
Mescidde örtünme ve tüketimde ölçü
"Mescidlerin en güzel süsü ise orada ifa edilen ibadetler ve sergilenen erdemli tutum ve davranışlardır. Ayrıca güzel görünüm, kişiyi kibre sürüklememelidir. "
Murat Kayacan/Haksöz Haber
İnsan bazen ibadetle hayat arasındaki mesafeyi fark etmeden açabiliyor; mescitte başka, sofrada başka, gündelik hayatta bambaşka biri olabiliyor. A‘râf sûresinin 31. ayeti tam da bu kopukluğu konu edinip; adalet çağrısının hemen ardından giyimden yeme-içmeye uzanan bir ölçü hatırlatması yapıyor. “Ey Âdemoğulları!” hitabıyla başlayan bu uyarı, her çağın Müslümanına yönelmiş canlı bir davet anlamı taşıyor: “Yaşarken de ibadet ederken de dengeli ol, ölçüyü kaybetme.” Bu yazıda şu sorunun izini sürmeye çalışacağım: Kur’an neden ibadetle estetik duyarlılığı ve helâl nimetlerle sınır bilincini aynı ayette bir araya getiriyor? Bu ayetin bize söylediği şey şu olabilir: Dindarlık, ne bedeni ihmal eden bir katılıktır ne de sınır tanımayan bir serbestlik; asıl dindarlık, Allah’ın sevmediği aşırılıklardan uzak durarak hem ibadeti hem hayatı hakkıyla yaşamaktır.
“Ey Âdemoğulları” Hitabının Kapsamı
el-A`râf 7/30 ayetiyle adaletin emredilmesinin ardından bu yazının konusu olan ayette de ibadethanelerde giyim, yeme ve içme konusundaki adalete dikkat çekilmiştir: “Ey âdemoğulları! Her mescit yanında ziynetinizi alın. Yiyin, için israf etmeyin çünkü o, israf edenleri sevmez.” (el-A`râf 7/31). “Ey âdemoğulları!” denilerek günah işledikleri elbise yerine başka elbise bulamadıkları gerekçesiyle Kâbe’yi çıplak tavaf eden müşrikleri kınama iması içeren bu hitabın sebebinin hususi oluşu, hükmün genel oluşuna engel değildir. Yani evrensel bir ahlâk ve ibadet adabı öğreten bu genel hitaba göre ibadet için her mescide giden herkes örtünmelidir.






