 1993

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR