
Kuveyt, Tarık el-Süveydan'ın vatandaşlığını iptal ederek yerli bir sesi susturmaya çalışıyor
Devletin bir entelektüeli hedef alması, ifade özgürlüğünü cezalandırmak için milliyetin nasıl silah olarak kullanılabileceğini ortaya koyuyor ve bu durum şeffaflık ve yasal güvenceler açısından endişe verici sonuçlar doğuruyor.
Adnan Hmidan’ın Middle East Eye’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Tarık el-Süveydan, modern devletin resmi olarak kurulmasından on yıl önce, 1953 yılında Kuveyt'te doğdu.
Bu ülkedeki kökleri, ülkenin siyasi oluşumundan daha eskiye dayanır ve kimliği uzun süredir ülkenin sosyal ve kültürel dokusuyla iç içe geçmiştir.
Bu hafta vatandaşlığının iptal edilmesine ilişkin karar, devletin kendisinden daha eski, bilgi, sivil katkı ve kamusal katılım üzerine inşa edilmiş bir bağı koparmaktadır.
Süveydan, onlarca yıldır Arap ve Müslüman entelektüel çevrelerinde öne çıkan bir isim olmuştur.
Kitapları, konferansları ve liderlik programları, bölgedeki öğrenciler, profesyoneller ve düşünürler üzerinde etkili olmuştur. Bu çalışmalarıyla, anlayış, sivil sorumluluk ve diyalog temelli etik bir gelişme vizyonunu ve kendi deyimiyle ılımlı İslam düşüncesini tutarlı bir şekilde savunmuştur.
Onun etkisi Kuveyt sınırlarının çok ötesine yayılmış ve eğitim, liderlik ve kamu etiği konularında daha geniş çaplı tartışmalara katkıda bulunmuştur.
O hiçbir zaman resmi tanınma peşinde koşmamıştır. Siyasi nüfuz veya kurumsal otorite yerine, fikirlerin yayılması onun temel amacıydı.
Ancak bugün, hayatı ve çalışmaları Kuveyt'in kültürel manzarasına derinlemesine yerleşmiş bir adam, herhangi bir suç veya düşmanlık kanıtı olmaksızın vatandaşlığından mahrum bırakılmıştır.
Adalet ve yurttaşlık dürüstlüğü adına, bu kararın acilen yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Konuşma ve ceza
Entelektüel katkılarının ötesinde, Süveydan kendini adaletle ilgili davaların savunucusu olarak da konumlandırmıştır. İşgal altındaki halkların hakları ve birçok kişinin daha temkinli yaklaştığı siyasi ve insani mücadeleler hakkında kamuoyuna açıklamalarda bulunmuştur.
Buna rağmen, dili genellikle ölçülü kalmıştır. Kişisel saldırılardan veya sözlü tırmanışlardan kaçınmış, bunun yerine etik, ilke ve kamu sorumluluğuna dayalı çağrılar yapmayı tercih etmiştir.
Bu nedenle, vatandaşlığının iptal edilmesi bürokratik bir işlemden daha fazlasını ifade etmektedir. Devletin kendi vatandaşlarına yönelik muamelesi ve izin verilen ifade sınırları hakkında ciddi ahlaki ve hukuki sorular ortaya çıkarmaktadır.
Kuveyt dışındaki gözlemciler, bu eylemin uluslararası normlarla çeliştiğini belirtmişlerdir. Birçok Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesinde, vatandaşlığının iptali olağanüstü bir önlem olarak kabul edilir, genellikle açıkça tanımlanmış yasal ihlallerle bağlantılıdır ve kapsamlı bir incelemeye tabidir.
Bu durumda, Kuveyt'te doğmuş bir kişi, açık bir gerekçe olmaksızın ulusal haklarından mahrum bırakılmıştır. Bu eşitsizlik, adil yargılama, yasal korumalar ve sivil özgürlükler konusunda daha geniş bir endişeye yol açmıştır.
Tehlikeli bir emsal
Bu durum, uluslararası insan hakları örgütlerinin ilkeli bir şekilde müdahil olmasını gerektirmektedir. Vatandaşlık sadece yasal bir sınıflandırma değildir. Kimlik, güvenlik ve aidiyetin temelidir.
Bunu ifade veya entelektüel görüşlere karşı cezai bir araç olarak kullanmak, devletlerin sık sık savunduğunu iddia ettiği değerleri zedeler. Düşünce özgürlüğü, eşitlik ve haklarla ilgilenen kuruluşlar şeffaflık ve hesap verebilirliği teşvik etmeli ve kararın geri alınmasını talep etmelidir.
Sessiz kalmak, geniş kapsamlı sonuçları olan bir emsali normalleştirme riskini doğurur.
Süveydan'ın fikirleri ve kamu çalışmaları idari kararnameyle silinemez. Etik liderlik, kişisel gelişim ve sosyal sorumluluk üzerine odaklanan kitapları, konferansları ve yazıları Arap ve Müslüman dünyasında yankı bulmaya devam ediyor.
Çalışmaları sadece Kuveyt'e değil, uluslararası kitlelere de fayda sağlamıştır.
Ancak ona karşı alınan önlemler, yasal korumalar zayıfladığında ve ilkeler bir kenara bırakıldığında, tanınmış kamuya malolmuş figürlerinin bile savunmasız hale gelebileceğini hatırlatıyor.
Vatandaşlığının iadesi, bilgi, dürüstlük ve kamu katılımının bir toplum için birer değer olduğunu, dışlanma gerekçesi olmadığını gösteren basit bir ilkeyi yeniden teyit edecektir.
* Adnan Hmidan, İngiltere'deki Filistin Forumu'nun başkanıdır.





HABERE YORUM KAT