1. YAZARLAR

  2. Yusuf El-Habbaz

  3. ABD, Propagandayla Gerçekleri Gizleyemez!

ABD, Propagandayla Gerçekleri Gizleyemez!

Ağustos 2004A+A-

ABD hükümeti "terör suçlaması"na paralel olarak bir yandan da Arap dünyasında ABD'nin imajını düzeltmek için bir propaganda savaşı başlattı. Çeşitli medya araçları kullanılarak Arap ve Müslümanların gönüllerini ve zihinlerini kazanmak istiyor. Böylelikle Amerikan hayat tarzının benimsetilmesi hedefleniyor.

İlk deneme Hi isimli Arapça bir derginin çıkartılmasıydı. Derginin hedef kitlesi 18-35 yaş arası Arap gençliği. Hedefi ise Amerikan kültürünün gençlik arasında yaygınlaştırılması. ABD yönetimi özel bir şirketi kiralayarak derginin web sitesini kurdu. Şirketin sözcüsü şunları söylüyor: "Bunun amacı Arap halkının Amerikan toplumuyla iletişime geçmesi ve onu tanıması." Derginin ilk birkaç sayısında Amerikan eğlence sektöründe büyük işler başarmış Norah Jones ve Tony Shalloub gibi Arap asıllı Amerikalılar öne çıkarıldı; ayrıca moda haberleri ve spor haberlerine yer verildi.

Ürdün İslami Hareket Cephesi gibi Müslüman gruplar programı, ahlaksız olarak nitelendirdiler ve bu berbat komedinin sona erdirilmesi için yerel partileri göreve davet ettiler.

Onlar Amerikanın küreselleşme kültürünü yaygınlaştırarak halkın kültürel kimliğini ifsad ettiğini belirtiyorlar. Amerikalılar her şeye rağmen genç Arapların bu ve buna benzer girişimlerden etkileneceğine inanıyorlar.

ABD dışişleri bakanlığı Hi dergisini çıkarmak için başlangıç olarak 4 milyon dolardan daha fazla bütçe ayırdı. Birkaç yıl aynı miktarı ayırmayı düşünüyorlar. Hedefleri her ay 50.000 adet basmak ve satmak. Dergi Arap dünyasında, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail'de 2 dolara karşılık gelen fiyattan satışa sunuldu. İlk satışlar düşük gerçekleşti. Fakat Amerikalı propaganda uzmanları büyük beklentilere sahipler. İçerik ABD'de yaşayan Araplar tarafından oluşturulmasına rağmen nelerden bahsedileceği ABD dışişleri tarafından belirleniyor.

Bakanlık sözcüsü Philip Ricker, Hi dergisinin hedefinin, görüşleri hemen bir çırpıda değiştirmek olmadığını, aksine yıllarca belki de nesillerce sürecek bir hedefinin olduğunu belirtti. Dergide, dış politikayla ilgili hiçbir yazı yok. Editörler ve dergiyi ortaya çıkaranlar hedef kitlenin politikayla ilgilenmediğini söylüyorlar. Fakat işin aslı, Amerikan siyasetinin sömürgecilik ve emperyalizmden ibaret olduğu için savunulamayacak durumda olmasıdır. Ayrıca derginin Filistin ve Irak'ın işgali gibi konulara hiç yer vermeyerek Arap gençliğini "akılsız tüketiciler" olarak görmesi eleştiriliyor. Öte yandan Amerikalı yetkililer oldukça iyimser. ABD'li bir diplomat şunları söylüyor: "İnsanların bizi sevmelerini beklemiyoruz. Bu dergiyi okusunlar ve bizim kim ve ne olduğumuzu zamanla değerlendirsinler."

ABD Müslümanların davranışlarını biçimlendirmeyi bir ürünün satışına benzetiyor ve dolayısıyla yüksek maaşlı reklam uzmanlarını istihdam ediyor. Bu uzmanlardan birisi de Charlotte Beers'dir. Bu kişi dünyadaki en büyük reklam firmalarından birisi olan Ogilvy Mather firmasının başkanıydı. ABD bu kişiyi 2001 yılında ABD'nin imajını bir marka haline getirmesi ve Amerikan inanç ve değerler sistemini pazarlaması için işe aldı. Fakat bu bayanın yaptığı televizyon reklamları alay konusu oldu.

ABD hükümeti 2002 yılında, Ortadoğu halkıyla, doğrudan iletişim kurmak için Radyo Sava'yı kurdu. Radyoda hedeflenen Arapların Amerika algısını değiştirmekti. Radyo sürekli Amerikan ve Arap pop şarkıları çalıyor, arada acemice ve basitçe hazırlanmış haber bültenleri veriyor. 2003 Haziranında bir kongre panelinde dünyadaki Amerikan karşıtlığının ABD'nin politikaları yüzünden olduğu sonucuna varıldı. Fakat gariptir ki bu politikayı değiştirmek için hiçbir tavsiye gelmedi aksine propaganda çabaları için daha fazla para gerektiği belirtildi.

İyi polis kötü polis hikayesini bilirsiniz; bir zanlı yakalandığı zaman sorguda polisin birisi zanlıya çok kötü davranıp, sözlü ve fiziksel saldırıda bulunur. Bu kötü polistir. Aynı odadaki diğer polis ise kötü polisi durdurmaya çalışır, zanlıya, yiyecek ve içecek verir. Böylelikle zanlı bu iyi polis diye güvenecek ve ona bildiği her şeyi anlatacaktır. 

Irak'a baktığımızda Amerikan propagandasının kötü yönünü görürüz. Amerikan işgal kuvvetleri sürekli ve ısrarlı bir şekilde Arap yöneticilere saldırdılar, onları tutukladılar ve hatta öldürdüler. El-Cezire mensupları da bu saldırılara maruz kaldılar. General Mark Kimmitt, el-Cezire'yi Felluce saldırıları hakkında yalan söylemekle suçladı.

Amerika dünya üzerinde hiçbir gücün ya da bir şeyin bilgiyi kontrol etmesine tahammül edemiyor. Bilginin kendi tahakkümünde olmasını istiyor. ABD, Felluce'de ateşkes ilan ettiğini açıkladığında el-Cezire General Kimmitt ile canlı telefon bağlantısı kurdu. Kimmitt ateşkes ilan ettiklerini söylerken el-Cezire Amerikan F-16 Savaş uçaklarının Felluce'yi bombalamalarının görüntülerini canlı veriyordu.

 Netice olarak ABD kendi propaganda yalanlarını engelleyebilecek alternatif kaynakları ortadan kaldırmak istiyor.

Nisan 2003'te Amerikan tankları Bağdat'a girmeden önce ABD işgal güçleri şehirdeki el-Cezire bürolarını hedef aldılar. Ve gazeteci Tarık Eyüb'ü öldürdüler. el-Cezire'yi susturma çabaları hep devam etti. Kanalın sahibi Katar Emiri geçen Ekim'de Amerikan karşıtı yayınları durdurması için Amerikalılar tarafından tehdit edildi. ABD Savaş Bakanı Donald Rumsfield geçen Kasım'da el-Cezire'yi Irak direniş güçleriyle işbirliği yapmakla suçladı. Aynı ay içinde ABD destekli Irak Geçici Konseyi diğer Arap kanalı el-Arabiyye'nin Irak'ta haber yapmasını yasakladı. Mart ayında bilgisayar korsanları, öldürülen ABD askerlerini gösteren Arap haber ajanslarının web sitelerini sabote ettiler. Abu Dhabi TV'nin Irak'taki büroları ABD füzeleriyle vuruldu.

Uluslararası Basın Enstitüsü'nün Mart'ta yayınladığı raporda ABD saldırısı ve işgalinin başladığı günden bu yana Amerikalılar Irak'ta 19 gazeteci öldürdüler. Bunlardan birisi de geçen ağustosta öldürülen Reuters kameramanıydı. Gazetecilerin öldürülmesine ek olarak Amerikalılar yerel basını da susturdular. Mukteda es-Sadr tarafından çıkarılan "Havza" gazetesi kapatıldı. Amerikan askerleri Reuters için çalışan üç Irak'lı gazeteciyi dövdüler, tutukladılar ve günlerce Felluce yakınlarında bir yerlerde tuttular. Amerikalılar bütün haber kaynaklarını susturmak için çok sıkı çalışıyorlar. Sadece Pentagon'un sesi çıksın istiyorlar.

Bu yılın başlarında ABD Kongresi "el-Hurra" isimli uydu TV istasyonu için ödenek ayrılmasını kabul etti. ABD'nin kurduğu bu haber kanalının hedefi "Araplar'ı karanlıktan gerçekliğin aydınlığına çıkarma" olarak ortaya konuldu. Buradaki aydınlık ABD'nin anladığı aydınlık. Açılışını Bush'un yaptığı bu kanal şubat ayında yayına başladı ve 24 saat yayın formatına göre çalışmaktadır. Kongre kanalı kurmak için 62 Milyon Dolar harcadı. Ayrıca 40 Milyon Dolar da Irak'a yayın yapmak için ayrıldı. Bu kanalda San Francisco'da yapılan gay ve lezbiyen evlilikler gösteriliyor. Güya alternatif yaşam tarzlarının da olabileceği ve bunların normal olduğu anlatılmak isteniyor. Suudi Arabistanlı alim Şeyh el-Hudayri, geçen Mart'ta yayınladığı bir fetvayla Müslümanların el-Hurra'yı izlemesini yasakladı. Riyad'daki Büyük İslam Mahkemesi'nde hakimlik yapan Hudayri bu kanalın kötü ahlakın kaynağı olduğunu,  İslam'la savaşmak ve ABD Hegemonyasını desteklemek için tasarlandığını ifade etti.

el-Hurra iyi polis rolünü oynamaktadır. ABD askerlerinin Irak'lı gençlerle futbol oynadığı, askerlerin Irak'lı çocuklara şeker verdiği görüntüleri yayınlıyorlar. Kanal Irak'lıların hayatlarının Amerikan işgalinden sonra iyileştiği propagandası yapıyor.

Arap gazeteci Remzi Berud, bu konuyu şöyle değerlendiriyor: "Amerika aşırı bir askeri güç kullanarak Arap halklarının bireysel ve toplumsal isteklerini yok sayıyor ve sonra kendi günahlarını gizlemek için iğrenç taktiklere başvuruyor."

ABD'deki Arap bilim adamları da el-Hurra'yı eleştiriyor. California State Üniversitesi'nde siyaset profesörü olarak görev yapan Saad Ebu Halil, el-Hurra'nın kalitesinin standartların altında olduğunu söylüyor. Diğer Amerikalı Arap Cemal Dajani de el-Hurra'nın aleyhinde konuşanlardan birisi. Dajani, Amerika'daki Link TV'de günlük Mozaik Şov isimli bir program yapıyor. Otuzdan fazla Arap TV kanalındaki bölgesel görüşleri Amerikalı izleyicilere aktarıyor. Dajani, el-Hurra'nın panik bir şekilde ABD'nin politikalarını savunduğunu belirtiyor. Dajani, Arap dünyasında bir takım insanlarla görüştü ve el-Hurra'nın güvenilmez ve küstah bir imajının olduğunu tespit etti.

Bütün bu eleştirilerle birlikte şu husus da unutulmamalıdır: el-Hurra yalnızca Arap dünyasının genç, eğitimli ve orta sınıf izleyicisine ulaşabiliyor. Kasaba ve köylerde bilinmiyor; çünkü oralarda halkın bu tür şeylere harcayacak parası yok.

Arap dünyasında TV ve radyo, toplumsal deneyimler olarak görülürler. Amerika ise bu araçları bencil bireycilik kültürünü yaymak için kullanıyor.

Diğer bir husus da Amerika, Arap Radyosu'nun devlet kontrolünde olduğunu belirtip, bunu eleştirirken, kendisi milyon dolarlar harcayarak devlet televizyonculuğu yapıyor. Bu da gözden kaçırılmaması gereken bir çelişkidir. Diğer bir çelişki ise, Amerika'nın Suudi Kraliyet ailesinin koruyucusu olduğu gerçeğidir. Fakat şu bilinir ki, dünyadaki siyasi katılımın ve medya özgürlüğünün en kötü olduğu yerlerden birisi Suudi Arabistan'dır.

ABD, BM'deki veto hakkını sürekli İsrail'i desteklemek için kullanıyor. Bu da ABD'nin gerçekte kimi kolladığını gösteriyor. Amerikan siyaset yapıcıları, tüzel kuruluşlar bazen de iyi niyetli ama saf Arap Amerikalılar bu gerçeğe daha fazla propagandayla cevap vermeye çalışıyorlar. Amerikalılar süslü kelimelerin, hileli grafiklerin kendi yaptıklarından daha fazla etkili olduğuna inanıyorlar. Fakat Araplar ve Müslümanlar imajlarla, kamuoyu yoklamalarıyla ilgilenmiyorlar; onlar kendi hayatlarını ve toplumlarını doğrudan etkileyen ABD Hükümetinin politikalarıyla ilgileniyorlar. Onlar İsrail'in Filistin'i, ABD'nin Irak'ı işgal ettiğini ve diktatörlerin ABD tarafından desteklendiğini görüyorlar.

ABD içerisinde de bu propaganda faaliyetlerini eleştirenler mevcut. Link TV'nin yorumcusu Charles Hartick, el-Hurra'ya 62 Milyon Dolar harcanmasının yanlış olduğunu belirtiyor; "Kendi problemlerimizle ilgilenelim ve başka ülkelerin içişlerine karışmayalım" diyerek görüşlerini ortaya koyuyor.

Benzer şekilde Amerikalı muhalefet lideri Ralph Nader Pentagon'un bütçesinin neden hala 400 Milyar Dolar olduğunu ve kime karşı kullanılacağını soruyor. Çünkü artık Sovyetler Birliği tehlikesi yok. Çin Komünizm'den çıkmış, ABD'ye mal satmaya uğraşıyor.

Washington'ın yanılsaması ABD'nin iş dünyası ve ulusal güvenliği için iyi olanın dünyanın geri kalanı için de iyi olduğudur. Onlarca yıldan beri Amerikan dış siyasetine egemen olan görüş budur. Bu düşünce askeri saldırganlığı ve emperyalizmi doğurmaktadır. Şimdi bazı sorular soralım: Arap ve İslam dünyasına savaş açan ABD ve Siyonist yandaşı hangi hakla bu ülkelerin reforma gereksinimleri olduğunu iddia etmektedirler? Örneğin ABD, İran ya da Libya tarafından finanse edilen bir TV kanalının ABD toplumunu "reforme etmek" amacıyla Amerikan halkına propaganda yapmasına izin verir miydi?

Simgeler çağında imajlar davranışlardan daha önemli olabilir. Bu en azından sığ düşünceli Amerikalı yetkililer için böyledir. Fakat Amerikalıların saldırılarına maruz kalanlar için durum çok farklıdır. Hiçbir propaganda basit bir gerçeği dahi gizleyemez.

Çev.: Murat Yörükoğulları

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR