1. YAZARLAR

  2. Umur Talu

  3. O her şeyi bilmiyor... Siz öyle sanıyorsunuz!
Umur Talu

Umur Talu

Yazarın Tüm Yazıları >

O her şeyi bilmiyor... Siz öyle sanıyorsunuz!

23 Aralık 2009 Çarşamba 10:44A+A-

HER şey komplo değildir tabii.

Tarihi, kültürel, sosyolojik, dini, etnik, yerel, bölgesel, küresel, sınıfsal, güncel...

gelişmeler, birikimler, sebepler, ortam mutlaka mevcuttur.

Her komplo, müsait bir araziye konan mayın, zaten bulunan barut fıçısına doğru tutuşturulmuş fitildir.

Birikmiş gaza dinamittir.

Bunları bin defa söyleyebilirim.

Lakin zaman zaman mayına, fitile, dinamite bakmak da bize “vakalar”ı açıklayabilir.

“Vakalar” açıklanabilirse, tarih de daha sakin, daha kansız, daha akıllıca, daha vicdanlı, daha çoğulcu yazılabilir.

Ben şimdi Ahmet Türk veya arkadaşlarına bakıyorum mesela.

Diyarbakır’daki gençlere, dağdakilere.

“Önderleri” olarak her an daha çok tescil ettikleri Öcalan, esasında bir kısmı sansürlenen, sonra sızdırılan son mesajında sadece “Meclis’te kalın” diye buyurmuyor.

Buyrukları, sözleri, tahlilleri, onca zikzak, yalpalama, bir uçtan öteki uca savrulmalar içinde olduğu halde; esasta “anti demokratik, gayri insani” puta yaraşır biçimde “her şeyi,

en doğruyu, mutlak hakikati her daim bilen adam” yıllarca nasıl çuvalladığını da anlatıyor:

“Bu Reşadiye olayını anlamadım.

Benim bir şeyden haberim yok. Tokat aklımın ucundan geçmezdi...

BEN HER ŞEYİ BİLEMİYORUM.

Mesela Hogir’in Ergenekon’la bağlantılı olduğunu 20 yıl sonra öğrenebildim.

Birçok kişinin Ergenekon’la bağlantılarını çok sonra fark edebildim.”

Yani, “her şeyi gören, her şeyi bilen, şaşmaz, asla yanılmaz önder” diyor ki...

“Ulan yanı başımda komutan diye bulundurduğum adamın bir kontrgerilla mensubu olduğunu 20 yıl anlamadım.”

Çünkü, “Ben her şeyi bilmiyorum”.

Diyor ki, “Yahu zaten öyle çok adam varmış. Yıllarca fark etmedim bile”.

Çünkü, “Ben her şeyi bilmiyorum... Her şeyi akıl edemiyorum”...

Sonra, demokrasi talep ederken tek adam putuna, her şeyi bilen otoriteye tapabilenler bunun üstüne bile bir saniye düşünmüyor:

“Hale bak... Her şeyi, her doğruyu, her gerçeği biliyor sandığımız önderin itirafına bak. Yanındaki kontrgerilla, Ergenekon, her neyse, ajan provokatörleri fark etmemiş bile.

Yıllarca onlarla eylem yapmış, onların eylemleriyle oturup kalkmış. Tam 20 yıl be!”

Bir nefes alabilse bir çocuk dahi bunun üstüne azıcık kafa yorabilir; “İmralı’daki önder, bize daha itiraf gönder” diye düşünebilir.

Tık yok oralarda!

Tabii “buralar” da facia.

“Buralar”da da bunun üstüne düşen, düşünen, vakaları bu tüyolarla daha fazla deşen, Meclis’te bunun peşinden koşan tıkçı pek yok.

Nesnel, tarihi, sapına kadar bir “Kürt meselesi” ve hakkaniyetli, hakikatli bir demokratikleşme, kardeşleşme gereği ile...

“İradi, tezgâhçı, kaleş ve kalleş, katliamcı, gençleri sonsuz ölümlere sürükleyici” bir “Kürt hareketi” ve kankası “Türk hareketi” arasındaki hakiki fark ve harbi çelişki üstüne kafa yormak...

Bunun ABD’den İsrail’e kadar kucak dansları üstüne ve altına düşünmek; etnik, milliyetçi, şoven, düşman nefretleri daha da bilemekten, kışkırtmaktan zor geliyor.

Oysa adam, Kürtlere de Türklere de diyor ki:

Ben her şeyi bilmiyorum. En yakınımdakileri bile 20 yıl anlayamadım!

Her şeyi bilmeyen, her şeyi fark etmeyen, her şeyin farkında olmayan birinden, “Her şeyi bilen yanılmaz, şaşmaz önder” yaratanlara da, “Her fesadı, her vahşeti bilen, kontrol eden her şeyin başı bölücübaşı” yuvarlayanlara da helal olsun!

Tarih elbet komplolardan ibaret değildir...

Ama satır aralarını okumadan da anlaşılacak basitlikte hiç değildir!

HABER TÜRK

YAZIYA YORUM KAT