1. YAZARLAR

  2. Muhammed Ali Atasi

  3. İran, Türkiye ve Mısır: Muallak demokrasi
Muhammed Ali Atasi

Muhammed Ali Atasi

Yazarın Tüm Yazıları >

İran, Türkiye ve Mısır: Muallak demokrasi

09 Temmuz 2009 Perşembe 02:26A+A-

İran toplumu, son otuz yıl içinde korkunç demografik değişim yaşadı. Bu değişim İslam devriminin toplumun kültürel ve siyasî yapısında, İran devletinin iskeletinde, siyasî, askerî ve ekonomik kurumlarında meydana getirdiği radikal değişimlerle paraleldi.

Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının açıklanmasının akabinde son haftalarda İran toplumunu sarsan olayların hassas okumasının, İran toplumunun bünyesinde meydana gelen derin demografik değişimlerin yapısını dikkate alması kaçınılmaz. Böyle bir okuma İslam cumhuriyetinin yaşadığı halihazırdaki trajediye büyük ölçüde ışık tutabilir. İran demografi dosyası etrafında son on yılda yapılan birçok araştırma ve akademik kitap, seksenlerin ortasından başlayarak İranlı kadınların doğum oranındaki düşüşte hemfikir. Şöyle ki; İranlı kadının doğum oranı seksenlerin ortasında bir kadın için 6 çocuk iken 2009 yılında bir kadın için 1,71 çocuk seviyesine düştü. Bu araştırmalar, doğurganlık oranında dünya ülkeleri düzeyinde benzeri görülmemiş bu düşüşün sebeplerinin yorumunda farklılık arz etse de bunun sonuçlarının sadece İran toplumunun demografik kompozisyonunun değişmesiyle sınırlı kalmadığı ve bu toplumun siyasî ve sosyal yapısı üzerinde büyük etkilerinin olduğu hususunda hemfikirlerdir.

İran, kadının doğurganlığı denklemi açısından dünyada en gelişmiş ülkeler kategorisinde. Zira Mısır'da bu oran her kadına 3 çocukken Türkiye'de 2 çocuk. İran ve Türkiye'de şehir nüfusu oranı eşit yani yüzde 68 iken Mısır'da bu oran yüzde 42,6 sınırlarında. İran toplumunun son hareketlenmesinde önemli rol oynaması açısından internete bağlananların oranını dikkate aldığımızda bu rakamın İran'da en yüksek rakamla 23 milyon olduğunu görüyoruz. Ardından 13,1 milyon oranla Türkiye ve 8,7 milyon oranla Mısır geliyor. Diğer taraftan İran, Ahmedinejad'ın ekonomi politikaları sebebiyle enflasyon ve işsizlik oranlarındaki büyük artış açısından Türkiye ve Mısır'dan önde gidiyor. Birçok araştırmacı bu veriyi, Ahmedinejad'ın işsizlik ve enflasyondan en fazla zarar gören halk kesimlerinden aldığı desteğe dair şüphe oluşturmak için kullandı.

İran ve Türkiye'nin kendi toplumlarıyla ilgili demografik birçok veride birbirine benzediğini görüyoruz. Mısır kanadına baktığımızda ise 23 Temmuz 1952 devriminin Mısır toplum yapısında yaptığı köklü değişimlere rağmen bugün bizler devletin yapısını ordu kurumunun oluşturduğunu ve iktidar sınıfının ordudan geldiğini görüyoruz. Bununla birlikte ordu hiçbir temsil sıfatına sahip değil, halk sorgulamasına boyun eğmiyor, anayasal veya halkçı bir meşruiyete sahip değil. İktidar sınıfı, yönetime tutunması ve organizeli siyasî muhalefetin oluşmasını yasaklaması için de sivil toplumun eklemlerini koparmaya ağırlık verdi, yargıyı ablukaya aldı, sendikaları dağıttı, düşünce özgürlüğü alanlarının belirmesi amaçlı cesur bütün girişimlerle, çok particilikle, bağımsız sendika faaliyetleriyle, devletin gücünden ve denetim mekanizmalarından uzakta bir araya gelme ve protesto girişimleriyle savaştı. Fakirliğin yayılması, yolsuzluk, eğitim kurumlarının zayıflığı, üniversitelerin bağımsızlığının gerilemesi, modernleşme projelerinin başarısızlığı ve veraset senaryolarının çıkması gölgesinde Mısır toplumunun halihazırdaki iktidarın tek alternatifi olarak siyasal İslam'a daha meyilli olduğunu söylemek abartı olmaz.

Sözün özü, siyasetçilerin İslam cumhuriyeti veya Kemalist laiklik gibi yapılandırmaya çalıştığı siyasî sistem formülü bir yana her üç ülkenin şartlarında gerçek demokratik pratiklerin kökleşmesi için saygı duyulması gerekli genel siyasî ilkeler var. İktidar halktan gelir ve halk içindir. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğüne, barışçıl gösteri ve toplanma hakkına saygı gösterilmesi gerekir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden ayrılmalı, parlamento seçimlerine bağımsız yargı denetimi gerekir. Azınlıkların haklarına ve var olma haklarına saygı gösterilmeli. Özellikle de siyasî azınlıklara. Halkçı temsil güçleri ne kadar zayıf olursa olsun İran'da laiklerin siyasî var olma hakkı müsadere edilemez. Aynı durum Türkiye ve Mısır'da İslamcılar için söylenebilir.

Lübnan gazetesi El Nehar, Suriyeli yazar

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT