1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Batı Dünyası ‘İslam’ı Bir Tehdit Olarak Algılıyor

Batı Dünyası ‘İslam’ı Bir Tehdit Olarak Algılıyor

Mart 2003A+A-

Bildiğiniz gibi devlet terörü gündemdeyken "terör" ve "İslamcı terör" 21. yüzyılın güvenlik paranoyası haline getirildi. Bir çok müslüman ülkede bu amaçla İslami hareketlere karşı geniş çaplı tasfiye operasyonları uygulandı. Eğitim müfredatlarından, finansal yapılarına kadar yapısal değişiklikler dayatıldı.

Bu yeni süreçte "terör", "devlet terörü", "İslamcı terör" söylemini ve bir uluslararası müdahale enstrümanı olarak "terör"ü nasıl tanımlıyor, yaşanan süreci nasıl algılıyorsunuz?

Sizin de altını çizdiğiniz gibi, özellikle 11 Eylül'den sonra 'İslam terörü' 21. Yüzyılın paranoyası haline geldi. Ama ondan önce,  'terör' söz konusu olmaksızın da, 'İslam' zaten bir sorun olarak görülmeye ve tartışılmaya başlanmıştı. Huntington'un 'medeniyetler çatışması' tezi bu yaklaşımların, en popüler örneğiydi. Sovyet bloğunun çökmesi ve sosyalizmin bir siyasi ideolojik rakip olarak devreden çıkmasından sonra, kapitalist Batı dünyasının, kendine yeni düşman veya moda tabirle 'öteki' olarak, İslam'ı ve İslam dünyasını seçtiği çok söylendi, yazıldı, çizildi.

Kuşkusuz, bu tesadüfi veya rasgele bir yer değiştirme değil, yani kapitalizm ve onun damgasını vurduğu Batı dünyası, düşman eksikliğini gidermek için seçenekler arasından birini seçmiş değil. Terör olmaksızın da, İslam'ın tehdit olarak algılanması yersiz değil, çünkü İslam, kim ne derse desin, İslam dünyası ne kadar sefil durumda olursa olsun, yaşayan bir din. Ve özellikle, ideolojilerin sonunun geldiği bir çağda, insanlara dünyayı farklı yorumlama, mevcut ve mutlak kabul edilen sisteme itiraz etme imkanını sunan tek referans. Bu imkana sahip olmasının nedeni, kendine has ve inananlar için sarsılmaz bir anlam dünyası olması. Takdir edersiniz ki, yeni dünya düzeni tam da mutlak hakimiyetini ilan etmişken, karşısında böyle bir engelin olması son derece tedirgin edici bir şey.

İşin terör tarafına gelince, kapitalizme tek itirazın yeşerebileceği kaynak olan İslam'ın, yayıldığı coğrafyanın içinde bulunduğu koşulların, bu itirazı sığ bir kökten dinciliğe tercüme ettiği bir gerçek. Diğer taraftan, İslami çıkışları, bu çıkmaz sokağa sürükleme gayretleri olduğu da bir gerçek. Her iktidar pozisyonu, kendisine karşı çıkanı çıkmaz bir sokağa sürüklemek ister. İktidarların meşru bir şekilde kullandığı kaba gücü, muhalefetin aracı yapmak, muhalefeti gayri meşru ilan ederek devreden çıkarmanın en etkin yollarından biridir. İslam ve İslam terörünü bu çerçevede düşünebiliriz. 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR