
Hızır Kimdir?
Hızır’la ilgili anlatılan hikâyelerin kahir ekseriyeti İsrailiyat kaynaklıdır. Ancak bunu bahane ederek Hızır olayını ‘mitos’ diye tanıtmak da isabetli değildir.
FARUK BEŞER, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan makalesinde Hızır Kıssasını yorumluyor:
Bir grup hoca arkadaşla yirmi beş yıl sürdürdüğümüz Kuranıkerim derslerimizi bir açıklamalı meale dönüştürüp, mevcut meallerin pek çoğu için söz konusu edilen olumsuzlukları giderebilir ya da en aza indirebilir miyim diye yıllardır uğraşıyorum. İşi ciddi tutunca bu kadar zor olacağını bilseydim muhtemelen başlamazdım. Ama mademki üç dört yılda yarıyı geçmiş bulunuyorum, dualarınızla ve Allah’ın lütfu ile bitireceğiz inşallah.
Bu çalışmada başarmayı hedeflediğim işlerden biri de Kuranıkerim’de zikredilen tarihi kişileri çok kısa olarak ve sahih bilgilerle tanıtabilmek.
Resulüllah Efendimiz Hûd Suresi beni kocalttı buyurmuştu ya, Kehf Suresi de beni kocalttı. İçerdiği dört kıssanın anlaşılması gerçekten zor bir meseleymiş. Bu kıssaların her biriyle ilgili olarak sonunda vardığımız ortak nokta şu oldu; bunların sadece Kuranıkerim’de anlatılan kadarını ve verdiği mesajı bilelim yeter, kıssalar etrafında oluşturulan edebiyatın teferruatına fazla takılmayalım. Ama bu kıssaların bir gerçekliğinin ve bir arka planının olduğu da açık.
Bu konuda ulaşabildiğim sahih bilgileri okumaya çalıştım. Şimdilik bunlardan sadece biri olan Hızır ile ilgili vardığım sonucu sizin için de özetliyorum.
Bir gün Hz. Musa’ya (sa), senden daha bilgili birisi var mıdır, diye sorulmuş, o da belki biraz nefsini ululayarak, ‘yoktur’ diye cevap vermişti. Bir peygamber için bu kadarı dahi muhtemelen bir hata sayılmış ve Allah ona iki denizin kavuştuğu yerde kendisinden daha âlim bir ‘kulunun’ bulunduğunu söyledi.
Hz. Musa Allah’tan kendisini o kuluna ulaştırmasını istedi. Allah da (cc) ona, bohçasına bir balık koyup yola çıkmasını, balığın kaybolacağı yerde o adamı bulacağını bildirdi. Yanına genç bir yardımcı alıp yola çıktı.
Kuranıkerim’de bu gencin/fetânın kim olduğu söylenmez, ama Buhari gibi kaynaklarda onun Yusuf’un zürriyetinden, Musa’nın kız kardeşinin oğlu genç Yuşa bin Nûn olduğu, gittikleri kulun da Hızır olduğu açıklanır. Kıssanın Kuranıkerim’de zikredilmeyen, ama sahih rivayetlere dayanan böyle çok az detaylarına da güvenmeliyiz.
Fetâ genç demektir, hizmet için tutulan yardımcılar genellikle genç olanlardan seçildiği için hizmetçiye yani uşağa da fetâ denir. Buna Musa’nın (sa) fetâsı, hizmetçisi, uşağı ya da sadece yoldaşı diyen müfessirler var. Ama Hz. Musa ona sürekli emrettiğine göre o sadece bir yoldaş değil, aynı zamanda yardım için tutulan bir hizmetçi olmalıdır.
Sahil boyunca olduğu anlaşılan bu yolculukları esnasında uyudukları bir yerde balık canlanır, denize dalıp gider. Yollarına devam ederler, genç bunu ancak bir süre sonra hatırlayıp Musa’ya söyler. Musa da, işte hedefimiz tam da orasıydı deyip izleri üzere o noktaya geri dönerler ve o kulu orada bulurlar. Musa (sa), Allah’ın ona öğrettiği bilgilerden kendisine de öğretmesini rica eder.
Olayı anlatan müteakip ayetler bu ilim yolculuğunun ana başlıklarını verir ve Musa’nın (sa) Hızır’dan gördüklerine tahammül edemeyip ondan ayrıldığını anlatır. Onları Kuranıkerim’den takip edebiliriz.
Kuranıkerim’de ismi verilmeyen o kulun, yani Hızır’ın bir peygamber mi, bir veli mi, bir melek mi olduğu tartışılır durur. Anlaşılan bir melek olma ihtimali çok zayıftır, bir peygamber ya da Allah’ın veli bir kulu olabileceğinin işaretleri vardır. Ulema genellikle peygamber olduğunu, tasavvuf ehli de veli olduğunu söylerler. Çünkü eğer o bir veli ise sair evliyanın da böyle harikulade işler yapabilmesinin kapısı açılmış olur.
Bu kıssa barındırdığı birçok hikmetler yanında müşriklere de sanki Musa (sa) aradığı hakikati bulmak için yıllarca yürümeyi göze alıyor da siz ayağınıza gelmiş hidayeti reddediyorsunuz der gibidir. Kıssa aynı zamanda kulun en özel malı zannettiği ilminin bile ona Allah’ın bir vergisi olduğuna, O’nun dilediğine dilediği bilgiyi verebileceğine, bu sebeple insanın kendinin sandığı ilmiyle gururlanmaması gerektiğine de işaret eder. Ayrıca ilim için cefaya katlanmanın önemini anlatır.
Hızır’la ilgili anlatılan hikâyelerin kahir ekseriyeti İsrailiyat kaynaklıdır. Ancak bunu bahane ederek Hızır olayını ‘mitos’ diye tanıtmak da isabetli değildir.
Bazı âlimlerin Hızır’ın halen yaşamakta olduğunu, insanların imdadına yetiştiğini, senenin bir gününde İlyas (sa) ile buluştuğunu söylemelerinin dini bir delili yoktur ve muhakkik İslam âlimlerinin çoğu Hızır’ın vefat edip gitmiş bir beşer olduğu kanaatindedirler. Elmalılı Hamdi Yazır da bu görüşü benimser ve delillerini zikreder.
Bizim kesin bildiğimiz şey, onun Allah’ın kendi katından ilim verdiği bir kulu olduğu, Musa’ya dahi öğretilmeyen bir ilme Allah katından sahip bulunduğu ve Hz. Musa gibi bir peygamberin ondan bilgi almak için yola çıktığıdır. Fakir onun ‘bilge kul’ diye isimlenmesinin de uygun olmayacağı kanaatindeyim.
Hızır’ın yaşadığı olaylar, kerametin itiraz edilemeyecek delilidir. Ancak onun, mahiyetini bilmediğimiz bu kerametlerle verdiği gaybi hükümlere dayanarak gayb ile hükmetmenin bizim dinimizde yeri olmadığını da bilmeliyiz.
HABERE YORUM KAT
Dinde ittiba esas. Hızır konusunda sorgulama yerine inanç önemli.
Yanıtla (0) (0)Hızır maddi manevi yardımda bulunduğu Kehf suresi Hızır-Musa kıssasında geçmektedir.."dileseydin ücret alırdın" buradan Hızır'ın yardımına inancımız delil olmakta
Faruk Beşer adını görünce okuyayım dedim. Dağ fare doğurdu kabilinden bir durum oldu. Allah'ın peygamberi Hz.Musa, "Gaybı bilen", "Şeriate ters işler yapan" bir peygamberden ders almış! Bu şeriate ters işlerin hikmetini bilmek kerametin deliliymiş vs.vs.
Yanıtla (0) (1)Başınıza gelen hadiselerin sizin tarafınızdan yorumlanmasıyla, ilahi hikmet boyutu farklı olabilir.
"Hayır zannettiğiniz şer, Şer zannettiğiniz hayır olabilir" anlamına gelen kıssadan neler neler çıkarılmış.
Kitabın vermek istediği mesaja odaklanacağım deyince ümitlenmiştim. Rivayetler üzerinden gereksiz çıkarımlara girilmiş. Faruk Hocam zahmet etmesin. Hurafenin yıkanmış haline ihtiyacımız yok.
kuran disi vahiy anlayisi insanlari nerelere surukluyor a guzel bir misal.
Yanıtla (0) (0)Sayın Pirifani, bu meselenin vahiyle bir ilgisi yok, hurafeyle var. Kur'an dışı vahy vardır. Biraz dikkatlice Kur'an'a baktığınızda bunu görürsünüz. Mesela sadece bir örnek vereyim; Hz. Peygamber, Medine'ye hicretinden sonra kıble olarak Mescid-i Aksa'ya döndüğüne ve bu da Allah'ın emriyle olduğuna göre ve Kur'an'da da böyle bir emir yer almadığına göre burada (nesh falan değil) Vahy Gayri Metluv vardır. Yani yazılı olmayan vahy. Tahrim süresinde de aynı durumu görebilirsiniz. Buradan, Allah Resulunun(sav) her sözü ve fiili vahydir diyenlere de ekmek çıkmaz, onu da söyleyeyim.
Yanıtla (0) (0)sayin bekir ziya peygamberin medinede kuduse donerek namaz kilmasi peygamberin kendi ictihadidir. kuduse donmesinin vahiyle oldugu yolunda kuranda bir isaret bulamadim. peygamber dogrudan ayetlerle yasaklanmadigi zaman kavminin uygulamalarina gore davrandigi bilinen bir husus. buna haram aylari ve zihari ornek olarak verebilirim. tahrim suresinden verdiginiz ornek ise ahlaki kuran olan peygamberin haberi kendisine ulastiran kisiyi desifre etmeyip allaha atfetmesi kendisine yakisan harekettir. kuranda bunun ornegi coktur mesela ali imran ayet 37 hz meryem meyvelerin allahtan geldigini soyleyerek cevap veriyor. sonra gelsin klasik tefsirler yazin kis meyvesi kisin yaz meyvesi yok cennetten yok dunyadan tartismalari. kuran disi vahiy anlayisi kurani devre disi birakmak icin devreye koyulmus bir koplodur.
Yanıtla (0) (0)BİRİNCİ SUAL:
Yanıtla (3) (4)Hazret-i Hızır Aleyhisselâm hayatta mıdır? Hayatta ise niçin bazı mühim ulema hayatını kabul etmiyorlar?
Elcevab:
Hayattadır, fakat meratib-i hayat beştir. O, ikinci mertebededir. Bu sebebden bazı ulema hayatında şübhe etmişler.
Birinci Tabaka-i Hayat:
Bizim hayatımızdır ki, çok kayıdlarla mukayyeddir.
İkinci Tabaka-i Hayat:
Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâm'ın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyed değillerdir. Bazan istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir. Tevatür derecesinde ehl-i şuhud ve keşif olan evliyanın, Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve isbat eder. Hattâ makamat-ı velayette bir makam vardır ki, "Makam-ı Hızır" tabir edilir. O makama gelen bir veli, Hızır'dan ders alır ve Hızır ile görüşür. Fakat bazan o makam sahibi yanlış olarak, ayn-ı Hızır telakki olunur.
Üçüncü Tabaka-i Hayat:
Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm'ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder. Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar. Âhirzamanda Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı uluhiyete karşı İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasılki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal'ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek.
Dördüncü Tabaka-i Hayat:
Şüheda hayatıdır. Nass-ı Kur'anla şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarîk-ı hakta feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Âlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.. yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar.. kemal-i saadetle mütelezziz oluyorlar.. ölümdeki firak acılığ
hayat tabakalari ile ilgili kurani delilleriniz nelerdir? bahsetttiginiz gibi hayat tabakalari varsa muhteremzat nereden biliyor?
Yanıtla (1) (0)Yahu tartıştığımız şeye bakın ya
Yanıtla (0) (0)Ne yapsan hz hızırın hayatta olup olmadığı ile
Birde katmanlar var diyende haklı yok diyen zaten dünden haklı, çünkü o sadece gördüğüne inanır
Boş işlerle uğraşacakgımıza gidin hayırlı bir iş yapın
Aynen Bizanstaki piskoposlar gibi kanatları var mı yok mu
hayirli islerin kabul gormesi icin oncelikle lazim olan sahih imandir. bu iman resule ve insanlara kuranla anlatildi ve aciklandi. maide suresinin ucuncu ayetilyle de kemale erdirildigi ve tamamlandigi bildirildi. simdi bunlari bir tarafa birakip peygamberin vefatindan hemen sonra baslayan ve zamanla cig gibi buyuyen din disi ve din karsiti her turlu uydurmayi sorgulamaksizin kabul edenlerin allah indindeki mesuliyeti dinlerini ve kitablarini bozan yahudi ve hristiyanlardan farkli olmayacaktir. ilk yuzlidaki hatta ilk iki uc yuzyildaki ilave uygulama inanc ve kavrami anladik ta bin ucyuz sene sonra bana yazdirildi cizdirildi diyen zevatin kitabalrindaki modern ilavelerle mucadele etmeyecek miyiz?
Yanıtla (0) (0)Kur'an'ın söylemedigini söylemek cesaret ister! Bu cesaret, hadisi önceleyenlerde oldugu gibi sözde her şeyin başına Kur'an'ı koyanlarda da var! Hatta bu Kur'an'cı beylerden biri yazdıgı mealin yanına boş satırlar bırakarak okuyucuyu da sallamaya davet ediyor adeta! İhtiyacımız olan herşey Kur'an'da var ama bu kafalarla o herşeyin birşeyine bile sahip olamayız!
Yanıtla (0) (0)Ebubekir'i (ra) Sıddıkiyet yapan hareket Resulullah'a (asm) olan tevilsiz ve şübhe'siz teslimiyettir. Gelo bizde Resulullah'dan (asm) haberler olan hadislere direkt O SÖYLEDİYSE DOĞRUDUR diyebiliyor muyuz?
Yanıtla (0) (0)Üstelik bizi zorlayan bir ebucehilde karşımızda yokken ..
kuran meallerinin yaninda yeterince bos sayfa olmadigi icin yedi sekiz tane kaliteli defter almis her sayfayi her bir ayet icin uce ayirmistim. bahsettigininiz meal o zamanlarda piyasada yoktu. yapilan akla gelen lerin yazilmasi referansalarin not dusulmesidir. herkes kendi kapasitesi oraninda haddini bilmeye gayret ederek kurani calisarak okumalidir.
Yanıtla (0) (0)Kuranı kerm de Allahu teala İlahi kavramlarını kişileştirerek açıklamıştır. Her kıssa İlahi kavramların açıklamasıdır. İkideniz Haram ve helaldir. Hızırın bulunduğu alan Helal alanıdır. Helal kurutulmuş balığa bile hayat veren ab-ı hayattır. hızırın üzerinde kişileştirilen rısalet "hüsnü zan" dır. Allah dan ne gelirse gelsin kul için hayr dır.
Yanıtla (0) (0)Erkek çocuk yok edilmesi gereken "uzun emeldir". gemi "Fakr ehlinin şeriatıdır." Duvarın altındakihazine "ehlullahın manevi mirası"dır. yüzyıllar sonrasına dahi ulaştırılabilir.
Hızır maddi planda "tanrı parçacığı"dır. helal denizi "higgs alanı"dır. cinler "failler-elektonlar" insler "fiiller-Protonlardır".
din bir bakima kadin corabi gibidir bir kacmaya baslamasin,boydan boya gider ise yaramaz olur. tarih boyunca dinlerin basina gelende budur. hadistir peygamber sozudur diyerek, fikihtir muctehidler alimler butun gayretlerini gostererek ictihad etmislerdir diyerek, kesiftir diyerek, vs vs vs islam taninmaz kurallar hukumler kavramlar yigini haline getirildi. kuranin konustugu kadar konusup kuranin sustugu yerde susmak teslimiyettir yani muslumanliktir. gerisi maskeli rablik taslamaktir.
Yanıtla (0) (0)Hasan orhan HIZIR işini öyle bir abarmış ve işi çığırından çıkarmış ki; akla ziyan bir tasvirle " maddi planda: HIZIR TANRI PARCACIGIDIR" soylemini çekinmeden söylemesi hanginakla hiznet eder bilinmez.
Yanıtla (0) (0)Tıpkı hıristiyan aleminde Hz. İsa'ya olan aşırı sevgiyi öyle abarttılar ki birikeri "TANRININ OĞLU" olarak lanse ettiler ve "gökte TANRI'ınin yaninda duruyor "diye de amentü aşıladılar..
Tabu halini almış bu inanç halen geçerliliğini muhafaza etmektedir..
O "KUL" un Melek olma ihtimali daha kuvvetli degilmidir Hz Meryem annemize gelen "RUH" bir insan görünümünde gelmisti,, Hasan orhan kardeside anlamakda zorlandim ne demek Tanri parcacigi? Tarikatlarda böyle tefsir ediyorlar herhalde. Kisacasi zorlama bir yorum gibi geldi bana, Kurban bayraminizi tebrik ederim...
Yanıtla (0) (0)Mamoste tenezzül buyur ayetin tam mealine bir bakıver. Ayetin tam mealini yazan yorumcu arkadaşları bile okumamışsın. Korkma mealci olmazsın. Allah Resulünün ağzıyla uydurulan sözleri kabul etmeyenleri hadis inkarcısı olarak ilan etmek senin atalarından kalma bir gelenek. İmam Ebu Hanife dönemin hadisçileri tarafından hadis inkarcısı ilan edilmiştir. Buhari onun için Müslüman bile değil ifadesini kullanabilmiştir. Sen mutlak doğru kabul Edip sorgulayamayacağın üstadının kitabını okumaya devam et. Keyfine bak. Sorgulamak sizin kitabınızda yok.
Yanıtla (0) (0)Ayeti kırptığımız yok harun bey, neyse onu yazdık. Varsa ayette eksik yazmalısın. Kur'an deryasından nice cevherler çıkaran ulemaya varsa karşı cevabınız buyrun söyleyin. Yoksa mealcilik ile ve hadisleri görmemezlik ile mukabele etmeniz bir ilim değildir. Ayrıca Kur'anın bazı ayetleri muhkem ve apaçık olup bazı ayetlerde müteşabih ve ilimde rüsuh peyda eden ulemaca tefsir edilerek anlaşılan ayetlerdir. Şayet hadisleri kabul eden biriyseniz İsa (as) ve Şüheda ile ilgili hadislere bakın ve canbazlıkla iki kat günah ile iftira ettiğiniz Üstad'ın ve Ulemanın haklı olduğunu görün tasdik edin. Ama Hadisleri kabul eden biri değilseniz akıl ve mantığınız zaten Müslümanlara bir mihenk değildir. Malumatınız sizedir..
Yanıtla (0) (0)Mamoste nurculuk dininin zihin kodlarıyla konuşuyorsun. Kur'an'ı derya gibi görüp istediğiniz balığı tutup çıkarmak batinilerin tevil geleneğinde vardır. Kur'an apaçık ve sınırları olan bir kitaptır. İslam batıni tevil geleneğinin ham maddesidir. Kur'an dan istediklerini elde eden bu tevil canbazlarının temsilcilerinden biride Said Nursidir. Ayrıca ilgili ayetten kırpma yapmışsın. Şaşmadım bu sizin genlerinizde var.
Yanıtla (0) (1)Hayat tabakaları hakkında ayetler mevcuttur. Allah Şehidlere ölü demeyin diyor..
Yanıtla (0) (0)Peki ne diyeceğiz ?
Demek onlar hayattadır o halde hayatın farklı boyutları var bay pirifani ..
kuranin soylemedigini kurana soyleteyin. kuranin durdugu yerde siz de durun. insanlarin bilemeyecegi soyleniyorsa haddinizi bilin.sehitlerin durumunu allah bilir. tabaka da neyin nesi? 1400 kusur yillik dine yeni adet mi?
Yanıtla (0) (0)Kur'an bir deryadır herkes kametine göre girebilir. Ehli ilim onda izn-i ilahi ile gayet derin mevzularda hemen her meseleyi hal ve keşfetmişlerdir. Kameti ve kabiliyeti kısa olanlar lütfen başkalarını kendilerine göre kıyas yapmamalıdırlar. Bu yüzden senin ve benim durduğumuz yerde onlar koşmuşlardır.
Yanıtla (1) (0)Ayrıca ayette senin söylediğin gibi şehidler için "insanların bilemeyeceği"ne dair bir şey yoktur.
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler SANMA!. Bilakis onlar hayatadırlar, Rabbleri katında rızıklanmaktadırlar." Ali imran 169
Allah kendi yolunda öldürülen için "hayattadırlar" kavramını buyuruyor. Ve onları rızıklandırdığını söylüyor..
Madem onlar hayattadır ve hayatları bizim şu an yaşadığımız hayat gibi değildir o halde başka bir tarzda "hayat" yaşıyorlar..
Yazarın bir peygambere "nefsini ululamak" sözü haddi aşmaktır.
Yanıtla (0) (0)Ayrıca Hızır as, Hz İsa ve Mehdi ile ile ilgili konular sahih hadislerde mevcutken bize düşen bu hadislerin doğru tevilleridir. Ayrıca bu konuları konuşmanın ve anlamanın Ümmete faydası olup zararı yoktur. Ta ki hadisleri inkar edenlerin bu konulara tartışmalı bir zemin olşturmayana kadar...
Fakat yine de esasat üzerinde müttefik olup Ümmetin derdine odaklanmak en güzelidir..
"Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Hayır onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz." Bakara:2/154 Ayette Rabbimiz bir tabakadan bahsetmez. Onların diri olduğunu fakat bunu bizim bilemeyeceğimizi bildirmişken senin üstadın nereden bu kadar gaybi bilgiyi bilebilmiş hayret. Son vahiy olan Kur'an ın bildirmediği gaybi konuları hiç kimse bildiremez.
Yanıtla (0) (0)"Allah'a karşı yalan uydurandan, ya da kendisine bir şey vahyedilmemiş iken "Bana vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allâh'ın indirdiği gibi indireceğim!" diyenden daha zâlim kim olabilir? O zâlimler ölüm dalgaları içinde, melekler ellerini uzatmış: "Haydi canlarınızı çıkarın, Allah'a gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, bugün alçaklık azâbıyla cezâlandırılacaksınız!" (derken) onların halini bir görsen!" Enam 93. Ayet
Yeryüzünde müslümanlar;
Yanıtla (2) (0)1- katledilirken
2- türlü iskencelerden geçirilirken,
3 -tehcire ve hicrere tabi tutulurken,
4- evleri başlarina yıkılırken,
5- nesil ifsad edilirken
6- bacılarımızın ırz ve namuslarına helal gelmişken,
7- dul yetim ve öksüz binlerce insan mağdur mazlum edilmişken,
Bizim bu tür meseleler ile mesgul olmamızın ne önemi olabilir ki ?
Ümmete ve bireye ne gibi faydaları olabilir ki ?
Bize ne kazandırır ki (sonradan insan eliyle islama eklemlenen bu türden mitos menşeli ezoterik, müphem ve gizemli meseleler?
Emperyal odaklar var güçleriyle ümmete ve islama saldırı halindeyken, bizim içtami meselelere , kronik hal almış sorunlara , mutecaviz saldirilara karsi uhuvvet bilicini geliştirici ve ittifak etmede ne yapılabilir , mali gucleri birlestirmek icin pakt'lar ittifaklar kurulması yönünde gecerli hamleleri hayata geçirme kaygılarımızı ortaya koyalım..
Mehdi, Hızır , Hz.isa'nın dirilişi, dinler arası doyalog vb elverisli argumanları hesaplarina geldigi gibi ; bazı tarikatlar , Adnan Oktar' lar, fetos 'lar gibi şarlatanlar işlemektedirler..
1- DİB devasa insan ve mali gücü ne güne duruyor ?
2- Bugune kadar bu turden konuları hiç ele aldı mı?
3- Kuran perspektifiyle hic insanlara anlattı mı?
salih kulun yaptığı fiillerden biri de suçsuz bir çocuğu öldürmesidir. peygamberlerin ve mü'minlerin böyle birşey yapması düşünülemeyeceğine göre melek ihtimalinden başka birşey nasıl düşünülebilir!
Yanıtla (2) (0)O, bildigin çocuk degil, kısasa muhatap bir yaştadır. Masum olsa niye öldürülsün ki? Kıssayı bir daha okuyunuz bence.
Yanıtla (0) (0)İslam'da asla keramete, ilahlaştırılmış şahsiyetlere, gaybden bilgi aşıranlara, tabakacılara yer yoktur. Allah'ın koyduğu sünnet herkese geçerlidir. Dinin ölçüsü asla yüceltilmiş meczuplar olamaz. Peygamberimizin sünneti Kur'andı. Kur'ana uymayan Onu itikadının ölçüsü edinmeyen Müslüman olamaz. Keramette ısrarcı olanlar bunu göstermelidir. Mistizmin İslam'a sokulmuş bir diğer adıdır keramet.
Yanıtla (0) (0)Bir yerde parmaklarindan sular sütler akitan , tencereye tükürügüyle 300 kisiyi doyuran. bir yanda bir hurmayla oruc tutan , hendekte karnina tas baglayan ac bir insan , uhudda disleri kirilan yanagindan yaralanan bir Resul ve Nebi (Tümüne salat ve selam olsun) Ne kerametten bahsediyorsunuz be kardesim? Bazi Elcilere Olagan üstülük verilmistir bunu kim inkar edebilir? ama Resullulaha verilen nimet Kurandir. Bir yanda hz Aise (ra) annemize atilan iftirada suclu olup olmadigini bilemeyen ve annemize baba evinie gönderen bir Nebi, taki ayetler gelip aklanana kadar.. Ve bugune geliyoruz icimizden gecenleri bilen , Resullulah ile güpe gündüz görüsen, hatta Allah (cc) ile görüsen Bütün bunlar keramet öylemi? Bu konuda Islami yaralayan Mehdi mesih mirac hizir Daha nice israiliyattan kurtulunmadikca Daha nice kerametle bizi aldatanlar cikacak ve
Yanıtla (1) (0)aldanilmayada devam edilecektir ,, Gecin bunlari gecin kardesim aklinizi basiniza alin.. Siz hic Akillanmayacakmisiniz ? diye soran Rabbimiz dir.. Saf net ve acik din kuranda ve resullullahin sahih uygulamalarindadir. Aklimizi uyusturan ve bozan ATALAR DINI ni terketmek tek kurtulusumuz olacaktir. Müslüman sorgulayan ve Delille belge ile ile inanandir ve Kuranla bilgisini ilmini delillendiren kisidir,, Körü körüne taklitle inanan nasil müslüman olacaktir? Bu sözlerim bazi kardeslerime agir gelecektir biliyorum. Bilgiden korkmayiniz aklinizi kafanizi kiraya vermeyiniz , Kuranla saglamasini yapiniz. Ne kadar Kuranla ve Resulullah ile tanisik ve barisik olursaniz o kadar SAHIH ve yalani, uydurmayi, hurafeyi ayirma imkaniniz olacaktir. InsaAllah..Allah aklimizi korusun ve bizi temiz akil sahiplerinden eylesin .. amin Selam ve dualarimla
Bir peygambere nefsini ululamak kelimesi saygısızlıktır.
Yanıtla (0) (0)Ayrıca ehl-i sünnet ve cemaatin bu konulardaki düşüncelerine kanaat etmeyip kendi düşüncesini ortaya atmak rağbetsizlikle geri cevap alacaktır. Bir kardeşimiz Bediüzzaman'ın bu konudaki güzel fikirlerini paylaşmış okumanızı tavsiye ederim. Üstadın dediği gibi hayat tabakaları vardır. Hz İsa, Şehitler ve Hızır gibi... Yüzlerce Evliyaullah'ın kerametleri ve müşahedeleri bizlere tam bir kanaat vermeli.
Hızır bir şirk unsurudur.
Yanıtla (0) (1)Hızır'ın melek olma ihtimali neden zayıfmış? Bilakis Peygamber ve veli bir kul olma olasılığı çok düşük.
Yanıtla (3) (2)Salih kul melek degildir. Kur'an'ın her kelimesinin üzerinde özenle durup düşünen tefekkür sahipleri bu kişinin melek veya Hızır denilen hayali şahıs olmadıgını bilirler. Melek olsa çocugu öldürmesinin sebebini açıklarken, "ailesini tuğyanla sarmasından korktuk" demezdi. Her önemli konuda gerektigi kadar açıklama yapan Yüce Kitabımız elbette Salih kulun kimligi hakkında da gerekli bilgiyi vermiştir. Bu peygamberin kimligini, Kur'an'ı hakkıyla tefekkür eden ilim sahipleri tespit edebilirler.
Yanıtla (0) (0)bu yazı her kesime kapı açmış. net bir bilgi sunmuyor. yani sapıtıcı için bulunmaz bir argüman. en azından Hızır AS.'ın bir melek üzerinde yoğunlaşması veli, şeyh vb. türevlerin ilahlaştırılmasının önüne geçilirdi. Hızırın yaşadığı olayların kerametle bir ilgisi de yoktur. Çocuğun boynunun kırılması (öldürülmesi) kerametle açıklanamaz. bu tamamen melek olma ile alakalıdır. vahiy alan bir peygamber, takva ehli olması nedeniyle veli dediğimiz kişiden bilgi alması mümkün değildir. peygamber de olamaz çünkü zaten Musa as. kendi peygamber. Allah o bilgileri neden bir peygamber aracılığı ile versin direk vahiy verir bilgilendirirdi. asıl sorun Hızır'ı veli diyerek sapkın tasavvuf ekollerinin ekmeğine yağ sürmek. şimdi inandır bakalım şeyhin gavsın vb. normal insan olduğuna?
Yanıtla (1) (0)O salih kul Hızır falan olmadıgı gibi melek de degildir kardeşim. Melek olsa, "Çocugun, ailesini tuğyanla sarmasından korktuk-endişe ettik" der miydi hiç?
Yanıtla (0) (0)Yazı Kerametin delili başlığı ile verilmeliydi. Hızır dan kerametten bahseden biri hakikatı her zaman ıskalayacaktır. Mitos demek isabetli değilmiş vah vah. Hakikat diyebilecek misiniz. Hızır ve kerameti kabul etmemek imandan eder mi? Hoca hurafeleri başka bir dille diri tutmak gayretine girmiş. Kıssada anlatılmak istenen insan aklının bir sınırı olduğudur. Kulun sorumluluk alanı vahiyle belirlenmiştir. Kul sorumluluk sahasının dışına verilen bu akılla çıkmaya çalıştığında cozutmaya başlayacaktır. Doğrusunu Allah bilir.
Yanıtla (0) (0)Kapi Gibi Ayeti Nicin göremezler acaba? " BIZ HIC BIR KIMSEYE ÖLÜMSÜZLÜK BAHSETMEDIK SIMDI SEN ÖLÜRSEN ONLAR BAKIMI KALACAKLAR: HER NEFIS ÖLÜMÜ TADACAKTIR.... ( 21:35 vd) Hala Nasil hizir Yasiyor diyebiliyorsunuz anlamiyorum Hem Israiliyat diyorsunuz Hemde konu ediyorsunuz. Kuranin verdigi bilgi kafidir Ve anlayabildigimiz kadariyla yetinelim efendim- Ne Isa (as) inecek nede mehdi gelecek. Ama gelecek diye bekleyenler bekleye dursunlar. Zaten 1000 yildir bekliyorlar degilmi sevgi deger kardesim Faruk bey..... Selam un Aleykum.....
Yanıtla (0) (0)Hz Cebrail hz Nebi (sav) e geliyor , sorular sorup cevaplarin hepsinede "Dogru söyledin " diyor ve beyaz elbisesi icinde gidiyor. sorulan ve cevaplanan seyler iman maddeleri ihlas vesairedir. kimse bu adami tanimiyor ve soru karsisinda Hz Nebi " O Cebraildi Size dininizi ögretmeye geldi,buyurdu böyle bir rivayet eger sahih se-- Pek ala O "KUL" unda melek olmasi ihtimali daha doru geliyor bana bilmem yaniliyormuyum? Tabiiki en dogrusunu ALLAH (cc) bilir - Birde Kuranin KUL dedigine HIZIR Verlmesini dogru bulmuyorum. Ustadimiz (i) bunu delil olarak aliyor ve 5 hayattan bahsediyor, zorlama yorumlarla.. Kuranda iki hayat vardir burasi ve ahiret hayati .. Bazilarini Kuran kesmiyor nedense, Kiymete kanaat edemiyorlar nedense Bu tavir dogru bir tavir degildir. Kiymete kanaat edelim ve verilen bilgilerle yetinelim diye düsünüyorum, ,,, Allah in Selami ile ...
Yanıtla (0) (0)Aya Yorgi
Yanıtla (0) (0)St. George
Hızır yeşil renkli demektir. bir mevzu hadise göre yeşil post üstüne oturur. Yani bildiğimiz pagan Anadolu halkının bahar tanrısıdır. Musa kıssasındaki Salih kul Hızır değildir. O, mahiyeti bizce bilinemeyecek manevi bir kul muhtemelen kaderdir. Çünkü hep gelecekte olan şeylerden bahseder. İkisini karıştırmamak gerekir.
Yanıtla (0) (1)Abdullah ibn Mes’ûd (ra) ile Abdullah İbn Abbas (r.a), Saffât Sûresi’nin 123. ayetinde geçen Hz. İlyâs (a.s)'ın “İdrîs olduğunu; yani “İlyâs” adının onun diğer ismi olduğunu ifade ederek İdrîs aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın aynı kişi olduğunu söylemişlerdir.
Yanıtla (0) (1)Hızır İdris aleyhisselam olabilir.İdris (as)la ilgili rivayetlerde ilminin yüksek olduğundan bahsedilir.insanlara muhtelif ilimleri de öğrettiği ,pek çok kimseye hikmet dersleri verdiği
Fen ilimleri, tıp ve yıldızlarla alâkalı ince ve derin meselelerden bahsettiği anlatılır.Öğrettiği ilimler, Allahü Teâlâ’nın bildirmesi ile oldu. Yoksa insanoğlunun aklı ve zekâsı, sâdece araştırma yoluyla bu bilgilere ulaşamazdı.
din sadece turkiyede veya islam aleminde degil tum dunyada ve tum dinlerde insanlarin dini konulardaki cehaletleri sebebiyle de cokca istismar edilen bir sahadir. mesela ne mal olduklari sonradan anlasilan bazi sahsiyetlerin arkasina takilan kisiler cehaletleri sebebiyle bir bakima mazur sayilabilseler de diplomali icazetli dini kitaplar yazmis koskoca isimlerin bu tip yapilanmalara kendilerini ilistirmelerinin hic bir izahi ve kabul edilebilecek ozru yoktur. mehdilerle hizirlarla ruyada gorulen peygamberlerle kitleler uzerinde din algisi olusturup cebrail gelip parti kursa oy vermem diyebilen kisilerin medhini yapan ilahiyatci ve hocalar da bu bakimdan uzerinde cokca dusunulmesi gereken vakialardandir.
Yanıtla (0) (0)Hızır denilen şahsın İslama sonradan giren bazı toplulukların uydurması bir kişilik olarak düşünüyorum. Her önemli konuda bilgi veren Yüce Kitabımızın, gerçekten yaşamış olsa böyle bir insandan söz etmemesi düşünülemez. Kehf Suresindeki salih kulun Hızır oldugunu iddia etmek ise büyük bir zandır ve zan Hak namına hiçbir şey ifade etmez.
Yanıtla (1) (2)