1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Mesut Okumuş’la Kur'an'ın Kronolojik Okunuşu Üzerine...
Mesut Okumuş’la Kuranın Kronolojik Okunuşu Üzerine...

Mesut Okumuş’la Kur'an'ın Kronolojik Okunuşu Üzerine...

Mesut Okumuş’la Kur'an'ın Kronolojik Okunuşu adlı kitabını konuştuk.

28 Temmuz 2009 Salı 03:02A+A-

Kuranı nüzul sırasına göre tefsir etme niyet ve düşüncesi İslam dünyasında ilk defa Muhammed İzzet Derveze tarafından yirminci yüzyılın ikinci yarısında uygulamaya konmuştur. Onun bu girişimi daha sonra başka müfessirlere de ilham kaynağı olmuş ve nüzul tertibine göre yazılmış birçok yeni tefsir neşredilmeye başlanmıştır. Mesut Okumuş'un kaleme aldığı Kur'an'ın Kronolojik Okunuşu (Araştırma Yayınları, 2009)  adlı inceleme Kur'an'ın nüzul sırasına göre olarak okunması gerektiğini savunan ve İslam dünyasında bunu ilk defa uygulamaya koyan M. İzzet Derveze'nin tefsirini ele almaktadır. Çalışmada Filistin direniş hareketinin kurucularından fikir ve siyaset adamı, edebiyatçı, müfessir ve tarihçi M. İzzet Derveze'nin Kur'an Anlayışı, tefsir konusundaki görüş ve yöntem(ler)i incelenmektedir. Mesut Okumuş'la kitabını konuştuk.

- Önce kitabınızın adından başlayalım istiyorum: Kur'an'ın Kronolojik Okunuşu. İlk anda farklı bir adlandırma gibi geliyor. Kronolojik okumayı tercih ediş nedeniniz nedir?

- İslam geleneğinde başlangıçtan beri hemen bütün tefsir eserleri Mushaf Tertibini esas alarak yazılmıştır. Özellikle yirminci yüzyılda tefsir açısından yeni arayışlara tanık olmaya başladık. Konulu tefsir ve Kur'an'ı nüzul sırasına göre yorumlama girişimleri bu arayışların en dikkat çekici olanlarıdır. Kitabımın giriş kısmında bu arayışlara ve Kur'an'ı kronolojik olarak tefsir etme girişimlerine dair ayrıntılı açıklamalar var. Burada şu kadarını söyleyeyim, İslam dünyasında kronolojik tefsirlerin neşri bilhassa yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlamıştır. Bunu ilk gerçekleştiren de Muhammed İzzet Derveze'dir. Derveze, önce Kur'an'dan hareketle Hz. Peygamber'in hayatını yazmıştır. Daha sonra da nüzul sırasına göre bir tefsir eseri yazmayı düşünmüş ve uzun yıllara yayarak yazdığı kronolojik tefsir eserini altmışlı yıllarda yayımlamıştır.

Niçin kronolojik okuma deyince, Derveze bunu iki temel gerekçeyle açıklıyor. Birincisi siyer ve Kur'an bütünlüğünü sağlamak, Hz. Peygamber'in hayatıyla Kur'an'ın nüzul sürecini birlikte ele almak, dolayısıyla Kur'an'ı siyer, siyeri de Kur'an'la beraber anlamaya çalışmaktır. İkinci gerekçe ise Kur'an'ı, ayetlerin iniş seyrine, indiği tarihsel dönemlere ve nüzul sürecine göre tefsir etmektir. Müfessir Kur'an'ı doğru anlamada ve tefsir etmede bu yöntemin daha verimli ve başarılı olacağını düşünmüştür.

Kronolojik okumayı uygulamaya koyan ilk müfessirin Muhammed İzzet Derveze olması doğal olarak onun tefsirini ele almamı sağladı. Bu yaklaşım ve anlayış tarzı daha sonra yankısını bulmuş olacak ki aradan geçen süre zarfında azımsanmayacak sayıda kronolojik tefsir yayımlandı. Suriye'de Molla Huveyş ed-Deyrezuri, Arabistan'da Hebenneke el-Meydani, Türkiye'de Mehmet Zeki Duman ve Fas'ta Muhammed Abid el-Cabiri gibi bir çok müfessir tefsirlerini bu yöntemi esas alarak yazdılar. Bu yöntemin ileride yazılacak diğer tefsir eserlerini de etkileyeceği kanaatindeyim.

- Tefsir tarihinde Mushaf'ın tertibinin nüzul sırasına göre okunması düşüncesi nasıl oluşmuştur?

- Kur'an yaklaşık yirmi küsur yıl içerisinde peyderpey nazil olmuştur. Bugün elimizde mevcut olan Mushaf'ın tertibi nüzul sırasına göre değildir. Mevcut Mushaf'ta Mekkî ve Medenî surelerin karışık şekilde tertip edilmiştir. Klasik kaynaklarda Mekkî ve Medenî surelerinin nüzul sırasıyla ilgili bazı rivayetler mevcuttur. Bunları neşrettiğim eserin sonuna ekledim.

Kur'an'ı nüzul sırasına göre okuma düşüncesi biraz Müslümanların kendi kültürel miraslarını gözden geçirmeleri ve biraz da oryantalistlerin bu konudaki çabaları neticesinde gerçekleştiği kanaatindeyim. Bunu olumsuz manada söylemiyorum. Karşılıklı etkileşim doğal bir şeydir. Onların arzu ve emelleri farklı olabilir. Ancak müslüman alimlerin niyeti daha çok muradı ilahiyi tespit ve teybindir. Derveze bazı ayetlerin atomcu yaklaşımla tefsir edilmesinden yakınarak, bağlamından koparılarak açıklanmasın duyduğu rahatsızlıkları dile getirmiştir. Kadim müfessirlerin düştüğü kimi hatalara dair yaptığı bazı uyarılar güncelliğini hâlâ korumaktadır. Bunu günümüzde de sıkça görüyoruz. Ekranlara çıkan birçok insan Bektaşinin "hafız değilim" tutumuna uygun bir tavırla ayetleri yorumlamakta ve ilgili ilgisiz bir takım manalar verebilmektedir. Bu nedenle ayetlerin nüzul ortamına özgü asli manalarını merhale merhale tespit etme arzu ve niyeti böyle bir yaklaşımı doğurmuştur.   

- Peki, Derveze'nin bu tarz bir tefsir yazma düşüncesi nasıl oluşmuştur?

- Akademik bir eğitim sürecinden geçmeyen, uzun ve çileli bir hayat yaşayan Derveze'nin Kur'an'a ilgisi hapiste başlamıştır. Derveze için mektepli değil alaylı bir aydın diyebiliriz. Çünkü ortaöğretimden sonra kendini özel ilgi ve parlak zekâsı sayesinde iyi yetiştirmiş otodidakt bir kişiliktir. Hapis yattığı yıllarda Kur'an'ı hıfzeden Derveze, daha sonra "Asru'n-Nebi", "Sîretu'r-Resul" ve "ed-Dustûru'l-Kur'ânî fî şuûni'l-hayât" eserleri telif etmiştir. Bu eserlerin üçünü de Kur'an ayetlerinden hareketle yazmıştır. Bunlardan ilk ikisi "Kur'an'a Göre Hz. Muhammed'in Hayatı" adıyla Türkçeye çevrildi. Bu üç eserden sonra gençlerin beklentilerine karşılık verecek, Kur'an'la genç nesiler arasında sağlam ve sağlıklı bir irtibat kurabilmek için nüzul sırasına göre bir tefsir yazma düşüncesinin oluştuğunu söylüyor. Niyeti Kur'an ve Hz. Muhammed'in hayatından ilham alarak İslam'ı asrın idrakine sunmak arzusudur diyebiliriz. Muhtemelen tarihçi kişiliği, okuduğu ve yararlandığı kaynaklar onu bu tarz bir tefsir eseri yazmaya sevk etmiştir diyebiliriz.

- Derveze'den sonra yazılan kronolojik tefsirlerin belli başlı özellikleri ve Derveze'den farklılıkları nelerdir?

- Derverze'den sonra yazılan kronolojik tefsirler üzerine henüz müstakil incelemeler yapılmadı. Bu aralar kronolojik tefsirlerin nüzul sıralamaları üzerine mukayeseli bir çalışma yapıyorum. Klasik kaynaklarda yer alan nüzul sıralamaları ile Derveze ve Nöldeke'nin nüzul sıralamalarını eserimin sonuna koydum.

Diğer müfessirlerin nüzul tertipleri üzerine yapmakta olduğum incelemeler bitince daha net şeyler söylemek mümkün olacak. Müfessirlerin ilgileri, ilmi birikimleri ve tefsir yöntemleri büyük önem taşıyor. Çünkü tefsir yazımında nüzul tertibinin sağlıklı oluşu kadar müfessirin ilmi birikimi, vasıfları, zekâsı, kaleminin kuvveti ve uygulayacağı yöntem çok büyük önem arz ediyor. Yoksa yalnızca nüzul sıralaması gereken başarıyı sağlamada yeterli olamaz.  

- İzzet Derveze'nin çok boyutlu bir kişilik olduğunu belirtiyorsunuz. Bu çok boyutluluk içinde Derveze'nin ilmi kişiliğini ana hatlarıyla nasıl özetlersiniz?

- Görebildiğim kadarıyla Derveze'nin en belirgin özelliği siyasi ve edebi kişiliğine ilaveten tarihçi oluşudur. Bunu tefsirde yararlandığı tarih kaynaklardan da görmek mümkündür. Ancak işin ilginç tarafı tarihçi bir kişiliğin Kur'an kıssalarının tarihsel gerçekliği yansıtmıyor olabileceği şeklinde bir kanaate sahip olmasıdır. Derveze Kur'an kıssalarının nüzul dönemindeki insanların ister yanlış isterse doğru şekliyle bilmiş olsunlar, onların bilgilerine uygun olarak irşat ve öğüt için, kıssalardan hisse kapmalarını sağlamak için indiğini savunmaktadır. Tabii Kur'an'da iki tür kıssa bulunmaktadır. Biri kahramanları belirtilmeyen kıssalardır. Örneğin bahçe sahiplerinin durumunu örnek veren kıssa bu tür bir kıssadır. Burada bahçe sahiplerinin kim olduğu, hangi tarihlerde yaşadığını bilmiyoruz. Önemli de değil, burada önemli olan kıssanın anlattığı hissedir. Ancak bir de kahramanları belli olan, tarihsel şahsiyet olarak yaşadıkları bilinen peygamberler ve diğer kişiliklerle ilgili kıssalar var. Bu tür kıssaların da tarihsel olgularla uyuşmuyor olabileceği şeklinde bir kanaat taşıyıp, dahası bunlarla ilgili örneğin Haman'ın Tevrat kıssalarında yer aldığı gibi Farz Kralı Ahaşveroş'un veziri olduğu şeklindeki kimi izahlara itibar edip, Kur'ın'ın tespitlerini tevile yeltenmesinin son derece yanlış olduğu kanaatindeyim. Tarihsel kaynak olarak Kitab-ı Mukaddes'in Kur'an'dan daha mevsuk olduğu söylenebilir mi? 

- Muhammed Abduh ile Reşid Rıza ilgisi onun kişiliğinde ne derece etkili olmuştur?

- Derveze'nin birçok noktada nu iki zata atıf yaparak eselerinden ve fikirlerinden yararlandığını tespit ettim. Bu yalnızca benim değil, konu ile ilgili çalışma yapan diğer araştırmacıların da ortak kanaatidir. Gerek fıkhî ve gerekse diğer meselelerde bariz bir etki olduğu açık. Buna dair eserde yeteri kadar somut örnek verdiğim kanaatindeyim. Zaten Derveze'nin kendisi de Reşit Rıza ile bizzat görüştüğünü belirtiyor. Hatta onun siyasi yönünü zayıf bulmakla beraber zekâ ve ilmi birikimini takdir ediyor.  

- Derveze'nin tefsirini diğerlerinden farklı kılan ve onu orijinal yapan, Kur'an'ı anlama ve yorumlama konusunda ortaya konan arayışlar içinde Muhammed İzzet Derveze'yi farklı kılan özellikler nelerdir?

- En belirgin özelliği nüzul sırasına göre yazılan ilk tefsir olmasıdır. Bu nedenle müellif bazı tereddüt ve endişeler yaşamış ve hatta kronolojik tefsir yazmanın meşruiyetine dair fetva alma ihtiyacı hissederek bunu mukaddimeye de koymuştur. Ondan sonra gelen diğer müfessirlerin böyle bir endişe taşımadıkları görülüyor. Bir diğer önemli yönü de siyer tefsir ilişkisidir. Bu yaklaşımının Muhammed Abid el-Cabiri tarafından da paylaşıldığını gördüm. Yine nasih ve mensuh konusunda da farklı bir yaklaşımı var. Neshin varlığını kabul etmekle beraber, üç türünün bulunduğu kabul edilen neshin, metni mensuh ama hükmü baki kısmına itiraz ediyor. Bu yaklaşımının da tırnak içinde 'yeni ve özgün', Derveze'ye özgü olduğu kanaatindeyim.

Benim okumama göre Derveze'nin tefsir konusundaki bir diğer orijinal yönü "muhkem" ve "müteşabih" konusundaki farklı yaklaşımıdır. Zaten kendisi de bunun farkındadır ve bu ayrımın tefsirinin "omurga"sı olduğunu söylüyor. Müteşabih konusundaki en temel farklılığı da Kur'an kıssalarıyla "kevnî" ayetler denilen, evrenle, tabiat kanunlarıyla ilgili ayetleri de müteşabihat kategorisine dâhil etmesidir. Bu noktalarda çağımızda yaşanan din-bilim ilişkileri ile ilgili tartışmaların ayrıca Muhammed Ahmed Halefullah'la başlayan Kur'an kıssalarıyla ilgili tartışmaların etkisinde kaldığı kanaatindeyim.

- Bu noktada şunu sormak istiyorum tefsirle müfessir arasında nasıl bir ilişki vardır?

- Ben bunu ayna ilişkisiyle açıklıyorum. Yazdığı tefsir eseri belli ölçüde müfessiri anlatır. Müfessirin hayatı, yaşadığı çağ ve içinde bulunduğu siyasi ve kültürel ortam da tefsirini anlamamıza yardım eder. Başka bir değişle eser veya herhangi bir tefsir yalnızca paranteze alınarak anlaşılamaz, eserin ortaya çıktığı ortamı, onu yazan müfessiri ve dünyasını da tanımak gerekir. Anlama ve yorumlama konusunda kalem oynatanların büyük çoğunluğu da bunu tavsiye ediyor. Şahsen ben de İbn Sina, Gazzali ve Derveze gibi eserleri çalıştığım her müellifin hayatına bakma ihtiyacı hissettim.

- Ulumu'l Kur'an konularına dair görüş ve yaklaşımlarında hangi konular üzerinde durur Derveze?

- Birçok konu üzerinde durmaktadır. Ben çalışmamda daha çok onu farklı kılan yönler üzerinde odaklandım. Bu noktada da daha çok Mekkî ve Medenîlik, nasih ve mensuh, muhkem ve müteşabihat konusunda önemli ve dikkate değer farklılıkların bulunduğunu tespit ettim. Bu nedenle de eserimde daha çok bu konular üzerinde durdum. Derveze gerek Mekki ve Medenî Keza nesih konusunda daha önce belirttiğim gibi yeni ve farklı gördüğüm bir kanaat serdetmiştir. Muhkem ve müteşabihat konusunda da farklı bir takım fikir ve kanaatleri vardır.

- Derveze tefsiri yazdıktan sonra kendi tefsir metodunu ortaya koy­duğu ve tefsirinde atıflarda bulunduğu el-Kur'anü'l-Mecid (Kur'an'ı Anlamada Bir Yöntem Çalışması) adlı bir eser daha kaleme almıştır. Bu noktada Kur'an'ul Mecid çalışması Derveze'nin tefsiri bağlamında nasıl bir yer tutar?

- Bu iki eserin birbirini tamamladığı kanaatindeyim. Kendisi de bunu tefsirinin mukaddimesinde söylüyor. Mezkur eseri tefsirinin bir mukaddimesi olarak nitelendiriyor. Bu eser bir yönüyle tefsir usulü eserlerinin içerdiği Kur'an tarihi, ulumu'l-Kur'an konularını içerirken diğer yönüyle de örnek bir tefsir eserinin nasıl olması gerektiğine dair bilgiler içeriyor. Müellifin bu çalışmasını bir tür Kur'an'a Giriş eseri olarak da görebiliriz.

- Nöldeke'nin Mushaf tertibi ile Derveze'nin Mushaf tertibi arasında kurulan benzerlikler hakkında neler söylersiniz?

- Bazı araştırmacılar bu konu üzerinde duruyorlar. Ben de doğrusu bunu merak ettim ve karşılaştırma imkânı sağlamak açısından eserin sonuna her iki yazarın nüzul tertibini de koydum. Dolayısıyla karşılaştırma için oraya bakılabilir. Ancak görebildiğim kadarıyla her ikisini de Medenî sureler içerisinde yer alan dört sureyi Mekkî saymaları dışında çok büyük benzerliklerin bulunmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle Derveze'nin Nöldeke'den etkilendiği kanaatinde değilim.  

- Tefsirini yazma sürecinde Türkiye'de geçirdiği yılların nasıl bir etkisi olmuştur?

- Kendisi Türkiye'den ve özellikle buradaki kütüphanelerden çok yararlandığını söylüyor.  Bu yönüyle takdire şayan bir insan olduğu kanaatindeyim. Hapishaneyi bir Medres-i Yusufiye olarak görmüş. Hafızlık yapmış, bir çok eseri orada okumuş. Yine Türkiye'deki sürgün yıllarını fırsata çevirerek ilim aşkını sürdürmüş, araştırma, inceleme, sürekli öğrenme hevesini hiç kaybetmemiş. Bu yönüyle örnek alınacak bir insan olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizde kaldığı süre içerisinde yalnızca kütüphanelerden yararlanmakla kalmamış, ayrıca dilimizi de öğrenmiş. Bazı Türkçe eserlerin çevirisini yapmış. Hatta Türkiye hakkındaki gözlemlerini kitaba dökmüş ve Modern Türkiye'yi anlatan bir de eser kaleme almış. Bu yönleriyle takdir ettiğim bir insan.

- Peki, tefsirini yazarken yararlandığı kaynaklar denildiğinde ilk olarak hangi kitaplar akla gelir?

- Oldukça geniş sayılabilecek bir kaynak manzumesinden yararlanmıştır. Yanılmıyorsam tefsirinde toplam 250 civarında eser adı zikretmektedir. Bu eserler arasında temsil gücü olan belli başlı rivayet ve dirayet tesirleri, hadis kaynakları, fıkhî ve lugavî eserler, bilhassa eski veya yeni yazılmış tarih kaynakları yer almaktadır. Tefsirde rivayet tefsirlerine ilaveten daha çok klasik ve çağdaş dirayet tefsirlerinden yararlanmıştır. Hadis konusunda daha çok Mansur Ali Nasıf'ın yazdığı et-Tac adlı eserden yararlanmıştır. Bu eserden yanılmıyorsam dokuzyüz altmış civarında hadis nakletmiştir. Bu nedenle bazı araştırmacılar onun hadis ilmindeki sermayesinin zayıf olduğu eleştirisini yöneltmişlerdir. Zaten Muhammed Abduh'tan sonra rivayet tefsir geleneğinin devrini tamamladığını görüyoruz. Onun tefsirde hadisler konusunda sergilediği ihtiyatlı ve çekimser tavır, dahası sahih hadis kaynaklarında yer alan bazı hadislerin sıhhatini reddetme eğilimi, Derveze'de de görülmektedir.     

- Kendinden önceki tefsirlere ne tür eleştiriler yöneltir Derveze? Belirlediği usulüne sadık kalır mı?

- Kendisinin benimsediği ve esas aldığı 'örnek' veya 'ideal' diye kabul ettiği kendi tefsir yöntemine uymayan bütün tefsirlere eleştiriler yöneltir. Rivayet tefsirlerinde zayıf rivayetlere yer verilmesini eleştirir. Kıssalar konusunda ayrıntıya dalanları eleştirir. Kevnî ayetleri bilimsel/ilmî tefsir yöntemiyle tefsir edenleri tenkit eder. Bilimsel tefsir yazan Tantavi Cevheriyi ve diğer yazarları eleştirir. Gaybî varlıklar diye adlandırdığı cinler ve meleklerin mahiyetiyle ilgili izahlar yapanları eleştirir. Müphematı olduğu gibi bırakmayıp peşine düşenleri eleştirir. Keza Kur'an'ın sırlarını, şifrelerini çözmeye çalışanları ve batınî yorumlar yapanları da şiddetle tenkit eder... Bu eleştiriler arasında Abduh'un yaptığı bazı ilmî tefsir örnekleri ile cinlerin bir tür mikrop olabileceği görüşünü çıkarsak diğerlerinin birçoğunda ikisi arasında benzerliklerin bulunduğunu görebiliriz…   

- Onun Kur'an'ı aynı zamanda bir tarih kaynağı olarak da görmesini nasıl açıklarsınız?

- Derveze'nin Kur'an'ı bir tarih kaynağı olarak görmesi daha çok Hz. Peygamber dönemi için geçerlidir. Derveze'ye göre Kur'an, siyer yazımı için bir tarih kaynağıdır. Siyer yazımında Kur'an'ı merkeze almayı önermiş ve bunu uygulamıştır. Ancak diğer tarihi olaylar, bilhassa da Kur'an kıssaları konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Derveze birçok kıssada Kur'an'ın durduğu yerde durmayı, kıssaların ayrıntısına dalmayıp onlardan alınacak hisselerin peşine düşmeyi önermektedir. Yer yer kıssaları da müphemat gibi algılamıştır. Ancak zaman zaman bu prensibi ihlal ettiğini ve kıssaların o dönemdeki halkın bilgileri doğrultusunda nazil olduğunu, tarihsel gerçekleri yansıtmıyor olabileceği kanaatini taşıdığını görüyoruz.

- Muhammed Heykel'in Hz. Peygamber'e yaklaşımı ile İzzet Derveze'nin yaklaşımı arasında ortak olan noktalar nelerdir?

- Heykel'in Hz. Peygamber'in hayatına dair Hayâtu Muhammed adlı eseri Derveze'nin atıf yaparak yararlandığı kaynaklar arasındadır. Bunu zaten açıkça belirtmiş. Bu kaynakta yer alan birçok görüşle Derveze'nin görüşleri arasında benzerlikler gözlemledim. Örneğin iki müellif de Hz. Peygamber'in Kur'an'dan başka mucizesinin olmadığı iddia ediyor. İki müellif de İnşirah süresindeki "inşirah" olayının ruhî bir ferahlama, genişlik olduğunu kabul ediyor. İkisi de Garanîk olayının uydurma ve saçma olduğunu kabul ediyor. İki yazar da Hz. Peygamber'in miracının bedenen değil ruhen olduğunu ileri sürüyor. İki müellif de İslam'da savunma amaçlı bir savaş olduğunu kabul ediyor…

- Derveze'nin tefsirinin toplumsal ve siyasi açıdan Abduh, Reşid Rıza, Seyyid Kutup ve Mevdûdi'nin tefsirleri kadar güçlü olmadığını vurguluyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

- Evet, kanaatimce bilhassa Seyyid Kutup ve Mevdudi ile karşılaştırınca Derveze'nin siyasi tefsir açısından diğerleri kadar güçlü olmadığı kanaatindeyim. Kanaatimce bunun da gayet basit bir sebebi var. Derveze bir devlete sahip olamamış ki, onun siyasi yönetimi konusunda mücadelesi olsun. Hayatı biraz hapiste, biraz sürgünde ve bütünüyle de gurbette geçmiş. Yani Derveze daha çok inşaat işiyle uğraşmış, bina bitmemiş ki yönetimi gündeme gelsin. Filistin sınırları içinde kalan Nablus'ta doğmuş, Suriye'de Şam'da vefat etmiş. Ailenin diğer bireyleri ve çocukları hâlâ Şam'da yaşıyorlar… Siyasi açıdan daha çok Arap birliğini savunmuş, bunun için çaba göstermiştir. Mısır'la Suriye'nin birleşmesi için gayret etmiş, hatta kitaplar yazmıştır. 1958 yılında gerçekleşen bu birleşme bilindiği üzere 1961 yılında Suriye'nin Mısır'dan ayrılmasıyla sonuçsuz kalmıştır... Sanırım yeterince açıklık kazandırdım…

- Son olarak Derveze tefsiri üzerine yapılan çalışmalarda olsun başka çalışmalarda olsun Derveze'nin tefsirine dönük olumlu ve olumsuz eleştiriler çerçevesinde neler söylersiniz?

- Derveze'nin tefsirinin en olumlu yanı kanaatimce kronolojik okuma denemelerini ilk defa uygulama alanına koymuş olmasıdır. Bu çabaların geliştirilmesinde ve işlenmesinde büyük yarar var… Derveze'nin tefsiri ile diğer kronolojik tefsirlerde benim görebildiğim önemli bir eksiklik kronoloji konusunda bazı sıkıntılarının olmasıdır. Örneğin Derveze, nüzul sırası konusunda esas aldığı tertipte Medenî kabul edilen Zilzal, İnsan, Rahman ve Ra'd surelerini içerik ve üsluplarına bakarak Mekkî sureler arasına almıştır. Ancak aynı yöntemi kullanarak Mekkî sayılan Hac suresini Medenî sureler arasına almamıştır. Aynı yaklaşım Mehmet Zeki Duman hocanın tefsirinde de var. Oysa bu sure adından, içerdiği kurban ve hac ibadetiyle ilgili hükümlere kadar her şeyiyle Medenî özellik taşıyor… Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Bu nedenle kronolojik tefsir yazımında tertip konusunun çok ciddiye alınması ve daha başarılı tertiplerin yapılması gerektiği kanaatindeyim... Bir de kronolojik okuma yaparken semantik yöntemin yeterince kullanılmadığını görüyorum. Kur'an'ın cahiliye döneminde kullanılan kelime ve kavramları nasıl değiştirdiği ve dönüştürdüğü, bunlara ne tür yeni anlamlar kazandırdığı noktasında ciddi semantik tahlillere ihtiyaç var… Bu anlamda Kur'an'ın yeni bir dil oluşturduğu kanaatindeyim… Umarım diğer kronolojik tefsirler veya yeni yazılacak olanlar bu boşluğu doldururlar...   

- Söyleşi için teşekkür ederim. . .

- Ben de size çok teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

 

Röportaj: ASIM ÖZ
Haksöz-Haber